Lokantadan kendimi dışarı attığımda rahat bir nefes alabildim. Kurtulmuştum! O lanet adamın kurbanı olmaktan kurtulmuştum ama dokunuşları hafızama kazınmıştı. Bedenime yaptığı eziyetten başka bir şey değildi.
Yırtık tişörtümü çekiştirip önümü kapatmaya çalıştım ancak pek başarılı olamadım. Hem koşuyor hem de ağlıyordum. Ne kadar koştuğumu bilmiyordum ve bana acıyarak bakan kaç insan olduğunu da...
Sonunda eve ulaştığımda etrafıma tedirgince baktım. Mahallenin serserileri bu kez musallat olabilirdi. Daha fazlasını kaldıracak durumda değildim. Ruhum ufak ufak bölünürken benden geriye bir avuç toprak kalmış gibiydi. Ölmeden mezara girmiş ve hızla toprağa karışmıştım.
Kapıyı açtığım sırada arkamdan duyduğum sesle olduğum yerde kıpırdamadan durdum. Ne arkama bakabiliyor ne de eve girebiliyordum. Onun beni bu halde görmesini istemiyordum.
"Meysere, bana bak kızım."
"Gidin lütfen Kadir amca."
Bu halde nasıl yüzüne bakacaktım. Ne diyecektim? Beni onun sürtüğü sanan patronumun saldırısına uğradığımı nasıl anlatacaktım! Yapamazdım, bana iyilik yapmaktan başka bir amacı olmayan bu iyi kalpli adamı böyle incitemezdim.
Omzumda hissettiğim elle gözlerimden yaşlar tekrar süzülmeye başladı. Artık halim yoktu. Annemin yokluğu ile baş etmek bu kadar zorken birde insanların kötülüğü ile mücadele etmek zorundaydım.
"Neyin var kızım? Neden susuyorsun?"
Kadir amca beni kendine çevirirken gözlerimi yere sabitlemiştim. Kadir amca ısrarla ne olduğunu anlamaya çalışırken daha fazla saklamam mümkün olmayacaktı.
"Sana ne oldu böyle? Kim seni bu hale getirdi? Kim yırttı üstünü? Söyle Meysere! Susma!"
Kadir amcanın öfkeli sesi kulağımda yankılanırken haykırarak ağlamamak için dudağımı ısırdım. Kadir amca ne olduğunu anlamış olacak ki beni sinesine çekip kocaman yüreğiyle sımsıkı sarıldı.
Bir teselli sözüydü dudaklardan dökülen. "Ağlama kızım. Geçti..." Oysa geçen tek şey ömürdü. Üstelik bitmesini istediğim ömrüme değen ellerin bıraktığı leke daha çok beni kahrediyordu. Geçmiyordu üstelik bu lekeler...
"Tüüü rezil! Mahallenin adını çıkardın seni fahişe! Koca adamlarla sokak ortasında ne yapıyon edepsiz! Annen yaşayaydı aha şuracıkta ölü verirdi."
Kadir amcadan ateşe dokunmuş gibi uzaklaştım ve az ötede bana kınayan gözlerle bakan komşu kadın Şermin teyzeye baktım. Ona bakınca oğlu Hakan'ın yüzünü görür gibi oldum.
En son annem sağken bize gelen ve baş sağlığı bile dilemeyen bu kadının sözleri ile kanayan yaramın üstüne tuz basılmıştı sanki. Canımın yanmasına alışmış gibi daha çok tuz basılmasını istiyordum. Bana yaptığı tek iyilik lokantada işe alınmamdı.
"Şermin teyze başka diyeceğin varsa şimdi söyle."
"Hele arsıza bak! Ar damarında çatlamış zahir. Tüü senin yüzüne!"
Sözleri canımı yakmıyordu. Nasıl olsa ben sürtüktüm! Ben orospuydum! Ben fahişeydim! Çünkü ben kimsesizdim!
Kadir amca öne çıkıp kadına bir şey diyeceği anda "Karışmayın lütfen, bu benim sorunum Kadir amca." dedim. Benim sorunlarımla zaten yeterince uğraşmıştı bir de benim yüzümden adının böyle bir olaya karışmasını istemiyordum.
"Şermin teyze başka diyeceğin yoksa biraz beni dinle. Ben namussuzluk yapmıyorum! Bu adam annem öldüğünden beri bana babalık yapıyor ve siz utanmadan bu adama iftira atıyorsunuz. Bana istediğinizi yapın ama bana yardım eden bu koca yürekli adama o zehirli dilinizi uzatmanıza izin vermem! O oğlun olacak şerefsiz bu akşam beni bu hale getirdi."
Kollarımı açıp tişörtümün parçalanmış halini gösterdim. "Bana tecavüz edecekti! Siz namus timsali aileniz bana iftira atarken önce kendinize dönüp bakın. Bakın bakalım insanlığınızdan geriye ne kalmış! Annem öldüğünde kapıma gelip 'kızım, nasılsın' deseydin belki sözlerine gocunurdum. Hatayı kendimde arardım sokak ortasında bir adama sarıldığım için. Benim tek suçum kimsesiz olmak. Kimsesiz olduğum için özür dilerim."
"Hem suçlu hem güçlü! Bir de seni işe alan ekmek veren oğluma iftira atıyorsun ha! Kim bilir kimlere kuyruk salladın da bu hale geldin! Afife mezarında ters dönecek senin bu edepsizliklerin yüzünden!"
Şermin teyzeye doğru iki adım attım. Aramızda sadece bir nefeslik mesafe vardı.
"Annemin o temiz adını ağzınıza almayın! Sizin kötü kalbinizle baş edemem. Oğluna sor sana anlatır biraz erkekliği kaldıysa!"
Şermin teyze elini saçıma atıp boynumu geriye doğru büktü. "Bir daha oğluma dil uzatırsan evini başına yıkarım!"
Şermin teyzenin elini güçlükle saçlarımdan ayırıp onu geriye doğru ittim. Sesim çığlık çığlık çıkacağı yerde boğuk boğuktu.
"Hangi ev? Annem öldüğünden beri ben yuvasız kuşum..."
Kadir amca elini omzuma atıp başımı göğsüne yasladı.
Kadir amca, kadına tok bir sesle "Hemen burayı terk etmezseniz polise haber vereceğim!" dedi.
Şermin teyze bana nefretle bakıyordu. "Dostunu kolla tabi, seni kart zampara!" diyerek Kadir amcaya sataştı. "Bu mahallede namussuzlara yer yok asıl siz defolup gidin buradan!"
Kadir amca beni arkasına alıp Şermin teyzenin üstüne doğru yürüdü. Gür çıkan sesiyle, "Lafınızı bilin! Sizi de oğlunuzu da polise vereceğim!" dediğinde Şermin teyzenin endişelendiğini dudağını ısırmasından anladım.
"Allah belanızı versin!" diyerek geriye doğru bir adım attı Şermin teyze. Kadir amcanın kendini zor tuttuğunu yumruk yaptığı ellerinden görebiliyordum.
Biraz gücüm olsaydı Şermin teyzeyi boğabilirdim. Karıncayı bile incitmeye korkan biriyken bir insanı ellerimle öldürmek istiyordum.
***