Nehirin çığlıklarıyla gözlerimi açtığımda homurdanıp yastığıma biraz daha sarıldım.
Sıcak yorganımın altından çıkmak istemiyordum.
"Anne ya bana ne ya!"
"Yine ne yaptınız bu çocuğa?"
Babamın sesini de duyduğumda güldüm. Nehir yine neye çıldırmıştı acaba.
"Saçımı istediğim gibi örmedi baba!"
Küçücük çocuktu be. Birinci sınıfa gidiyordu daha.
Bu ne ergen ergen hareketler yani?
Ayaklarımı soğuk parkelere değdirip içimin titremesini sağlarken saçlarımı karıştırıp ayağa kalktım.
Alarmım daha ötmemişti bile. Demek ki baya erkendi saat.
"Nehir! Odama gel yapayım saçlarını." Kapıya kafamı dayadım. Balın uyuyordu hala.
"Oh be sonunda!" Duyduğum sesle gülümsedim.
O koşarak odama geldiğinde yatağın üstüne oturmuştum. Yanıma vurup gelmesini bekledim. Parmak uçlarında sarı saçlarını yüzünden iterek yanıma geldi.
"Balın abla niye uyuyor hala?"
"Asıl sen neden bu saatte uyandın bakayım okuluna iki saat var ablacım?"
Telefonumdan gözlerimi çektim. Saat 6'ydı bizim ders sekiz buçukta başlıyordu.
Bu saatte uyandırdığı için ona kızabilirdim ama sabah sabah annemin ayarlarıyla oynamaya gerek yoktu zaten gece bahçeden gelir gelmez uyumuştuk.
"Nehir sus gözünü seveyim sus." Balın yüzünü yastığa bastırıp mırıldanınca gülüp kardeşimin saçlarını iki yandan örmeye devam ettim..
"Kurdelelerin nerede?" Küçük avucunun içindeki kurdeleyi bana verince saçlarına takıp görüntüye baktım.
"Oldu işte."
Yanağımı öpüp sessizce teşekkür etti. Neyse hiç değilse sesi kesilmişti.
Üstümdeki desenli pijamaları çıkarıp banyoya yöneldim. Odamda bir banyom vardı.
Aslında burası sanırım annemlerin odası olmalıydı da hadi ama bunu kesinlikle kaçırmazdım.
Babamda eve kuzenlerim falan kalmaya geldiklerinde benim rahat etmemi düşünerek -Nehir küçük olduğundan ben ön plana çıkıyordum- bu odayı bana vermişti.
Canım düşünceli babam.
"Balın kalk hadi." Kafamdaki havluyu tutup ayağımla onu dürttüm.
Cidden bu kızın uykusu beni öldürüyordu.
Uykuya bu kadar aşık olması garipti. Hayat uyuyacak kadar uzun muydu pek emin değildim.
"Kumru daha bir saat var derse ya."
"E sen bir saatte hazırlanıyorsun zaten. Annemler çıkmış hadi hazırlanalım otobüse yetişeceğiz daha."
Telefonum titreyince baktım.
Baha'm: Güzelim yarım saate kapıdayız.
Kumru: Tamam hazırlanıyoruz zaten.
Saçlarımı kurutup makyajını yapan Balına baktım. Rimelden başka bir şey kullanmıyordu gerçi.
O eteğini ve siyah çorabını giyerken saç uçlarımı düzleşirdim.
"Antrenmanlarınız ne zaman?"
"Yarın okul çıkışı hocayla görüşeceğiz takım olarak. Konuşmadım daha belki yaparız."
İnce siyah çorabımı giyip siyah eteğimi giydim. Beyaz gömleğimin düğmelerini iliklerken Balın üstüne giyecek kazağını çıkardı çantasından.
"İlk ders müzik." Ders programına göz atıp beyazlı grili kazağımı giydim.
"Öf ya Uğur hocayı ve cırtlak sesini sabah sabah nasıl çekeceğiz?"
"Balın biz hoca beğenmiyoruz zaten. Hayır bir tanesini bile beğenmiyoruz cidden."
10. Sınıfta bir edebiyatçı vardı. Seçil hoca. Cidden çok tatlı bir kadındı ama 10. Sınıfta kalmıştı işte. Arada bir uğruyorduk yanına.
Dertleşmek için falan.
Siyah postallarımı ve beyaz montumu giyip kapıyı kilitlediğimde asansörde beni bekleyen arkadaşımın yanına yürüdüm.
Saçlarımı montun içinden çıkarmamıştım bile hava o kadar soğuktu.
Ağır kapıyı iterek açtığımızda Balın daha temkinliydi. Bu sefer kapısını vurmamıştı hiç değilse.
Elleri ceplerinde bekleyen Baha Ve Umuta yaklaştık.
"İşte şimdi gün aydı." Umut kolunu Balının omzuna atarken gülüp Baha'nın yanağını öptüm.
"Günaydın."
"Günaydın fıstık."
"Uykum var Umut Allahım ya delirtme bak" iki dakikada ne olmuştu bunlara?
Yüzümü onlara dönünce karışmış saçlarıyla duran Balın ve sırıtan Umutu gördüm.
Sebep basitti. Balının en nefret ettiği şey saçlarıyla uğraşılmasıydı.
Otobüs durağına kısa sürede vardığımızda burnumu çekip omzumu Umutun omzuna yasladım. Boy olarak bana biraz fark atıyordu ama bende kısa değildim çok şükür.
"Futbol takımının maçları ne zaman ya dersleri ekerdik?"
"Antrenmanlar haftaya başlıyor." Baha omzumdaki eliyle saçlarımın ucuyla oynarken kafamı salladım.
O basket takımındaydı. Ve 12lerin en başarılısı olarakta kaptanlık görevini üstlenmişti.
4 yılını vermişti takıma hak ediyordu.
Ben mi? Üç yıldır da ben oynuyordum. 10. Sınıfta Özgür hoca yüzünden başlamış bırakamamıştım. Bana güvenmişti.
Otobüs gelince akbili basıp geçtik.
Ne yazık ki tıklım tıklım otobüste yer bulmayı bırakın ayakta duracak kadar bile yer sahibi değildik.
Umut ve Baha önümüzde dururken cam kenarına yapıştık hemen.
"Araba alacağım ya yeter bu ne?"
"Önce ehliyet al ehliyet." Balına uyup kafamı salladım. Öncelik ehliyetti.
"Selen mesaj atmış. Neredesin ünlem ünlem ünlem. Sondaki ünlemler ne oluyor anasını satayım?"
Balınla birbirimize bakıp aynı anda söylendik.
"Trip?"
"Kızım sizin tribiniz böyle olmuyor bu kız niye böyle değişik değişik?"
"Çünkü biz farklıyız bebeğim sen daha çözemedin mi?"
Kafamı cama yaslayıp Balınla olan muhabbetlerini dinledim sadece.
Umutu o kızdan er geç kurtaracaktık zaten. Kendisi bırakmazsa Selen bırakacaktı.
Çünkü kararımızı vermiştik o kızı istemiyorduk.
Montumun cebindeki telefon titreyince çaktırmadan çıkardım.
053...: Baha'ya minnettarım aslında
053...: Seni diğer erkeklerden koruyor
053...: Sana yan gözle bakmayacağını da biliyorum ama korkuyorum Kumru
053...: Ya gün gelirde birini gerçekten seversen diye ödüm kopuyor be güzelim
053...: Dün kızdırdıysam affet sadece bazen ne yapacağımı bilmiyorum
053...: Seni seviyorum dikkat et okula gelirken.
Gözlerimi devirip cevap verdim. Ben beni seven birini istemiyordum ki. Bu üç şebek bana yetiyordu. Cidden onların sevgisi yetiyordu bana hiç daha fazlasını istememiştim.
Kumru: Hiç değilse bizim okulda olduğuna eminim.
Kumru: Bu bir ipucu ha?
Anında mavi tik olup yazıyor yazısı çıkınca şaşkınlıkla bekledim. Telefonun başında mı bekliyorsun be mübarek?
053...: Okuldaki herkes olabilirim.
053...: Beni ben karşına çıkana kadar bulamazsın
053...:Açıkçası bulmanı isterim ama yine de bulma
053..: Her halükarda beni tanımıyorsun sadece şans ver ha?
Otobüs okul durağında durunca kafamı kaldırıp Baha'nın çatık kaşlarıyla karşılaştım.
Pekala sanırım boku yemiştim şu an.
"Yürü Kumru yürü." Beni itekleyip önüne düşmemi sağladığında nefesimi üfledim.
Cidden saçma sapan bir şey yüzünden onun suratını çekmek istemiyordum.
Balın Ve Umut Hakan hocanın yanına ilerlerken ona döndüm hızla.
"Bana bak çocuk!" İşaret parmağımı suratına sallayınca gülüp parmağımı tuttu.
"Söyle Kumru'm"
E sen böyle söyleyince kızamıyorum ki ben.
"Aptal bir şey yüzünden surat yapma bana. Kim olduğunu bile bilmiyoruz ya delirme!"
"Kumru ben ona takılmıyorum ki. Lavuk her kimse aklını karıştırıyor derslerine odaklanman gereken senedesin. Bak ben her türlü yaparım ama senin çok çalışman lazım." Omzuma çarpan insanla geriye savrulurken ufak bir çığlık atıp Baha'ya uzandım.
Hemen belime sarılıp tutmuştu beni zaten.
"Dikkat etsene lan!" Çömezlerden olduğu belli olan biri özür dileyerek koşmaya devam etti.
Kafamı kaldırıp Baha'ya baktım.
"İyi misin?"
"Evet çanağı kurtardım mutluyum."
Kahkaha atarken Kolunu omzuma atıp beni okula sürüklemeye başladı..
"Ya önce kahve alalım lütfen ayrıca sözlerini bitirmemiştin devam et."
"Ne diyordum lan unuttum. Heh bak kardeşim gibisin sende Balında. Aklınızı saçma şeylerle bu sene doldurmayın hayallerinize odaklanın gözünüzü seveyim. " kahveler sipariş edip sözüne devam ederken ilgiyle dinliyordum onu. Haklıydı.
"Seneye ne bok yerseniz yiyin ama şimdi değil be. Tamam aşık olursanız eyvallah ama böyle cesaretsiz şerefsizlere de malzeme olmayın. O Balın da Giray'ın peşini bıraksa iyi olacakta bırakmıyor salak."
"Baha sen aptalsın ama yine de çok seviyorum seni. Kimse aklımı bulandıramaz o üniversite kazanılacak!" Kollarımı beline sarıp kafamı göğsüne bıraktım.
"Kahveler hazır Baha abi." Hasan amcanın küçük kızı hayran bakışlarını arkadaşımın üstüne dikmişti. Gülüp bana uzatılan kahveyi aldım.
"Şapkan nerede senin?"
"Unuttum evde." Üfleyerek kahvemden bir yudum aldım.
Ah çok güzeldi..
"Umut mesaj atmış Selen Balınla onu görmüş olay çıkarmış. Bu kızların nesi var böyle!" Gülüp onun anlamsız bakışlarına baktım. Cidden bunu soruyor muydu?
Balın çok güzeldi ve Selen de çok kıskanç.
Umutla kardeş gibi olsak da bizi sevmiyordu İşte.
"Baha lütfen kendine bizi sevip kabullenecek bir kız bul yoksa izin vermiyorum bak."
"Emrin olur fıstık. Hemen aramalara başlayayım o zaman." Elimin tersiyle karnına vurdum.
"Abi ,elim kırıldı galiba." Havada sallayıp sinirle ona baktım.
Bütün kış tatile gideceği için spor salonuna kapanmıştı ve cidden kasları fazlasıyla artmıştı.
Spor yaptığı için zaten vardı ama yetmemişti arkadaşa.
"Kızım dikkat et ya. Göbek değil kas bu. Hem ne diye vuruyorsun?"
"Sevgili yapmaya ne meraklıymışsın be?"
Kafamı tutup göğsüne bastırırken gülüyordu.
"Merak etme seni yengesiz bırakmamak için sadece kıskanç." Kahvemi tutup kötü kötü baktım ona.
Onu gerçekten üzmeyecek bir kızla olmasını isterdim ama cidden onu hak edecek kadar iyisi var mıydı bilmiyorum.
"Fotoğrafımı çeksene canım çekti."
"Bir insanın canı neden fotoğraf çekinmek ister ki?"
"Of hadi ya sürekli şikayet!"
O birkaç kez fotoğrafımı çekerken gülümseyip teşekkür ettim.
"Ben paylaşacağım otlanma hemen."
"Ya ama benim fotoğrafım." Telefona uzansam da vermeyince nefesimi üfleyip gelen Balın ve Umuta baktım.
"Bu çocuk gerizekalı!"
"Lan ne yaptım yine?" Umut sinirle konuşunca kaşlarımı çatıp aralarına girdim.
"Hayırdır ne oldu?"
"Selen'i dövüyordum tam aldı kucağına getirdi buraya mal herif!"
"Balın disiplinlik mi olmak istiyorsun!" Baha da onun kollarını tutup Umuta vurmasını engellerken Umutu geri çektim.
"Kumru!?" Duyduğum sesle arkamı döndüm.
"Efendim Umay?"
"Hakan hoca takımı çağırıyor kaptan hadi!" Umay gülümseyerek bakışlarını benden çekince onu takip ederek Umuta baktım.
Pekala Umay güzel kızdı ha?