Emir Ali, kızın kabarmış dudaklarına, utanç ve heyecandan kızarmış yanaklarına bakıyor, kızı yeniden öpmemek için kendini toparlamaya çalışıyordu. Kızın dudaklarını kemiriyor oluşu onu fazlasıyla zorluyordu. Aralarındaki bu çekim onu da hazırlıksız yakalamıştı. Gözleri kızın narin hatlarında gezindikten sonra yeniden çarpıcı, yeşil gözlerine ulaştı.
Bir kadının hem masum hem de arzu dolu bakabileceğini Eylem sayesinde öğrenmiş oldu. Kızın taze çiçekler gibi kokusuna karşı koyamıyorken, gözleri yumuşak, tatlı dudaklarına takıldığında kendine hakim olamadı. Bu kez, yüzünü avuçlarının arasına hapsetti. Dudaklarını kızın dudaklarından her koparmaya çalıştığında kendini yeniden onu öperken buluyordu. Eylem’in ona cevap vermesi de işini kolaylaştırmıyordu.
Sonunda kızı soyup masaya yatırma fikrini kafasından atmayı başarıp bedeninin hakimiyetini ele almayı başardı. Ellerini kızın narin bedeninden çekti.
Eylem bu kez oyalanmadan geriye adımladı. Nefes nefese olan göğsü, elbisesinin altında inip kalkıyordu ama Emir Ali’ye bakmaya cesareti yoktu. Başını eğmiş, odadaki en ilgi çekici şey iki metreye yakın boyu, çelik gibi kaslarıyla ortalığa dalga dalga enerji yayan adam değil de halıymış gibi bakışlarını yere odaklamıştı.
Utangaçlık başka bir şeydi, bu kızın tavırlarınki şey başka. Kız bir şeyler gizliyordu. Ona yakınlaşmak için farklı bir nedeni vardı.
“Bu kadar mı?” dediğinde kızın yutkunmasıyla gülmeye başladı.
“Esas konuya gel artık. Neden benimle evlenmek istiyorsun. Neden seni seçeyim? Sonuç olarak babamların üzerine pazarlık yaptığı kişi sen değil kuzenindi. Sende ondan iyi olan ne var?” diye sordu farkı açıkça görmesine rağmen.
“Onun kadar güzel olmasam da ondan daha donanımlıyım,” dedi Eylem
Emir Ali, kaşlarını çattı. “Donanımlı?”
“Amerika’da okudum. Ekonomi ve Finans. Stanford mezunuyum. Burçin işlerden anlamaz ama ben sana yardımcı olabilirim. Bir senedir amcamın yanındayım, bu işlerden anlıyorum cidden. Boş konuşmuyorum.”
Emir Ali gür bir kahkaha attı. Saftı bu kız. Burçin’i kendinden güzel sanmasına inanamıyordu. Başını sağa sola sallayıp “Sence ben parasını verip bir çalışan bulamaz mıyım?” diye sordu.
“Bulursun tabi,” diyen Eylem dudaklarını ıslattı. “Benim gibisini bulamazsın.”
Emir Ali, yeniden güldü. “Eylem, sen benimle evlenmeye mi çalışıyorsun, yoksa yanımda işe girmeye mi?”
Eylem, “Evlenmeye,” diye mırıldandı. Ama o da hafifçe gülümsemişti. “Ama bir anlaşma yapıldığını söyledin. Ve ben de daha bir anlaşma teklif ediyorum.”
“O zaman bu teklifi düşüneceğim,” dedi Emir Ali. Sonra elini kıza uzattı. Eylem, onun el sıkışmak niyetinde olduğunu sanarak elini uzattı. Emir Ali, kızın elini sıkıca tutup “Hadi gidelim,” dedi.
Eylem, nereye gideceklerini bile sormadı. Adamın onu evine bırakacağını sanıyordu. Yanılmıştı.