EVİM

1177 Words
Botan' ın tenini tenimde hissettiğimde içimde hissettiğim heyecan için kendime kızdım. Onu seviyordum ve söyledikleri içime işlemişti. Abim oraya içmek için gidiyordu zaten. Duyduğum kadarıyla kaza anında fazlasıyla alkollüydü. Botan' dan sevdiğini alıp götüren kazada abimin suçu çok daha fazlaydı. Evin sadece biraz hızlıydı. Aslında yol virajlı olduğu için daha yavaş olması gerekiyordu ama bu köyden kimsede o yolda o kadar yavaş gitmezdi zaten. Ezbere biliyordu herkes o yolu. Mecburen biliyordu. Köyde fazla şey bulunmazdı. Arabası olan herkes kendinin ve çevresinin ihtiyaçları için merkeze giderdi. Evin Abla belki de sevdiğine kavuşmak istiyordu o anda. Abim içmeden duramıyordu. Zaten kaçakçılık yaptığı için yılın çoğunda evde yoktu ama evde olduğu zamanlarda da dayanamıyordu. Babam kızacağı içinde oraya gidip içerdi. Büyük abim kaç kez demişti başına bir şey gelecek diye ama dinlemezdi. Hani her evin işe yaramazı olurdu ya bizde asıl işe yaramaz ortanca abimdi bence. Herkesin gözünde ben olsam da. Tabii o eve para getirdiği için kendini en önemli çocuk görür her zaman. Aslında öyle bir paraya hiç ihtiyacımız yok ama hoşuna gidiyor. Botan' a hak verdiğim yanlar vardı yani. Evet ben masumdum ama burada kurallar böyleydi. Bazen masumlar çekerdi cezayı. Töre böyle emrederdi. Botan çekip abimi vurabilirdi. Bunu yaparken kılı kıpırdamazdı bunu anlamak zor değildi. Onu durduran korkusu değildi. Botan Karahanlı kimseden korkmazdı. Özellikle bu köyden birinden asla. Botan abimi çekip vursa iş orada bitmeyecekti. Orada başlayacaktı çünkü olay sonuçta kaza olduğu haklı bulunmayacaktı. En fazla kan parası kararı çıkardı. Kadın olduğu için daha da önemsiz bir hal alıyordu olay. Bir erkek ölseydi Botan' ın öfkesi daha haklı bulunurdu ama ölen bir kadındı ve bir çok kişinin gözünde yeniden evlenirdi ne olacaktı, zaten ortada çocukta yoktu vs. Botan abimi öldürdüğü anda haksız bulunacağı için bu sefer diğer abilerimden birine Botan' ı öldürme görevi verilecekti bizim ailede. Sonuçta aşiretin kestiği parmak acımazdı ama burada öyle bir durum olmayacaktı. Botan' ın ölümden korktuğunu da sanmıyorum. Öyle olsaydı kan parasını kabul eder çekilirdi zaten hiç dile bile getirmezdi intikamı. Bu köy çocuğu için aldığı kan parasıyla karısının üzerine kuma getirip ona düğün yapan adam görmüştü ki kendisini anlatırken adam dediğim için özür dilerim. Öyle de gereksiz biriydi. Botan ölünce onların aileden biri bizden birini derken sonunda aşiret devreye girecek ve karar çıkacaktı. Verilecek karar kız verip kız almak olurdu. Bu kez benim yaşadığımı iki taraftan birer kız yaşayacaktı. Üstelik arada daha fazla akan kan olmuş olacaktı. İşte bütün bunların önünü kesti büyükler. Aslında mantıken kan kanla silinmez diyen birinin çıkıp kan davasını durdurması beklenirdi ama böyle olmuyordu. İnsanoğlu yaptığını görmeyip kendine yapılanı önemsediği için bazen yıllarca devam ediyordu kan davaları. Filmlerdeki o sahneler yalan değildi. Yüz yılı aşmış kan davaları vardı. Bence asıl başlama nedenini bile unutmuşlardı gerçekten. İşte bütün bunları bilince Botan' a kızsam da kırılsam da sevgimi yok etmiyordu olanlar. O canı yanan biriydi. Acısı geçince değişmesini umut ediyordum çünkü onu sevdiğim halini biliyordum. Botan' ın teniyle tenim sıcacık oldu. Botan yavaşça içime girerken adeta derinliklerimi okşuyordu. İlk gün gibi sert olmaması ilgimi çekmişti. Gözlerimi araladım ama Botan' ın gözleri kapalıydı. İçimde gidip gelirken ' Evin' im, evim. ' dediğini duydum ve aniden yerimden doğrulmaya çalıştım. Elbette gücüm onu üzerimden atmaya yetmezdi ama bu yaptığım adeta Botan' ı bir rüyadan uyandırdı. İçimden çıktı. ' Ne oldu?' Gözümden yaş akmaya başladı. ' Ne ağlıyorsun sen? Kes sesini. Senin zırlamanı çekemem. ' Daha şiddetli ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Botan birden saçımı tuttu. ' Sana vicdan göstereceğimi sanıyorsan aldanıyorsun. Ayrıca canını yakacak bir şey yapmadım. En azından henüz. ' İçimi çeke çeke konuştum. Bunu içimde tutamazdım. ' Bana Evin dedin. Ben Evin değilim. Adımı söylemiyorsun tamam ama bana bunu yapma. ' ' Sana mı soracağım nasıl hitap edeceğimi? Sana o şekilde hitap etmemi kesinlikle hak etmiyorsun, asla onun dengi değilsin. Sen hamile kalana kadar sana tahammül etmeye çalışıyorum. Sende sessizce aynısını yapsan iyi edersin. Bütün zevkimi kaçırdın. ' dedi. Kalktı. Giyindi ve gitti. Salak değildim. Anlamıştım. Evin Abla ve beni karıştırmamıştı aslında o Evin Abla' yı hayal ediyordu. Bu yüzden gözleri kapalıydı. Bu yüzden bana daha sakin davranmıştı. Bu berbat bir histi. Botan çekip gittikten sonra ağlamaya devam ettim. Kendime engel olamıyordum. Ne kadar ağladım bilmiyorum ama gözünde bu kadar hiç olmak çok ağrıma gitmişti. Yani biz evliydik. İstesekte istemesekte evliydik ve o benim yatağımda ölmüş karısı ile birlikte olmaya çalışıyordu aslında. Sonunda ağlamaktan yorgun düştüm ve susadım. Sanki o kadar çok ağlamıştım ki bedenimde su kalmamıştı. Evim diyordu. Evim. Ne kadar güzel, ne kadar özel bir hitap şekliydi. Evet ismine bakınca akla gelmesi kolaydı ama bunu öyle hissederek söylemişti ki; sırf bir hitap sözü olmadığı hissediliyordu. Odamda su kalmadığını görünce aşağıya mutfağa indim. Zeynep mutfakta bir sandalyeye oturmuştu. Beni fark edince gözlerini sildi. Sanırım bu gece tek ağlayan ben değildim. Yanan ocağa bakıyordu. Bu saatte yemekte yapılmazdı. Bu ocak niye yanıyordu? Niye Zeynep onu izlerken ağlıyordu? Bana en son tavrı ve söyledikleri hoş değildi ama öylece geçip gitmeyi içim el vermedi. O tarafa dolanırken yerde kağıt parçaları gördüm. ' İyi misin?' Kafasını bile kaldırmadı. ' Değilim. ' ' Anlatmak ister misin?' ' Anlatmak hiçbir işe yaramaz. ' ' En azından rahatlarsın. ' Az önce benim ağladığım gibi içini çeke çeke ağlıyordu. ' Ben artık rahatlayamam. Kimimizin elinin tersiyle ittiği kimimizin hayali işte. Kimimizin koşa koşa gittiği kiminin kabusu. ' ' Hiçbir şey anlamadım ama gün doğmadan neler doğar demişler. ' ' O gün bana doğmaz artık. Sende sevin. Kalmadı senden bir farkım ama senin aksine ben tercih etmedim. ' dedi ve kalkıp gitti. Ne anlatmak istediği konusunda hiçbir fikrim yoktu. Ocaktaki ateş sönmeye başladı. Yere eğilip etrafa saçılan kağıtları toplamaya başladım. Kitap sayfalarının parçalarıydı. Matematik kitabıydı ve kenarına sorular çözülmüştü. Zeynep' in o gün dediği ve şimdi dediği şeyler biraz anlam kazanmıştı. Zeynep lise son sınıftaydı. Bu sene üniversite sınavına girecekti ve galiba okumasına izin verilmiyordu. Bu konuda bir şey yapmak istesem bile elimden bir şey gelmezdi. Bu evde benim sözümü dinleyecek kimse yoktu. Belki Botan' ın annesi vardı ama kaynanamla bu konuyu nasıl konuşabilirdim. Kendimi aileden sayamıyordum. Su alıp odama gittim. Ağlamak yorgun düşürdüğü için uyuyakaldım. Zeynep' le ilgili asıl sürpriz beni kahvaltı sofrasında bekliyordu. Sofrada Botan' ın annesi ' Dün ablam aradı. Sizin müsait olduğunuz bir gün ailece gelecekler. O gün geldi. Ağırladık ama olanlar malum. Beklediler ama daha fazla bekletmek uygun düşmez. ' dedi. Zeynep başını öne eğdi. Yine bir kızın kaderi çizilmişti. Ön görücü olarak gelmişti oğlanın annesi ve kabul edilmişti. Artık dönüş yoktu. Elbette bunlar habersiz olmazdı. Ferzan Ağa' nın bilgisi dahilinde kabul etmişti eve. Kızı resmi olarak istemeden önce ön hazırlık gibi bir şeydi bu durum ve dönüşü yoktu. Aslında gelen akraba olduğu için kimse neden geldiğini bilemezdi. İsterseler dönebilirlerdi ama dün gece yanan kitaplara bakılırsa dönülmeye niyet yoktu. O an anladım. Zeynep' in o günkü öfkesi bana değildi. Kendineydi. Ailesineydi. Ablam üniversiteye gönderilmişti hatta beğenmemişti ikinci kez hazırlanıyordu. Zeynep ben keyfime okumadım, ders çalışmadım olarak düşündüğü için ona sunulmayan imkanı ben elimin tersiyle ittim sanıyordu. Belki de o gün bir daha açılmıştı konu. Belki ondan o kadar sinirliydi. Bana yaptığı ve söylediği şeyler konusunda ona hak vermiyordum. Kimse kimsenin hayatını bilmeden yargılamamalıydı ama eğer onun kadar katı olursam benim ondan ne farkım kalırdı?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD