5.Bölüm

1865 Words
DİNÇER Yeni güne nefessiz kalarak uyanmak nasıl bir histir, bilir misiniz acaba? Burçak beni çenesinden öldürmeyi başaramasa bile, pekâlâ gece uyurken boğarak öldürmeyi başarabilirdi. Bir kolunu alttan ve diğer kolunu üstten dolamak suretiyle boğazımı mengene gibi sıkan bir kadınla evliydim. Bacaklarını bedenimin alt kısmına dolamış ve beni tüm hâkimiyetiyle sarmalamıştı. Genelde evliliklerde –yani benim bildiğim kadarıyla- erkekler kadınlarını sarmalardı. Bizim evliliğimizde ise Burçak bu rolü zevkle üstleniyordu. Boğazımın üstündeki kolunu atarak nefes almayı denedim. Dün gece benim için ne kadar zevkliyse, sabahı da bir o kadar işkenceliydi. Aptalca tebessüm etmekten kendimi alamadım. Sanırım hiçbir zaman normal bir çift olmayı başaramayacaktık. Hangi kadın hamile olduğu için kocasıyla sözleşme yapmak isterdi ki? Sabah sabah aklıma gelen anlaşma sinirlerimi bozdu. Burçak’ın bedeninden sıyrılarak yataktan kalktım ve banyoya yöneldim. Burçak hiçbir zaman adil oynamıyor ve yine aynı şeyi yapıyordu. Tıpkı asistanımken odama girdiğinde çevresinde harelenen o aptal ışık gibi. Ne zaman odamdan içeriye girse gözlerimi ondan alamazdım. Enerji dolu bir kadındı ve enerjisini etrafa yaymakta oldukça ustaydı. Onun yanındayken hiçbir zaman sinirlenmiyor, ciddi sorunların bile canımı sıkabileceği bir günüm olmuyordu. O yanımda olduğu sürece her şeyin bir şekilde yoluna gireceğini hissediyordum. Evliliğimiz dışında! Nedense evliliğimiz hiçbir zaman yoluna girmeyecek gibi görünüyordu. O benimle ciddi bir şekilde tartışırken dahi aklıma onu yatağa atmak geliyorsa kesinlikle normal biri olamazdım. Allah aşkına hangi erkek tüm gece boyunca aptalca sebeplerle çemkiren bir kadını çekici ve karşı konulamaz bulabilirdi ki? Lanet olsun ki ben buluyordum ve bunu itiraf etmekten gerçekten ama gerçekten nefret ediyordum. “Bay kravat orada mısın?” “Evet,” dedim iç çekerek. Burçak’ın enerjisinin biteceği, pes edeceği bir gün gelecek miydi acaba? Kravat demişken; dün gördüğüm aptal liste aklıma geldi. Yakışıklı ve karizmatik patron tabiri güzel bir iltifat olsa da, bunu söyleyen Burçak olunca küfürmüş gibi hissettiriyordu. Evliliğimizden bu kadar pişman olduğunu gözüme gözüme sokması beni önemsemediğini o kadar net bir şekilde ortaya koyuyordu ki… “Çıkmayı düşünüyor musun peki?” “Burada yatmayacağım Burçak. Çıkıyorum birazdan.” “Peki, ben kahvaltıyı hazırladım, kâğıtları hazırlayıp seni bekliyorum.” Kahretsin, dün geceden sonra bile aklında hâlâ o aptal anlaşma vardı. İçimden bir ses nedense bu işten benim zararlı çıkacağımı söylüyordu ve hislerimde kolay kolay yanılmazdım. Çelişkili düşünceler içinde duşumu aldıktan sonra giyindim ve ardından mutfağa yöneldim. Karım masada oturmuş, önünde hazırladığı kahvaltı ve elinde tuttuğu kâğıt kalemle beni bekliyordu. Kısa bir an aklıma eceline susayan köpek deyimi geldi. Kendi ayaklarımla ve hür irademle, başıma bela olacağına yüzde yüz emin olduğum anlaşmayı imzalamak için masaya yöneldim. Burçak elindeki yazılmış olan listeyi bana uzattı. İki gündür listelerle aram nedense hiç iyi değildi. Bu listeyi hangi cehenneme asacaktı acaba? “Kahvaltını yaparken okuyabilirsin sevgilim. Tartışılacak maddeleri kahvaltının ardından tartışabiliriz.” Gözlerimi elime aldığım kâğıttan ayırarak karımı süzdüm. Siyah, yakası bir hayli açık dar elbisesi işyerinde giydiği tarzdaki resmi kıyafetlerine benziyordu. Onun vücuduna yapışan her türlü kumaştan nefret ediyordum. Yuvarlak kalçalarını gözler önüne sermekle kalmıyor, insanın bilinçaltına epeyce cinsel mesaj gönderiyordu. Erkekleri bilirsiniz; güzel bir kadın gördüğünde muhakkak ki onu bir şekilde yatakta hayal eder. Burçak’ın giydiği dar elbiseler kıskançlıktan deliren tarafıma göre, birçok erkekte onu çıplak görme isteği uyandırıyordu. Elbisesinin sardığı her bir parçasını ellerinizle keşfetmek istiyordunuz. Lanet olsun, bunları hayal eden yalnızca ben olmalıydım, ben… “Sabah sabah nereye gidiyorsun da süslendin?” dedim sinirime engel olamayarak. Burçak sinsice olduğuna emin olduğum bir şekilde sırıttı. Bu sırıtmanın ardından gelecek olan şeyden köpekten korkan bir kedi kadar korkuyordum. “Listeyi oku sevgilim, o zaman nereye gideceğimi anlayacaksın.” Daha önce söyledim mi bilmiyorum ama bu kadın beni delirtmekte tam bir ustaydı. Masaya oturup çayımdan bir yudum alırken, bir yandan da listeye göz atmaya başladım. Karımın karman çorman yazısına asistanlık döneminden alışkın olduğum için anlamak zor değildi. Y ve g harfine özenle işlediği uzun kuyruklar tüm harflerin birbirine girmiş gibi gözükmesine neden oluyordu. Kısa kuyrukların da, uzun kuyruklar kadar anlaşılabilir olduğunu ne kadar anlattıysam da Burçak bildiğini okumaya devam ediyordu. İnsanların alfabede nefret ettiği harfler var mı bilmiyorum ama benim kesinlikle vardı. Elimden gelseydi tüm kuyruklu harfleri Latin alfabesinden çıkartırdım. Yazıya daha fazla odaklanmak istemediğim için kâğıdı karıma uzattım. “Neden benim için bu işi daha katlanılır bir hale getirmiyorsun?” “Nasıl?” diye sorarak bardağını masaya bıraktı ve kâğıdı elimden aldı. “Öncelikle şu aptal maddeleri okuyarak başlayabilirsin. Sonrasına bakarız.” “Elbette,” dedi sırıtarak. Sırıtırdı tabi. Ne de olsa şu iki gündür evin içinde onun borusu ötüyordu. “Hamilelik Anlaşması!” Koca koca harflerle yazdığı başlığı yüksek sesle okudu. “Onu fark ettim bebeğim, sen maddeleri oku.” 1- Karımı hiçbir şekilde aldatmayacağım. Gözlerim herhangi bir kadına dönüp bakmayacak. “İş toplantılarında kadın varsa göz bandı mı takayım sevgilim?” “2,” dedi beni umursamayarak. Ben de bu sırada ağzıma bir-iki lokma atmayı denedim. Kahvaltım zehir olmadan önce ne yersem benim için bir kârdı. 2-Karım gittiğim her etkinlikte yanımda olacak. “Bu biraz zor güzelim!” 3-Dizi projesinden kendi rızasıyla vazgeçen karım, eski işine geri dönecek. Siz de duydunuz değil mi? Kendi rızasıyla vazgeçmiş! Hahh! “Yeni bir asistana hiç ihtiyacım yok.” Burçak söylediklerimi umursamadan okumaya devam etti. 4-Eski günlerde olduğu gibi karımla yeniden flört edeceğim ve ona evlenmeden önceki yaşadıklarımızı harfi harfine yeniden yaşatacağım. “Sen çıldırmışsın!” diye kükredim bardağı masaya sertçe vurarak. Allah aşkına bu nasıl bir oyun, nasıl bir dalavereydi böyle? İşi gücü bırakıp karımla evcilik oynayacak değildim. Fakat Burçak tepkime aldırmadan kaldığı yerden devam etti. Bir kadınla değil, canavarla evliydim. 5-Hiçbir şekilde karımı küçük düşürmeyeceğim. Ona hakaret etmeyeceğim. Onu hiçbir zaman küçük düşürmüyordum ki! 6-Haftada bir evliliğimizin ilk aylarında olduğu gibi onu yemeğe götüreceğim. O yemekler her zaman kıskançlıkla sonlanırken asla götürmezdim. Asla! 7-Hamile olduğu için her türlü isteğini bir emir sayacağım. Aman yarabbi, ne zaman bitecek bu liste. 8-Bu anlaşmadaki herhangi bir maddeye itiraz etmem ya da kabul etmemem, boşanmayı kabul ettiğim anlamına gelir. Ve buyurun, Dinçer’in cenaze namazına… Burçak kafasını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Benim ise deyim yerindeyse nutkum tutulmuştu. Böyle bir kadınla evli olmak için nasıl bir günah işlemiştim acaba? “Ne diyorsun sevgilim?” Sevgilim mi? Sevgi mi bıraktın adamda be kadın? Derin bir nefes alarak sakinleşmeyi denedim. Nefes almamı zorlaştıran kravatımı hafifçe çekiştirdim. İlk kez boynumda kravat değil de urgan var gibi geldi. Karım resmen idam fermanımı hazırlamıştı. Allah yardımcım olsun. “Ne diyeyim sevgilim,” diye söylendim alaylı bir sesle. “Amacın kölelik anlaşması yapmaksa cuk olmuş. Hiçbir eksiği yok.” “Kölelik değil hamilelik.” “Bana pek hamilelik gibi gelmedi. Hem Allah aşkına, hamileliğin anlaşması mı olurmuş? Sperm bankasından mı aldın dölü? Yoksa anlaşmalı bir bebek mi doğuruyorsun? Anladıysam kahrolayım. Aldatma anlaşmasından hangi ara Burçak’ın özgür hayatı anlaşmasına geçtik anlamadım. Sen benimle kafa mı buluyorsun kadın? Anlaşma dediğin iki taraflı olur. Bu tamamen tek taraflı ve her bir madde senin inisiyatifine odaklı. Beni savunacak tek bir madde var mı? Var da ben mi göremiyorum? Bu tamamen Sevr Antlaşmasına benziyor. Her şeyimi kaybediyorum.” “Bütün maddeler iki taraflı Dinçer, senin de kazanacakların var imzalarsan.” “Neymiş o? Algıda sorun yaşıyorum. Bir zahmet açıklar mısın?” “En önemlisi beni kazanıyorsun. Sonra eskisi gibi aşkımız nirvanaya yükselecek. Kavgalarımız son bulacak. Aramızın bozuk olduğunu düşünenlerin çenesi kapanacak. Çocuğumuz güzel ve mutlu bir ailenin içine doğacak. Sonra senin ofisini sık sık ziyaret edeceğim ve eskisi gibi seninle özel olarak ilgileneceğim. Aptal mısın Dinçer, kârları ve zararları göremiyor musun?” “Sen böyle birkaç iyi yönünü anlatınca kulağa güzel ve cazip geldiğini kabul ediyorum. Sen kârları saydığına göre ben de zararları saymaya başlayayım güzelim. Ev içi kavgalarımız bitecek, şirket içi kavgalarımız başlayacak. İki taraflı kıskançlık artacak. Beni tıpkı eskisi gibi etkinliklerde rezil edeceksin ve ben arkanı toplamak zorunda kalacağım. Gecenin bilmem kaçında sırf beni delirtmek için canın bir şeyler isteyecek. Her gün kıyafet tartışması yaşayacağız. Sen bana keyfince saydırırken ben çenemi kapatacağım ve içim şişecek. Bayan elemanlardan birine iş buyursam hemen anlaşmayı gözüme sokacaksın ve beni her gün boşanmakla tehdit edeceksin. Ofis içinde bana özel muamele göstermen ne kadar hoşuma gitse de, her defasında işlerim aksayacak. Ve dokuz ayın sonunda sen bebeğimizi kucağına alırken, ben tımarhaneyi boylayacağım. Evet sevgilim aklıma gelen zararlar bu. Oldukça kabarık görünüyor değil mi?” “Sen böyle saydırınca göz korkutucu göründü. Sen anlaşmayı imzala, söz veriyorum makul olacağım.” Kesinlikle makul olurdu. Yüzündeki masum tebessüm ne kadar da insancıl görünüyor olsa da öyle değildi. Burçak köprüyü geçene kadar ayıya dayı da derdi teyze de. Burçak’tan bahsediyorduk, benim plan manyağı karımdan. “Bana karşı oldukça makul olacağını ve beni fazla zorlamayacağını maddeler içine eklersen o zaman imzalarım,” dedim yenilmişlikle. Çünkü bu anlaşmayı imzalamazsam başıma gelecekleri biliyordum. Şimdilik Burçak’ın kazandığını sanmasını sağlamam gerekiyor. Sonra ipler bir şekilde benim elime geçecekti nasıl olsa… “O zaman tüm şartları kabul edecek misin?” “Kabul etmezsem beni rahat bırakacak mısın?” “Elbette hayır!” Ben de öyle tahmin etmiştim zaten. “Kahretsin Burçak, imzalayacağım ama önce o maddeyi ekle.” “Peki,” diyerek kâğıdı eline aldı ve maddeyi ekledi. Bu hamilelik sürecinin, benim için zor geçeceği şimdiden belli olmuştu. Sorunlu karım sayesinde bebeğimizin olacağına sevinememiştim bile! Nasıl bir cezaydı bu? “İmzala,” dedi kâğıdı uzatarak. Yazdığı son maddeye göz attıktan sonra imzaladım ve yeniden ona uzattım. “Sen de imzala.” İmzasını atarak gülen gözlerle bana baktı ve keyifli bir şekilde çayından bir yudum aldı. Biliyordum, hissediyordum, bu anlaşma benim delirmemin başlangıcı olacaktı. “Çay içer misin? Pek bir şey de yemedin?” Gözlerimi birkaç kez üst üste kırparak, yüzümü ovuşturdum. “Anlaşmamız beni yeterince doyurdu sevgili karıcığım, sen iki canlısın sen ye. Yemeğini yedikten sonra çıkalım. Bugün doktorları araştıracağım. İyi bir tane bulup yarın kontrole gideriz. İşe başlayacak olmana evet dedim ama kesinlikle kendini yormayacaksın. Ayrıca erkek çalışanlarla eskisi gibi muhabbet yok. Tepemin tasını attırırsan anlaşma falan dinlemem, haberin olsun.” “Tamam,” dedi tatlı bir tebessümle. O tebessümlerin ne anlama geldiğini ben bilmiyordum sanki. En fazla bir hafta huyuma gidecekti Burçak, ondan sonra olacakları düşünmek dahi istemiyordum. “Anlaşmayı imzalayacağını hiç düşünmemiştim. Teşekkür ederim Dinçer. Umarım eskisi gibi olabiliriz. O güzel günleri özlüyorum.” Sesindeki hüzün canımı sıktı. O günleri ben de özlüyordum ama bu hâle gelmemizin tek sebebi de yine kendisiydi. Gül gibi geçinip gitmek varken aramıza karaçalı ekmişti. Dikenler canımızı yaktıkça, biz de birbirimizin canını yakıyorduk. Eski mutlu günlerimize dönmeyi başarabilirsek eğer, o aptal anlaşmayı çerçeveletip odamın duvarına asacaktım. “Ben de özlüyorum,” diye fısıldadım. “Burçak umarım beni pişman etmezsin. Seni seviyor olmasaydım o aptal şeyi imzalamazdım.” “Bunu duymayı özlemişim.” “Neyi?” “Beni sevdiğini.” “Biliyorsun sanıyordum.” “İnsan duymak istiyor.” Henüz bir hafta olmadan kavga etmeyeceğiz değil mi? Allah aşkına sadece iki dakika oldu imzalayalı. “Her gün itiraf beklediğini bilmiyordum.” “Eskiden her gün beni sevdiğini söylerdin.” “Sen de eskiden bu kadar cadaloz değildin.” “Tek sorun kravatlar.” “Bence ayakkabılar.” Çok ciddiyim, bir oda dolusu kravat ve topuklu ayakkabı gerçekten sorun olabiliyordu. “Hepsini çöpe atmak istiyorum,” diyen karımla sırıtmama engel olamadım. Biz ne yapıyorduk böyle? “Ayakkabıları mı?” “Hayır sevgilim kravatlarını…” “Seni seviyorum baş belası!” “Ben de seni kravat manyağı…” Evlilik bazen can sıkıcı görünebilir ama her şeye rağmen sevdiğiniz kadınla beraberseniz birlikte gülmeyi de başarabiliyordunuz. Atışmalarımıza, yersiz kavgalarımıza rağmen Burçak benim için nefes demekti. Gözüm dönmediği sıralarda elbette!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD