Sonunda kliniğe gelmiştik, Daniel arabayı park edip kapımı açmıştı. Elimi zarifçe tutup, beni arabadan indirdiğinde,
-"Yukarı kadar eşlik edeyim."
Elbisemin yakasını düzeltip, başımı eğmiştim. Dan önümden yürüyordu, yavaş adımlarla onu takip ediyordum. Kliniğin kapısında duran güvenlik,
-"Üstünüzü aramalıyım. Ceketinizi açar mısınız."
Daniel kaşlarını çatmıştı, güvenlik Daniel'i süzüp bana baktığı an gözlerini sonuna kadar açmıştı,
-"Buyurun lütfen! Kusura bakmayın sizi tanıyamadım."
Daniel güvenliğe sert bir bakış atmıştı. Güvenlik kapıyı açmaya çalışırken paniklemişti, en sonunda içeriye girdiğimizde,
-"Destina Hanım! Serpil Hanım'ın odası sizin için hazır."
Danışmadaki kadın gülümseyerek bana seslenmişti, tebessüm edip asansöre yönelmiştim. Dan arkamdan gelip,
-"Kapıda bekleyeceğim, her ihtimale karşı."
Aynaya yaslanıp,
-"Annemle babama bu durumu söylemezsen sevinirim Dan."
Daniel yutkunmuştu, yakasını düzeltip;
-"Tabii efendim, söylemem."
Dördüncü kata gelmiştik, Serpil'in odası tam asansörün karşısındaydı. Daniel kapının önünde durmuştu, kapıyı çalıp içeri baktığımda Serpil beni izliyordu.
Kapıyı kapatıp sırtımı yaslamıştım, Serpil gözlüklerini çıkarıp sessizce beni inceliyordu. Huzursuzca yerimde kıpırdanıyordum,
-"Serpil! Çok kötü bir şey oldu!"
Masaya kollarını yaslamıştı, mavi renkli gözleri gözüme kilitlenmişti.
İç çekip;
-"Destina, hamilelik senin yaşam tarzına hiç uygun değil tatlım!"
Dudağımı büzmüştüm, Serpil ayağa kalkıp bana yaklaşmıştı,
-"Tamam, sorun değil en fazla birkaç haftalık hamilesindir."
Sarılmıştı, tek kolumla ona sarıldığımda,
-"İsteyerek olmadı, ayrıca-"
Serpil konuşmamı bitirmeme izin vermeden elimden tutup beni sedyeye götürüyordu,
-"Kan alayım, gerçekten testler doğru mu değil mi mutlaka bakmalıyız."
Sedyeye oturmuştum, Serpil hızlı bir şekilde kan almıştı. Elindeki kan tüpünü gösterip,
-"Laboratuvara indireceğim, sen rahatına bak."
Serpil odadan hızlıca çıkmıştı, burası sosyetenin en ünlü kliniğiydi! Her an bir tanıdıkla denk gelme ihtimalimden dolayı Serpil hızlı davranmaya çalışıyordu. Kendisi cemiyet aleminin en adı anılan doktoruydu. Masanın önünde olan koltuğa kendimi atmıştım. Bir süre boyunca etrafa boş bakışlar eşliğinde tabloları incelediğim sırada, odanın dışından cırtlak* bir ses duyulmaya başlamıştı. Biri bağırıyordu...
-"Siz kim oluyorsunuz pardon? Benim randevum vardı!"
Ses tam kapının önünden geliyordu,
-"Ben Pars Tanbey'in nişanlısıyım! Çekil şuradan!"
Kapı sertçe açıldığında yerimde doğrulmuştum, kızıl saçlı bir hatun içeri girmişti. Beni süzüp,
-"Serpil nerede?"
Öksürük sesi duyulmuştu, Serpil kapıyı kapatıp,
-"Size de merhaba Alev Hanım!"
Yeşil renkli gözlerini kısıp, Serpil'e bakıyordu.
-"İmzalamanızı istediğim raporu imzalamamışınız!"
Serpil koltuğuna oturup, gözlüğünü takmıştı,
-"Ben sahte hamilelik raporu imzalamam, bu meslek etiğine aykırı Alev Hanım."
Sinirle solumaya başlamıştı, küçümseyen gözle onu izliyordum,
-"Ne kadar istiyorsun!"
Serpil başını sağa sola sallayıp,
-"Alev Hanım lütfen gidin, zorluk çıkarmayın."
Ayaklarını yere sertçe vurup dışarı çıkmıştı, kapıyı sertçe kapatırken,
-"Bu kim? Yürüyen agresiflik!"
Serpil gülmüştü,
-"Ah, Pars'ın yeni bebeği. Alev Şanlı...sanırım evlenmek için hamileyim diyecek."
Gülmüştüm,
-"Pars? O kim hiç duymadım."
Serpil dudağını ısırmıştı,
-"Senin kopyan! Aynı senin gibi gece hayatına epey düşkün ama mafya aleminin de epey karanlık yüzlerinden."
Kaşlarımı kaldırmıştım,
-"Evlenmek istemesine şaşırmamalı, ama zorla evlenmek istiyor gibi."
Serpil kafasını sallamıştı, boğazını temizleyip,
-"Düşük yapma ihtimalin epey yüksek gibi görünüyor, müdahale etmeden göndermeyeceğim."
İç çekmiştim,
-"Akşama partim var! Hızlı olsun lütfen!"
Serpil kahkaha atmıştı,
-"Tamam, sakin ol test sonucunu bekliyoruz."
Serpil'le biraz sohbet etmiştik, bir süre sonra test sonucu gelmişti, Serpil kağıdı açarak uzun süre sessiz kalmıştı. Kağıdın ucundan ona bakıyordum, gözlerime bakıp,
-"3 haftalık hamilesin..."
İç çekmiştim,
-"Gel bakalım, şu haplarını aksatma demiştim sana Destina!"
Elimle alnıma vurup,
-"Birkaç gün geciktirmişim! Bana neden kızıyorsun Serpil!"
Serpil iç çekip, beni arkadaki odaya sokmuştu.
__________________________________________________________________________
Midem bulanıyordu, Serpil bir tane daha iğne yapmıştı,
-"Acıtıyorsun! Resmen kalçam morardı!"
Serpil beni ayağa kaldırıp,
-"Bu seni yarım saat içinde toparlar."
Öğürmüştüm, elimle ağzımı kapatıp koşarak odadan çıkmıştım. Dan arkamdan bağırmaya başlamıştı, kendimi lavaboya attığım gibi çıkartmaya başlamıştım.
İçim dışıma çıkmıştı! Ağzımı suyla çalkalayıp tükürmeye çalıştığımda bile midem hala dönmeye devam ediyordu. Alnıma su sürüp, aynaya baktığım sırada içeri Daniel girip bana endişeli gözlerle bakıyordu,
-"İyi misiniz?"
Başımı sallayıp,
-"İyiyim Daniel, birazdan çıkalım."
Aynada kendimi incelemiştim, makyajımı tazelemem gerekiyordu. Rujumu sürüp, allığımı tazeledikten sonra saçlarımı düzeltip lavabodan çıkmıştım. Dan ayakta beni bekliyordu,
-"Parfüm var mı?"
Ceketinden parfümümü çıkartmıştı,
-"Parfümüm neden sende?"
Daniel ceketini düzeltmişti,
-"Kliniğe geldiğimizde hep parfüme ihtiyacınız oluyor, o yüzden ben yanımda yedek parfümünüzü taşıyorum."
Etkilenmiştim, parfümümü sıkıp çantama attığımda Daniel'le beraber yürümeye başlamıştık. Beni soğuk esprileriyle güldürüyordu. Klinikten çıkıp, yola koyulduğumuz sırada Tuana aramıştı,
-"Neredesin şekerim? Konumu paylaştım."
Konumu açıp Dan'e göstermiştim, u dönüşü yapıp farklı yola sapmıştık. Tuana'yla biraz konuşup telefonu kapatmıştım. Kendimi iyi hissediyordum, enerjim yerine gelmişti.
Saat altı buçuk olmuştu, yeni açılan mekan biraz şehirden uzaktı. Etrafı siyah ağaçlarla kaplı her şeyiyle simsiyah bir mekandı! Çok ilginç bir tarzı ve havası vardı, hoştu!
Daniel bana içeriye kadar eşlik etmişti, tavanı epey yüksek olan bu mekanda çok insan yoktu. Şaşırmıştım, yeni olan bir yerde bu kadar az insan olmamalıydı. Tuana beni ayakta karşılayıp,
-"Daniel de bizimle mi?"
Daniel bana bakmıştı,
-"Evet yanımda durması daha iyi, hem partnersizim."
Gülümseyip arkamızdan yürümeye başlamıştı, Tuana elimden tutup beni masaya oturtmuştu. Tarık beni uzunca süzmüştü,
-"Nasılsın güzellik görüşmeyeli?
Mavi gözleriyle beni resmen yiyordu, dekolteme baktığını hissetmiştim. Kendimden emin bir tavırla dekoltemi daha da aralayıp,
-"İyiyim Tarık, her zamanki gibi sen de ne var ne yok?"
Tarık sakallarını kaşıyordu, deri ceketinin fermuarını açarak kollarını masaya koymuştu,
-"Seni tavlamak için zaman kolluyorum işte."
Gülmüştüm, Daniel Tarık'ı izliyordu,
-"Toksik bir ilişkiden yeni çıktım, Bulut'un ikinci kopyasına tahammülümün olacağını hiç sanmıyorum."
Tuana kahkaha atmıştı,
-"Evet abi, ayrıca Destina ciddi ilişki sevmiyor sen her kızla evlenmeye kalkıyorsun."
Tarık homurdanmıştı, Onur yerinde doğrulup,
-"Bu yeni mekan Burak Demirağa'nın biliyor musunuz?"
Omuzlarımı havaya kaldırmıştım, o kimdi? Tuana'nın gözleri parlamıştı,
-"Çok ateşli biri! Keşke bu gece buraya gelseler!"
Tuana'yı dürtüklemiştim,
-"O kim yahu? Herkesi tanıyorsun."
Kulağıma yaklaşıp,
-"Burak Demirağa'nın kumarhaneleri aşırı ünlüdür duymadın mı?"
Gözlerimi kısmıştım,
-"Hayır? Duymam mı gerekiyordu?"
Onur yerinde kıpırdanmıştı, kısık bir sesle,
-"Bakın geldiler bile! Pars'da burada."
Etrafa bir sürü takım elbiseli adam yağmıştı, Tuana dudağını ısırıp,
-"Şunlara bak, aşırı seksiler onlarla tek bir gece için her şeyimi verirdim!"
Kıkırdamıştım, Tarık tepkisiz şekilde etrafa bakıyordu. Burak Demirağa, uzun boylu ve yapılı biriydi. Kumral renkli saçları düzgün bir şekilde taranmış ve sabitlenmişti. Kaslı vücudu takım elbiseden bile bariz bir şekilde belliydi. Hafif sakallı çenesi, ona apayrı bir hava katmıştı.
Pars Tanbey ise, onun daha da sert bir mizacı olan bir tarza sahipti. Esmer tenli, siyah renkli yeni tıraşlanmış ve üst kısmı uzun şekilde bırakılmıştı. Gözleri koyu kahverengi renkliydi, kirli sakallı çenesi onu tamamen tamamlamış gösteriyordu. Yapılı bir vücudu vardı, takım elbisesi ise daha spor tarzdaydı ama epey karizmatikti.
İkisi etrafa bir bakış atarak, en sağımızdaki daha farklı olan kırmızı deri koltuğa yerleşmişlerdi. Mekanda sadece biz ve onlar vardık.
Tarık homurdanıyordu,
-"Ne kadar da baktınız iki kıro tipli adama!"
Tuana hiç oralı olmamıştı,
-"Çok yakışıklılar Destina! Düşünsene biri senin biri benim oluyor!"
Gülmüştüm,
-"Pars nişanlıymış canım, biri bekar kap hemen!"
Tuana gözlerini büyütmüştü,
-"Nereden biliyorsun?"
Fısıldamıştım,
-"Bugün klinikte karşılaştık!"
Ağzı aralanmıştı,
-"Nasıldı! Ne için gelmiş!"
Kulağına eğilerek,
-"Sahte hamilelik raporu için Serpil'le tartıştı!"
Tuana şaşkınlıkla eliyle ağzını kapatmıştı,
-"Ne diyorsun! Ay inanamıyorum!"
Kafa sallamıştım, tam o anda bir çığırma sesi duymuştuk.
-"Pars! Sevgilim neden aramalarımı açmıyorsun!"
Tuana dudağını ısırıp,
-"Agresif Hatun geldi desene!"
Kızıl saçlarını savuşturarak yanımızdan yürümüştü, mini eteğini düzeltmeye çalıştığı sırada Pars eliyle masaya gelmesini işaret etmişti. Alev kırıtarak masaya oturduğunda Pars ona bağırmaya başlamıştı. Ne dediğini duymak için kulak kabartmaya çalışıyordum.
-"Seninle annen yüzünden nişanlandık biliyorsun...Şimdi de bu raporla karşıma çıkıyorsun. Sen kimsin de beni aptal yerine koymaya kalkıyorsun Alev?"
Pars'ın gözlerinden ateş çıkıyordu, eliyle kağıdı buruşturup Alev'in yüzüne fırlatmıştı. Parmağındaki yüzüğü de çıkararak yere fırlattığında irkilmiştim. Çok sinirli biriydi!
Tuana gülmesini zor bastırıyordu, Alev ağlamaya başlayıp, Pars'ın koluna sarılıyordu.
-"Ama! Ama hamileyim diyorum neden inanmıyorsun aşkım!"
Pars Alev'i itmişti,
-"Seni yok ederim Alev, siktir git buradan!"
Pars'ın bağırmasıyla adamları masalarına gelmişti. Alev çığlık atmaya başlamıştı. Pars yüzünü ekşitip, eliyle 'götürün' işareti yaptığında korumaları kollarından tutup dışarıya götürüyordu. Pars etrafı göz ucuyla incelemekteydi. Göz göze gelmemek için etrafa bakar gibi yaptığım sırada, bizim masayı işaret edip,
-"İlk müşterilerine iyi hizmet ettir."
Tuana kolumu cimciklemişti,
-"Bak! Ayrıldılar, hala şansımız var!"
İç çekmiştim,
-"Tuana, sus!"
Burak bizi süzüp, masamıza yaklaşmıştı. Boğazını temizleyip,
-"İlk müşterimiz sizsiniz, bu gece size her şey ikramdır."
Tuana hepimizden önce davranarak,
-"Hiç gerek yoktu, çok teşekkür ederiz."
Burak cevap vermeyip arkasına dönmüştü, Pars onu izlediğimi hissetmiş olacak ki bana bakmaya başlamıştı. Birkaç dakika kadar birbirimizi incelemiştik bakışları çok donuk ve hissizdi, en sonunda Burak'a dönerek sohbet etmeye başlamıştı.
Tarık Onur'la sohbet ederken, Daniel etrafı inceliyordu. Tuana elbisesinin omuzlarını iyice açıp,
-"Burak'ı etkilemem lazım!"
Göz devirmiştim,
-"Tuana, eğlenmeye geldiğimizi sanıyordum?"
Dirseğiyle beni dürtmüştü, sonunda içkilerimiz geldiğinde Tarık,
-"Bir ara yemeğe çıkalım Destina? Ne dersin?"
Alkollü kokteylimden bir yudum almıştım, kaşlarımı kaldırıp,
-"Yok almayayım Tarık, sana ümit vermek istemiyorum."
Onur kahkaha atmıştı,
-"Bana iki yüz lira borçlusun, iddiayı kaybettin."
Tarık bozulmuştu, Tuana'yla gülüşmüştük. Daniel etrafa bakıp,
-"Destina Hanım, Demirhan Bey için bir yere uğramam gerekiyormuş. Birkaç saat sonra almaya gelirim sizi, herhangi bir sorun çıkarsa lütfen iletin."
Daniel'e bakıp,
-"Tamam, çıkarken mesaj atarım Dan. Görüşürüz."
Masadan kalkmıştı, Tuana,
-"Bulut'a söylemedin değil mi?"
Kaşlarımı çatmıştım,
-"Neyi?"
Gözlerini kısmıştı,
-"Hamile olduğunu."
Sesli bir şekilde nefes almıştım,
-"Aldırdım haberi bile yok Tuana, hem onunla evlenmek istemiyordum zaten."
Dudağını yalamıştı,
-"İyi misin? Çok zorlandın mı?"
İç çekmiştim, midem hala hassastı ama pek yorgun değildim.
-"İyiyim, sadece ağrım var hafif o da geçer."
Tuana elimi okşamıştı, gülümsemiştim."