Eylem, güç de olsa uyanmıştı ve kendine geldiğinde onu ilk karşılayan şey acılarıydı.
Daha önce aşağılanmış, hırpalanmış ve darp edilmişti ama bu kadar ileri giden, onu öldürmeye niyetlenen olmamıştı.
Nefes almaya çalıştıkça kaburgaları bıçak girmişçesine ağrıyor, başı şiddetli bir sancıyla zonkluyordu. Hareket etmeye cesareti yoktu ama uzun bir çabanın ardından uzun kirpiklerini aralamayı başarmıştı.
Karşısında dikilen kişiyi başta Okan sanıp korktu. Ama bulanık görüntü netleştikçe adamın Okan ile alakası olmadığını anlayıp rahatladı. Kimdi bilmiyordu. Onunla konuşmaya çalıştığını fark edecek kadar bile uyanık kalamamış, acıdan inleyerek bayılmıştı.
Gözlerini yeniden araladığında, ilk seferinde olduğu gibi zorlanmamıştı. Acılarının çoğu hafiflemiş, görüşü netleşmiş, başındaki korkunç ağrı dinmişti. Hala nefes alırken yeniden yeniden bıçaklanıyormuş gibi bir acı vardı ama bu acı da bir ölçüde hafiflemişti.
“Sonunda uyandı!” diye bağıran Defne olmasaydı, daha iyi hissedeceğinden emindi. Kız, yatağının ayak ucundan koşar adım yanına geçerek ellerini tuttuğunda dişlerini sıktı.
Dudakları ve boğazı kurumuştu. Konuşmaya çalıştı. Güç bela “Bağırma,” diye fısıldayabildi.
“Ellerin bile buz gibiydi, öleceksin sanmıştım, şükür şimdi sıcak…” diyen Defne, “Ben bizimkilere bir haber vereyim, hemen geri döneceğim canım!” diyerek elini yavaşça bıraktı ama neredeyse koşarak odadan çıktı. Kısa bir süre sonra odaya birkaç kişi girdi.
Eylem, Defne hariç gelenlerden sadece Emir Ali’yi tanıyordu. Gözleri adamla buluştuğunda onun çatılı kaşlarının, aksi yüzünün az da olsa yumuşadığını gördü.
Emir Ali yanına geldi. Nasılsın demedi. Ağrın var mı demedi. Bir istediğin var mı demedi. Sadece tek bir şey sordu: “Sana bunu kim yaptı?”
Eylem, “Su,” diye fısıldadı. Onca insanın içinde kimden dayak yediğini ve detaylarını anlatmak istememesi bir yana, olayları hatırlamak da istemiyordu. Zaten zihni kirli birçok anıyla yeterince zehirlenmişti, onlarla zor başa çıkıyordu, şimdi yenileriyle uğraşacak kadar sağlam hissetmiyordu.
İçmesi için suyu kapıp getiren Defne’ydi. Ona “Çok ağrın var mı? Ağrı kesicinin etkisi geçmiş olabilir. Ağrın varsa doktoru çağıralım yeniden?” diyen kişi de oydu. Zaten herkes ona düşman ya da böcek gibi bakarken onu dostça karşılayan tek kişi de oydu.
Defne’nin yardımıyla iki yudum su içip ağzını nemlendirdikten sonra konuşmak daha az acı verici oldu. “Okan,” dedi pürüzlü sesiyle.
Emir Ali, beklemediği cevap karşısında öylece kaldı birkaç saniye.
Okan, sabah kapısına gelmişti. Korkusuzca konuşmuş, nişanlısını geri vermesini talep etmişti. Bu konuşmaya odadaki herkes şahit olmuştu.
Emir Ali, o anı bir kez daha zihninden geçirdi.
***
Kahvaltı masasını hazırlıyorlardı. Eylem’le tanıştığından beri uyumamış olan Emir Ali, mutfaktan kaptığı kahvesini alıp balkona geçmişti.
Bahçeyi ve caddeden geçen araçları süzerken düşünceliydi. Zihnini berraklaştırmaya çalışıyor, bir yandan da dayak yedikten sonra atağa geçecek olan Sezgin’in sonraki hamlesinin ne olacağını düşünüyordu.
Adam gibi direkt saldırmazdı Sezgin. Şerefsiz bir plan hazırladığına şüphesi yoktu. Bakışları kapıdan giren adama takıldığında düşünmek için geç kaldığını fark etti. O kızı iyileştirmek için uğraşırken Sezgin yaralarını sarmadan önce planını devreye sokmuştu.
Okan, bahçedeki koltuğa kurulmuş, “Ali’yle konuşmak istiyorum, çağırın gelsin!” diye Ömer’e posta koymuştu. Yüksek sesi Emir Ali’ye dek gelmişti.
Ömer, “Ne hakkında konuşacaksın, bana söyle, ben iletirim meseleyi kendisine. Biraz meşgul,” deyince “Namus meselesi!” diye kestirip atmıştı bir de.
Evine gelip havlamaya cesaret eden iti boğmak için fincanı bırakıp bahçeye çıktı. Adamın yanına gidene dek durmadı. Tam yanına geldiğinde onun korktuğunu belli etmemek için şekilden şekle girmesini izledi.
Korkak köpekler havlardı zaten… Diğerleri ısırırdı.
Emir Ali, tepesine dikildiği herifin her bir kelimesiyle canice fikirlerle dolup taşmaya başladı.
“Ali, yanlış yaptın. Bana ait kadını, evinden zorla alıp gitmek erkekliğe sığar mı?” diye lafa girmişti. “Namusumu iki paralık ettin!”
Emir Ali, “Sana ait… mi?” dedi adamın gözlerine bakarken.
“Evet, bana ait!”
Emir Ali, dudağını ıslatırken boynunu sağa sola esnetti. Herife vurmak için yanıp tutuşuyordu. Yeniden “Bu seni bırakmadı mı? Nasıl sana ait oluyor?” diye sordu.
“Koynuma girdi. Benim oldu. Belki de karnında çocuğumu taşıyor…”
Emir Ali, bir an etrafı kırmızı gördüğünü hissetti. Deli gibi öfkelenmişti. Karşısındaki heriften çok Eylem’e sinirlenmişti. Kendi kendine kızın ona aşık olmadığını, bu meseleleri daha önce konuşmadıklarını telkin ederek sakinleşmeye çalışıyordu. Kendi kafasında kıza bir imaj çizmiş, kız o imaja uymadığı için gereksizce yükselmişti. Doğrusu, Eylem ona yalan söylemiş değildi. Henüz.
“Kıza neden iftira atıyorsun lan sen? Ne ayaksın? O Sezgin şerefsizi neyin peşinde? Sen onu bir anlat hele,” dedi. Bu kez silahı yanındaydı. Belinden çıkarıp masanın üzerine koyarak Okan’ın tam karşısına oturdu. Belli ki gömmeden önce bu herife biraz daha tahammül etmesi gerekecekti.
“Sezgin Bey size kızgın olabilir, aranızda düşmanlık da olabilir ama onun adamı olarak gelmedim. Düşmanlık işini aranızda halledin. Bu işe kadınları karıştırmayın. Böyle delikanlılık olmaz! Sen nişanlımı bana teslim et, sonra kime sıkıyorsan sık. Benim de kendime göre bir şerefim var seninde kendine göre bir haysiyetin. İşe kadın karıştırmak olmaz!”
Emir Ali, “Şerefine de haysiyetine de sokarım lan senin? Eylem bana geldi. Ben de onunla evlenmeye söz verdim. Sözümde durmak da niyetindeyim. Şimdi konuşacak halde değil… Uyanınca çocuk meselesini soracağım. Cevabı evetse kızı sana veririm. Ama cevabı hayır olursa, bir de koynuma falan girdi diyorsun ya… Seni bulur, şerefinden başlar haysiyetine kadar ağlata ağlata sikerim!” diyerek Okan’a başını salladı.
Okan bu tehditten tırssa da “Bana geldi aşığım diye ağladı, yakardı, baktım evdekiler de kızı eziyor, acıdım evlenmeyi kabul ettim, nişanlandık. Birkaç ay sonra bin bir cilveyle koynuma girdi, çok geçmeden de hamileyim diye dolanmaya başladı,” diye anlatmaya başladı. “Amcasının kulağına gidince de olan oldu, Sezgin Bey, sağ olsun, beni vurmak yerine düğün tarihini yakına çektirtti. Karnında bebeğimi taşıyan kadını… Ona kadın da denmez de… amcasının evinden alıp çıktın. Yeniden soruyorum, bu erkekliğe sığar mı?”
Ömer bu kez Emir Ali’den önce konuştu. “Lan zorla siktirteceksin kendini, doğru konuş sikip atarım bak,” diyerek Okan’ın ensesine tokadı patlattı.
Emir Ali, Ömer’e onaylayan bir bakış attı. Okan’a tahammül edemediği için ayaklanıp “Siktir git benden haber bekle,” dedi ve eve doğru yürümeye başladı. Evdekiler konuşmaya şahit olmuştu, çoğu kelimeyi de duymuştu. Şimdi o güzel dediği, evleneceğim dediği, acıdığı kızın yanına gidip bunları sormaktansa kurşun yemeyi tercih edecek haldeydi.
Kapıdan girdiğinde ilk karşısına çıkan kişi Defne’ydi. “Yalan söylüyor Ali Abi,” dedi telaşlı bir şekilde. “Ben arkadaşıma kefilim, bunun dediği gibi biri değil!”
Emir Ali, Defne’yi geçip gidecekken duruverdi.
“Arkadaşım mı dedin sen?” derken sesi tehlikeli derecede yumuşak çıkmıştı. “Cevahiroğlu ailesinden arkadaşın mı vardı senin?”
Defne ikinci soruyu duymamış gibi yaparak hafifçe sırıttı. “Düğünden sonra yenge demeye başlayacaktım ama sen uygun görüyorsan şimdiden de yenge diyebilirim. Bence şimdi başlayayım abi?” Tüm şirinlik özelliklerini aktive etmişti ama Emir Ali hiç yumuşamamıştı.
“Eylem’le nerede tanıştınız? Ne zaman arkadaşın oldu? Ona neler anlattın?” diye sordu.
Defne, “Pek konuşmadık aslında. Ama seninle evlenmek istediğini biliyorum,” diyerek yeniden bir kaçış arandı. Ve yeniden başarısız oldu.
Sonunda başından başlayarak anlattı. Annesi, ablası, babası, eniştesi de dahil bu konuşmaya şahit oldu. Orhan Bey, konuşmayı dinlerken bir ara ilacını almıştı yine. Yine de konu hakkında yorum yapmaktan uzak durdu. Eylem, belki de bugün yarın gelini olacaktı, gelini hakkında konuşulması hoşuna gitmezdi. Eşi ve diğerlerini de yorum yapmaması için uyardı.
Emir Ali, Defne’den ve Okan’dan duyduklarından sonra Sezgin’in kendi yeğenini, onun evine sokmak amacıyla dövüp, adamlarından bir güzel de dayak yiyecek kadar ileri gidip gitmediği sorusuna cevap aramaya başladı.
Defne anlatacağını anlatıp evin yardımcısına emanet ettikleri Eylem’i kontrol etmek için odadan çıktı. Orhan Bey, bir ihale görüşmesi için Necati ile birlikte evden çıktı. Annesi çalışanlardan biri yemek hazırlıklarıyla meşgul olmak için mutfağa geçti. Emir Ali de Eylem’i kontrol etmek için ayaklanmıştı ki Ömer geldi.
“Abi kabul günümüz sanırım. Tekin Bey’in adamı geldi. Sezgin piçi bizi ona şikâyet etmiş. Adam meselenin aslını öğrenmek için yengeyi görmek istiyor,” dedi.
Emir Ali içinden sabır çekerek adamı karşıladı.
“Tekin Bey, Eylem Hanım ile konuşmam için gönderdi Ali Bey. Müsaade ederseniz kısa bir görüşme yapıp birkaç soruma cevap almak niyetindeyim.”
Emir Ali sinirden gülerek adam yol gösterdi. “Buyurun, konuşabilirseniz konuşun tabi,” dedi.
Adam bunu yanlış anladı. “Bu bir tehdit mi Ali Bey?” diye soruverdi tatlı tatlı. Aslında yiyorsa tehdit et bakalım diyordu.
Emir Ali, “Hayır, Eylem’i görünce ne dediğimi anlayacaksınız,” diyerek adamın önüne geçip yürümeye başladı.
Adam odaya girip yatakta yatmakta olan kızı gördüğünde iki kaşını birden havaya dikti. “Kaza mı geçirdi?”
“Sezgin yapmış!”
Adamın kaşları mümkünmüş gibi daha da havalandı. Kıza seslendi. Cevap alamayınca “Durumu Tekin Bey’e ileteceğim,” diyerek başıyla selam verdi. “Sezgin’le tekrar konuşacağımızdan da emin olabilirsin.”
O gittikten sonra Emir Ali, Ömer’e döndü. “Git bir daha araştır. Şu piç herifin dediği doğru mu? İki damla göz yaşına kanıp yaş tahtaya mı bastık cidden?”
“Abi, bende oradaydım. Kimse bu kadar iyi rol yapamaz,” dedi Ömer. Sonra Emir Ali’nin sus yoksa sikerim bakışlarını fark etti. Sustu.
“Sen nasıl istersen abi,” dedi.
“Çocukluk anılarına kadar öğrenmeden gelme Ömer.”
“Tamam abi!”
Ömer gittikten sonra Emir Ali, çalışma odasına geçip birkaç dosya karıştırdı. Okuduklarından hiçbir şey anlamadığını fark etmesi iki saat kadar sürdü. Sonra koridorda Defne’nin sesini duydu.
“Eylem uyandı!”
Yatağımdaki Yabancı hikayeme göz atmayı unutmayın. Hikayeye düzenli olarak bölüm geleceğinin garantisini veriyorum. Çünkü düzenleme yaparak paylaştığım bitmiş bir hikayedir. Yorumlarınızı esirgemeyin lütfen :)
Mafyanın Karısı için yeni bölüm 24.02.2024 saat 20:00'da.