“Sen git, benim biraz işim var,” dedi Emir Ali. Eylem, boynunu kaşırken gömleğinin düğmelerinden kurtulmaya başlamış olan Emir Ali’ye bakakaldığı için ne odadan çıkabiliyordu ne de içeri girebiliyordu. Kirpiklerini saçma bir şekilde kırpıştırırken şaşkın bir şekilde aralık kalmış dudaklarını kapatmayı bile akıl edememişti. Emir Ali, çekici değildi. Sadece çekici değildi. Güzellik denen kelime onu görenlerce, sadece onu tarif etmek için icat edilmişti. Eylem onu süzerken aklından geçirdiği fikri kendi kendine başını sallayarak onayladı. Emir Ali, onun bu şapşal halini görmedi ama yere düşürdüğü cüzdanını almak için eğildiği sırada kızın hala kapı aralığında dikildiğini fark etti. “Sapık gibi dikizleyeceğine gel de yakından bak istersen,” deyip kemerini çıkartırken kıza döndü. “Efendim