Gözlerimi araladığımda sabahın ilk ışıkları ile gözlerim kamaştı. Duvar dibinden güçlükle kalktım ve tutulan vücudumu esnetmek için gerindim. Üstüm başım is içinde, ayaklarım çıplak ve gidecek yerim yoktu. Tam olarak durumum buydu.
Elimde annemin fotoğrafı ile yalın ayak yürümeye başladım. Bir taraftan ne yapacağımı düşünmeye başladım. Ayaklarıma batan çakılların yanı sıra cam kırıklarına yanlışlıkla bastığımdan dolayı ayaklarım kanamaya başlamıştı. Canım yanıyordu... Fazlasıyla...
Nereye geldiğimi fark ettiğimde bir müddet olduğum yerde durdum. Ne ileri adım atabiliyor ne de geriye dönebiliyordum. Annemin karşısına çıkmaya yüzüm yoktu.
Geri dönemedim, ne olursa olsun annemden af dilemeliydim. Birkaç adım sonra mezarın başındaydım. Annemin toprağı kurumuştu. Belki annemde o toprağın arasına karışmış ve geriye ipek saçları kalmıştı.
Toprağa avuçlarımı koydum, okşadım, sevdim ve kokladım. Annemin hiç güzel parfüm kokuları olmamıştı. Ter kokusundan iğrenirdi pek çok insan ama ben annemin kokusunu pahalı çiçek kokularına değişmezdim. Artık annem toprak kokuyordu. Bu yüzden dünya, annem gibi kokacaktı.
"Anne, anne... Anne... Ben..."
Konuşamıyordum. Sözler yerine hıçkırıklar dudaklarımdan dökülüyordu. Ne ara bu kadar birikmiştim? Ne ara gözyaşlarımla toprağı sulamaya karar vermiştim? Bilmediğim o kadar çok şey vardı ki artık cevap beklemiyordum bu hayattan. Yaşıyordum ama öylesine...
"Seni çok özledim anne... Bilsen sensizlikte başıma gelenleri, yine bırakıp gider miydin? Beni bu leş kargalarının arasında bırakmamalıydın anne? Ben daha 18 yaşındayım, kendimi nasıl koruyacağımı da bilmiyorum… Neden gittin ki? Gitmeseydin o Hakan bana tecavüz etmeye, bedenime pis ellerini uzatmaya cesaret edemezdi. Beni kim koruyacak anne?"
Özür dileyecektim değil mi ama tek yaptığım anneme kızmak, sitem etmek ve onu suçlamaktı. Annem gitmeseydi işte, gitmeseydi! Başımı toprağına koyup sessiz ağlarken ‘Özür dilerim anne…özür dilerim güçlü olamadığım için özür dilerim…” dedim defalarca taa ki yorgunluktan gözlerim kapanana kadar defalarca özür diledim
"Gittim ama kalbimi sende bıraktım. Meysere, sol yanım, kırık kanadım. Gözlerini kapat ve elini kalbine koy, o zaman göreceksin ki annenin kalbi seninle atmaya devam ediyor... Güçlü olmalısın kızım, hayat ne kadar kötü davranırsa davransın güzel taraflarını da görebilirsin. Yaşamaktan vazgeçme kızım. Ait olduğun yerdesin, güçlü olmak zorundasın. Pes etme… Asla…"
“Anne ama ben yapamıyorum, kendimi artık bu dünyada fazlalık gibi görüyorum. Tutanacak bir dalım yok ki. Sen ve babam oradayken ben burada bir başıma yaşamak istemiyorum.”
“Bir gün bir araya geleceğiz kızım ama vakti var. Sabret Meysere’m sol yanım… Hayat elbet bir gün senin yüzüne gülecek. Ben de seni hep gözeteceğim kızım.”
Omzumda hissettiğim el ile gözlerimi araladım. Annemin koynunda uyuya kalmışım gibi huzurluydum. Annemin son söyledikleri rüyada olsa gerçek gibiydi. Elimi kalbimin üstüne koyarak gülümsedim. Haklıydı...
Tekrar omzuma dokunan el ile bunun rüya olmadığını anladım. Birisi vardı arkamda. Ya annemse?