Kollarını kendisinden en az on santim uzun birinin boynuna doladığını ve sarıldığı kişinin hafif baharatlı ve tatlı kokusunun, sevgili arkadaşı Güzide ile alakası olmadığını anladığında, gözlerini kırpıştırıp anında geri çekildi.
"Bir bıkmadın üzerime atlamaktan!" diyen Aren, kapıda kollarını göğsünde birleştirmiş ona bakarken, adeta kapıya sinmiş Armina çenesini kaldırdı.
"Bir bıkmadın atladığım yerlere hazır ola geçmekten sen de! Ne işin var evimde!" diye adama çemkirince, adam kaşlarını çattı. Kızı şöyle bir süzüp cevabını yapıştırdı. "Bir kâğıt buldum. Gece sevgilinden düştüğünü ve üzerinde taşıdığına göre önemli olabileceğini düşündüm."
Aren, kıza yıpranmış bir kâğıt uzattı. Kâğıt kavuniçi rengindeydi ve rengi bazı yerlerde solmuştu. Adamın yüzüne bakmadan aceleyle kâğıdı açtığında, güzel bir yazıyla kâğıda işlenmiş şiiri, anında tanıdı. Bu İspir'e sürekli yazan o gizemli kızdandı. Yaklaşık üç aydır eve mektupları gelmez olmuştu ve Armina da bu yüzden Aren kâğıdı ona uzattığında merakla alıp açmıştı. Aren'in kâğıtta neler yazdığından haberdar olduğunu biliyor, bunu kendisini sinir etmek için yaptığını kavrıyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp kaşını kaldırdı.
"İspir, öyle şey yapmaz. O yıllardır bana âşık." dedi, körü körüne sevdalanmış küçük bir kız gibi. Sonra dudaklarına hafif bir gülümseme yayılmasına izin verdi çünkü Aren artık sinirini güçlükle zapt eden taraftı.
***
Aren, hızlı bir hareketle kıza doğru atılıp kolunu uzatınca, Armi gerileyip sırtını kapıya yasladı. Kaçabileceği alan sınırlıydı. Kolu yüzünün hemen yanında dururken, güzel ağzından kurtulmaya çalışan küfürleri korkuyla zapt etti.
Bir gün önce yaşananların tekrar olmasını istemiyordu. Dudaklarını sıkıp ellerini göğsüne yasladı ve Aren'i itti. Bu hareketi adamı uzaklaştırmak şöyle dursun, kımıldatmaya bile yetmemişti. Aren, daha da yaklaşarak kıstığı gözlerini kızın gözlerine dikti. Gözlerine değil de korkuyla dudaklarına bakıldığını görünce, dudaklarının kenarında gamzesi ortaya çıktı yine.
"Bak güzelim..."
Kızı uyarmak için ağzını açtığı anda, cümleleri başka bir kızın kafasına son hızla indirdiği çantasının on ton ağırlığı altında ezilerek kaybolmuştu. Cümlesinin sonu planladığının aksine "Ahh!" ile bitti.
"Sapık var komşular!" Tüm mahalleliyi olaya dahil eden Güzide, "Bırak lan arkadaşımı..." diyerek, Aren'in kafasına ikinci kez çantayı vurmak için savurduğunda, kolunu mengene gibi kavrayan ellerin sahibine gözlerini çevirdi. Yüzünü ancak görebildiği adamın kim olduğunu kavradığında, "Çatlayın komşular, Aren Madran bizim kızı seviyor!" diye çığırdı.
Birkaç komşu pencereden ve kapıdan çıkmıştı bile. Aren, hızlıca tuttuğu bileği bırakıp tiksinir gibi Armina'ya baktıktan sonra aceleyle, "Benim bununla bir işim olmaz. Saçmalamayı kesin!" diyerek, arkasını dönüp yürümeye başladı.
Geniş adımları ile uzaklaşırken, kendine ettiği küfürler kızlara mırıltı şeklinde duyuluyordu. Cebinden sigarasını çıkartıp dudaklarına götürdükten sonra kızlara bir bakış daha gönderip, alaycı dudaklarını görmelerine izin verdi. Sonra görmeye katlanamıyormuş gibi bir ifade yerleşti yüzüne. Başını sağa sola hafifçe sallayarak bir elini cebine atıp, gözden kayboldu.
Armina, yanlış yöne dönen Aren'in çıkmaz sokağa girdiğini fark edip geri döneceğini bildiği için onu soru yağmuruna tutan Güzide'yi eliyle susturup bekletti. Gözlerini kısıp sokağın başında belirecek olan adamı beklerken, sağ elinin parmaklarını kıvırdı. Aren, sinirle sokak başında gözüktüğünde, hiç çekinmeden ismini bağırdı. Gözleri kesiştiğinde az önce onun yaptığı gibi dudağını kıvırıp, en az onun kadar alaycı bir ifade takındı. Birilerinin bu adama haddini bildirmesi gerekiyordu. Elini öne uzatıp havaya kaldırdı. Çektiği hareket üzerine, gözleri kısılıp çenesini sıkan Aren'e, tüm dişlerini göstererek güldü.
"Bir daha peşimde dolaşma! Yaylan zengin pislik!"
Bağırmasının ardından Aren ona doğru seri birkaç adım attığında, Güzide'nin koluna yapışıp, arkasına doğru bir adım atsa da imdadına, "Arennnnn!" diye çığırıp koşan, mahallenin yeni yetmeleri yetişmişti. Aren, üzerine koşanları görünce, arkasını dönüp seri adımlarla uzaklaşmaya başladı. Armi ancak o zaman rahat bir nefes alıp Güzide'ye döndü.
"Hadi içeri geçelim anlatacaklarım var."
"Kızım o adam kimdi, evleniyor musunuz?" diyen komşuya başını kaldırarak, bir saniye düşünüp cevap verdi. "Çok ısrar ediyor ama ben kararsızım Hayat Teyze. Biliyorsun, bu zamanda adam gibi adam bulmak çok zor." diyerek, hâlâ ona şokla bakan arkadaşını eve sokup kapıyı kapattı. Mahallede akşama kadar haber evrim geçirmiş bir şekilde yayılacaktı. Zaten öyle bir şey yok dese de yayılacağını bildiği için pek umursamamaya çalışarak, kendini küçük mutfaklarına attı. Bardak almak için uzattığı sol elinde buruşan kâğıdı fark edince hemen düzeltip şortunun cebine koydu. İspir gelince ona verirken, ağzından laf almayı planlıyordu bu delille.
"Kızım, Aren buradaydı. Ben Aren'in kafasına çantayla vurdum. Ben-çantamı-adama-vurdum! Onun ne işi var seninle? İnanamıyorum ya, resmen adama hareket çektin! Kızım Aren'di ya Aren!"
Suyu doldurup hevesle boğazına göndermeyi amaçlayan Armina'nın elindeki bardak, pek sevgili arkadaşı tarafından ele geçirildi ve tek bir hamlede boş bir şekilde eline geri bırakıldı.
Güzide, deli gibi bir sağa bir sola giderken, "Beni öpen piç o işte!" diyen Armi'nin sözleriyle durdu ve yavaşça karşısında bir akıl hastası varmış gibi gözlerini ayırdı. Bakışları kızı baştan ayağa incelerken, "Şaka yapıyorsun?" dedi doğru olmamasını umarak.
"He, hava olsun diye adam beni öptü diyorum Güzide!" diyen Armina, titreyen elleri ile bardağı tekrar açtığı çeşmenin altına sokup suyu doldurdu ve bu kez oyalanmadan içti. Mutfaktaki mini kahvaltı masasına ellerini koyup sakinleşmeye çalışırken arkadaşı, "Ne yapacaksın peki?" diye sorunca, başını yana çevirip çenesini hafifçe ona doğru kaldırıp indirdi. "Onu sormak için çağırdım ya kızım seni. Hiç bir fikrim yok." Diyerek, sandalyeye çöktü.
Sonrasında aceleyle geri kalktı çünkü koyun beyinli kuzeni sandalyeye bir oje bırakmıştı. Ojeyi ve yanındaki çiçekli, sert plastikten yapılma tokayı eline alarak, uzay aracı görmüş gibi yabancı bakışlarla inceleyerek sandalyeye kendini bıraktı. Dirseklerini masaya dayayıp, bir günde nasıl bu hale geldiğini düşünmeye başladı. Yüzünü elleri arasına alarak, görmeyen gözlerini tokaya diktiğinde bile o kavisli kaşı ve alaycı kıvrımları görünce sinirle ojeyi duvara fırlatıp, "Piç!" diye bağırdı. Armina'ya sorular sorup cevap alamayan Güzide, bu çözülmeden sonra yavaşça yerinden kalkıp Armi'ye yaklaştı.
"Armi, bu adam seninle evlenmez kızım. Hayal kurma. Hem sen onu sevmezsin ki... Adamın yüzünü görmeye tahammülün yoktu. Sürekli Püren'den şikâyet ediyordun. Konuşsana Armi..." Armi, başını eğip göz ucuyla duvardan yere doğru akan siyah ojeye bakıyordu. Yavaş yavaş kayıp yere doğru uzayan siyah çizgiyi takip ederken "Konuşamıyorum..." diye mırıldandı.
Güzide, arkadaşına sarılıp çenesini başının tepesine yasladı. Kollarının etrafına kendi kollarını dolayarak, kızı rahatlatmak amacıyla sakinleştirici bir tonda "Geçecek, unutacaksın. Her genç kızın başına gelir." dedi.
Armina kollarını yana doğru açarak, arkasından kendine sarılan Güzide'ye gözlerini kısıp bir kaç saniye boş boş baktı.
"Kızım adama âşık değilim, sadece evleneceğim diyorum! Sevmiyorum! Hoşlanmıyorum bile."
Armi, sinirle yerinden kalktı. Arkadaşının gereksiz hırçınlaşması Güzide'den kaçmamıştı. Armina'nın kolunu tutup, ardından çekiştirerek Püren'in odasına sürükledi. Mutfağın bitişindeki odaya girdiklerinde duvarlara göz atıp arkadaşını odanın ortasına doğru ittirdi.
"Şu adama âşık değilsin yani?"
Güzide, Armina'nın yüzüne gözlerini dikmişti. Armina ise duvarlara bakıyordu. Gözleri, tüm duvarları gezdi. Yukarıdan aşağı, sağdan sola ve Aren'in farklı yerlerde çekilmiş resimlerine baktı. Üstünde sadece şortuyla sahilde çekilmiş, spor yaparken, parkta koşarken, boks eldivenleriyle, takım elbiseli ve içkisini yudumlarken... Duvarlar Aren doluydu. Resimlerden birine takılıp kaldı. Aren'in koştuğu resimdi bu. Üzerinde bir atlet ve şorttan başka, sadece kulağına giden kulaklığı vardı. Spor ayakkabı reklamı için çekilmişti muhtemelen bu resim çünkü Aren'in kaslarından sonra en çok göze batan şey ayakkabılardı resimde.
Kızın resmi inceleyen bakışlarını yanlış anlayan Güzide, "Ben demiştim, âşıksın!" dedi. Armina ise "Bu ayakkabı reklamı için mi?" diye sordu duygusuzca. Biliyordu ki Güzide de en az Püren kadar sıkı bir Aren Madran fanıydı. Onu çağırırken özellikle bu isimden bahsetmemiş ve bir şekilde adamın kim olduğunu gizlemeyi ummuştu. Birkaç gündür hiçbir şey istediği gitmezken, bunun da aynı şekilde olacağını düşünememişti.
"Yok, o parkta koşuya çıkıyormuş. Her sabah gün doğmadan uyanıp koşuya çıktığını bilmeyen yok." Güzide'nin cevabı ile başını yana yatırdıktan sonra "Hangi park bu?" diyerek fonu incelemeye devam etti. Hangi park olduğunu kendisi çözmeye çalışır gibiydi.
"Sen, ciddisin değil mi?" diyen Güzide iç çekti.
"Ne biliyorsan anlatmaya başla arkadaşım. Bu pislik, yüzükle kapıma gelecek!"
Güzide, arkadaşının bu işin peşini, onun da yakasını bırakmayacağını anladığı için kollarını sıvadı. Yeni bir aşk, yeni bir çöpçatanlık kapıdaydı ve o da lakabının hakkını vererek bir peri masalına daha imza atacaktı.
"Anlat bakalım baştan. Merak etme yardım edeceğim ama uyarıyorum, imkânsız bence." Armina omzunu dikleştirdi. "Zoru hemen, imkânsızı zamanla be güzelim..."