Peşinden yürüyor , daha doğrusu koşuyordum resmen. Sinirle o kadar hızlı yürüyordu ki. Nefes almak için durdum. Ancak o bunu farkettigi an bana döndü. Ona yetişmek için hemen ona doğru yürümeye başladım. O ise adımlarını hiç yavaşlatmadan devam etti. Hiç centilmen değildi. Ben bu çocuğu mu görünce hayallere dalmıştım yani? Kesin bu öküze çarpınca sert düşmüştüm. Düşmenin etkisiydi o hayaller. Ne yakışıklıydı ne de çekici. Sinir bozucu biriydi sadece. Beklediğim beyaz atlı prens falan olması mümkün değildi. Olsa olsa kötü kalpli kraliçenin gönderdiği avcı olurdu. Tamam saçmalıyor olabilirim. Ama masalları severdim. Ailemi kaybettikten sonra kendime masallar okuyarak uyumuştum ancak. Beni kabuslarımdan uzak tutan tek şey masallardı. Durdu ve
'Bana bak ufaklık başını belaya sokma sakın. Şu an işlerim var ve seni serbest bırakacağım. Ama bunu yaptığıma pişman etme beni. Doğru odana gidiyorsun kimseyle konuşmadan . Hiçbir yere ayrılmıyorsun odandan. Kampüsümüz oldukça geniştir. Kaybolursun ve işi gücü bırakıp seni arayamam. '
' Afedersinde ordan bakınca bebek gibi mi duruyorum? Kaybolursun falan. Elimden tutup mu gezdireceksin işin bitince? '
'Kendine güveniyorsun ama burda geçmez bu özgüven. Başına birsey gelirse inan umrumda değil , hatta kurtulduğuma sevinirim ama senden ben sorumluyum ve inan bana çocuk bakıcılığına gönüllü falan değilim. Başına bir şey gelirse benimde başımı yakarsın. Bu nedenle senden ben sorumlu olduğum sürece sözümü dinleyecek ve dikkatli olacaksın. İlla bir şey yapacağım dersen kendini öldürecek bir şey bul ki senden kurtulayım. Alacağım cezaya değsin.'
Öküzlükte kesinlikle bir numaraydı.
' Pardonda burası okul. Başıma ne gelebilir ki? ' dediğimde sinirle tavana bakmaya başladı. Bezgin bir adayla ellerini saçının arasından geçirdi.
' Farkındaysan ormanın içinde bir yer burası. Etrafına tekin olmayan bir sürü tip gelir. Hiç hafife alma okulun etrafında canavarlar geziyor gibi düşün ufaklık. '
' Çok korktum. Neler var mesela; yamyamlar, kötü kalpli cadılar falan mı. '
Sinirden nefes almıyor gibiydi. Hayatımda bu kadar sinir bozucu bir tip görmemiştim. Kendini ne sanıyordu. Çocuk mu korkuttuğunu düşünüyordu? Sanırım birazdan öcüler gelir seni kaçırır falan diyecekti.
' Senden ben sorumluyum ufaklık ve sözümden dışarı çıkmayacaksın. Anladın mı? İşim var diyorum saatlerce sana laf anlatamam. '
'Ya ne sorumlu olması? Ben bebek miyim? Oldu olacak yemek de yedir. Ne işin varsa git sanki zorla tutuyorum seni. Bir saattir işim var diyorsun ama susmuyorsun. '
'Susmassan ve odana gitmezsen sen benim yemeğim olacaksın haberin olsun.'
Bu anormalden başka birini bulamamışlar mıydı benimle ilgilenecek?
'O ne demek şimdi ya? Şimdi de beni korkutmak için yamyam olduğunu mu söyleyeceksin? Sen karşında gerçekten bebek mi var sanıyorsun? '
'Bana bak ufaklık sınırları aşma ve git odana.'
Sinirle bağırıp yanımdan ayrılmıştı. Ne kadar gür bir sesi vardı. Kulak zarımın titreşimlerini hissetmiştim. Hızlı adımlarla uzaklaşıyordu. Gerizekalı sinirden nefes almayı bile unutmuştu. Hasta mıydı neydi? Soğuk yüzlü , soğuk bakışlı salak. Bana emirler yağdırabileceğini sanıyordu. Ne bekliyordu? Emredersiniz falan dememi mi? Ne biçim okuldu burası, ne sinir bozucu kuralları vardı. Ve bu beyinsiz çocuk neden bu kuralları bu kadar önemsiyordu? Sanırım inekti. Kesin kendini odasına atıp ders çalışacaktı. Esmer olmasına rağmen teni solgundu. Sanırım dışarda hayat ve güneş olduğundan haberi bile yoktu. Gerçi başka yerde karşıma çıksa serseri bir tipi var derdim ama bu kadar kurallara uygun davranması beni bu düşünceden uzaklaştırmıştı. Neyse nasıl biri olduğu çokta umrumda değildi. Kesinlikle emin olduğum tek bir şey vardı. Ukalanın tekiydi.
Onun bu haline gıcık olmuştum. Onunla ilk karşılaşmamda ki öldürme isteğini şimdi anlıyordum. Ben kötü biri değildim, zaten kimseye karşı da böyle şeyler hissetmemiştim ama bu çocuk kesinlikle boşuna oksijen israfıydı.
Onun odasına kapanıp ders çalıştığından şüphem yoktu. Okulda gezsem fena olmazdı sanırım. Nasılsa ruhu duymazdı. Duysa da umrumda olmazdı ama o kulaklarıma zarar bağırmasına bir daha maruz kalmak istemiyordum.
Bahçeye çıktım. Etraftaki ögrenciler bana bakarken ben ise aldırmıyordum. Hepsi garip tiplerdi. Okula yeni gelen öğrenciydim. Bütün ilgi bundandı. Bir kaç güne kalmaz, yine varlığını kimsenin bilmediği o kız olurdum. Çok sosyal biri değildim ama bir kaç arkadaş edinmek fena olmazdı. Okulun kapladığı alan gerçekten çok büyük gibiydi. Burdan bakınca sonu görünmüyordu. Acaba giriş kapısı neredeydi? Dışarı çıkmaya izin var mıydı? Her tarafı orman olan bir yerde nereye gidebilirdim? Ama bu devasa fanus düşününce bana çok bunaltıcı geliyordu. Acaba servis falan var mıydı ya da minibüs ihtiyacım olan şeyler olursa nasıl alacaktım? Okul için masrafım olmayacaktı ama diğer ihtiyaçlarımı nasıl karşılayacaktım. Benim ders saatlerimi öğrenip acilen bir iş bulmam gerekiyordu. Ama bu kadar uzak bir yerden işe nasıl gidip gelecekti? Acaba okulda yapabileceğim bir iş var mıydı? Bu okulunda cafeleri vardı sanırım. Belki onlardan birinde çalışabilirdim. Aslında müdüre sormam gereken çok şey vardı. O ukala ile çarpışınca her şey aklımdan uçup gitmişti. Etrafa bakarken bir sürü araba görmüştüm. Sanırım herkes araba ile gidip geliyor, diğerleri ise yurtlarda kalıyordu. Belki aileleri gelip alıyordu. Hüzünlendim bir an sonra kendimi toparladım. Kendi ayaklarım üzerinde durabilirdim. Buna alışıktım.
Üniversite tarafına götürmüştü ayaklarım beni. Acaba hangi bölümler vardı. Tıp ya da hukuk istiyordum ama çok zordu tabi. O çocukla dalga geçiyordum ama benimde inek olmam gerekiyordu. Gerçi bu okulda kalırsam beni yeteneğime göre yönlendireceklerdi. Yine de başarılı olmalıydım ki; iyi bir bölüme kabul edileyim. O çocuk ne okuyordu acaba? Onunla aynı bölümde olmak istemezdim. Birden dikkatimi çeken birisi oldu. Dün akşam beni adamların elinden kurtaran çocuk ordaydı.
Yanına gidip gitmemekte kararsız kaldım. Sonra cesaretimi toplayıp gitmeye karar verdim. Salaklığıma gelmiş teşekkür bile etmemiştim. O beni kurtarmasa ben asla kurtulamazdım. Kötü çok kötü şeyler olabilirdi. Burda karşıma çıkması büyük şanstı. Nedense birden kendimi daha güvende hissediyordum artık. Yanına gittiğimde bana baktı. Son derece dikkatli ama yumuşak bakıyordu. Bu okulda birinin böyle bakabilmesi bile iyi gelmişti.
'I-mm şey beni hatırladınız mı? Beni o adamlardan kurtardınız dün akşam.'
Saçma bir soru olduğunun farkındayım herhalde her gün bir kızı şeyden kurtarmıyordu. Neyse söze başka nasıl başlayabileceğimi bulamamıştım. Bir an durdu. Düşünüyor gibiydi. Unutmuş muydu yani?
'Hatırladım. Unutmam mümkün değil tabiki de.'
Başka ne cevap verebilirdi ki? Neyse ki gülmemişti bu soruma. Ne kadar nazikti. Sanırım mantıksız soruma mantıklı bir cevap düşünmüştü.
'Ben teşekkür etmek istemiştim size. Siz olmasaydınız-'
' Senin gibi güzel bir kıza , benim gibi sıradan birinin, yardım etme şansına sahip olması ancak gurur verir. Teşekkür etmene kesinlikle gerek yok.'
Sanki bu zamana ait değil gibiydi ama çok kibardı. Sanırım soylu bir ailesi vardı. Ne demişti o bana güzel kendine sıradan mı? Nerdeyse Uraz kadar - o ne demek ya Uraz dan bile daha- iyice saçmalıyordum. Uraz yakışıklı değildi ki. Ama bu çocuk kesinlikle çok yakışıklıydı. Eğer bu çocukla karşılaşacaklarını bilseler kimse için taş kelimesini kullanmaz kimseyi layık görmezlerdi. Ve bana güzel demişti. Yanaklarımın kızardığından emindim. Başımı öne eğdim.
' Yine de teşekkür ederim. Size hayatımı borçluyum. '
' Abartıyorsun bence. Ben olmasaydım bile herkes seni kurtarmak için sıraya girerdi. Ama bu kadar ısrar ediyorsan tesekkürünü bir şartla kabul ederim. Şu sizli bizli konuşmayı kaldırırsan. Ben Cenk.'
'Bende Mina.'
Elimi uzattım. Elimi tuttu. Dudaklarına götürdü. Filmlerdeki gibi elimi mi öpecek diye düşünüyordum. Çok heyecanlıydım. Gerçekten yaptı. Usulca değdi dudakları elime. Öpüşü öylesine nazikti ki.
Birden kendime geldim. Öpücük falan yok. Bu fanusun içinde oksijen kıtlığı falan mı var? Önce Uraz, şimdi Cenk saçma sapan hayaller kuruyorum. Aynı gün içinde iki farklı erkekle. Gerçekten iyi değilim sanırım.
Cenk hala elimi tutuyordu. Başımı kaldırıp gözlerine bakarken o gözlerime dikkatlice bakmaya başladı.
'Gözlerin oldukça etkileyici.'
Bana mı dedi? Aynaya bakmıyor mu acaba. Kahverenginin en güzel tonuna sahip gözleri içinde adeta ışıklar dans ediyor. Doğal olamayacak kadar güzel gözleri varken benim gözlerime mi iltifat ediyor gerçekten?
Söylediği sözler üzerine gülümsedim ve onun o eşsiz gözlerine bakmaya devam ettim . O ise gözlerini kırpmıyordu. Gözlerinden gözlerimi çekemiyordum. Sanki tutsak olmuştum ayıramıyordum gözlerimi ondan. Onun gözlerinde kaybolacak gibiydim. Sanki beni başka bir dünyaya davet ediyordu bakışları. Hayır davet etmiyordu kesinlikle sürüklüyordu. Ona ne kadar zamandır gözlerimi ayırmadan baktığımı bilmiyordum ,zaman kavramı yok olmuştu. Sanki yıllarca hatta , sonsuza dek gözlerinin beni çektiği dünyada yaşayabilirim gibi hissediyordum. Sanki o dünyaya aitim gibi. Gözlerimi ondan çekmeyerek sessiz davetini sessizce kabul ediyordum.