Üç gün sonra...
Zeynep üç gündür hiç konuşmuyor ve çok az yiyordu. Varlığı ile yokluğu bir gibi evde. Hiçbir şey diyemiyorum. Söz düşmüyor bana. Botan bu üç günde iki gece geldi odaya ve işini bitirip gitti. Canım yanıyordu ama umrunda olmayacağını bildiğim için dile getirmiyordum. Sessizlik bu evde kader gibiydi. Koca konağa sessizlik hakimdi. Arada mutfağa yardımcı olmak ve kaynanam ile kayınpederime kahve yapmak dışında bir işe yaramıyorum. Botan geceleri seks daha doğrusu çocuk yapmak için uğramıyor olsa beslemeden farkım olmayacak. Evlilik kesinlikle böyle bir şey değil. Kendimi her gün biraz daha kirli hissediyorum. Sanki nikahlı kocamla değilimde ayaküstü bir birliktelik yaşıyorum. Daha beş gündür evliyim ve Botan' ın dediği gibi burası bana cehennem olmaya başladı bile. Sessiz bir cehennem. Bir insan daha ne kadar yok olabilir? Her gün simsiyah giyiniyordum çünkü Botan öyle istiyordu. Onunla bunun savaşını yapacak gücüm yoktu.
Sabah kahvaltısından sonra Botan bir valiz alıp aşağıya indi. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Evi terk mi ediyordu? Yine benim bilmediğim bir şeyler mi yaşanmıştı evde? Aile içinde tartışma mı çıktı diye düşünürken Botan valizi yere koydu ve önce babasının sonra abisinin elini öptü ve helallik aldı. Valizi yerden aldığında kaynanam yine başıyla yolcu etmemi işaret etti. Peşine takılıp yürüdüm ama yüzüme bakmadı. Valizini arabasının bagajına attı, arabaya bindi ve gitti. Arkamda duyduğum sesle yerimde sıçradım.
' Allah kavuştursun yenge. '
Bu Botan' ın kardeşi Alaz' dan başkası değildi.
' Teşekkür ederim. ' dedim.
' Zaman iyi gelir herkese. Aslında iyi oldu. Biraz uzaklaşsın buralardan. '
Tekrar teşekkür ettim. Utanıyordum. Sormaya utanıyordum. Sonuçta benim kocamdı ama bir tek ben bilmiyordum sanırım nereye gittiğini.
' Nereye gittiğini bilmiyorsun değil mi? ' diye sordu bu kez. Neden benimle konuşmaya çalışıyordu? Biri görse yanlış anlayacaktı. Gerilmiştim. Kimsenin benimle konuşmasına alışık değildim. Özellikle bir erkeğin... Ona cevap vermedim. Eve doğru yürümek için adım attım.
' Abim kaçakçılık yapıyor yenge. İş için gitti ve en az iki ay gelmez. Epeydir gitmiyordu ama yeniden gitmeye karar verdi. Sende kendini üzme. Zaman her şeyin ilacıdır. Onunda yaraları sarılır elbet. Buralar acılarını hatırlatıyordu. Uzaklık onun için daha iyi. O da öyle düşünmüş olacak ki böyle bir karar aldı. '
Kocamın ne iş yaptığını böyle öğrenmiş oldum. Herkes elbette durumun farkındaydı. Botan beni düşürdüğü durumu kimseden gizlemiyordu. İlk kez biri beni insan yerine koymuş açıklama yapmıştı.
' Çok teşekkür ederim. ' dedim. İnsan yerine konmak güzeldi.
' Başka bir şey demeyi bilmiyor musun yoksa? '
Daha da utandım ama ne diyebilirdim ki?
' Ben... Şey... Ne diyeceğimi bilemedim. Biri görürse yanlış anlar. Ben gitsem iyi olacak. '
Gerçekten bu durum uygun değildi. Hızlı adımlarla eve yürüdüm. Kötü bir niyeti yoktu bence ama buralarda niyete bakılmazdı. Sessizce odama çıktım. Yaklaşık yarım saat sonra kapım çalındı. Evde çalışanlardan biri misafirim olduğunu ve avluda beni beklediğini söyledi. Aşağıya indiğimde kaynanamı gördüm.
' Abin gelmiş. Çık avluya konuş kızım. Davet et. Burası artık senin evin. Bir kahvemizi içsin. ' dedi.
Acaba hangi abim gelmişti ve neden gelmişti? Ailesinin Botan gibi aileme karşı sert olmaması hoşuma gitmişti. Avluya çıktım. En küçük abim gelmişti. Cihan abim. Gerçi ondan başkasının da gelmesi beklenemezdi. O da beni bağrına basmazdı ama bütün kardeşlerim içinde en vicdanlı olan oydu.
' Hoş geldin abi. Bir şey mi oldu?'
Yanında küçük bir valiz vardı.
' Havin bazı özel eşyalarını topladı. Onları getirdim. '
Eğilip valizi aldım.
' Teşekkür ederim abi. Buyur bir kahve iç. '
Abim cevap vermeden Botan' ın arabası konağın bahçesine girdi. Biraz ileride durdu. Botan öfkeyle indi. Yanımıza gelip beni bileğimden tuttuğu gibi arkasına çekti.
' Neden geldin? '
' Dicle' nin bir kaç eşyasını getirdim. '
' Karımın hiçbir şeye ihtiyacı yok. Zahmet etmişsin. Şimdi git buradan. Bir daha da sakın adımınızı atmayın bu konağın bahçesine. '
Çok öfkeli görünüyordu. Diğer elimle kolunu tuttum. Neden yaptım bilmiyordum ama korkuyordum. Olayın büyümesinden korkuyordum. Neyse ki abim sakin görünüyordu.
' Botan Ağa Dicle benimde kardeşim. Bir kaç özel eşyasını getirdim o kadar. '
' Dicle artık sizin hiçbir şeyiniz değil. Kız sizden çıktı. Karımın adını bile ağzınıza almayacaksınız!'
Botan' ın iki ay gelmeyeceğini zannederken aniden gelmesinin şokunu atlatamadan ilk kez Dicle demesi ve karım demesi şokları üst üste geliyordu. Ferzan Ağa geldi.
' Botan! Kapımıza gelmiş. Sana yakışmaz böyle davranmak. '
' O aileden kimse bu kapıdan girmeyecek! '
Abimin yapısının sakin olmasına şükrettim. Büyük abim gelseydi ortalık karışıktı. Hele Süleyman abim yani kazayı yapan abim gelseydi neler olurdu düşünmek bile istemiyorum. Abim sakin bir şekilde;
' Dicle senin karınsa benimde kardeşim. ' dedi. Hayatımda ilk kez böyle bir durum içine düştüm. Ne kardeş ne eş olarak görülmemiştim ki ben. Aslında durum yine benim dışımdaydı ama yine de bu kelimeleri duymak güzeldi.
' Elimden bir kaza çıkmadan git buradan! Dicle' yi unutacaksınız. Anladın mı beni?'
Ferzan Ağa abimin üzerine yürüyen Botan' ı eliyle durdurdu. Abime de başıyla gitmesini işaret etti. Abim sorun çıkarmadan gittiğinde Botan öfkeyle beni yukarı sürüklemeye başladı. Sürüklerken Zeynep' i gördüm. Gözleri dolu dolu bakıyordu. Anlam veremedim. Zaten sürüklendiğim için bir şeyde diyemedim.
' Daha kapıdan çıkar çıkmaz onları mı çağırdın?'
' Ben çağırmadım. Eşyalarımı vermeye gelmiş. '
Beni odaya sürükledi ve yatağın üzerine fırlattı.
' Ne tesadüf tamda benim evde olmadığım zaman gelmiş. Buna inanacağımı mı sanıyorsun? Eğer bir şey unutup geri dönmeseydim haberim bile olmayacaktı.'
Botan' ın öfkesinden korkmuştum. Tıpkı beni dövmeden önce babamın baktığı gibi bakıyordu. Babamda bazen başkalarına olan öfkesini benden çıkarırdı. Ufacık bir şeyim gözüne batardı. Her şey suç gibi gelirdi.
' Ben çağırmadım. Yemin ederim ben çağırmadım. Benim telefonum yok. Ben nasıl çağırabilirim? '
' Bir daha birini kapımın önünden geçerken görmeyeceğim. Anladın mı beni?'
' Anladım. '
Korkuyordum. Botan dolabı açtı, bir kutu içinden bir kaç kağıt aldı ve kapıyı çarpıp çıktı. Kolum sızlıyordu. O sızıyla beni tutup arkasına çektiği an geldi aklıma. Gülümsememe engel olamadım. Yaptığı hoş değildi. Abime olan tavrı da bana olan tavrı da ama karım demesi içimde bir umut ışığı yakmıştı işte. Buna engel olamıyordum. Yataktan kalktım. Üstümü düzeltip odadan çıktım. Kimse yanlış anlasın istemiyordum. Kaynanam beni görünce bir süzdü. Botan dövdü mü onu anlamak istiyor gibiydi. Benim gözüme ise Zeynep takıldı. Elinde benim valizim vardı ve sıkı sıkı tutuyordu.
' Ne zahmet ettin. ' diyerek elinden almak için uzandım.
' Ben çıkarırım yenge. ' dedi ve valizle yürümeye başladı. Bende peşinden gittim çünkü çok tuhaftı. Odaya girdik ama valizi hala bırakmıyordu. O kadar tuhaf davranıyordu ki.
' Yenge ben fotoğraf bakmayı çok severim. Var mı fotoğrafların?' diye sordu. Benim pek fotoğrafım yoktu. Zeynep' le son konuşmamızda hoş değildi. Şimdi neden böyleydi?
' Fazla fotoğrafım yok. Çekinmeyi sevmem. Bir kaç tane vardı evde ama getirmedim. '
Hiçbir şey getirmemiştim ki. Sadece çeyizlerim gönderilmişti.
' Belki bu valizde vardır. ' dedi.
' Bilmiyorum. Bakalım istersen var mı? ' dedim. Sonunda valizi bıraktı.