LUNAPARK

1271 Words
Kenan, Asiye'nin geliyor olmasına şaşırmıştı. Muhtemelen haberi yoktu Asiye'nin kendisininde burada olmasından, yoksa o anası bırakır mıydı onu ? Turna'yla ,Baran mutfağa geçtiklerinde Kenan, Kadir'in kendisine sırıttığını görünce, Kadir'in başını bir kolunun altına aldı. "Hele Asiye'nin yanında da böyle sırıt, o ümmüğünü sıkarım senin!" Kadir, Kenan'ın elinde kultulmaya çalıştığında, Çiğdem'in kapıdan, "Biz geldik." demesiyle. Kenan hemen Kadir'i rahat bırakmış, koltuğa geçmişti. Kadir öksürmeye başlayınca, Çiğdem'le Asiye salona gelmişlerdi. Çiğdem, Kadir'in öksürmesiyle telaşlanıp, "Ne oldu sana böyle? yüzün kızarmış dur ben sana su getireyim." deyip mutfağa ilerlediğinde, Asiye, Kadir'in sırtına vurup koltukta öylece oturan Kenan'a, "Orda oturacağına gel de yardım et." Kenan ,Asiye'ye kısa bir bakış atıp koltuktan sıkıntılı bir şekilde kalkıp, Kadir'in sırtına imalı imalı vurup, "Helal kardeşim, helal." Çiğdem seri bir şekilde Kadir'e suyu kendi içirince öksürmeye devam eden Kadir, Çiğdem'in telaşla bakan yüzüne, "İyiyim iyi." "Ne oldu Kadir'e böyle Kenan abi?" dedi Çiğdem. "Menemenden oldu Çiğdem, bekleyemedi iki dakika sizi ." "Of Kadir! ödümü kopardın!" "Çaylar geldi." diyerek herkesi sofraya çağırmıştı Turna. Kenan ,Baran ,Kadir, Asiye, Turna, Çiğdem karşı karşıya oturmuşlardı. Turna çayları bardaklara doldururken, Baran dağıtıyordu. Baran ,Turna çayları doldururken önüne düşen kahverengi saçlarını geriye attığında ,Turna başını kaldırıp gözlerini bir kez kapayıp açınca, Baran'a gülümsedi. "Hadi be birader! ver bizim çayları artık." dedi Kenan. Baran sıkıntılı halde çayları verirken, Turna gülümsemiş, hep beraber tavaya ekmeklerini banmışlardı. Kenan'la, Asiye aynı anda tavaya ekmek bandığında, Asiye'nin ince küçük parmakları Kenan'ın uzun parmaklarına değince, Kenan sanki elektrik çarpmış gibi ellerini geri çekmişti .Bu Turna'nın gözünden kaçmamıştı. Sonunda kahvaltı bittiğinde, "Lunaparka gidelim mi?" diyerek Baran'a baktı Turna. "Lunapark mı?" dedi Baran. "Hı hı." "Ay ne güzel olur!" dedi Çiğdem. Baran ne kadar istemese de, kendisine umutla bakan kehribar gözlere başıyla onaylayıp, dışarı çıkınca ,Kenan, Kadir'de çıkmış, Kenan kahvenin yolunu tutarken, "Nereye böyle?" dedi Baran. "Kahveye." "Sende geleceksin birader." "Oğlum otuz beş yaşında adamım ne işim var lunaparklar da?" Baran,Kenan'a ter ters baktı. "Bizde altı yaşında çocuğuz ya o yüzden gidiyoruz.Görmedin mi kızların nasıl heyecanlandığını? Gel lan işte, hem sen değil miydin hiç lunaparka gitmedim diyen. Bir değişiklik olur hem orada belki Asiye'ye açılırsın." "Aynen abi sende rahat edersin, bizde." dedi Kadir. "Tamam lan tamam." Baran'la, Kadir otobüsle lunaparka gitmeye başladıklarında ,Kenan arabasıyla kızları kapının önünde beklemeye başlamış, sigarasını yakıp Asiye'ye nasıl açılacağını düşünürken, kızların sesiyle onlara baktığında, Turna'ya ön kapıyı açmış, Turna bilerek arkaya geçmişti. Çiğdem'de arka koltuğa geçeceği sırada, " Kızım bin sene öne!" "Ay yok abi ön tutuyor beni biliyor musun?" Kenan sıkıntılı bir nefes verip, siyah elbise giymiş olan Asiye'ye baktı. "Yasa mı gidiyorsun Asiye?" Asiye cilveli bir sesle, "Eh birazda yas sayılır." deyip Kenan'ın bir şey söylemesine fırsat vermeden, ön koltuğa geçti. Kenan, Asiye'den böyle bir tepkiyi beklemiyordu. Asiye az önce kendisine cilve mi yapmıştı? düşündü Kenan ,Asiye onun halinden anlamaya başlamıştı. Utanmasa çocuklar gibi yerinde zıplardı. Kenan ,Turna'nın kendisine seslenmesiyle toparlanıp, Asiye'nin yanına geçtiğinde onun bu kararlığına hayran kalmıştı. Şimdi mahallenin kadınlarının ikisini böyle görüp anasına yetiştirmesini göze almıştı Asiye. Ama Kenan ne yapıp edip Asiye'nin anasına da kendisini sevdirecek ti. Asiye gece kapısının önüne para bırakıp kaçan adamı Turna'ya anlatınca, geçmişi hatırladı Turna. istemeden şahit olmuştu dedesi Halit amcayı milletin kapısına para bırakırken. Halit amca Turna'ya yeminler ettirerek onu susturmuştu. Şimdi ise Asiye'nin, Çiğdem'in olanları anlatmasıyla Turna hiç bozuntuya vermeden dinliyordu. Arada bir Kenan'a bakıyordu. Çiğdem üç adamı Kenan'a anlatınca Kenan ,Çiğdem'e tatmin edici cevaplar verip, konuyu kapatıyordu. Turna üç adamın kim olduğunu çok iyi biliyordu.Sonunda yolculuk bitmişti. Lunaparka geldiklerinde Turna ,Baran'ı görür görmez koluna girip ,Gondola yürümeye başlamıştı. Çiğdem ,Kadir'in işaret ettiği çarpışan arabalara koşup giderken, Asiye dönme dolaba parmağıyla işaret edince, Kenan telaşlanmıştı. Yükseklik korkusu vardı Kenan'ın. Asiye dönme dolaba kuşkuyla bakan Kenan'a ela gözlerini dikip, o hep bir gün arada mesafe olmadan doya doya bakacağım dediği siyah gözlere bakıp, "Hadi bak herkes gitti, biz burada öylece dikiliyoruz." deyip dönme dolaba doğru yönelmişti. Kenan ,Asiye'ye yetişince ,Asiye kırmızı dönme dolaba binmişti. Kenan'ın korkusunu anlamış, ellerini Kenan'a uzatıp, "Sadece gökyüzünü biraz daha yakından göreceğiz. Sen istemez misin Kenan?" Dönme dolap hareket etmeye başladı. "Acele et Kenan, bu fırsat bir daha eline geçmez." Kenan sanki bir trene son anda yetişen adam gibi Asiye'nin uzattığı elini tutup ,dönme dolaba atlamıştı. Göğe yükselen dönme dolaptan aşağıya baktığında ,kafasını hemen geri çekmişti. Asiye ,Kenan'a gülümseyip kulağına yaklaştı "Eğer korkuyorsan bana yaslana bilirsin." diyerek kafasını göğe kaldırdı. Kenan korkudan gözlerini kapayıp Asiye'nin omuzuna başını yasladığında korkusu gitmişti. Dönme dolaptan iner inmez Asiye'yle konuşacaktı. Asiye omuzuna başını dayamış olan Kenan'a bakıp heyecanlanmıştı. O an içinden geleni yapıp ellerini tıpkı bir annenin çocuğunun başına okşarmış gibi yaptı. Kenan'ın saçlarına parmaklarını daldırmış onu sakinleştirmeyi başarmıştı. Elleri istemsiz olarak Kenan'ın boynuna gittiğinde, tenindeki esmerliğe baktı. Gömleğinin iki düğmesinin iliklenmemiş olması boynunu daha çok ortaya çıkarmıştı. Asiye'nin gözüne Kenan'ın boynundaki taze çizikler çarpmıştı. Biraz daha eğilip baktığında boynun bir kısmı cırmalanmış haldeydi. Kenan, Asiye'nin omuzuna başını yasladığında, hiç bir zaman tatmamış ama her zaman merak etmişti bir annenin güven veren kucağını. Asiye, Kenan'da bu izlenimi bırakmıştı. O bir anne gibiydi. Asiye sinirle Kenan'ı itince, Kenan sanki uykuda baskına uğramış gibiydi. Asiye'nin kendisine bir lağım faresi görmüş gibi tiksinerek bakmasına anlam verememişti. "Ucuz kadınlara gidiyorsun dimi?" Kenan, Asiye'nin neden söz ettiğin anlamamış, Asiye'ye sadece anlamsızca bakmıştı. Asiye, Kenan'ın anlamaz gözle kendisine bakmasıyla çıldırıp, bir eliyle Kenan'ın gömleğini kavradı. "Boynun diyorum ,boynun hangi ucuz kadın yapmışsa ellerine sağlık güzel bir iş çıkarmış!" Kenan ,Asiye'nin ağzından çıkan sözlere sinirlenmişti. Bir elini yumruk yapmış lanet dönme dolabın zemine inmesini bekliyordu. Asiye durmadan ucuz kadın deyip duruyordu. "Sus Asiye !" diye gürlemiş o an Asiye'yi alıp yere yapıştırmak istemişti Kenan. Kenan yetimhaneye her oyuncaklarla gittiğinde, sürü gibi olan çocuklar Kenan'ın boynuna atlayıp oynarken, çocukların kesmeyi bilmediği tırnaklar yüzden oluyordu boynundaki izler. Şimdi Asiye ucuz kadın dedikçe, o küçük çocuklar gözlerinin önünden geçiyordu. O sevgiye bir baş okşamaya hasret kalan çocuklar. Hayat acımasızdı.Hem de Kenan'a ayrı bir jestle daha acımasızdı. "Ne oldu sustun?" dedi Asiye. "O ucu..." Kenan, Asiye'nin bilip bilmeden kadın dediği çocuklara tükürürmüş gibi sarf ettiği sözlere dellenmiş .Bir eliyle Asiye'nin ağzına sertçe bastırmıştı. "Eğer bir daha o kelimeyi ağzına alırsan kendini yerde bulursun Asiye! İnan bana bunu yaparken içim soğumaz bile" Asiye, Kenan'ın elini ağzından çekmeye çalışıyordu. "Ne biçim kadınsın lan sen?! Yüzün güzel eyvallah. Ama o yüreğin yok mu kokmuş. Hem de nasıl biliyor musun? Bir çöp gibi. Hani bizim mahallenin çöp tenekelerinden taşan çöpler yok mu işte senin yüreğin o çöpler gibi kokmuş." Dönme dolabın zemine beş altı metre yaklaşmasıyla, Kenan, Asiye'ye bakmadan yükseklik korkusu olmasına rağmen atlayıp uzaklaşmıştı. Arabasına biner binmez gaza son gücüyle basıp uzaklaşmıştı. Asiye beni anlıyor demişti Kenan. Onun çekindiği Asiye'ye açılmak değildi. Onun çekindiği layıklık meselesiydi. Eğer Asiye onu kabul etseydi, köpek gibi ona sadık kalacak, hayata çocuk gibi sarılacaktı. Ama Asiye ona bir yılan gibi saldırmıştı. Sinsice ne zaman zehirleyeceğini bilmeden. Asiye'nin omuzunda olmak bir annenin omuzdan olmak gibi gelmişti . Çok kısa bir andı ama bu yetmişti ona. Kenan'ı en çokta yaralayan şey yargısız infazdı. Çok fazla okul okumamıştı Kenan. İlk okuldan terkti dolayısı ile biraz cahil kalmıştı. Ama ona sorsalardı "Çağımızın dermansız ve hepte dermansız kalacağı hastalık hangisi?" diye Kenan'ın cevabı şu olurdu, "Ön yargı... Onun kadar illet bir hastalık yoktur..." derdi Kenan. Ona göre insanların tüm sorunu buydu. Bilip bilmeden hep yargılardı insan oğlu. Hiç düşünmeyi düşünmezler miydi? Kenan bir kolunu camdan sarkıtmış ,ağzından saldığı sigara dumanı bir bulut oluşturmuşken gözlerini yoldan çekmeden devam ediyordu. Nereye gideceğini bilmiyordu. Şehir boğmaya başlamıştı onu. Kaybolmayı istiyordu ,radyodan "Bir seher vaktinde" şarkısı çıkınca bu onu daha çok yaralamıştı. En büyük tokadı yar dediği Asiye atmıştı. Gidiyordu Kenan . Aklına mahalledeki deli Cemo'nun şu sözleri gelmişti. "Aşkı deliler bile çekemez ,akıllı adam nasıl çeksin? o sadece bir sarmaşık zehirli ottur. Hepsi bu ,yani zehirli bir ot, ötesi yok." BÖLÜM SONU.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD