2 gün sonra...
#Maya
Mesajı atmamın üzerinden iki gün geçmesine rağmen Onur'dan hiçbir şekilde dönüş alamadım. Görüldü de bile bırakmamıştı. Of ya, neden bu kadar talihsiz olduğuma anlam verememenin acısıyla yataktan kalktım. En iyisi biraz dışarı çıkıp hava almak. Zaten yarın okul var. O da ayrı bir dert ama belki Onur'u okulda görürüm. İçimde oluşan sevinçle dolaptan kıyafet çıkarırken telefonumun sesini duymamla dolaptan aldığım pantolon ve tişörtü yerine bırakıp telefonumun yanına gittim. Telefonu elime alıp ekrana baktığımda Mert’in ismini görünce şaşırmadan edemedim. Çünkü beni aramasını beklemiyordum ama aradı. Heyecanla telefonumu elime alıp açacakken aklıma onun yüzünden Onur'u cevapsız bıraktığım ve mesaj atmama rağmen mesajımı bile okumaması geldi. Bunun verdiği sinirle telefonu sert bir sesle açtım.
"Ne var Mert!?"
"Sana da merhaba Maya."
Sakin çıkan ses tonu karşısında kendi sesimden utanıp sesimi kontrol altına almaya çalıştım.
"Şey, kusura bakma ama sana fazla hatta çok fazla sinirli olduğumdan dolayı ses tonuma sahip çıkamadım." diye açıkça duygumu dile getirdim.
"Neden?" diye şaşırdığını belli eden bir ses tonuyla haklı olarak durumu sorguladı. Şimdi ben nedenini söyler miyim? Tabii ki de hayır! Hayatta söyleyemezdim. Ne söyleyeceğimi bilememenin verdiği suskunlukla susarken Mert konuşmaya kaldığı yerden devam etti.
"Maya cuma günü için özür dilerim. Seni tam anlamıyla tanımıyorum. Nasıl desem neleri seviyorsun, neleri sevmiyorsun, inancını ne boyutta yaşıyorsun, dünyaya hangi açıdan bakıyorsun, sosyal fobin hangi düzeyde ve dahası var ama bunları sayarak hem seni hem de kendimi bunaltmak istemiyorum. Asıl demek istediğim bunların hiç birini bilmiyorum ve bilmediğim bir şey veya şeyler yüzünden seninle bir türlü düzgün iletişim kuramıyoruz. Kamp zamanında bunları düşünmek için çok fırsatım oldu. Eğer senin için uygunsa bugün buluşalım mı?"
Susmasıyla dudağımda biten gözyaşımın tadını ilk defa bu kadar beğendim. Bu sefer akan gözyaşımı silme ihtiyacı hissetmeden özgürce akmalarına izin verdim. İlk kez bir kişi beni düşünüyor! Bu gerçekten çok güzel bir hismiş.
"Maya orada mısın?"
Tekrardan seslenmesiyle cevap vermem gerektiğini idrak ederek hemen söze atladım.
"Ev- Evet buradayım."
Bir kekelemediğim kalmıştı o da oldu tam oldu! Buradan sallantılı hayatıma saygılarımı iletiyorum!
"Tamam o zaman bugün buluşuyor muyuz?" diye hevesle sordu.
"Kamptan daha yeni gelmedin mi?"
"Hayır."
Mert'in verdiği cevapla hafızamı yokladım. Acaba ben mi yanlış biliyordum ama Mert bana kampın pazar günü biteceğini söylemişti. En iyisi sorumun cevabını kendim düşüneceğime Mert'e sormak.
"Ne zaman geldin?"
"1 saat önce."
"1 saat önce geldin ve yorgun olmadığını mı söylüyorsun?" diye şaşkın bir sesle sordum.
"Ben yorgun olmadığımı söylemedim ki."
Yeminle bu çocuk beni delirtecek.
"Ya evlâdım madem yorgunsun ne diye buluşalım diyorsun!" diye isyan ettim.
Kahkaha atan sesi kulağıma ulaşırken acaba çok komik bir şey mi söyledim diye düşünmeye başladım.
"Kusura bakma anneciğim ama yorgun değilim."
Bana anneciğim diye hitap etmesi biraz garibime gitse de çocuğa evlâdım dersem sonucu bu olur.
"Mert sen benimle dalga mı geçiyorsun? Az önce yorgunsun dedim hayır dedin, yorgun değilsin diyorum yine hayır diyorsun o zaman ne durumdasın Mert!" diye hafif bir sinirle sordum.
"Sakin ol anneciğim. Sadece sana burada bir şey anlatmak istedim."
Söylediğiyle "Ha!" nidası döküldü dudaklarımdan.
"Bak şimdi Maya, sana başta buluşalım dediğimde sen bana yorgun musun diye soracağına -Yeni gelmedin mi, ne zaman geldin?- diye soru sordun. Benim verdiğim cevaplara göre dolaylı yoldan yorgun olup olmadığıma dair bir fikir edinmeye çalıştın ama bunun yerine direkt bana yorgun olup olmadığımı sorsaydın bu kadar konuşmamıza gerek kalmayacaktı. Benim cuma günü yaptığımda buna benzer bir şey. Sen benimle arkadaş olmak için attığın adımı sana sormadan her merdivene basamak sayıp aynı çadırda kalabileceğimizi düşündüm. Kısacası biz insanlar sorularımızı direkt sormak yerine başka sorular sorarak sorularımıza cevap bulmaya çalışıyoruz."
Sözünü bitirirken ne diyeceğimi bilememenin verdiği şaşkınlıkla "Oha!" diyebildim.
Mert tepkime gülerken ben de onunla beraber gülmeye başladım. İkimizin de gülüşü durmasıyla boğazımı temizledim.
"O zaman sorumu baştan soruyorum beyefendi."
Gülerek "Dinliyorum hanımefendi." dedi.
"Mert yorgun musun?"
"Hayır Maya ve eğer senin için uygunsa 1 saat sonra Mavi Kafe'de buluşalım mı?"
Heyecanla "Benim için uygun." dedim.
"Tamam o zaman, Mavi kafede görüşürüz."
"Görüşürüz."
♡♡♡♡♡
#Mert
Mavi kafede oturmuş Maya'yı beklerken aklım kamp da yapılan konuşmaya gitti.
2 gün önce...
Ateşin başına oturmuş gecenin sessizliğine eşlik ederken yanıma yaklaşan tanıdık simaya baktım.
"Merhaba Mert."
"Merhaba Onur."
"Oturabilir miyim?"
"Tabii ki, buyur."
Hafif yana kayarak Onur'a yer açtım. Açtığım yere kurulup havadan sudan konuşmaya başladı. Konuşmaya devam ederken Onur'un Maya'dan bahsetmesi üzerine şaşkınlığımı gizleyemedim.
"Mert senin Maya'yla daha önceden bir tanışıklığın var mı?"
Hafif alay içeren bir sesle "Ruhlarımız daha önce Bezm-i Eles de buluşmuş. Ondan önce bir tanışıklığımız yok." dedim.
Alayla söylediğim cümleye gülerek "Alanımızla baya içli dışlıyız." dedi.
Gülerek "Huyum kurumasın inşallah ama alanımızı çok seviyorum maşallah." deyip altımdaki taşa vurdum. Daha sonra aklıma gelen soruyla Onur'a baktım.
"Sen niye Maya'yla bir tanışıklığımız olup olmadığını sordun ki?"
Gözleriyle etrafı tararken bir şey söyleyip söylememek arasında gidip geliyordu. Daha sonra sıkkınlıkla nefesini bırakıp "Biz Maya'yla arkadaş olmanıza çok şaşırdık ve nedenini çok merak ettik." dedi.
Şaşkınlıkla "Biz derken?" diye sordum.
"Yani sınıf olarak."
Hafif gülümseyerek "Neden ki?" diye sordum.
Onur derin bir nefes alıp konuşmaya başladı.
"Maya bu seneyle beraber 4 yıldır bizim sınıfta ama sorsan kimseyle doğru dürüst bir konuşması yok. Nasıl desem herkesten uzak bir yaşam sürüyor. Sınıfça yapılan hiçbir etkinliğe katılmıyor, ona soru sormadığın sürece konuşma ihtiyacı hissetmeksizin konuşmaz. Seninle baya yakın bir samimiyet içerisinde olması hepimizi şaşırttı."
Onur'un söyledikleriyle sınıfın Maya'nın sosyal fobisinden habersiz olduğunu anladım. Onur'u dinlemeye devam ederken Maya'nın ne kadar yalnız bir insan olduğunu bilmenin verdiği hüzünle kalbimde bir duygu belirdi. O duygu karmaşasında en ağır basanı üzgünlük. Onur sözünü bitirdikten sonra "Yani Maya 3 yıldır karşılıklı bir not alışveriş dışında sizinle bir iletişim kurmadı mı?" diye doğru anlayıp anlamadığıma emin olmak için sordum.
"Hayır, işte en çok da biz buna şaşırıyoruz. Biz onun 3 yıllık sınıf arkadaşıyız ama seninle ettiği sohbetin yarısını bile bizimle etmemiştir."
"Sence bir nedeni var mı?"
"Bilmem. Yani şimdi diyeceğim herkesten uzak durarak havalı takılmak istiyor ama havalı olacak kadar güzel değil ki!"
Duyduğumla sinirlerimin gerildiğini hissettim. Bir insan sadece güzel ve yakışıklı olarak mı niteliği var Sinirlerime hakim olmadan "Sınıfla yürüttüğünüz tahmin bu mu?" diye sordum.
"Başka ne olabilir ki?"
"Ben nedenini biliyorum!" dedi sakin kalmaya çalışarak konuştum.
Onur şaşkın bir bakışla bana bakıp "Hadi ya, gerçekten mi? Allah rızası için nedenini söyle, grubumuzun hepsi çok merak ediyor." dedi.
Bu çocuk konuştukça sinirlerimi bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Buram buram sinir kokan sesimle "Belki 3 yıldır sınıfta aradığı sıcaklığı siz de değil ben de bulduğu için." dedim.
Verdiğim cevaba şaşkınlıkla bakarken gülmeye başladı.
"Allah iyiliğini versin Mert, bende ciddi bir şey söyleyeceksin zannettim!" diye gülerek konuşmaya çalışmasıyla daha da sinirlendim.
"Ben gayet ciddiyim. Sen fazla gevşeksin!"
Gülüşünü durdurup öfkeyle bana baktı.
"Ağzını topla lan!" diye bağırdı.
"Sen burada olmayan birinin arkasından atıp tutarken o ağzına pek hakim olamıyorsun ama başkaları senin arkanı bırak önünde söyledikleri için ağızlarına hakim olmasını mı bekleyeceksin?" dediğimde duraksadı ama hemen kendini toparlayıp sinirle konuştu.
"Lan sana ne, avukatı mısın?"
"Hayır avukatı değilim arkadaşıyım ve kimse benim yanımda benim arkadaşım hakkında yanlış laf söyleyemez!" dedim kararlı ve taviz vermeyen bir sesle.
"Ben yanlış bir laf söylemedim. Sadece havalı görünmek için insanlardan uzak durmasını gerektirecek kadar güzel olmadığını söyledim."
Bir de utanmadan yine söylüyor!
"Burada olsa bunu onun yüzüne söyleyebilecek miydin?"
Onur elini alnına götürüp sıkıntıyla ovuşturarak "Hayır!" dedi.
"O zaman insanların yüzüne söyleyemeyeceklerini arkasında da söylemeyeceksin! Elbet bir gün o kişinin kulağına gider ve sana hesap sorar."
"Oğlum, Maya'nın arkasından bunca senedir onca laf edildi. Birine bile sesini çıkarmadı! Benim söylediğim bu lafa mı gelip hesap soracak!"
Bu çocuk konuştukça sinirlerim bozuluyordu. Daha fazla bu eşek suratlı çocuğu görmemek için hızla yerimden kalkıp oradan uzaklaştım...
Telefonumun sesiyle derin düşüncelerimden kurtulup telefonumu elime aldım. Ekranda gördüğüm Maya ismiyle gülümseyip telefonu açtım.
"Ha, gördüm seni Mert." deyip telefonu yüzüme kapamasıyla şaşkınlıkla telefon ekranına bakarken arkamdan gelen sesle telefonu masaya bırakıp ayağa kalktım.
"Ben geldim." diye gülümseyerek konuşmasıyla gülümsedim.
"Hoş geldin!" deyip hiç düşünmeden Maya'yı kolundan çekip sarıldım...