Tuana kafamı dağıtmak için komik şeyler anlatıyordu, üstümde ara ara Pars'ın bakışlarını hissediyordum. Beni izlediğini seziyordum, açık konuşmak gerekirse beni izlemesi epey hoşuma gitmişti. Saçlarımı düzeltip, koltukta kendimden daha bir emin şekilde oturmaya başlamıştım.
Tarık ve Onur bizi bırakıp gitmişlerdi, Tuana iyice çakır keyif olmuştu artık. Elindeki telefonu aceleyle göstererek,
-"Bulut bana mesaj atmış!"
Göz devirmiştim,
-"Müsait değilim de?"
Tuana elindeki kadehi masaya sertçe bırakmıştı, panikle,
-"Nerdeyseniz oraya geliyorum diye mesaj attı!"
Kadehi dikip,
-"Aynı mekanda değiliz ki? Bizi bulamaz!"
Dudağını dişlemişti, içkime devam ediyordum. Bıkkın bir şekilde arkama yaslanmıştım, canım sıkılmıştı.
-"Ben hava almaya çıkıyorum, birazdan gelirim."
Tuana tekrar telefonuna gömülmüştü, çantamı alıp ayağa kalkmıştım. Pars'la tekrar göz göze gelmiştik, istifimi bozmadan yürümeye başlamıştım. Topuklularımın sesi etrafta yankılanıyordu, kapıdan dışarı yavaş yürüyerek çıkmıştım. Hava çok güzeldi, derin bir nefes almıştım. İnanılmaz iyi gelmişti!
Dışarıda biraz kuytu sayılan bir köşe bulup oraya yaslanmıştım. Temiz havayı içime çekip, biraz rahatladığım sırada bir araba sesi işittim.
Etrafı incelediğimde arabanın çok tanıdık olduğunu fark etmiştim. Bir dakika Bulut'un arabasıydı bu! Nasıl olurdu!
-"Kahretsin!"
Diye fısıldamıştım. Bulut arabadan inip içeri girmişti, telefonumu çantamda aramaya başlamıştım. Yoktu!
İç çekip, ne yapacağımı düşünmeye başlamıştım. Daniel'e ulaşmam gerekiyordu ama etrafta telefon yoktu!
Taksi bulabilir miydim acaba? Etrafta hiç taksi görmemiştim ama belki denk gelirdi! Saklandığım köşeden çıkıp yürümeye başlamıştım. Duvardan dönmemle sert bir şeye çarpmam bir olmuştu!
-"Ah!"
Dizlerimin üstüne düşmüştüm, başımı kaldırdığımda Pars bana bakıyordu! İrkilmiştim, sessizce beni izliyordu,
-"Özür dilerim bana çarptığın için!"
Diye söylendiğim sırada tepkisiz bir şekilde bana bakmaya devam ediyordu. Takım elbisesinin ceketini düzelttiği sırada elindeki dövmeleri epey dikkatimi çekmişti. Parmağındaki yüzüklerini düzeltip,
-"Önümde diz çökmeni sevdim."
Sırıtıyordu, yanaklarım kızarmıştı.
-"En sevdiğim şey önümde diz çökülmesidir."
Duraksamıştım, iki dizim de epey acımıştı,
-"Şey- ben gideyim."
Kahve renkli gözleriyle beni süzüyordu,
-"Pekala, gidebilirsin."
Kaşlarımı havaya kaldırmıştım. Senden izin almamıştım ki ben! İç çekip ayağa kalkmıştım. Pars arabaya doğru yürümeye başlamıştı. Elbisemi düzelterek yürümeye başlamıştım,
Mekan kapısının önünden geçtiğim sırada Bulut'un sesi etrafta yankılanıyordu,
-"Destina! Güzelim nereye ben daha yeni geldim!"
Diye bağırmıştı, göz devirmiştim. Bulut beni baştan aşağı süzerek yanıma yürüyordu.
-"İçeride bir şeyler içelim, beni özlemişsindir."
Elimle alnıma vurup
-"Hay-"
Kolumu kavramıştı, beni içeri sürüklemeye başladığı sırada,
-"Sen kimsin? Benim masamdakine dokunabileceğini mi sandın?"
Yutkunmuştum, bu Pars'ın sesiydi!
Bulut cevap vermeden beni sürüklemeye devam ediyordu,
Pars sert bir çıkış yaparak,
-"Sana benim masamdakine dokunamazsın dedim!"
Diye bağırdığında Bulut beni bırakarak,
-"Başka sevgili mi buldun! Bir günde!"
Kaşlarımı çatıp,
-"Biz seninle ayrıldık! Bitti anlamıyor musun!"
Adamlardan biri Bulut'un yanına gelmişti,
-"Pars Tanbey sizinle özel olarak ilgilenmemizi istiyor, sizi şurada ağırlayalım."
Bulut dişlerini sıkıyordu,
-"Bana ne Pars Tanbey'den kardeşim! Buraya sevgilimi sahipsiz bırakmamaya geldim!"
Pars sırıtıyordu,
-"Zaten sahipsiz değil, benim masamda yani benim oluyor!"
Ağzım açılmıştı, Tuana şok olmuş bir şekilde bizi izliyordu.
Bulut'u yaka paça dışarı çıkartmışlardı. Pars gömleğinin yakasını düzeltip,
-"Bu kimdi? Siması çok tanıdık değil mi kardeşim?"
Burak alnını kaşımıştı,
-"Evet ama tanımıyorum, önemli biri olsa bilirdik."
Burak viskisini içmişti, Pars bana bakıp,
-"Teşekküre gerek yok! Umarım bu gibi gereksiz heriflerle temas etmezsin bir daha."
Öksürmüştüm,
-"Teşekkür ederim, kendim de müdahale edebilirdim."
Belli belirsiz sırıtıyordu, gömleğinin kollarını düzelterek,
-"Ne içersiniz?"
Tuana bana bakıp kafasını sallıyordu,
-"Biz kalkıyorduk zaten...Değil mi?"
Dediğimde, Pars koltuğa iyice yerleşerek,
-"Korkma yemem seni, sadece çok merak ettim bu piç neden seni sürüklüyordu? Ona senin benim masamda olduğunu söyledim yalan söylemekten zerre haz etmem."
Kaşlarımı çatmıştım,
-"Nasıl yani?"
Dudağını yalamıştı,
-"Yani bu masama oturacaksın demek oluyor."
Derin bir nefes alıp,
-"Hayır gerek yok, biz kalkacaktık zaten."
Pars istifini bozmamıştı,
-"Sana oturur musun diye sormadım? Oturacaksın dedim."
Otoriter ses tonu karşısında yutkunmuştum. Pars beni baştan aşağı süzüyordu, gözlerime odaklanmıştı. Birkaç dakika bakıştıktan sonra,
-"Centilmence sana içecek bir şeyler ısmarlayacağım, söz seni yemeyeceğim."
Dudağını yana kıvırmıştı, sigarasını dudaklarına yerleştirip yaktığı sırada koltuğa oturmuştum.
Burak bana bakıyordu,
-"Sevgili misiniz? Eğer öyleyse daha az zarar gelebilir belki?"
Tuana benden önce davranarak,
-"Hayır hayır! İlişkileri yoktu o-o Destina'nın sapığı!"
Gözlerim sonuna kadar açılmıştı, Tuana bana dirsek atıp,
-"Sürekli ona rahatsızlık veriyor, geçen kolunu morarttı hatta."
Pars kaşlarını çatmıştı,
-"Kendini koruyamıyor musun?"
Burak boğazını temizleyip,
-"Bebek gibi hatun işte, nasıl korusun? Biz hallederiz o çocuğu."
Boğazımı temizlemiştim,
-"Kendimi koruyorum, ve ayrıca korumam da var. Sizin bir şeyler yapmanıza gerek yok."
Pars viskisinden bir yudum almıştı,
-"Bence o korumayı işten at, senin yanından ayrılacaksa koruma olmasının ne anlamı var?"
Tuana kolumu cimciklemişti,
-"Benim arkadaşım özgürlüğüne düşkün olduğu için korumayla pek gezmez, ama o sapığı sizin halletmeniz çok iyi olur."
Sinirle solumuştum, Burak purosunu dudaklarına yerleştirmişti,
-"Biz halletmeyiz, adamlarımız onu halletmiştir bile. Gereksiz bir herif için kendimizi yormaya değmez."
Pars arkasına yaslanmıştı,
-"Ne içersin? Alkol tükettiğini düşünmüyorum epey küçük görünüyorsun."
Kaşlarım kalkmıştı, Tuana sırıtarak beni izliyordu.
-"21 yaşındayım? Küçük mü sayılıyorum?"
Pars gülmüştü,
-"Evet, alkolsüz meyve kokteyli tam yaşına uygun."
Dudağımı ısırmıştım. Dalga mı geçiyordu? Benimle uğraşmaktan keyif mi almıştı yani?
Boğazını temizleyip,
-"Hanımlara alkolsüz meyve kokteyli yapın!"
Ciddiydi! Tuana dudaklarını birbirine bastırarak gülmemeye çalışıyordu. Şaşkınlıkla Pars'ı inceliyordum. Burak ciddi bir tavırla,
-"Haklı, bize göre epey küçüksünüz."
Omuzlarımı havaya kaldırıp,
-"Mesela? Kaç yaşındasınız en fazla 30'dur."
Pars sigarasını söndürüp,
-"30'dan baya fazlayız, bu yine de küçük olduğunuzu değiştirmiyor."
Tuana'yla birbirimize bakıyorduk, kıkırdamıştık. Durum epey olağandışı seyrediyordu, kokteylimiz gelince,
-"Alkol çok zararlı! Sizin gibi küçükler en fazla süt veya meyve suyu tüketmeli biliyorsunuz."
Pars sırıtmıştı. Bu durumdan epey keyif almıştı, kokteylden aşırı çilek kokusu geliyordu. Koklayıp, içtiğim sırada,
-"Ekstra şuruplu kokteylini beğendin mi?"
Yüzüm hafiften buruşmuştu, aşırı tatlı bir şeydi bu! Başımı sallayıp,
-"B-bayıldım!"
Tuana kokteyli bir kerede içip,
-"Epey şekerli, biraz içim bayıldı ama hoş."
Burak ve Pars sessizce bizi inceliyordu, Tuana beni masa altından dürtüp,
-"İç şunu, seni izliyorlar."
Boğazımı temizleyerek kokteyli içmiştim, Burak purosunu içmeye devam ederken,
-"Beğendin mi? Bunu içecek listemize eklemeyi düşünüyoruz?"
Dudağımı dişlemiştim,
-"Çok güzel, bayıldım!"
Pars gözlerime bakarak,
-"Yalan söylediğin epey aşikar, fikrini belirtmekten korkuyor musun yoksa?"
Kaşlarım çatılmıştı,
-"Hayır! Yalan söylemiyorum beğendim sadece çok tatlı geldi."
Başını sallamıştı,
-"Koruman hala piyasada yok? Saat epey geç oldu Samet evinize bıraksın sizi."
Tuana elimi sıkıp,
-"Aslında iyi olur, Dan'in bir işi vardı da o yüzden gelemedi."
Pars,
-"Samet, hanımlara eşlik et!"
Tuana kulağıma fısıldamıştı,
-"Salak mısın kızım sen, iki mafyayla karşılıklı bir şeyler içmişiz ve bizi bıraktırmak için emir veriyorlar hala kendimiz gidelim diyorsun."
Göz devirmiştim, Tuana yutkunup,
-"Biz bir lavaboya gidelim, sonra eve gideriz."
Pars ve Burak birbiriyle sohbet etmeye başlamıştı, Tuana önden ben arkadan yürürken,
-"İki dakika çeneni kapasan seni Pars'la yapabilirdim!"
Elimle alnıma vurmuştum,
-"Tuana kafayı mı yedin!"
Hırsla kapıyı açmıştı, içeri girdiğimde omuzlarımdan tutup,
-"Karşında Pars Tanbey var ve sen hala burnu dik bir şekilde ona yaklaşıyorsun!"
Kaşlarımı çatmıştım,
-"O Tanbey'se ben de Aslanzâde'yim! Kimse bana korunmasız bir çocuk muamelesi yapamaz!"
Tuana dudağını ısırıp,
-"Sen gerçekten salaksın! Adam sana benimsin dedi resmen!"
Göz devirmiştim,
-"Tuana o Bulut gitsin diye öyle söyledi!"
Omzunu silkmişti,
-"Önemli değil sonuçta öyle dedi!"
Başımı sağa sola sallamıştım, iç çekip elbisemi düzeltmiştim.
-"Hadi gidelim yoruldum!"
diye söylendiğimde Tuana arkamdan ittirip, lavabodan çıkartmıştı.
Kapının önünde bir adam bizi bekliyordu,
-"İyi geceler, buyurun lütfen."
Kapıyı açmıştı, Tuana'yla beraber dışarı çıkmıştık."
Adam arabaya binmişti, arka koltuğa yerleşmiştik.
Mekandan biraz uzaklaşınca,
-"Adresinizi söyler misiniz?"
Tuana,
-"Aslanzâde Konağı'na gidelim."
Adam direkt gaza yüklenmişti, başımı Tuana'ın omzuna yaslamıştım. Gözlerimi yorgunlukla kapamıştım, kulağıma
-"İyi misin, ağrın mı var?"
Diye fısıldadığında,
-"Hayır, yorgun hissediyorum."
İç çekip, telefonuyla ilgilenmeye başlamıştı.