When you visit our website, if you give your consent, we will use cookies to allow us to collect data for aggregated statistics to improve our service and remember your choice for future visits. Cookie Policy & Privacy Policy
Dear Reader, we use the permissions associated with cookies to keep our website running smoothly and to provide you with personalized content that better meets your needs and ensure the best reading experience. At any time, you can change your permissions for the cookie settings below.
If you would like to learn more about our Cookie, you can click on Privacy Policy.
Marin.. Onca kalabalığın içinde ardınızda sizi koruyup kollayacak birilerinin olmadığını gördüğünüzde asıl çaresizliğiniz yüzünüze çarpıyordu bir tokat gibi. Şuan korunmasızdım, çaresizdim, tanımama fırsat verilmeden karşımdaki bu ağa bozuntusu adam bana soyun diyordu. Algılarım kapanmış gibiydi sanki ya da ben anlamakta güçlük çekiyordum. "Ne bakıyorsun öyle! Soyun diyorum sana!" Dişlerinin arasından hırlayarak konuştuğunda gözlerimi kırpıştırarak daha dikkatli bakmaya çalıştım. Göz yaşlarım görüşümü bulanıklaştırmıştı. "Be- Ben.. Hayır" dedim, dilim lal olmuş uyuşmuş gibiydi. İki kelimeyi bir araya getirip toparlayıp konuşamamıştım bile. "Ne hayır Marin? Daha bir saat önce karım oldun sen" "Ee-Evet biliyorum ama be-" "Abin olacak o şerefsiz neden seninle evlendiğimi söylemedi