Leyla Hanım eşini büyük bir camın arkasından izliyordu. Bir elini cama dayamış, uyuyan eşinin yüzünü okşadığını hayal ediyordu. Eşi ameliyattan çıkalı bir saat olmuştu ama bir dakika bile ayrılmamıştı yoğun bakım odasını gören koridordan. Doktorlar ameliyatın iyi geçtiğini söylemiş olsa da, kocasının gözlerinin açıldığını görmeden içi rahat etmeyecekti. Hüzün’ün yanına gidebilecek cesareti hâlâ kendinde bulamıyordu. Yanında duran ve kendine destek olan oğluna döndü yavaşça. “Sence beni affeder mi?” diye fısıldadı pişmanlıkla. Küçücük kızın yaşadığı şeylere hâlâ inanamıyordu. Bir de anlayıp, dinlemeden nelerle suçlamıştı kızı. Eşinin yıllardır vicdan azabıyla hatırladığı küçük kızı! Bir annenin kızına yapılanlara nasıl göz yumduğunu anlamıyordu. Hele o küçük çocuğun ölüme terk edilmesine?