Dilim damağım kupkuru kesilmişti.
Ne demekti bu? Evet, bakışlarıyla ara sıra beni taciz ettiğinin farkındaydım ama bu kadar ileri gideceğini hiç düşünmemiştim.
Hızla ondan uzaklaşıp çantamı boynuma çapraz astım ve onu duymamış gibi başımı eğip kapıya yöneldim.
Koluma dolanan eli ile geriye doğru sendelemiştim. Son anda dengemi kurup ayaklarının altına düşmekten kurtulmuştum.
"Nereye böyle sessiz sedasız? Hah! Seni bırakacağımı sanıyorsan aldanıyorsun!"
"Kolumu bırakın lütfen!"
"Bırakmıyorum! Ve sen benimle geliyorsun!"
"Hakan Bey, lütfen canım acıyor!"
"Bey mi? Bırak bu kibar kız hallerini! Senin ne mal olduğunu biliyorum! Yaşlı başlı adamları evine alıp ne yaptığını da! Bir de aptal gibi senin iyi bir kız olduğunu düşünüp sana iş vermiştim! Ama bitti! Sen iyiliği hak etmiyorsun sürtük!"
Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu sanki. Beni neyle suçluyordu bu adam?
"Haddinizi bilin!"
"Kes sesini! Birazda ben senin tadına bakayım değil mi?"
Kolumu çekmeye çalıştıkça canımı daha çok yakıyor ve beni peşinden sürüklüyordu.
"Lütfen! Bırakın gideyim..."
"Ulan bende seni masum bir şey sandım! Meğer orospunun önde gideniymişsin!"
"Ben ne yaptım size?" diyerek haykırdım. "Alnımın teriyle ekmeğimi kazanmak için buradayım." Beni dibe çekmeye çalışanlara karşı başım dikti. Başımı asla eğmeyecektim!
Beni sürüklemeyi bırakıp omuzlarımı sertçe kavradı ve yüzüme bağırarak konuşmaya başladı.
"Ne yaptın ki! Hiç! Ne yapabilirsin ki? Sen öksüz, yetim ve yardıma muhtaç küçük kızdın değil mi? Meğer baban yaşındaki adamların yatağına düşmüşsün! Ben seni sevdim be! Lanet olsun sana Meysere!"
Hakan Beyin her kelimesi kalbime kıymık gibi batarken nefesim kesilmişti. Yer ayaklarımın altından kaymaya ant içmiş gibi inatla beni üstünden atmaya çalışıyordu. Omzumu tutan eller olmasaydı çoktan düşerdim.
Kadir amcadan başka kimse evime gidip gelmiyordu. Ben ve Kadir amca hakkında söyledikleri yenilir yutulur cinsten değildi. Onların bana yakıştırdığı şey sahiden bu muydu? Babam yerine koyduğum bir adamla...
"İftira!"
"Kendi gözlerimle gördüm! O adam sana sarıldı! Seni öptü kapının önünde! Evin içinde ne yaptınız ha?"
"Susun! Susun artık! Ne gördüyseniz yanlış anlamışsınız! O adam çok iyi kalpli biri. Zor günlerimde kimse kapımı çalmazken o bana yardım etti. Kızım, dedi! Ben orospu değilim! Susun artık!"
"Yeterince sustum Meysere! Gözümle gördüm Allah'ın cezası! Yalanlarına inanmayacağım. Bu kez beni tatmin edeceksin!"
Bedenim titriyordu. Gözlerimden yaşlar süzülürken başımı sağa sola hızla çevirdim. "Asla!"
Yüzümde patlayan tokadın etkisiyle yere savruldum. Hakan Bey ise hızla üstüme çökmüştü. Eliyle çenemi kavrayıp ona bakmamı sağladı.
"Hünerlerini göster küçük fahişe!"
Yüzüne nefretle baktım ve var gücümle onu üstümden atmaya çalıştım. Onu milim bile oynatamamıştım. Çırpınışlarım boşunaydı.
"Teslim ol artık! Bırak bu namuslu kız ayaklarını!"
İğrenç sözleri midemi bulandırıyordu. Hırsla koyulaşmış gözleri üstümde gezinirken kendimi çıplak gibi hissettim.
Eli bluzumun içinden göbeğime doğru ilerlerken kaskatı kesilmiştim. Eli dokunduğu her yeri buza çeviriyordu.
Başını boynuma doğru gömdüğünde hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Onu itmeye çalışıyordum ama başaramıyordum. Keşke ölseydim o anda... Hakan Bey dediğim adam saygımı hak etmiyordu.
"Yapma... Dokunma bana..."
Defalarca haykırdım 'yapma' diye ama gözü dönmüş bir halde bedenime saldırıyordu. Sanki ben bir nesneydim. Bozuk kaset gibi çığlıklarım tekrar tekrar yükselirken o ise beni duymuyordu. Duymak istemiyordu.
Ben vardım ve beni terk eden ben... Bu ruhun bedeni terk ettiği andı...
Acı... Salt acı...
Tişörtümü çıkarma zahmetinde bulunmadan yırtmıştı. Elleri göğüslerime değdikçe azap çekiyordum. Pantolonumun düğmesine süzülen elini fark ettiğimde daha çok bağırmaya ve ağlamaya başlamıştım. Çırpındıkça daha çok canımı acıtıyor ve ellerimi sıkıyordu.
İki bacağımı birbirine kenetlemiştim. Tek eliyle pantolonumu çıkarmaya uğraşırken diğer eliyle iki elimi tutmaya çalışıyordu.
"Rahat dur sürtük!"
"Şerefsiz! Bırak beni!"
Ona ilk kez hakaret etmem zoruna gitmiş olacak ki ellerimi bırakıp yüzüme bir tokat daha attı. Kanayan dudağımdan akan kan yanağımdan boynuma doğru süzülürken hiç bir şey hissetmiyordum.
"Sen kimsin lan bana şerefsiz diyorsun!" diye kulak zarımı patlatırcasına bağırdı öfkeyle.
Ben kimdim? Neden bu haldeydim? Bu adam ne hakla bedenime zorla sahip olmaya çalışabilirdi? Bir kan damlası kadar değerim yok muydu bu dünyada?
Dudaklarım titriyordu, başıma geleceklere hazır değildim. Asla!
Dişlerimi üstüme çullanmış adamın boynuna geçirdiğimde dilime değen kan tadıyla daha fazla dişlerimi geçirdim. Başka çarem yoktu! Bana başka yol bırakmamıştı.
Acıyla bağırıp üstümden kalkan adama nefret ve öfkeyle baktım. Fırsattan istifade yerden kalktım ve kapıya doğru koşmaya başladım.
"Meysere! Kaltak!"
Arkamdan bağıran adama kapıdan çıkarken baktım ve "Piç kurusu! Cehennemde yan!" diye bağırdım. Eli boynundan süzülen kanın üstündeydi. Canının yandığı yüz ifadesinden belliydi.
"Bu dünyada benimle yanacaksın! Bunu sana ödeteceğim sürtük! Öyle ya da böyle bir gün benim yatağımda olacaksın!"
Adamın yüzüne son kez baktım. Ve o gördüğüm şeytani yüzü bir daha unutamayacağımı biliyordum.