2 hafta sonra...
#Onur
Sabahın ışıkları odamı doldururken aklıma Sergüzeşt düştü. Kaç haftadır konuşmuyorduk. Ne o beni aradı ne de ben. Aslında aramayı aklımdan geçirdim ama sadece geçirmekle kaldım. Çünkü yapışkan bir erkek gibi gözükmek istemedim. Fakat bu birkaç hafta içindeki zaman zarfında benimle hiçbir şekilde iletişime geçmedi. En son yoğun olduğunu söylemişti. Acaba mesaj atsam mı? Bence atayım. Sonuçta yüzünü bilemsem de çok tatlı ve eğlenceli bir arkadaşım olmuştu. Komodinin üzerindeki telefonu elime alıp i********:'a girdim. Sergüzeşt'ti bulup mesaj bölümünün üzerine tıklayarak mesaj yazmaya başladım fakat aklıma gelen fikirle mesaj yazmaktan vazgeçip direkt aradım. Telefon dördüncü çalışta açılınca gülerek "Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar." diye Necip Fazıl'ın "Beklenen" şiirinden bir mısra okudum.
Sergüzeşt'in şaşkınlıktan konuşmadığını anlayınca sözüme devam ettim.
"Seninle olan iletişimi en iyi anlatan şiir bu olsa gerek. Kaç haftadır yazmanı bekliyorum ama ses seda yok. Biz de kendimizi hatırlatalım dedik."
#Maya
Onur benim ona yazmamı mı bekledi? Yani beni merak etmiş!
"Geçti istemem gelmeni,
Yokluğunda buldum seni;
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme, artık neye yarar?"
#Onur
Sergüzeşt'in şiiri devam ettirmesiyle şaşkınlıkla gülümsedim. Resmen Sergüzeşt'in içinden şair çıkmıştı. İsminin hakkını edebiyat konusunda veriyor desek yeridir.
"Sanırım bu dizeden anlamam gereken -Tak sepeti koluna herkes kendi yoluna.- değil mi?"
#Maya
Söylediğiyle gülümsememe hakim olamadım. Aslında Onur'a sinirliydim. Ne kadar da haksız yere sinirli olduğumu bilsem de insan sevdiği olunca daha çok kızıyor. Fakat dün gece aldığım kararları harfiyen yerine getirebilmek için çaba harcayacağım. Ne yapıp edip insanları varlığımdan haberdar edeceğim. Artık sınıfın hayaleti olmayacağım ve en önemlisi Onur'la duygusal bir ilişkimiz olmazsa bile bir sabah selamımız olacak. Bu Sergüzeşt üzerinde değil, Maya olarak olacak! Şu an yaratandan tek dileğim inşallah aldığım kararların arkasında durabilirim. Gözlerimi kapatıp hafifçe gülümsedim ve en güzel duamı içimden dileyerek konuşmaya başladım.
"Kesinlikle hayır. Sen benim yazacağım karakterin modelisin yani seni kolay kolay bırakmaya niyetim yok." diye şen bir sesle konuştum.
Onur biraz duraksarsa da hemen sonra tekrar konuşmaya devam etti.
"Yani yazacağın karakterin modeli olmasaydım beni bırakır mıydın?"
İçimden ne kadar hayır desem de "Tam olarak öyle değil ama yazacağım karakterin model olayı olmasaydı seni tanımak için bir şansım olacağını düşünmüyorum." dedim.
#Onur
Söylediğini ne kadar haklı bulsam da hafiften zedelenen egomu tamir etmem gerekiyordu.
"Beni gibi yüksek doz da bir yakışıklıyı tanımak her babayiğidin harcı olmadığından dolayı bunun farkında olup şanslı olduğunu kabul ettiğin için teşekkür etmeyeceğim. Çünkü beni tanıyan herkes çok şanslı olur."
#Maya
Onur'un söylediğiyle kendini beğenen Onur'un sahalara çıkmış olduğunu fark ettim. Onur ve sayın egosuna buradan saygılarımı ileterek konuşmaya koyuldum.
"Egomuz teşrif etmiş!" dedim alay ve kinaye karışımıyla.
"Hiçbir zaman ayrılmadı ki!" diye iddialı bir sesle konuştu.
"Vay, çok iyi ya!" denekten kendimi alamadım.
"Ne iyi?" diye meraklı bir tavırla sorgulayınca heyecanla "Yani kendinin farkındasın ve ben kendinin farkında olan insanları çok severim." dedim.
Gülerek "Lan ortak bir noktamız oldu! Ben de kendinin farkında olan insanları severim ama en çok da kadınları." dedi.
Son söylediğiyle kanım kaynamaya başladı. Hayırdır dana Onur, hangi kadınları seviyorsun. Otur oturduğun yere ya! Bir de utanmadan söylüyor. Allah'ım bu genç yaşımda bir sevdiğim yüzünden kendimin katili olmak istemiyorum. Kendi kendime konuşmakla bir sonuca varamayacağımı bildiğimden telefonun ucundaki şahsiyetle konuşmaya karar verdim.
#Onur
Acaba çok mu ileri gittim ya ama kötü bir şey söylemedim ki. Fakat Sergüzeşt hâlen bir şey söylemedi. Ben böyle düşünürken Sergüzeşt'in konuşmasıyla keyfim yerine geldi.
"Yani kendinin farkında olan kadını değil kadınları seviyoruz!"
Gülerek "Aynen öyle. Çünkü kendini bilen kadınlarla hayat daha güzel oluyor. Bir de neden kadınları noktasına bu kadar takıldın ki? Yoksa sen beni yanlış mı anladın?" diye sordum.
#Maya
Tabii yanlış anladım ama bunun senin bilmene gerek yok.
Hemen savunmaya geçmek yerine "Ben seni neden yanlış anlayayım ki?" diye sordum.
Alayla "Bilemedim! Sanki konuşmandan beni kıskandığına dair bir şeyler sezdim." dedi.
"Seni kıskanmamı gerektirecek kadar yakın bir ilişkimiz olduğunu düşünmüyorum!" diye bastırarak konuştum.
İnatla "Yani yakın bir ilişkimiz olsaydı benim bu söylediğimi kıskanırdın!" dedi.
Ben seni her şekilde kıskanırken bu söylediğin hiçbir şey. Ben seni yanağında duran o çukurluktan kıskanıyorum. Fakat kendi içimde yaşadığım bu devinim hiçbir zaman açığa çıkamayacak kadar kendi kendine aciz ruhumun gölgesinde yeşermeye devam edecek.
"Kendini aşırı beğenen insanlarla sadece selam sabahım olur. Fazlası onların balon gibi olan egolarının zedelenmesine neden olur."
Gülerek "Birilerin egosu teşrif etmiş." diye laf söyledi.
Yerimde dolanarak "Aslında hep vardı da gizli olmayı seviyor." dedim.
Merakla "Bir inci gibi keşfedilmek mi istiyor?" diye sordu. Sorusuna soruyla karşılık verdim.
"İncinin keşfedilmek istediğini nereden çıkardın?" diye dikkat ve merakla sordum.
"Herkes keşfedilmek ister. Kimse yalnızlığın ıssız sokaklarında takılmak istemez."
Sözünde haklı olsa da benim gibi köşeye terk edilmeyip gerçek manada yalnızlığı tercih eden insanlar vardı.
"Bence hayır, yalnızlığı tercih eden bir sürü insan var." diye düşüncemi sesli savundum.
Onur derin bir nefes alıp soluduktan sonra konuşmaya başladı.
"Yalnızlığı tercih eden insanlar yok. Sadece yalnız ruhlar var. Bazı insanlar görünürde bir dağ evine veya bir yere gidip insanlardan uzak bir yaşam tercih ettiklerini söylerler. Fakat yanlarında telefonlarını, evcil hayvanlarını götürmeyi unutmazlar. Bir de arada sosyal medya platformlarında hikâyelerini paylaşmayı da..."
Onur tek tek sıralamaya devam edince merakla "E!" dedim.
"Yani canım benim, insan denilen varlık insan dokunuşuna ya da bir canlı dokunuşuna her zaman ihtiyaç duyar. İnsan denilen varlık canlı olmadan yapamaz! Sana bunu bir örnekle kanıtlayayım: Şimdi bazı ülkelerde suç işleyen insanları bir yere kilitleyip kimseyle görüştürmeyerek konuşturmaya çalışırlar. Yaptıkları bu psikolojik baskı sonucunda konuşan olduğu kadar akıl hastanesine yolu düşen birçok insan oldu. O zaman o insanlar kapalı kaldıkları hücrede biz inzivaya çekildik, yalnızlığımızla demleniyoruz desinler ama diyemezler. Neden biliyor musun Sergüzeşt? Çünkü insan hiçbir zaman tek başına yaşayabilen bir varlık olmadı, olamaz da! Her devinim birbirinden ihtiyacını karşılayarak devam eder. Kimse yalnızlık sultanlıktır palavralarına bürünmesin. Yalnızlık kimsenin kaldıramayacağı kadar acı bir yüktür. Sadece bazı ruhlar vardır eşini bulamadığından dolayı hep bir ukde içinde olurlar."
Onur duraksayıp derin bir nefes verdikten sonra tekrar konuştu.
"Emin ol ki yeryüzü insanı hiçbir zaman tamimiyle bir yalnızlığı tercih edemez."
Son noktayı koymasıyla söyledikleriyle şaşkınlığım katlandı. Onur öyle arkadaş çevresi olmayan biri değil ama bu konuya farklı bir bakış açısıyla yaklaşması beni oldukça şaşırttı. Ne söyleyeceğimi bilemediğimden dolayı sustum.
"Şu an ne söylemem gerektiğini gerçekten bilmiyorum? Biraz düşündükten sonra sana fikrimi söyleyeceğim ama bu konuda bu kadar ince düşündüğünü tahmin etmemiştim. Düşüncelerini benimle paylaştığın için teşekkür ederim? Görüşmek üzere."
Onur bu sefer üstelemeden gülerek "Görüşürüz Sergüzeşt." dedi...