Ailem kan parası olarak yüksek meblağlar ödemeye hazırdı. Aslında Evin Abla' nın ailesi de kabul etmeye hazırdı ama artık söz hakkı onlarda değildi. Kadın evlendi mi kocasından sayılırdı. Gerçi ailem hem onlara hemde Botan' a ödeme yapmayı kabul ediyordu. Botan ise canına can kanına kan istiyordu. Kan parası asla oturup pazarlık yapacağı bir şey değildi. Bunu açıkça beyan etti. " Dünyayı verseler kanıma kan isterim. " demişti. Aile büyükleri bir mecliste bir araya gelecekti. Aşiretin önde gelenleri olacaktı bu toplantıda ve karar çıkacaktı. Karar kana kan olmazdı. Bu kararlar sanıldığı kadar kolay çıkmıyordu. Asıl sorun olan Botan' ın karara uymaya niyeti olmamasıydı. İşte bu her şeyi karıştırırdı. Eğer Botan abimi öldürürse diğer abim Botan' ı öldürürdü. İki aile arasındaki dostluk biter ve kan davası başlardı. Babam iki aile arasındaki dostluk bitsin istemiyordu ama al evladımı öldür de demezdi. Gerçi kazayı ben yapmış olsaydım derdi büyük ihtimalle ama abim olduğu için demezdi. Botan' ın babası da istemiyordu ama Botan ne baba ne ağa dinleyecek halde miydi emin değildim. Onun böyle gözünü kan bürümüş duyacağım aklımın ucundan geçmezdi. O gözümde herkesten farklıydı.
Babam toplantıya gitti. Döndüğünde keyfi yerindeydi. Abim kendi kaderi de olduğu için merakla bekliyordu. Daha doğrusu üç buçuk atıyordu. Botan' dan ödü kopuyordu. Günlerdir evden bile çıkmamıştı. Babamın keyfi yerinde olduğu için onunda rengi kendine geldi. Bu kadar korkmak bir erkeğe yakışmıyordu. Karşısında biz varken astığı astık kestiği kestik olan abim karşısına Botan çıkacak diye evden çıkmamıştı. Herkes gücü yettiğine cesurdu işte.
' Kabul etti mi parayı?' diye sordu abim.
' Para konusu açılmadı. Onu baştan reddetmişti zaten. '
Abim yine gerildi. Parayı kabul etmediyse geriye fazla seçenek kalmıyordu. Kesin ağır bir cezası olacaktı abimin. Bu ceza Botan' a kalsa ölümdü ama neyse ki ona kalmamıştı. Bir kaç yıl sonra ağa olması bekleniyordu. Eğer olmuş olsaydı belki çıkardı ama şu an babası ağaydı ve o da tek başına karar almıyordu.
' Ne olacak peki?'
' Kız vereceğiz. İki aile arasında akrabalık bağı kurulmuş olacak. Onlardan aldığımız cana karşı bizden bir can vereceğiz ama kız vereceğiz. '
Kız mı verecektik? Botan şimdi bir de eniştem mi olacaktı benim? Yeterince acı çekmemiş miydim? İki ailede aralarındaki dostluk ilişkisi bozulmasın istemişti ama Botan nasıl kabul etmişti? Sevdiği kızın kardeşi gibi olan ablamla nasıl evlenecekti? Ablam buna nasıl dayanacaktı? Abim derin bir nefes aldı. Kendini kurtarmıştı. Gerisi umrunda değildi. Diğer abim atladı söze.
' İyi ama baba daha okulu var. '
Havin' e kıymak kolay değildi tabii. Benim okula devam etmem için tek laf etmeyen büyük abim Havin' in okulunu düşünüyordu. Tabii evde çocuklarına bakacak biri iyi oluyordu. Benim okumamam işine geliyordu. Abimin iki kızı vardı ve bu konuda herkes ne konuşursa konuşsun kızlarını seviyordu ve karısına bu konuda surat bile asmamıştı. Zaten assın istemezdim. Çocuk cinsiyeti erkeğe bağlıydı ama bu buralarda pek kabul gören bir açıklama değildi. Herkes yengeme suç buluyordu çünkü ablasının da kızları vardı. Benim zoruma giden tek korumadığı kızın ben olmamdı. En küçük abim arada benimle kısa sohbetler yapardı ama o da pek evde olmazdı işleri gereği. Evin asıl yükü ondaydı. Buna rağmen o kadar sert biri değildi. Herkes onun anneme benzediğini söylerdi bende ona baktıkça annem yaşasaydı beni severdi diye düşünürdüm. O abimin varlığı bana umuttu. O da beni sevmezdi ama arasıra insan yerine koyardı.
' Havin' i değil, Dicle' yi istiyorlar. '
Dünya bir anda hızla dönmeye başladı. Ayakta durmakta zorluk çekiyordum. Bütün gözler bana dönmüştü ve ben sanki hepsi etrafımda dönüyor gibi hissediyordum. Sevdiğim adama böyle mi kavuşacaktım? Bu bir rüya olamayacak kadar kötüydü. Ben kimsenin ölümünü istemezdim ki ama içimde bir yan heyecanlanmıştı. Bunun için kendime kızdım.
...
Sonra her şey çok hızlı gelişti. Bana çeyiz hazırlandı. Botan' ın ailesiyle alışverişe gidildi. Botan ortalıkta yoktu. Kimse bana bir şey demiyordu ama gönlü olmadığını anlamamak mümkün değildi. Fazlada bir hazırlık yapılmadı zaten. Sadece zaruri şeyler alındı. Düğün falan olmayacaktı. Cenaze evinde düğün olmazdı zaten. Her şeye rağmen bir ara gelinlik alma konusu geçti. Botan benim hakkımda hükmünü herkese "Kirmanlı kızının giyeceği tek şey matem kıyafetidir " diyerek verdi. Yüreğindeki acısı ile yaralı bir aslana benziyordu. Zaten babamlar Botan 'ın gazabına ablamı değil beni kurban ettiler. Bu düğün güle oynaya yapılacak olsaydı kesinlikle evlendirilen ben olmazdım. Kaderime boyun eğmekten başka elimden hiç bir şey gelmiyordu
Nikah günü Karahanlı Konağı' ndan giymem için Botan tarafından bir elbise gönderildiği söylenince umutlanıp heyecanla açtığımda gördüklerim karşısında şok oldum. Yani sonradan gönderildiyse belki de karar değiştirdi diye düşünmüştüm. Sonuçta bu benim ilk ve son evliliğim olacaktı. Gelinlik giyme hakkım olduğuna ikna olmuş olabilirdi ama öyle olmadı. Gerçekten de simsiyah sade bir matem elbise ile siyah türban yollamıştı. Türban normaldi. Evlenen her kız kapanırdı çünkü artık saçları da kocasının malı olurdu ama en azından beyaz bir elbise olmasını isterdim. Emrine itaat etmezsem onu kızdırırdım ve babamın elinden kimse beni alamazdı. Bugün nikah olmazsa kıymetli oğlunun canıda tehlikeye girerdi. Çaresizce gönderileni giyip odamdan çıkarken beni gören evin hizmetlileri acıyarak baktı. İlk kez ağrıma gitti. Herkes hakkımda senaryolar kurup, hayatım hakkında olacakları arkamdan konuşup bana acıyarak bakıyordu. Hatta babam bile hayatında ilk kez bana acıyarak bakmıştı. Avluda kurulan masaya doğru giderken Botan 'ın yeşil hareleri orman gibi can vermesi gerekirken zehir gibi acı bakıyordu. Aşiret büyükleri özel masalarda şahitlik etsinler diye bekliyorlardı, utanarak masaya geçip oturduğumda Botan' da iri cüssesiyle yanıma gelip oturdu. Otururken yanlışlıkla bile değmemeye özen gösteriyordu. İlk kez sevdiğim adama bu kadar yakındım ancak gönlünde yerim sadece nefretti. Resmi nikahımız kıyıldıktan sonra dini nikahımız için de iki tane aşiret büyüğü şahitlik etti. Bu aslında çok önemli bir durumdu buralarda ama hiçbir anlamı yoktu şu an. Nikah sonrasında babam hizmetlilere hazırlık için talimat verdiğinde Botan kolumdan koparırcasına sertçe tutup konağın kapısına doğru yönlendirirken havaya üç el silah attı ve nefretle konuştu.
'Kirmanlılar, bu saatten sonra bir daha sakın yoluma çıkmayın! Bana ait olanı aldım gidiyorum. Yoluma çıkarsanız bu kez sizi elimden kimse alamaz!'
Botan' ın sözü aileler arasında dostluk ilişkisinin devam etmeyeceğinin kanıtıydı. O benim aileme sadece kısa bir süre kendi evinde nikah olmasın orası cenaze evi olarak kalsın diye katlanmıştı ki onda bile abim ortada yoktu. Beni ne kadar sevmiyor olurlarsa olsunlar vedalaşmak isterdim. Babamın abilerimin elini öpmeden, yeğenlerime sarılamadan sürüklüyordu beni. Botan dediğinden dönmeyen bir adamdı. Kanına karşılık kan alıyordu ; benim gece akacak olan kanımı. Gerçi belki bana dokunmazdı. Sonuçta beni istemediği çok açıktı. Bu burada pek olacak bir şey değildi ama Botan isteyince kurallara uymayan bir adamdı. Beni arabaya fırlattı ama bir tuhaflık vardı. Burası konağın yolu değildi ve Botan çok hızlı gidiyordu. Yoksa amacı beni öldürmek miydi?