Apar topar İstanbul’a gitmek için yola koyulduk. O yol git git bitmedi. Şarköy,Karıştıran arası kırk dakika ama biz sanki kırk yılda çıktık er her iki tarafı yer yer ayçiçeği, buğday tarlalarının ve ormancıkların yer aldığı eski zamanlara göre daha az kıvrımlı ama yine sert kavisli asvalt yolu.
Binbir kötü senaryo üreten aklımı oyalamak için bu bölgeye niye Karıştıran ismini koyduklarını düşünmeye başlamıştım. Dediklerine göre eski zamanlarda özellikle kışlar çok sert geçtiğinde, hava burda birden kötüye dönermiş, ortalığı birbirine tipiyle öyle karıştırmış ki buranın adını Karıştıran diye anmaya başlamışlar.
Bizimde bir iki anımız vardır bu yollarda. Aklıma gelince gönlüm hiç istemesede gülüverdim. Çocuktum o zamanlr ve yine fena bir kış yaşardık. Ayrabolu’da (Hayrabolu) düğün varmışta ve benim atırşinaz ailem o düğüne gitmese olmazmış.. tee annemin dayısının torunu evlenirmiş. Babam düğüne gelemezken, bende annemle teyzemlerin arabada yerimi almıştım. Şarköy’de iç bir şey yokken abariii Karıştıran karışmış yine. Bir tipi var ki utanmasa arabaları savurup atar. Bizim araba başladı mı kara bulanmış yolda bayır yolu çıkmaya.
Enişte dedi, “inin!” Emir büyük yerden indik epimiz arkada oturduğumuz yerden. Amanin annemlerde giyinmişler şıkır şıkır, ayaklarında topuklu ayakkabılar. Bende çocuğum ama onlara bakar bakar gülerim. Enişte dedi, “Nevin ittirin arabayı beya.. kaldı gitmez meret!”
Teyzem, annem itiverir arabayı ama körolasıca milim oynamaz yerinden. Eniştem bas bas bağırır, “ittiriverin kızlar beya!.. az asılıın!”
“Ben seni şimdi bir ittiriveririm, sana bir asılırım nerden geldiğini şaşırırsın Üseyiiin! Eşşeğen ayaağıı.. gelde sen ittiriver be koca öküzü, dört dönüm bostan yan gel osman gibi oturursun direksiyonun başında uyuz adam!”
Bağırış çağırır tipinin arasında bir birine karışır ama arabada sankim katır inadı vardır, gitmez işte gitmez ve olan olur sonunda.. teyzemin topuğu kırılır bir anda.. Allaaaa! Teyzemin elinden eniştemi kim kurtarsın!
O halimiz şimdi gözlerimin önünden geçerken, em gülerim emde ağlarım. Aklıma getirmek istemesemde hep onu düşünür dururum. Arda komiserime ne olduğu konusunda içbir şey söylemezler bana beya!... Kaza deyip geçerler.. ama ne kaza geçirmiş iç detaya girmezler. Ben zaten gözümü açınca ilk abimi gördüm tepemde. Meğer ben onu aramaya niyetlendiğimde o da Karıştıran’dan Şarköy’e inermiş.
“Yeter be ağladığın Gözde’m.. Arda seni bırakıp bir yere gitmez be kızım,” dediğinde abim, dönüp baktım ona.
“Ama abim sende iç bir şey demezsin bana. Niye ne olduğunu söylemezsin ki? Yoksa öldü de, ondan mı böyle sessiz kalırsın?”
“Ya ağzından yel alsın be şom ağızlı. Tamam söyleyeceğim patlama!.. seninki motorsiklet ve hız hastası.. kaza yapmış işte. Kask taktığı halde kafayı çok sert vurmuş, beyin kanaması geçirdi.. hemen müdahale ettiler ama tekrar geçirmeyeceğinin garantisi yok. Bir iki kırık var kolunda, bacağında, kaburgalarında.. uyutuyolar şimdi bilerek. Entübede edilmiş, durumunu gözlemliyolar işte!”
“ e ölmekten beter olmuş bu ıyar ağası! Ve leddalin amin ruhuna, abim ya! Biz onu gömelim, elvasınıda yapıp afiyetle yiyelim abi.. Bok mu var motora binermiş, hız yaparmış? Deli mi bu? Bak o bir iyileşsin, onu bu defa ben öldürürüm, vallai bakmam gözünün yaşına.. motor astasıymış.. eşşekler tepsin seni be!.. oş tepen tepmiş zaten!” diye söylenirken avazımın çıktığı kadar bas bas bağırırım.
“Bağırma be! Şimdi sende bize kaza yaptıracaksın bu yolda! Off be birde cırcır böceği gibi car car car! Hiç susmazsın be!”diye o da bağırınca daa o anda korkudan susuverdim ama içimden bozuk plak misali aynı şeyleri söylemeye devam ederim!
Ben söylenirimde abim susar sanki!
“Allah çene vermiş, gerisini koyvermiş. Yazık ettim ben bu çocuğa ya!.. vallahi bilahi yazık ettim. Sen adamı çenenle öldürürsün be! İnsancık orda can derdinde, sen burda vay niye motor severmiş, neden hız yaparmış.. yok o zaten ölmüş, ohh birde helvasını yapıp yiyeymiş.. lafa bak ya lafa!..”
Niaayet sustuğunda birbirimize baktık. Sinirlerimde bozuk zaten, birden patlattım kahkahayı.
“Ay bana çok konuşurum diye laf söyleyen benden beterdir beya! Ben seni iç böyle bilmezdim ya!.. İç susmazsın sanırım abiim!” diyebildim attığım kahkaha arası. Abimde bana ters ters bakar durur ama bilirim daa fazla dayanamaz, oda gülmeye başlar. Tamda taamin ettiğim gibi gülmeye başladı.
Em güler emde arada bir “hasbinallah ya!..” der, durur.
Aslında ikimizinde sinirleri fazlasıyla gergin ve sonunda patlamasıda böyle oldu. Önce ben sustum, sonra da o.. ve İstanbul’a gidene kadar bir daha hiç konuşmadık.
Sonunda İstanbul’a vardık ve soluğu hastanede aldık. Abim dönüp bana, “sen şimdi arabada bekle.. yarım saate dönerim,”dediğinde şaşırdım ama peki demekten başka şansım olmadığınıda bilirim.
Abim araçtan inip kapasını kapadıktan sonrra, aracın arka tarafına geçti ve bagajı açtı. Onu dikiz aynasından sessizce izliyordum ve o da bunun farkındaydı.
Yeniden aracın ön tarafına geçince benim kapıma doğru geldi ve kapımı açıp, “kapıları kilitlemiyorum, olurda canın sıkılırsa burdan uzaklaşmadan bir iki adım atabilirsin, bu kadar oturmaya alışık değilsin sen kurtlu!” dedi.
Ah benim canım abim, nasılda bilir uyumu, suyumu..
Abim elinde küçük bir çanta ile uzaklaşınca bende görebildiğim kadarı ile etrafı izlemeye başladım. İster istemez tedirgin olmuştum. Onu izleyen, peşine düşen biri olursa hemen abime telefonla iş koyacaktım ama etrafta hiç kimse yoktu.
Dakikalar birbirini kovalarken ne gelen vardı, ne de arayan. Gerçekten sıkılmaya başlayınca araçtan dışarı çıktım. Tıpkı abimin dediği gibi arabanın yanından uzaklaşmadan resmen mahkumlar gibi volta atmaya başladım. Öyle dalmışım ki düşüncelere arkamdan birinin bed sesiyle, “ayol Gözdee! Kız senin ne işin var burda, volta atar durursun?” diyince ödüm patladı. Bildiğim hem küçük bir çığlık attım hemde yerimde sıçradım. Refleksle elim kalbime gitti. Deli gibi çarpar yüreciğim.
“Kız korkttum mu seni beya? Çok pardon ayol,” diyen kadın yarmasına bön bön bakarım. Dilim tutuldu sanki.
Kim bu yarmagül beya?
“Şey ablam kusura bakmayasın, tanıyamam ben seni,” dediğimde şuh bir kahkaha attı hasbam. Yemin ederim kahkaha değil bu, öküz gibi böğürür bu be! İyice tırsmaya başladım.
“Kız sende aklısın tabii.. yıllar olur Şarköy’e gelmeyeli. İbibikler’den Zarife ben ya.. annengillerde az yemek yemedik biz.. annen çok eli açık insancıktır beya!” der, der ama ben fena alde İbibikler’e takılıp kalırım ve şok yemiş gibi adı Zarife olan bu kadına bakar dururum.
İnsan biraz olsun adına çekmez mi beya? Zarafet anlamını yitirir bu çam yarmasıyla ya!..
O bana ben ona mal mal bakar dururuz. İç sesim çıkmaz, resmen içime kaçtı sesim. Öyle şoka uğramışım..
“Tanımadım mı kız beni?” diyince tanıdık bir ses, ağzımdan istem dışı bir, “ohaaa” çıktı ki ben bile şaşırdım.
“Abiiii!”
“Abiii ya.. dingil, ortalık polis kaynıyor.. ben hiç kendi kılığımla girer miyim hastaneye?” dediğinde az kalsın küçük dilimi yutacaktım.
“E kız abi, buraya girerken her yerde kamera vardı ama, ordan kayıtlara girmişizdir ki biz! em vallahi ayatımda böyle çirkin bir kadın görmedim, az kalsın dudağım uçuklayacaktı beya!”
Abim şaşkınlığımın yanında söylediklerimede gülmeye başladı.
Zar zor sustuğında, “kız senden iyi ajan olur vallahi!.. ama merak etme, boşuna mı şapka ve gözlük taktım, elbette tanınmamak için,” dedi.
“Hadi oyalanma bir an önce gidelimde gör çiçeği burnunda nişanlını,” diyince utanıverdim.
Birlikte kapalı otoparkın içindeki asansörlere bindik.
“Az önce aradılar, seninki tehlikeyi atlatmış.. bütün değerleri de iyiymiş, tek kişilik odaya almışlar,” dediğinde çok şaşırdım ama aynı anda öyle çok sevindim ki, o sevincimle abime sarıldım bir anda.
Birde bakarım ki, eliyle aşağıya kayan göğsünü düzeltir.
“Dur kız, elma düşecek şimdi yere!.”
Ay göğüslerini elmadan mı yapmış?Nerdeyse benimkiler kadar beya!
Gülmemek için kendimi zor tutarım. Onuncu kata geldiğimizde asansör durdu ve kayan kapıları ard arda açıldı.
Geniş ve bembeyaz koridora çıktığımızda, abim koluma girmeye kalkınca elini hafiften dürttüm.
“Kız dur! Zor yürürürüm bu topuklularla, siz nasıl giyersiniz bu içine sıçtığım şeyleri?” dedi ya, az daha patlatacaktım kahkahayı.
Arada bir ayağı yamulacak gibi olsada güç bela bin on nolu kapının önüne gelebildik iki şapşal. Abim kapıyı tıklattı ve ses gelmediğini fark edince, “belli içerde hemşire ya da bir başkası yok, hadi girelim odaya,” dedi ve heyecandan, korkudan ölmek üzereydim ki abicim kapıyı açtı.
Gözlerime inanamadım. Adamın sargı bezleriyle sarılmadık bir yeri kalmamış adeta! İki kolu ve bir bacağı tamamen alçıda.. kafa desem tamamen sargılı ve yüzü azıcık görünüyor uzaktan.
Gözyaşlarım deli gibi akmaya başlayınca iyice abime sokuldum. Arda komiserimi böyle görmek yüreğimi çok acıttı ve işte o an gerçekten onu kaybetme korkusu yaşamaya başladım.
Uyuyor gibiydi ve hiç hareket etmiyordu. Abim, “ben dışarda beklerim.. siz biraz yalnız kalın,” diyince sessizce başımı salladım. Konuşacak halim kalmamıştı. Sadece ağlıyordum. Abim odadan çıktı ve kapıyı kapattı. Ağır adımlarla Arda’nın yatağına doğru ilerlemeye başlarken, küçük bir kız çocuğu gibi içimi çeke çeke ağlamaya devam ettim.
Baş ucuna geldiğimde öylece durdum ve onu izlemeye başladım. Usul usul nefes alıp veriyordu. Kim bilir canı nasıl yanmıştı? Ona içimden çok kızsamda, yüreğim onun için sızlıyordu. Gözyaşlarımın ardı arkası kesilmezken, eğilip yavaşça okka gibi burnundan öptüm onu ve gözyaşım, yanağına düştü. Yanağında ıslaklık hissetti ki gözlerini aralayıp bana bakar uykulu uykulu beya!
“Oşgeldin beya Ayçiçeğim!”
“İç oşgelmedim sakar komiserim, sen beni evlenmeden dul mu bırakırsın, niyetin bu mu senin ha?”
“Sağol aşkım.. bende seni çok özledim,”
“Başlatma len aşkından, özlemenden.. dayayacam sana paça çorbasını, o kırıkların tez zamanda iyileşsinki birde ben kırarım sil baştan!”
“Allah razı olsun be canım. Senin vurduğun yerde gül biter!”
“Bilmem ben artıkın gül mü biter, yoksam kaktüs mü biterbol dikenli tarafından!..”
Aaa deliye bak!.. gülüyor kıkır kıkır!
“Ayçiçeğim n’olur böyle tatlı tatlı azarlama ya.. güldürme beni!” demez mi birde bana? Sanki birden yüreğim çiçek açtı renk renk. Utandırdı yine beni. Bakamam ki şimdi yüzüne, morarmış gözlerine, patlamış dudağına.. dokunsa deli gibi ağlayacağım aslında. Hırçınlığım korkumdandır ve benim tek sığınağımdır bu cadılığım.
~ ~ ~
Onu kızdırmak nasıl hoşuma gidiyor?.. tatlı tatlı söylenmesi yok mu, alıp kalbime sokasım geliyor. Saçlarından gelen o bahar kokusu nasılda güzel.. yine saçlarını iki örgü yapmış, bırakmış omuzlarına.
Şimdi utanıyor ve yine bakamıyor yüzüme. Oysa ben onun derin denizleri, fırtınalı gök mavisi gözlerinin içinde kaybolmayı öyle seviyorum ki!
“Çok mu korktun?” diye sordu bu dudaklar ve bir an gözlerime baktı. Kaçırdı yine hemen o gözlerini.
“Korkarım tabii.. bundan sonra motora binmek yasak! Valla ayrılırım senden ona göre,” diye şirin şirin tehdit etti beni.
“Ayırma beni aşkımdan ya!”
“İyi o zaman!.. sana motorunla bol hızlı aşklar dilerim,” dedi ters ters bakarak.
“Ben motordan söz ettim mi şimdi?”
Bak yine yanakları kıpkırmızı oldu. Anladı uyanık hemen.. utangaç bir tebessüm ilişti kiraz dudağının kenarına.
“Tamam ayırmam o zaman komiserim,” dedi yine bana. Hiç tatlı sözde söylemez deli kız ama çok tatlı bakıyor işte.
Kapı çalındı ve o hemen, “gel!..” dedi. İçeri bir kadın girdi ama ne kadın!
Ben hiç böyle gudubet birini görmemiştim. Kalas gibi belini kıvıra kıvıra bize doğru yaklaşmaya başladı. Yüzüne bakınca sanki sakalları varmışta yeni traş olmuş gibi göründüğünü fark ettim ve zaten şaşırmışlen iyice şok oldum.
“Geçmiş olsun ayol, ismim Okşan.. yani Zarife Okşan! Ümmü teyzegilin bir yakınıyım.. bizim kızı burda görünce, “nişanlım kaza geçirdi,” dedi beya.. takılırım işte bende köylümün peşine!”
Allahım o nasıl bir ses? Ses değil, ızdırap duyan kulaklara anasını satayım!.. borazan halt etmiş yanında.
“Öyle mi çok teşekkür ederim, Sinan’da buralarda olsa gerek.. gördünüz mü onu?” diye sorunca, güldü arsızca.
Yollu mudur nedir bu kadın yarması?
“Dışarda bekler beya!” dedi hemen.
Gözlerim benimkine kaydığında muzur muzur güldüğünü gördüm. Hak vermedim değil aşkıma. Biraz odadan gitmesi gerekiyor ve bahane olarak Sinan’a haber vermeliyim ama nasıl? Gerçi ben Gözde’yi dışarı gönderdim mi anlar. Ah Allahım.. inşallah çok kızmaz bana.
“Gözde’m.. hadi gitte biraz hava al, birazdan sondamla ilgilenmek için gelecekler.. işleri bitince ben ararım seni olur mu?”
“Tamam, koridorda abimle bekleriz seni,” dedi ve çok şükür o kadını da alıp gitti ama o mis gibi saçlarının kokusu odada kaldı.
~ ~ ~
Asta bakıcısı, emşiresi işlerini halledip odadan çıktılar. Ammada uzun sürdü beya. Yarım saaten fazladır odasının kapısında abimle turlarız. Sıkılmaya başlamıştım ki aradı beni. İçeri çağırır şimdi yine beni. Çok fena eyecan yaparım ve şimdi fark ederim ki aslında ne çok özlerim ben onu.
Abime söyleyince, “tamam sen gir, sonra ben gelirim ve onu şok ederiz,” dedi gülerek.
Kapıyı ne olur ne olmaz diye bir iki tıklattım ve gel dediğini duyunca, açtığım kapıdan içeri girdim. Alışkanlık işte, yine yere bakarım ep yaptığım gibi. Başımı kaldırıpta ona bakınca ayatımın şokunu yaşarım beya!
Kalırım öyle olduğum yerde vurgun yemiş gibi!
Aydaaa!..ne işin var çayda!..Abe n’olur böyle burda?
~ ~ ~ ~ ~