Mina' nın anlatımı...
Ailemi kaybettiğim günde her yer karanlıktı. Sadece dolunay aydınlatıyordu havayı. Tıpkı bugün gibi... Bugün beni içimdeki korku ve huzursuzlukla o güne taşımıştı.
Zihnimde bunları düşünürken bir rüzgar hissettim yanımda. Hissetmemle çığlık atıp duvara yaslanmam aynı anda oldu. Rüzgar gibi ama karanlık bir şeydi hissettim. Ben ne olduğuna anlam veremezken elimi alnıma götürdüm.
Derin derin nefes alırken koşarcasına ilerlemeye başladım. Nefes nefese ilerlerken, sokağın başında bir arkadaş grubu çıktı karşıma.Hiç tekin tiplere benzemiyor diye düşünürken içlerinden biri beni görüp, diğerlerine gösterdi.
Adımlarım geri geri giderken içlerinden biri;
'Yolunumu kaybettin güzelim? Nereye gideceksen söyle götürelim.' dedi.
Cevap vermekten kaçındığım için tam tersi yönde hızlı adımlarla yürümeye başladım.
'Nereye güzelim?' birisi kolumdan tutup çekmeye başladı.
'Bırak.' diye bağırmaya başladım. Ancak o benim kolumu sıktı ve daha çok çekmeye başladı..
'Korktun mu? Merak etme fazla canını yakmayacagız. ' hepsi bir ağızdan gülmeye başladı
Ben kolumu çekmeye çalışırken onlar bununla eğlenip gülüyordu. Beni yere ittiler. Düştüğüm anda kalkıp kaçmaya çalıştım ancak biri önümü kesti.
Diğeri kolumdan çekip, duvara ittiği anda sırtımı sertçe duvara vurdu. Onlar benim üstüme doğru gelirken, gözlerimi kapattım. Yolun sonuna geldiğimi düşünüyordum.
Saniyeler aleyhime işlerken bir takım sesler duydum. Gözlerimi korkarak yavaşça açtığımda bütün adamların yerde olduğunu gördüm.
Sırtı donuk bir adam onlara bakarken hızla bana döndü. Bakışlarında ölümcül derecede soğukluk vardı. Buz gibi bakışlarına çok yakışan sert yüz hatları gerilirken , bana doğru adım atacağı sırada önce sağına sonra soluna baktı. Yağmurdan kaçarken doluya tutulduğumu düşünüyordum. Bu adam beni kesinlikle öldürecek. İyilik yapacak biri gibi bakmıyor hiç. Korkudan gözlerimi kapattım.
Sadece iki saniye... İki saniyeliğine gözlerimi kapatıp açtığımda karşımda yoktu. Boş ve epey uzun sokakta bu kadar kısa sürede nereye kaybolmuştu? Yerdeki adamlara bakınca hızla ordan uzaklaştım. Hepsi baygındı. Az önceki düşüncemden dolayı utanç duymaya başladım. Beni gerçekten kurtarmıştı ve ben teşekkür bile etmedim. Aptalca korkularım ve garip, sürekli felaket bekleyen hayal gücüm yüzünden. Bir kez daha kendime kızdım. Bu kadar korkak olmama, özgüven eksikliğime, her şeyime. Yurtta dışarı çıkma izni olan bütün kızların sevgilisi vardı. Bazılarının iki tane. Kızıyordum. İnsan iki kişiye birden aşık olmazdı. Hiç aşık olmamıştım zaten, kimsenin bana aşık olacağını da sanmıyordum. Ama aşkın özel bir şey olduğunu düşünüyordum. Özel sadece tek kişiye hissedilebilecek, her şeyin üstünde bir şey. Saate baktım ve daha hızlı koşmaya başladım.
.....
Koşarak yetimhaneye geldiğimde saat gece yarısını çoktan geçmişti. Nefes nefese kalmıştım. Bekçinin bana sinirle bakmasına aldırmayarak, kapıdan içeri girdim. Bir de ona hesap vermeye hiç niyetim yoktu.
Çok geç kalmıştım. Giriş saatim en geç 9 olmalıydı ama o saatte geldiğim nadir oluyordu. Yetimhanenin başında duran Selma Hanım kesin yine çok kızacaktı. Okulla işi bir arada yürütmek ve yetimhanenin giriş çıkış saatlerine uygun davranmak pek mümkün olmuyordu. Bu kez yakalanmamayı ümit ederek Koridorda sessizce ilerlerken ismimi duyduğum an irkildim.
'Mina!'
Duraksadım. Niye bu kadar şanssız bir kızdım? Şanssız mı yoksa salak mıydım? Tek konuştuğum kişi Eylül' dü. Ve Eylül hiç yakalanmazdı. Büyük ihtimalle yine yurtta yoktu ama müdürenin eline düşen ben olmuştum.
Selma Hanım 'ın arka tarafımda olduğunu bildiğim için ona doğru döndüm. Gözlerine baktığımda yine sinirli olduğunu anlamak zor olmuyordu. Acaba kaşları çatık mı dünyaya geldi diye düşünürken ;
'Yarın ilk işin odama gelmek olsun. Şimdi git uyu.'
Başımı sakince salladım. Odama doğru ilerlediğimde kapıyı açıp girdim. Sanırım yine büyük bir fırça yiyecektim Selma Hanım' dan. Ama bu kez pek umurumda değildi.
Yaşadıklarımdan sonra buraya sağ salim gelmiştim. Üstümü değiştirip direk yatağa girdim. Tahmin ettiğim gibi Eylül odada yoktu. Gözlerimi kapattığımda sanki birisi camın önündeydi. Hissediyordum. Ama bu çok saçmaydı ikinci katta kalıyordum. Ve dışardan buraya tırmanmak mümkün değildi.
..........
Bu saçma histen kurtulmak istiyordum. Hızla gözlerimi açtığım gibi cama baktım ama kimse yoktu. Korkuyordum. İçimdeki korku bir türlü geçmiyor aksine artıyordu. Üstüme yorganı çekip gözlerimi sıkıca kapattım.
Uyuyamıyordum. Hep karanlığa hapis olmuşum da boğuluyorum gibi bir hisle gözlerimi tekrar açıyordum.
......
Sabah...
Gözlerimi açtığımda camdan yansıyan güneş ışıkları yüzüme yansıyordu. Hafifçe yerimde doğrulduğumda yerde çamurlu ayak izlerine rastladım. Yerimden kalkıp o izlere baktım.
Gece birisi mi girmişti odama? Yoksa kızlar yine şaka mı yapıyordu? Benimle uğraşmaktan vazgeçmemişlerdi. Eylül beni korumazdı, hatta o da şakalarına destek olurdu. Belki de dün gece sırf bu şakayı yapmak için başka odada kalmıştı. Çok kolay korkuyordum ve bu onları eğlendiriyordu. Burda eğlenecek fazla bir seçenek yoktu. O nedenle böyle şakalar çok yapılırdı. Genelde de hedefi ben olurdum. Sanırım yine öyleydi ama dün yaşadıklarımdan sonra bu ayak izleri içimi ürpertmeye yetiyordu. Ama saçmaladığım kesindi. Bekçiye görünmeden birinin buraya gelmesi mümkün değildi.
Kızlara iyi bir oyun oynama zamanı gelmişti. Burdan ayrılmama üç ay kalmıştı. Beni hazırlayacakları eğlenceli bir anı bırakmak istiyordum. Tabi başarabilirsem. Üstümü giyinip Selma Hanım 'ın odasına gittim. Bana başıyla oturmamı işaret etti. Bu iyiye işaret değildi. Kesinlikle önemli bir şey vardı.
...........
'Biliyorum yine geç kaldım ama işim uzadı. Ayrıca-'
'Mina bu yurtla ilişkin kesildi.'
'Selma Hanım ben ne yaparım, nerde kalırım? Lütfen bana bir şans daha verin. Bir daha geç kal-'
'Mina sakin olur musun? Özel bir okuldan burs teklifi geldi sana. Ayrıca çokta güzel bir yurtta kalacaksın. Zaten üç ay kalmış bu yurtla ilişkinin kesilmesine. En azından orda daha kaliteli bir eğitim görürsün. Şimdiden kayıt yaptırmanı istiyorlar. Böylece kolejden mezun olacaksın. Kampüs içinde üniversite de var. Yeteneğine ve isteklerine göre de bölüm seçeceksin. '
'Yani bilmiyorum. Arkadaşlarım onlardan -'
'Üç ay sonra arkadaşlarınla zaten ayrılacaksın. Ha şimdi ha iki ay sonra. Ne fark eder ki? Bu fırsat her zaman insanın karşısına çıkmaz.'
'Haklısınız sanırım. '
'Bahçede bir araba bekliyor. Çabuk hazırlan.'
'Bu kadar çabuk mu? Arkadaşlarım bazıları okulda veda etseydim.'
' Seni almaları için araba göndermişler Mina. Saatlerce bekletemezsin. Bu uygun olmaz. Bir an önce hazırlan.'
' Tamam Semra Hanım hemen hazırlanıyorum. Her şey için teşekkür ederim. '
Selma Hanım her zaman katıydı. Alışmıştım bu katı haline ama artık görmeyecektim. Odama gidip eşyalarımı topladım. Eylül arkamdan bolca küfür edecek biliyordum. Ama başka çarem yoktu. İnsanları bekletemezdim. Ben kimdim ki. Zaten benim için fazlasıyla uğraşmışlardı.
Fazla eşyam yoktu zaten. Eşyalarımı poşetlere yerleştirip odama son kez baktım. Valizim bile yoktu. İhtiyacım da olmuyordu zaten. Yıllarca her gün defalarca geçtiğim koridordan son kez geçiyordum. Sonlar ne kadar hüzünlü bir kez daha anlamıştım.
Bahçede duran siyah arabanın yanına gittiğimde bir adam kapısını açtı. Elimdeki poşeti aldı.. Arabaya bindiğimde o da binip sürmeye başladı. Adam soğuk ve sinirli görünüyordu. Sanırım çok bekletmiştim. Ama özür dilemenin faydası olmazdı. Konuşmaktan hoşlanan birine benzemiyordu. Artık bambaşka bir hayata merhaba diyecektim. Heyecandan kalbim hızla atıyordu. Özel okulların önünden geçerken hayal bile edemezdim. Hayatımda ilk kez kendimi şanslı hissediyordum. Sanki şansım dönmüştü. Belki bundan sonra güzel şeyler olacaktı. Buna inanıyordum ya da inanmak istiyordum. Yol bir an önce bitsin istedikçe sanki uzuyordu. Ya da gerçekten uzaktı. Şehrin dışına doğru giderken bir an içim ürpermişti. İçimdeki hissi uzaklaştırıyorum. Selma Hanım beni bilmediği bir yere göndermezdi. Sonuçta hepimiz ona emanettik.
.......
Yazarın anlatımı...
Ertunga karşısındaki kişiye baktı. Kararını son bir kez gözden geçirdi. Zaman daraldığı için yapacak başka bir şey kalmamıştı. Hızla ayağa kalktı.
' Seni buraya çağırdım çünkü sana çok önemli bir görev vereceğim.'
'Görev? Bana mı? ' düşünüyordu genç adam. Daha sonra Ertunga' nın bakışlarına karşısında kafasını olumlu şekilde salladı.
' Dinliyorum. '
'Bir insanı koruyacaksın.' Genç adamın bakışları sert bir hal aldı. Donuk buz gibi gözleriyle Ertunga' ya dikti bakışlarını. Bir kaç adım attı Ertunga' ya doğru...
' Bir insanı korumak mı?'
'Bana öyle bakmayı kes çocuk. Bu insanı korumak zorundasın. Yoksa hepimiz tehlikeye gireriz. Bu ciddi bir görev'.
'Bir insandan nasıl bir tehlike gelebilir ki?'
'Bu normal bir insan değil Uraz . Onu korumanı rica etmiyorum. Koruyacaksın diyorum. Seçim şansın yok. '
'Anladım. Ama bunun sebebini öğrenebilir miyim? Bir insanı benim korumam çok mantıklı gelmiyor. Burada bir sürü insan var hiç birini korumuyoruz. Kimse de zarar vermiyor. Ufak kazaları saymazsak.'
'Bu insan bir vampir avcısı olmak üzere. Çok kısa bir zamanı kaldı.'