SEVİNCE

971 Words
Turna, Baran'a bakıp, "Af ettin mi beni gerçekten?" "Daha değil." Turna kaşlarını hafif çattığında, Baran tebessüm edip, "Sen ne zaman Turna KARA olursan o vakit seni affederim." Turna'nın kaşları havalandı , muzipçe, "Bu evlenme teklifi mi oluyor Baran KARA ?" "Bizim oralarda öyle derler." Turna hiç bir şey demeden Baran'a sarılmış, başını onun tam yüreğinin üstüne getirdiğinde, sanki şehrin en kalabalık olan caddesinde değilmiş gibilerdi sadece o ve Baran vardı. Ne şarkı söyleyen genç kız ,ne köşede sıcak kestane diye bağıran adam, ne de Tramvay sesi... Hiç kimse yoktu . Baran, Turna'nın kulağına eğilip, "Sen geldin ya; Kasım ayı, çiçek açtı şimdi." ~~ Kenan, eski model arabasının farlarını söndürüp, karşısındaki hayalet evi andıran yetimhaneye ağzından saldığı sigara dumanın dalgasında uzunca baktı .Arka koltuğa başını çevirdiğinde,Sarı kızın, "Babam tıpkı bir ayı gibiydi Kenan abi .Hem uzun, hem çok güçlüydü. Bana ona benzeyen bir ayı al." Kenan, Sarı kızın sözlerini hatırlayınca , gülüp arkada duran dev ayıya, "Gel bakalım ayı kardeş." deyip kucağındaki ayıyla gece vakti yetimhanenin demir kapısına tırmanıp, Sarı kızın bulunduğu odaya sessizce girdiğinde, Sarı kızın başının altında olması gereken yastık, kollarının arasındaydı .Kenan, Sarı kızın kollarının arasından yastığı yavaşça çekip, bir elini küçük kızın kafasının altına koyup ,yastığı yerleştirip Sarı kızın yüzüne düşen sarı perçemlerini geriye atıp ,alnına kuş tüyü kadar hafif bir öpücük kondurup, kulağına, "Al bakalım ayı babanı." deyip ayıyı Sarı kızın kollarının arasına katıp ,odadan sessiz bir şekilde çıkıp koridorda kendi küçüklüğünü hatırlayarak yürümeye devam etti. Düşündü Kenan, ya doğurmayacak, ana, baba olmayacak insan, ya da ölüp bırakmayacak ardında küçük çocukları... Yetimhaneden çıkıp mahallenin parkına gelip saatine baktığında gecenin ikisiydi. Son bir saate kalmıştı. Cebinden çıkardığı, kendi emeğiyle kazandığı parayı bir kaç zarfa bölüp ,radyodan müziği açıp, kısık sesle dinlemeye başladı. Saat üçü gösterdiğinde arabasından çıkıp rüzgarda sallanan boş salıncağa oturup Baran'la, Kadir'i beklemeye başladı. Sonunda iki adam geldiklerinde, "Olum bu halin ne lan ? çocuklar gibi kurul muşsun salıncağa." dedi Kadir. "O ağzını yamultmadan sus." Kenan'la Kadir atışmaya başlayınca, "Tamam lan yeter atış mayın gene, Kadir , Kenan zarfın hazır mı ?" "Hazır. Ben her zamanki sokaktayım. Kenan'ı söylemeye gerek yok. Zaten o Asiye'nin sokağında olacak." Kenan, Kadir'e öldürücü bakışlarını attığında, "Tamam ,tamam ben gittim." Kadir giderken, Kenan, Baran'a dönüp, "Kardeşim olmasa kafasını kıracam." "Bir yerde haklı. Ne bu çekingenlik oğlum? gidip adam gibi konuşacan. Asiye senden iyisini mi bulacak?" "Neyse, ben bunları dağıtıcam. her zamanki yerde buluşuruz. tamam mı?" Baran, Kenan, Kadir; kenar mahallenin en güzel delikanlıları, bu üç güzel adam. Kazandıkları paranın yarısını mahallenin ihtiyaç sahiplerinin kapılarına zarflarını koyup, rüzgarda uçmasın diye üzerine mermer taş koyup son süratle kaçıp giden güzel adamlar... Halit amca kahvenin ve marangozun tapusunu boşuna vermemişti bu güzel adamlara. Gizli hayır yapmayı çok seviyordu. Karısını, kızını kucağına alırken kaybetmişti. Hiç bir zaman paraya tav olmamıştı. Kenan, Asiye'nin babasından kalan maaşıyla hem annesine ,hemde küçük kardeşlerine baktığını bilip, sırf Asiye dışarıda çalışmasın diye paranın yarısından çoğunu Asiye'nin kapısına koyarken içinden, "Bir gün beni böyle yakalasan ya Asiye." deyip uzaklaşırken, ayağına takılan çöp tenekesini devirdiğinde hızla oradan uzaklaşmıştı . Asiye "Bu sefer seni yakaladım." deyip cama koştuğunda, uzun boylu adamın avlusundan koşarak uzaklaştığını görüp; "Hey kimsin sen?" Kenan, Asiye'ye bakmadan hızla oradan uzaklaşmış, her zamanki yerlerine gelinceye kadar koşmuştu. Apartmanın denize bakan tarafında Baran'la, Kadir'i çürümüş koltukta sohbet ettiklerini görüp yanlarına çöktüğünde nefes nefeseydi. Baran "Ne oldu sana böyle?" dedi. Kenan nefesini düzene sokup, "Asiye'ye az daha yakalanıyordum." Baran ayağa kalkıp,"Gördü mü seni?" "Yüzümü görmedi ama arkamdan bana seslendi." "Dikkatli ol." Kadir çayları bardaklara doldurup, tabureye koyduğunda, "O an Asiye'nin beni yakalamasını ne çok isterdim be birader. Yani beni anlamasını, ben seni anlıyorum Kenan demesini, duymak için bu sefil canımı bile verirdim ." Baran gözlerini denizin çekmeden, "Bilmesinler oğlum boş ver, onlar bizi kendi halinde adamlar olarak bilsinler yeter bu bize." Kadir, "Güzel adamlarız lan biz, Vallaha." Baran çayından bir yudum alıp, "Turna'yla evlenecem." Kenan, "Orada dur bakalım. Ne zaman verdim Turna'yı sana da evlenecem diyon?" Baran kaşlarını havaya kaldırıp, "Niye oğlum benden iyisini mi bulacan kardeşine?" "Kız evi ,naz evidir kardeş." "Ulan sen Asiye'yi benden iste hele. O zaman gösterecem ben sana kız evini, naz evini." Kenan buruk bir tebessüm edip koltuğa sırtını dayarken, "Yetim Kenan'ı Asiye ne yapsın?" "Biz neyiz lan, biz kardeşin değil miyiz, sen teyzeme laf olsun diye mi ana diyorsun ,İpek'e ikinci abinde benim derken boş laf mı yapıyordun oğlum, biz ailen değil miyiz?" Baran çocuk gibi susan Kenan'ın sırtına, elini koyup, "Asiye'yi ben sana isteyecem anasından. Sen yeter ki Asiye'ye açıl. Size bu kenar mahallenin en kral düğününü yapacam." "Tamam lan konuşacam." ~~ Turna yüzüne vuran güneş hüzmesiyle yataktan fırlayıp, hemen üzerini değiştirip manavın yolunu tuttu. Manavdan; domates, biber, soğan alıp bakkala gittiğinde, Kerim amcasıyla sanki tartışıyormuş gibi konuşup yumurtaları alıp hızlı adımlarla eve vardığında mutfaktaki teybi açıp sebzeleri tek tek yıkamaya başladı. Teypten "Sevince" şarkısı çıkınca sesini biraz daha yükseltip, şarkıya kendisi de eşlik edip domatesleri soyup, ufak ufak doğrayıp, biber ve soğanları da doğrayıp, çayı ocağa koyup , tavanın altını yakıp menemeni yapmaya başladığında, Allah'a bir kez daha şükretti. Çayı demleyip, altını kıstığında bardakları hazırlayıp salondaki yer sofrasına bırakıp, tavada hazırlanmış olan menemeni alıp sofraya götürdü. Baran'ı arayıp, her şeyin hazır olduğunu haber verdi .Sıra Çiğdem'le, Asiye'ye gelmişti. Onları da kahvaltıya çağırıp Baran'ı beklemeye başladı.Kapının çalmasıyla, " Baran geldi!" deyip kapıya koşup açtığında, Baran'ın ellerindeki ekmeği alıp, sarılırken, "Hoş geldin." dedi. Baran "Hoş buldum." deyip ceketinin cebinden çıkardığı tek papatyayı Turna'nın kulağının arkasına yerleştirip sofraya geçti. Turna "Aradın değil mi ?" dediği anda Kenan'la ,Kadir kapıdan göründü. "Hah geldiniz sonunda." Kenan sofradaki menemeni görünce, "Ne yapalım kızım? menemen olduğunu söyleseydi Baran efendi, koşarak gelirdik." Kadir "Menemen mi yaptın kız?" deyip, sofraya koşup ekmeğin ucundan koparıp tavaya bandığında, Turna "Ya Kadir manzarasını bozdun işte!" dedi. Kadir "Kızım biz yemeğe mi geldik yoksa manzarayı seyretmeye mi?" deyip gülerken, Kenan'da gülmeye başlayınca, "Abi bari sen yapma." Baran bir kolunu Turna'nın omuzuna atıp, Kenan'a, "Asiye'de geliyor kardeşim." dedi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD