#Maya
Dünden beri Onur'un söylediklerini düşüne düşüne bir hâl oldum ama söyleyecek bir şey bulamadım. Bıkkınlıkla telefonu masanın üzerine bırakıp gözlerimi etrafta gezdirdim. Etrafta dolanan gözlerim aradığı kişiyi bir türlü bulamamanın verdiği hüzünle masamdaki telefonla tekrardan buluştu. Telefonumla bakışırken yanımda belirlenen bedenle ilgilenmeyip ta ki o beden kendini sesiyle belli edene kadar telefona bakmayı sürdürdüm.
"Merhaba, burası boş mu?"
Kafamı sağa döndürdüğümde sınıfta daha önce hiç görmediğim bir çocukla karşılaştım. Çocuğa hafif gülümsemeye çalışarak "Evet." dedim ve önüme döndüm.
"Peki oturabilir miyim?"
Kafamı tekrardan sağa döndürüp çocuğun yüzüne baktım.
"Sonuçta masa tapulu malım değil. Buyurun oturun."
Çocuk verdiğim cevabı şaşkınlıkla dinleyip kafasını sallayarak yanımda oturdu. Üzerinde durmayıp önüme dönerek telefonumla oyalanırken aklıma kendime verdiğim söz geldi. Yanımda oturan kişiye yandan baktığımda o da sıkılgan bir tavırla sağ ayağını sallayarak bir ritim tutturmaya çalışmaktaydı. Bence yapabilirim, neden olmasın? Hem bu çocuğu daha önce görmedim. Belki bir umut onunla bu sosyal fobimi atlatabilirim. Kendi kendime düşünürken yine fazla hayal kurduğumu kendime hatırlattım. On altı yıldır yenilemeyen hobi şimdi mi yenilecek? Ben böyle çelişkiler içinde boğulurken yanımda oluşan hareketlikle çocuk boğazını temizleyip söze başladı.
"Pardon hanımefendi, bir şey sorabilir miyim?"
Ses tonu kulağıma o kadar güzel gelmişti ki kulağımdaki kulaklığı çıkartmadan önce gözlerimi kapatıp içimden "Başarabilirim!" diye söylenip kulaklığımı kulağımdan çıkartıp çocuğa döndüm.
"Buyurun!"
Çocuk gülümseyerek "İlk öncelikle ben Mert, sizin isminiz ne?" diye sordu.
Kalbimde oluşan hareketlilik yüzüme bulaştı. Yüzümün her zerresinde oluşan hararetle tekrardan kızardığımı anlayarak derin bir nefes aldım. Çocuk beni anlamsız bakışlarla süzmeye devam ederken gözlerimi tekrardan kapatıp bu sefer daha keskin bir iç sesle "Başaracağım!" dedim. Gözlerimi açıp gözlerimi çocuğun gözleriyle doğrudan buluşturmaya çalıştım.
"Şey kusura bakmayın, biraz şaşırdım. Neyse ismim Maya. Tanıştığıma memnun oldum." deyip direkt elimi uzattım. Bu yaptığım çok fazlaydı ama refleks olarak gerçekleşmiş bir hareketti. Çocuk uzattığım ele ilk önce şaşırsa da kendini hemen toparlayıp geniş bir gülümsemeyle elini uzattı.
"Ben de tanıştığıma memnun oldum Maya. Direkt Maya demem de bir sorun olmaz değil mi?" diye kibar kibar konuştu.
Gülümseyerek "Direkt söylemenize rağmen bir tepki göstermediğime göre bence sorun yok." dedim.
Mert aldığı cevapla yüzündeki gülümseme hafif yana doğru kıvrılarak bana baktı. Ellerimizi birbirinden ayırıp soru sormaya başladım.
"Seni daha önce bu sınıfta görmedim. Yeni mi geldin?" diye sorup aradaki ikinci çoğul şahsı ben de ortadan kaldırmıştım.
"Evet, yatay geçişle geldim."
"Hım. Fakat okul açılalı 3 hafta oldu. Bu zamana kadar neredeydin?" diye merakla sordum.
Rahat bir tavırla ardına yaslanıp "Şehri keşfetmeye çalışıyordum. Genel olarak ilk hafta birkaç kıl hoca dışında yoklama alınmaz. Alınsa bile her dersten 4 devamsızlık hakkımız var. Yani pekte bir sorun teşkil edeceğini düşünmeyip 3 haftayı kendime ayırdım." dedi.
Mert öyle bir rahatlıkla anlatıyordu ki şaşırmadan edemedim. Gözlerinin içine bakmaya çalışarak "O zaman yeni okuluna ve şehrine hoş geldin." dedim.
"Hoş buldum."
♡♡♡♡♡
Mert'le çabucak kaynaşmıştık. Açıkçası bu kadar hızlı bir arkadaşlığı beklemiyordum. Sonuçta sosyal fobisi olan biriyim. Öyle hemen arkadaş canlısı olamıyorum ama Mert öyle değil. O kadar sıcak bir yakınlığı var ki insan konuştukça konuşası geliyordu. İyi ki bana doğru bir adım atıp bu arkadaşlığı başlatmış oldu. Yoksa yalnızlığımın kadehinde savrulup kalacaktım...
Ellerim telefonun tuşlarında gezinirken aklıma Onur'a mesaj atmak geldi. Zaten bugün okulda da görmedim. Acaba ne yapıyordu da gelmedi!? Bunu mesaj atarak öğreneceğime kanaat getirip parmaklarımı klavyede hızlıca dolaştırmaya başladım. Mesajı attıktan sonra Onur'un aramasıyla artık yatağımın yanındaki komodinin üzerinde hazır bulundurduğum peçeteyi elime alıp telefonun ses haznesine koyduktan sonra telefonu açtım.
"Tünaydınlar efendim."
"Tünaydınlar Sergüzeşt. Nereden esti de aklınıza düştük?"
Yaşadığım duygu selini dolambaçlı yollarda dahi olsa bu sefer söylemek istedim.
"Aklımın her köşesini kapladığınızdan dolayı pek zor olmadı."
Onur gülerek "Bunu bir ilan-ı aşk olarak mı yoksa yazar-model ilişkisi olarak mı nitelendirsem bilemedim." dedi.
İlk seçenek daha makbul görünse de "Nasıl arzu ediyorsanız o şekilde nitelendirebilirsiniz." dedim.
#Onur
Sergüzeşt'le konuşurken bugünkü can sıkıntımın geçtiğini fark ettim. Kadın resmen terapi gibi. İyi ki o mesajı atmış ve bu güzel arkadaşlığı başlatmıştı. Aklıma gelen konuyla karakter olayını tamamıyla araya kaynadığını fark ettim. Acaba o niye bir daha sormadım? Acaba neden olabilir? Direkt tepki olarak telefonu yüzüne kapatınca kız bir daha model olayını sormaktan çekinmiş olabilir. En iyisi bunu dinlendirmek.
"Bir ara bu avansı hatırlatırım."
Gülerek "Her zaman beklerim." dedi.
"Ya, ben sana bir şey soracağım."
#Maya
Onur'un ciddi ses tonuyla küçük bir şok yaşadım. Şimdi durduk yere bu sesle bana ne sorabilir ki? Ya, beni anladıysa! Yok yok anlamadı. Anlaması imkansız! Evet yani nereden bilecek Sergüzeşt'in ben olduğunu. Ben böyle çelişkiler içinde boğulurken Onur konuşmaya başladı. Onur'u dinledikçe rahat bir nefes aldım.
"Hani fotoğraflarımı yazacağın kitaptaki karakter için kullanacaktın ya, ona izin verdim. İstediğin fotoğrafı kullanabilirsin."
Gülerek "Vay, karakter olayı ilgi alanımıza girmiş!" diye kinayeyle konuştum.
#Onur
Söylediğiyle sesli bir şekilde gülmekten kendimi alamadım. Bu kız neden her şeyi aklında tutuyordu ama yeri geldiğinde baya iyi hatırlatmayı da ihmal etmiyordu. Bu kız hakkındaki eğlenceli karakter tanımını çok doğru yapmışım ve bence en iyisi çekinmeden içimden gelen hislerle söylemek.
"Tanımadan bu kadar güzel hissettirebilen bir insan için küçük bir hediyemiz olsun."
#Maya
Duyduklarımla heyecanım arşa çıkarırken söyleyecek bir şey bulamamanın verdiği hüzünle gözlerimi kapattım ama aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Heyecandan dolayı en ufak bir kelime dahi gelmiyordu. En iyisi bir teşekkür etmek olduğuna karar verdim.
"Teşekkür ederim Onur."
"Asıl ben teşekkür ederim Sergüzeşt..."