Toplantı odasına giden Mike, personelin yeni ekip lideriyle tanışmak için kendisini beklediğini biliyordu. Elindeki kâğıtları saklama gereği duymadı. Aksine herkes hakkında bir rapor tutulduğunu ve bunları okuduğunu onlara hissettirecekti. İçeri giren Mike ilk andan itibaren otoriter yaklaşmanın daha sonra kendisine çok fayda sağlayacağını biliyordu. Aksini düşünmediği sürece bu tavrını koruyacaktı.
Harbert ve Rogan’ı rapordaki fotoğraflarından tanıyan Mike konuşmasalar da aralarında bir gerilim olduğunu geldiği ilk andan beri hissetmişti. Bu durum hoşuna gitmemişti ve projenin kendisinden önce ikisinin ellerinde bir oyuncağa dönmesine şaşırmıyordu. Artık burada olduğuna göre projenin kaderini onların ellerine bırakmayacaktı.
Kendisinin toplantı odasına girmesinden kısa bir süre sonra gelen iki kadın ve bir adamın yerlerine geçmesini bekledi. Muhtemelen Bay Belmonte az önce buradayken onlar burada değildi ve içeri yeni gelenler de büyük ihtimalle tercümanlardı. AYP çalışanlarının tamamı Bay Belmonte ile az önce tanışmıştı ama tercümanlar bunun için geç kalmış gibi görünüyordu. Önemli olan Vekil Müdürden çok kendisini tanımalarıydı zaten.
“Öncelikle herkese merhaba, adım Michael Collins.” diyerek kendisini tanıtan Mike, Harbert ve Rogan’a baktı. “Bundan sonra ekip lideriniz ben olduğuma göre sizlerle ilgili yeni bir değerlendirme sürecine gireceğiz. Çünkü ben ekibimde kesinlikle beceriksizlere yer vermem ve sadece kendisini düşünen bencilleri barındırmam.”
“Bir ekip olmayı başaramadığınız takdirde, birbirinizle çatışırsanız hatta ufacık bir anlaşmazlığa dahi düşerseniz ya da eskiden sahip olduğunuz yetkilerinizi kullanıp buradaki herhangi bir kişiye emir vermeye kalkışırsanız; sizi sadece projeden değil, buradan atmak için elimden geleni yaparım. Bir hatanız dahi olursa buna hoşgörü göstereceğimi düşünmeyin sakın. Küçücük bir savsaklığa bile asla müsaade etmem.”
Mike’ın Harbert’a özellikle bakarak söylediği sözlerden sonra Steve aşağılayıcı bir şekilde sessizce güldü. Osvaldo da buna daha fazla tepkisiz kalamadı. Mike genç adamlara dönerek çattığı kaşlarının ardından “Bir sorun mu vardı beyler?” diye sordu. Steve de, Osvaldo da, “Hayır, bir sorun yok Bay Collins.” derlerken sakin kalmaya çalışıyorlardı. Steve’in sessizce Naomi’ye doğru “Çattık belaya.” dediğini duysa da o an için Mike bunu duymazdan geldi. Rogan’ın ekibindekiler bir şekilde tepkilerini gizlemeye çalışsa da hepsinde farklı farklı ifadeler vardı.
Harbert’ın Bay Collins tarafından zedelenen gururu bir an için onu bozguna uğratmıştı ve Harbert’a karşı bir üstünlük kazandığını düşünen Rogan’ın dik bir duruşa geçtiğini fark etmemekse imkânsızdı. Rogan’ı hedef tahtasına koyarak onu göz hapsine alan Mike iğneleyici bir şekilde bu duruşu alt etti. “Burada olmamın tek sebebi sizin beceriksizlikleriniz. Eğer buna bir itirazınız varsa lütfen söyleyin.”
Mike’ın ezdiği Rogan’a karşı Harbert’ın yüzüne yayılan pis sırıtış o an birkaç kişiyi rahatsız etmişti. Mike’ın önceki sefer kendisini hedef alması yüzünden ona öfkelenen Harbert “Bir itirazımız olursa ne olacak Bay Collins?” diye sordu.
Harbert’a manidar bir şekilde gülümseyen Mike “Kapı orada Bay Harbert. İsterseniz Bay Belmonte ile konuşabilirsiniz. Gerektiğinde yerinizi alacak pek çok uzmanımız var. O yüzden bu proje için vazgeçilmez olduğunuzu düşünmeyin. Tek bir lafımla sizi buradan kovmasını da bilirim. Yerinize yeni birilerini getirmek çok da zor bir şey değil.” dedi. Daha önce de olduğu gibi ekibindeki personel ile ilgili yetkileri elinde tuttuğu sürece Harbert’ın burada hükmü yoktu.
Mike’a küçümseyici bir ifadeyle bakan Harbert, “Ağır ol evlat, sen daha dünkü çocuksun. Senden önce biz vardık burada. Sen daha projeyi idare etmekten söz ediyorsun ama neyle uğraştığımız hakkında en ufak bir fikrin bile yok.” dedi. Yıllarca emek verdiği projede bir kere çuvalladı diye gayelerinden vazgeçecek değildi. Üstelik Bay Belmonte yeni birinin geleceğinden söz ettiğinde bile bunu ciddiye almamış ve kendini ekibin başında olacağına o kadar inandırmıştı ki bu toplantı ona ağır gelmişti.
Harbert umurunda olmasa da ekibinin önünde ezilmeyi kendisine yediremeyen Rogan, Mike’a sert bir bakış fırlattı. Projede altta çalışan biri olmak sorun değildi. Sorun bu kendini bilmez, küstah adamın bir anda gelerek bugüne kadarki çabalarını görmezden gelmesiydi ve ona bunu göstermeliydi. “Çok sivri bir diliniz var Bay Collins. En azından çalışmalarından dolayı önceki çalışanlara teşekkür ederek görevinize başlayabilirdiniz. Bu şekilde hem daha az kırıcı olurdunuz hem de bizlerin de yürekten desteklerini alırdınız. Hâlâ ekibin başında projeyi bilen birinin olması gerektiğini düşünsem de sizinle çalışmak yeni bir deneyim olacak. Ne sorumluluklarımı bırakmak ne de ekipten ayrılmak isterim.”
Rogan’ın Harbert’a oranla daha ılımlı bir tabiatının olması, Mike’ın ona karşı davranışlarında hatalı olduğunu hissettiren tarafını ortaya çıkarıyordu. Eğer bugün kırıcı olmazsa sonradan daha büyük sorunları olacaktı ve Mike otoritesini bir anda kendi elleriyle yıkamazdı. Rogan’ın bahsettiği gibi sivri bir dille bunu sürdürmeye devam etti.
“Burada olmamın tek sebebi sizin beceriksizlikleriniz. Eğer Bay Harbert sorumluluklarını yerine getirebilseydi arkadaşlarınız hâlâ hayatta olurdu ve o da görevinden uzaklaştırılmazdı. Her ne kadar şu ana dek Bay Harbert’ın beceriksizliklerine değinsem de sizin hatalarınızın da bizi ne noktaya getirdiği gayet açık Bayan Rogan. Bugüne dek araştırmalarınızda bir arpa boyu yol alamayıp projeyi bütçe kesintisine uğrattığınız gerçeğinden mi bahsetmeliyim, yoksa bir sonuç alamadığınız çalışmalardan sonra vakfı uğrattığınız mali zarardan mı, bilemiyorum.”
Mike burada biraz duraksadı ve Rogan’dan gözlerini bir an bile ayırmadı. Az önceki sözlerini ona hatırlatmak istiyordu. “Her iki durumda da önceden ekibin başında olan iki arkadaşımıza bu başarılarından dolayı teşekkür ederim. Zira güvenliğinden sorumlu olduğu çalışanları koruyamamak kadar vakfı finansal zarara uğratmak da yetenek isteyen bir konu. Bunun için artık daha fazla aynı mesele üzerinde durmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Bence artık siz de konuşmayın.”
Sözleriyle ekip liderliği konusundaki tartışmaya noktayı koyan Mike ekiptekilerin düşen yüzüne kısa bir an için keyifle baktı. Harbert ve Rogan’ın bozguna uğrayan ifadeleri ise toplantı sonuna kadar hiç değişmemişti. Bundan sonra israf edilen maliyeden ya da hayatlarını kaybeden insanlardan bahsetmek istemiyordu. Baştan sona herkesin yüzünü dikkatlice incelediğinde bakışlarını kaçıranların varlığı, aslında haklı olduğunu onların da bildiğini gösterirdi.
“Bu arada aklıma gelmişken projede görev alan kim varsa neden burada olduğunu, ne iş yaptığını ve neyi araştırdığını anlatan bir rapor hazırlasın.” Harbert ve Rogan’ı işaret ederek gözlerini kısan Mike “Eski liderler olarak siz ikinizden tutun da,” deyip uzun saçlarından Steve olduğunu anladığı genç adama dönerek “En aşağıdaki teknik personeline kadar herkes rapor hazırlayacak. Eğer akşama kadar onları masamda görmezsem eşyalarınızı toplayıp buradan gidebilirsiniz.” dedi.
Toplantı masasında bulunan Rogan dışındaki iki kadının ve onların yanındaki genç adamın tercümanlar olduğunu fark eden Mike, Belmonte’nin verdiği kâğıtlarda personeller hakkındaki fiziksel tariflere göre tahmin yürütebiliyordu ve ne yazık ki sadece ekip liderlerinin fotoğrafları olduğu için diğerleri hakkında çıkarımlarda bulunamıyordu. Tercümanlara dikkatlice bakarak onları hedef tahtasına koydu. “Imm, siz sadece iki dil bilip de projeye dâhil olan arkadaşlar, sizleri de Bayan Rogan ekibe almıştı sanırım. Bu projede başka göreviniz var mıydı acaba? Varsa bundan bahsedebilirsiniz.”
Sadece iki dil diyerek tercümanları öne sürmesinin nedeni Rogan’ın personel seçiminde çok da iyi bir iş çıkarmadığını tekrar gündeme getirmekti. Rogan’ın oturduğu yerde küçüldükçe küçüldüğünü görünce biraz ileri gittiğinin farkına vardı. Bu yüzden hedef değiştirdiğinde Harbert’ın yanında oturan iki genç adama takıldı gözleri. Onlar da muhtemelen Harbert’ın kendi ekibi dağılmadan önce yanında olan eski çalışanlardandı ve şimdi de buradaydılar.
İki gence başını çevirdi ve iğneleyici bir tonla “Sizlerin de Bay Harbert’ın kuyruğunda dolanmaktan daha iyi bir işiniz varsa duymak için can atıyorum beyler.” dedi. Harbert’ın kararan yüzü bir an için bile olsa Rogan’ın kendisine gelmesi için yeterliydi. Duruşunu düzelterek gururlu ifadesine geri dönmüştü.
Birine yaptığını hepsine yapmalıydı ki hiçbiri önemli olduğunu düşünmesin. Birini ezdiyse diğerini de ezmeliydi. Böylece biri diğerinden daha iyi olduğu fikrine kapılmazdı. Olsen’a bakarak “Sen kimsin?” diye sordu. Olsen cevap vermek için hazırlandığında buna fırsat vermeyip Torrent’a “Senin bu ekipteki görevin ne?” dedi.
Harbert’ın peşinden ayrılmayan kişilere dönerek “Sizin burada olmanız neyi değiştirecek?” diyerek bir anda onları görmezden geldi. Osvaldo’ya bakarak “Peki seni neden ekipte tutmalıyım?” diye sorup onun da buradaki varlığını sorguladı.
Leyla ve Naomi’ye “Bu görevi niye istiyorsunuz?” diyerek projeyi kariyer hedeflerinde bir basamak olarak görüp görmediklerini hatırlattı onlara.
Uzun saçları dikkatini çeken Steve’e “Sen, komik olduğunu sanan çocuk, dışarıdaki insanların yapamadığı neyi yapabilirsin?” deyip onu diğerlerinden daha çok aklına yazdığını belli etti.
Mike’ın herkese bir laf dokundurup kimsenin cevap bile verememesi o an belki de toplantının asla unutulamayacak anlarından biriydi. Adam, hem bir kişi hem de herkes için soruyordu soruları. Üstüne üstlük kimsenin yanıtlamasına fırsat vermeden lafları ağızlarına tıkıyordu.
“Daha önce de söylediğim gibi burada olmamın tek sebebi sizin beceriksizlikleriniz.” dedikten sonra Harbert ve Rogan’a “İdarenin sizi görevlerinizden almasına şaşmamalı.” dedi. Aklındaki tek idareci Bay Rutherford’du ama bunu dile getirmedi.
“Sizlerden bin kat daha iyi ekiplerle çalıştım ve sanırım sizin de onlar gibi olmanızı beklemek bir hata olur. O yüzden elimizde olanla idare etmemiz gerekecek. Bakalım elimizde neler varmış?”
Bay Belmonte’nin verdiği kâğıtları herkesin önünde çıkararak karıştırdı. Harbert ile ilgili olan bazı kısımları sesli olarak okumaya başladı. “Nicholas Harbert, başarılı bir kariyeriniz olsa da sorumsuzluklarınız had safhaya ulaşmış. İşinizdeki sorumsuzluk ekip üyelerinin ölümüne yol açtı. Ebeveynlikteki sorumsuzluğunuz kızınızın hayatına mal olacaktı. On altı yaşındaki kızınız alkollü olarak araba kullanmaktan gözaltına alınmış. Üstelik ehliyeti de yokmuş.”
Bir başka kâğıdı karıştırıp rastgele isimleri ve onlar hakkında yazılanları okuyarak aslında personellere dair sandıklarından daha fazla şey bildiğini gösterdi. “Vicky Rogan, hımm, aynı bildiğimiz kariyer krizleri ve…” diyen Mike okuduklarını kendine sakladı. Kızıl saçlarını kulağının arkasına iten kadının parmaklarını ovuşturduğunu fark ederek onunla göz göze geldi ve kâğıdını değiştirdi.
“Edmund Olsen, sanırım en son kız arkadaşınla çok iyi bir şekilde ayrılmamışsın. Ooo, çok yazık.”
“Peter Ryden, ekibin doktorusun ve senin de patronun Harbert gibi şüpheli ölümler konusunda soruşturma geçirdiğini görüyorum.”
“Osvaldo Dias, Rio tatili nasıl geçti Osvaldo?” diye sorup kınayan bakışlarla “Cık, cık, cık…” dedi.
“Naomi Yoshida…” deyip sessiz kalan Mike, Yoshida ile de göz göze geldi. İçten içe “Okuma.” diyor olmalıydı ve onun kâğıdını da değiştirdi. Çocukluğuyla ilgili detayları tüm arkadaşlarının bilmesine gerek yoktu.
“Steve Marshall, sanırım bir ara sert bir kayaya çarpmışsın, bayağı sert bir kayaymış.” diyerek az önce duymazdan geldiği sözü hatırlatırcasına belaya nasıl çatılabileceğini gösteriyordu. Hem Osvaldo’ya hem de Steve’e kınayarak baktı. “Ooo, yapma ama Steve. Sen de mi Rio’daydın? Demek ki eskiden tanışıyorsunuz. Yalnız seninki Osvaldo’dan daha kötüymüş, üzüldüm.”
“Leonard Torrent, disiplin sorunlarından muzdaripsin anlaşılan.” Yazılanlara göz atan adamın bir an için yüzünün rengi attı ama sonra toparlandı. “Mazur görülebilecek ufak birkaç sorun.” diyerek kâğıdı değiştirdi.
“Nate Emerson, hadi ama Nate. Sen de mi? Rio mu? Ciddi misin? Eski dostluklar böyle bitiyormuş demek ki.” Kınayan bakışlarını Nate, Osvaldo ve Steve arasında dolandırdı.
“Leyla Pellegrini.” diyerek bakışlarıyla aradığı genç kadını bulan Mike sertçe yutkundu. Bu odadaki kadınlar yaşadığı ağır şeyleri arkalarında bırakarak ayakta durmaya çalışıyordu. Kâğıdını diğerlerinin yanına koyarak onu da bu korkudan kurtaran Mike içlerinde çok az kişinin saygıyı hak ettiğini düşündü. Torrent’ın yaşadıklarına üzülmüştü ve Yoshida için diyebilecek tek bir söz bulamıyordu. Pellegrini ise hayatını geri almaya çalışıyordu. Diğerleri işe yaramaz hayatlarının arasında kariyerlerini parlatmayı başaran yer fazlalıklarından başka bir şey değildi onun için.
Herkesi tekrar süzen Mike, “Hepsi bu kadar, çıkabilirsiniz…” diyerek toplantıyı sonlandırdı. Kendisi de çıkmaya hazırlanırken bir an duraksayıp Rogan’a baktı. “Bu arada Bayan Rogan odanızı artık ben kullanacağım. Ekibin başındaki kişi olarak sizinkinden daha küçük bir odada çalışmam yakışık almazdı.” dedi. O ana kadar eğer Rogan’ın bir otoritesi kaldıysa da artık yerinde yeller esiyordu.
Harbert’ın küçümseyici bakışları Rogan’ın üzerinde gezinirken gözlerini kısan Mike, neredeyse unutuyormuş da yeni hatırlamış gibi Harbert’a dönerek “Sizin odanızı da projeyle ilgili tüm kayıtları tutmak için kullanacağım. Bir zahmet siz de odanızı akşama kadar boşaltmış olun.” diyerek eski liderler arasında kimseyi seçmediğini ve bir denge güttüğünü göstermiş oldu.
Yüzü asılan Harbert geleli iki hafta bile olmamışken güçlükle alabildiği odasını yeni yetme olarak gördüğü bir adama bırakmayı kendine yediremedi. Üstelik ekibin önünde Rogan’ı da kendisini de ayrı ayrı rencide ediyordu ki bu imajını nasıl düzelteceğini bilemiyordu.
“Madem odalarımızı almak istiyorsunuz biz nereye geçeceğiz peki?”
Mağrur bakışlarla Harbert’a dönen Mike, “Bay Belmonte’nin sekreterine sizin için bir yer ayarlamasını söylemiştim. Onu yanınıza gönderirim.” dedi. Kesin bir galibiyetle oradan ayrılan Mike arkasında bıraktığı ekibin uğraşmak zorunda kalacağı sancıları umursamadı. Onun gidişinden sonra Harbert ve Rogan bozguna uğramış gibi oradan ayrıldılar. Geride kalan ekip üyeleri birbirlerine şaşkınlıkla bakarken artık içlerinde tutamadıkları tepkileri gösterdiler.
“Vay be, bu neydi böyle? Bir kasırga geçti sanki.”
Osvaldo’nun Bay Collins için verdiği tepkiye Naomi “Kasırga mı? Her yeri yıktı geçti. Nasıl bir kasırgaymış böyle?” dedi ve Steve de Margaret Mitchell’ın kitabından ilhamla “Rüzgâr Gibi Geçti” diye karşılık verdi. Biraz duraksadıktan sonra “Harbert ve Rogan’ı cevap veremeyecek kadar kötü bir duruma sokan biri kim bilir bize neler yapar?” diye sorarak toparlandı. “Akşama yetiştirilmesi gereken bir raporum var.”
Steve’in son sözüyle birlikte herkes hızlıca toplantı odasını terk etmeye koyuldu. Onlar giderken yüzünde bir gülümseme belirdi Leonard’ın. Çünkü kendisini her an göndermeye meyilli Rogan’la çalışamayacağını zaten biliyordu. Karısının ölümünden sorumlu tuttuğu Harbert ile de hiçbir zaman eskisi gibi olamazlardı. Onlara çok sert davranmış olsa bile bu disiplinli adamın sarsılmaz bir otoritesi vardı ve bunu sevmişti. Ne Rogan’la ne Harbert’la çalışmak zorunda değildi ve yeni gelen bu adamla çok iyi anlaşacaklarına emindi.