Başka bir kapının açıldığını duydum. Tahmin etmek zor değildi. Karşı odaya girmişti. Zaten kendi odasının orası olduğunu yüzüme söylemekten zerre kadar çekinmemişti. Şu an kendimi evliden çok namussuz bir kadın gibi hissediyordum. İşini bitirmiş ve çekip gitmişti. Ağrımı önemsemeden ayağa kalktım. Çarşafı topladım. Sabah görmek isterdi kaynanam. Maalesef hala vardı böyle adetler. Herkes yapmıyordu ama bu biraz kocaya bağlıydı ve bende öyle arkamda duracak bir eş yoktu. Eş bile denemezdi. Çarşafı güzelce katladım. Nereye koyacaktım? Kimse bir şey söylememişti ki bana. Süt annem söylerdi ama ona da Botan izin vermemişti. Gözümden bir damla yaş süzüldü. Sonra bir damla daha. Kimsesizliğime ağlıyordum. Baba evinde olduğu gibi koca evinde kimsesiz kalmama. Annemi öldürdüğüm için cezalandırılıyordum işte. Hiçbir zaman bir ailem olmayacaktı çünkü dünyaya gelişimle bir aileyi paramparça etmiştim.
Dolaptan yeni bir çarşaf aldım. Yatağa serdim. Ağrı devam ediyordu ama daha beter ağrılara dayanmıştım ben. Tertemiz çarşafa baktım. Kendimi üzerine uzanamayacak kadar kirli hissettim. Odadaki diğer kapı banyoydu herhalde. Her şey öyle yabancıydı ki. Kıyafet alıp banyoya geçtim. Banyo güzeldi. Genişti. Yeni gelin geleceği için süslenmişti. Suyu dayabileceğim en sıcak seviyeye getirdim. Tenim kıpkırmızı oldu ama kendimi tam olarak temizlenmiş hissetmiyordum.
Botan' ın annesi bana beyaz gecelik almıştı. Bir de kırmızı almıştı da o fazla açık geldi gözüme. Mecburen beyazı giydim. Aslında en azından böylece evlilik gecemde beyaz giymiş oldum. Her şeye rağmen insan istiyordu işte. Yatağa uzandım. Bir süre sonra ağrıdan cenin pozisyonuna geçtim. Odada tanıdık tek şey çeyiz sandığımdı. Fazla bir şey yoktu içinde. Süt annem yapmıştı bir şeyler. Babam ablama yengelerimin tavsiyesiyle bir şeyler almıştı. Ablamın beğenmedikleri vardı. Aslında normal bir şekilde evlenseydim alırdı babam. Benim için değil aile şerefi için ama böyle apar topar evlenince gerek duymadı. Zaten çeyiz almaya gelme, çeyiz serme gibi adetler yapılmadı. Dul kadın bile böyle alınmazdı aslında. Yas evine gelin gitmek farklı bir durumdu. Evin Abla' nın kırkı çıkmıştı ama Botan' ın yası bitmemişti. Bitecek gibi de görünmüyordu.
Sabah uyandığımda üzerime sadece çarşafın ucunu aldığımı fark ettim. Uykumda üşümüş olmalıydım. Uykumda kendimi örtmeye alışıktım. Hiç üzerimi örten olmamıştı ki. Kendi evimde olsaydı farkında bile olmadan kalkıp battaniye ya da yorgan bulurdum ama burası yabancıydı. Dolabı açtım. Eşyalarım yerleştirilmişti. Kapı aniden açılınca sıçradım. Ellerimle yakamı kapatmaya çalıştım. Botan ben yokmuşum gibi dolaba yöneldi. Onun kıyafetleri de buradaydı. Öfkeli bir şekilde kıyafet aldı. Banyoya yöneldi. Kendime bir elbise aldım. Giyinmeye başladım. Botan banyodan çıktığında saçımı tarıyordum.
' Sen ne yaptığını sanıyorsun?'
Resmen gürlemişti. Sesi olduğum yerde sıçramama neden olmuştu.
' Saçımı tarıyorum. Merak etme kapanacağım. Aşağıya böyle inmeyeceğim. '
Beni karısı olarak görmüyordu ama saçımı malı olarak görüyordu herhalde. Tabii ona laf gelirdi. Kadın ne yaparsa yapsın kocaya laf gelirdi zaten. Kadın yoktu sanki. Kadının hatası kocasının öğretmemesi aslında terbiye etmemesindendi. Terbiye dedikleri genelde şiddet olurdu. Botan bana cevap vermeden dolabı açtı. Bir şeyler alıp yatağa fırlattı.
' Bunları giyeceksin. '
Attığı siyah bir elbiseydi. Öylece donup kaldım. Bugün babamlara el öpmeye gidecektik. Bu elbiseyle gitmem doğru olmazdı ki. Zaten nikahta siyah giydirmişti. Tam konuşacağım sırada elini kaldırıp beni susturdu.
' Sana siyahtan başka renk haram Kirmanlı Kızı. Sen her gün yas tutacaksın. '
Ben her gün yas tutuyordum zaten. Annemin yasını. Bunun için siyah giymeye gerek yoktu ama kocam madem öyle diyordu dinlemek zorundaydım. Kıyafetleri almak için uzandığımda odadan çıktı. Giyinip aşağıya indim. Rojda Hanımağa yani kaynanam beni görünce kahvaltıyı hazırlamalarını emretti. Botan birden öfkeyle geldi.
' Böyle bir şeyi nasıl yaparsın anne?'
' Ne oldu oğul?'
' Eşyalarımı sen taşıtmışsın. O eşyalar hemen odama konacak. '
' Zaten odanda. Senin odan artık orası Botan. '
' O kadar uzun boylu değil anne. Evlen dediniz evlendim. Benden bu kadar. '
' Bunu konuşmanın yeri burası değil. ' diyen bir ses duydum. Sesin geldiği yöne başımı çevirdim. Zozan Hanım merdivenlerden iniyordu. Hemen gidip koluna girdim. Zozan Hanım Botan' ın babaannesiydi. Yaşı yetmişi geçmişti ama hala otoriterdi. Botan sustu.
' Teşekkür ederim gelin kızım. Maşallah pek güzelsin. '
Masaya kadar eşlik ettim.
' Teşekkür ederim büyük hanımağam. '
' Babaanne de nene de kızım artık. Sen bu evin gelinisin. '
Sandalyesini çektim. Oturdu. Herkes masaya geldi. Daha hiç konuşmamıştık ama Botan' ın erkek kardeşi Alaz ve kız kardeşi Zeynep' te gelmişti. Zeynep iyi bir kızdı. Yaşımız yakındı. Benden sadece bir yaş küçüktü. Bana gülümsedi. Bende ona gülümsedim. Botan mecburen yanıma oturdu. Masa büyüktü zaten dipdibe değildik. Öylesi uygun olmazdı ama sonuçta evliydik. Bazı evlerde gelin erkek çocuğu olmadan sofraya oturamazdı ama Karahanlı Ailesi bu konularda her zaman örnek bir aileydi. Böyle olayların geride kalması gerektiğine inanıyorlardı. Tabii töreler hala uygulanıyordu. Töreler değişmezdi ama aile içinde bazı iyileştirmeler oluyordu. Hangi çağdaydık sonuçta?
Doğru düzgün bir şey yiyemedim. Yabancılık hissediyordum doğal olarak. Misafir olarak geldiğim bir evdi ama o da en fazla bir iki kere. Beni pek gezmeye götürmezdi babam. Ablam beğenirdi bu konağı. Bizim konaktan çok daha büyük olduğunu anlatır dururdu. Babamın onu kırdığı tek konu buydu sanırım. Annemin öldüğü o evden ayrılmayı ya da yıktırmayı hiç düşünmedi. Kahvaltı bitince kalktık. Boş surmak bana tuhaf geliyordu. Nereye oturacağım, elimi kolumu nereye koyacağım hiç bilmiyordum. Bende tabağımı aldım. Mutfağa götürmek için hareketlendim ki Rojda Hanımağa seslendi.
' Gelin!'
Durdum.
' Buyurun Hanımağam. '
' Gel sen otur. İlk günden iş mi yapılır? Hadi sen hazırlanda el öpmeye gidin. '
Aslında bu genelde çarşaf görüldükten sonra söylenirdi ama herhalde biz yokken bakacaktı. Botan' ın babası Botan gibi sessiz bir adamdı. Gerçi sonuçta benimle konuşacak değildi. Kadınla kadın konuşurdu. Botan' ın gür sesi duyuldu.
' Hiçbir yere gitmiyoruz. Bir daha ne o aileye gidilecek ne de o aile bu kapıdan içeri girecek. Bu konuda kararım kesindir. Kimse bir şey anlatmaya çalışmasın. Can alma kız al dediniz aldım ama kimse o aile ile yüz yüze getiremez beni.'
Gözlerim dolmuştu. Tamam beni sevmiyor olabilirlerdi ama benim ailemdi onlar. Zozan Büyük Hanımağa oturduğu koltuktan kalktı.
' Sen odana çık evladım. ' dedi. Bu işime gelmişti. Dolu gözlerimle merdivenleri çıkarken Botan' ın babasının sesini duydum.
' O aile ile düşman olmayacağız Botan. '
' Ben çoktan oldum baba. '
Sonunda kim kazanacak bilmiyordum ama yukarı odama çıktım. Bir kaç dakika sonra Botan' ın annesi odaya geldi.
' Çocuğunuz olduğunda Botan düzelecektir. Bir an önce ona erkek evlat vermeye bak. Kendini üzme. Kadın dediğin dirayetli olur. Bu topraklar ne evlilikler gördü. Her şey kadının elindedir. ' dedi. Çocukla evlilik düzeltmek bana doğru gelmiyordu ama beni bunun için almıştı. Dün gece Botan' la konuşurken anlamıştım bunu. Bu konuya cevap veremeyecek kadar utanıyordum.
Çekmeceye uzandım. Çarşafı çıkaracaktım.
' Çamaşır makinende yıka kirlilerini. ' dedi. Yani görmeme gerek yok demişti. Bu bana iyi geldi. Çünkü çok utanıyordum. Aslında görmesine gerek yoktu gerçekten. Burada adet belliydi. Eğer kız bakire çıkarsa ailesine el öpmeye götürüldü, eğer bakire çıkarsa sürüye sürüye ailesinin kapısına atılırdı namuslarını temizlesinler diye. Bakire olmasaydım Botan' ın beni keyif alarak sürüye sürüye götüreceğini annesi de biliyordu. Böyle bir şey yapmamış olması zaten ispatıydı el değmemiş olduğumun.
Annesi bakmadı. Botan beni el öpmeye götürmedi ama konağın bahçesinden silah sesleri duyuldu. Botan' ın babası keyifle ateşledi silahını. Bütün köye duyuruldu böylece. Gelin bakireydi. Kimse gelin ne kadar utanır, ne hisseder demiyordu. Botan' ın annesi aşağıya indiğinde babası da mesajı almıştı ve silahlar patlamaya başlamıştı. Dün gece ne yaptığımızı şu an bütün köy biliyordu. Pencereden baktım. Botan' da babasının yanındaydı. Orada gönüllü olarak durmadığını ve o silahı gönüllü ateşlemediğini biliyordum ama en azından ayak dirememişti. Kim bilir belki bir gün beni karısı olarak kabul ederdi.