Annemdeki telaş bendekini solda sıfır bırakır beya. Zilin çaldığını duyduğumuz anda erkes koşturarak odalarından ayata fırlar bir anda.. Bende tam odamdan çıkmıştım ki bir anda önümde biten Nevin teyzem ile az kalsın çarpışırdık. Ben kapı açma telaşına düşerim ama teyzemin umrunda bile değildir bu beya. Aniden beni kolumdan yakaladığı gibi kendine çekti. Üstümdeki elbisemi sözde düzeltir, oramı buramı çekiştirir beya. Abe elbiseninde benimde şaftım kayar bu yaptıklarıyla. Oda yetmez, yanaklarıma ard arda sağlam şaplaklar patlatır. Neymiş yanaklarım kızarır olsunmuş!
"Ölü götüne dönmüştür beya yüzün, betin benzin atmıştır be kızçem. Az makyaj yapsan ölürsün sanki!"
Benzetmesine ayran kalırım. Nerdende bulur bu laflarl iç bilmem. Zar zor elinden kurtulduğum sıra, gravatıyla garip bir savaşa giren babamla çarpıştım.
Salakça bir tebessümler babamın yanından da tüyerim. Niayet kendimi baaçemize attığımda birde ne görürüm.. teyzemin kızları, Nurşen, Gülsen, Birsen tırnaklarına sürdükleri bayrak kırmızısı ojelerine üfler dururlar.
“Abe sırası mıdır şimdik oke sürmenin, kapı çalınır duymaz mısınız aklı evveller?”
Zaten gerim gerim gerilmişim birde benim üç deli kuzenimle uğraşırım burda. Üçüde ağzız birliği ile, “amman be kuzen bizi değil, seni istemeye gelirler, kapı açmaz bize yakışmaz beya,” dediler asbalarım.
Em portoyu açmaya giderim, emde dönüp onlara söylenim.
“Tabii tabii!.. o yüzden sürünürsünüz ojeleri, sıfatlarınıza bir kilo boyaları.. Alla size akıl fikir versin beya!.. banada o günleri görmeyi nasip etsin, amiin!
Çingene çalar kürt oynar misali kendi kendime dua eder amin derim birde.. ayy nerden geldiyse aklıma Arda’yı mutlaka bizim canım esmer vatndaşların maalesine götürmem lazım gelir. Şenliğin alayı asıl orda. Ayy ne çok severim onları ben beya. Ah bu ülkemin çeşit çeşit canım insanları, epsini çok severim.. ola ola da Ege gelini olurum beya.
Portoyu açtığımda karşımda ter içinde kalmış Arda’yı görünce benide ter basar ya.
“Oj ay aman.. hoşgeldiniz beya.. şey yani hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz,” dedim.. diyebildim sonunda.
Arda’nın bıyık altından gülümsediğini görünce o biçim tutuldum ona.
“Kenara çekilsende büyüklerde içeri girseler,” diye atırlatmak zorunda kalırım beya. Gözlerini benden alamaz şapşal damat adayı.
O koca gövdesiyle kenara çekilince niaayet annesi, babası, bir genç kız, e başka bir genç kız daha, onların ardından başka bir hanım teyze ve bey amca, en sonda da muzur oldukları ikiz ergen çocuk girdi.
Baaçenin içi insan kaynar beya. Annem evin kapısında belirince kalabalığı görünce önce bir şaşırdı ama iç renk vermez.
“Buyrun efendim.. oşgeldiniz,” dedi tüm içtenliği ile ve misafirleri içeri davet etti. Kalabalık misafirlerimizin arkasından ilerlerken dönüp benim kuzenlere baktım. Kızların üçüde ilk kez gördükleri Arda’ya bittiler. Arda ise heycandan hiç kimsenin farkında değildi. Uzun dalgalı saçlarını toplamış, başının arkasında her nasıl becermişse küçük bir topuz yapmıştı. Yine kirli sakalı yanaklarındaki yerini koruyordu. Onu ilk kez takım elbise içinde gördüm ve koyu renk takımı oma çok yakışmıştı.
Misafirleri salona aldığımızda Arda şaşırarak dönüp bana baktı.
İhtiyar heyetinin dikkatli bakışları müstakbel nişanlımın üstündeydi. Annemin ve bababımın anneleri, babaları, teyzeleri, dayıları ve amcaları eh içlerinde hâlâ yaşayan yengeler ve enişteler ile büyük salonda nerdeyse adım atacak yer kalmamıştı.
Birini çağırmasan diğerinin gönül koyacağını bildiğimiz için, hem tanışma hemde kız isteme merasimine hepsini çağırdık.
İçlerinde yaşı yüze yaklaşan vardı ama maşallah zamanında yediklerinden içtiklerinden midir nedir, hepsinin de aklı başındaydı ve zehir gibi çalışıyordu. Arda tek tek bizimkilerin elini öptü ve nihayet el öpme turu bittiğinde kapının hemen yanında duran sandalyesine oturdu.
Ona bakmak istemiyordum. Eğer bakacak olursam kendimi tutamayıp haline gülmekten korkuyordum.
Daa dur abe komiserim, kızanım.. sen asıl kına gecesini, damat kaldırma geleneğimizi eh birde düğünümüzü gör.. bu iiiçbir şeydir beya!
Ve sonunda beklenen safhaya girdik. Bizimkiler tek tek herkese oşgeldiniz, nasılsınız diye ardı arkası kesilmez soruları sormaya başlayınca Arda’ya afakanların bastığını fark ettim.
Amama giren terler be komiserim! Bizde adet böyledir. Epsi sanki bir diğeri sormamış gibi aynı soruları sorar durur.. bitirebilene aşk olsun! Az sabret! Az kaldı beya!.
~ ~ ~
Ben hayatımda hiç bu kadar bana hal hatır sorulması ile muhatap olmadım. Aynı sorulrı duymaktan ve aynı cevapları sıralamaktan dilim damağım kurudu resmen.
Ne zormuş arkdaş Trakya’dan kız almak!
Ara sıra Gözde’nin yanında oturan Sinan ile göz göze geldiğimizde, resmen bana acıyan gözlerle baktığını gördüm. Vallahi gerçektende acınacak haldeyim.
Ümmü teyze, “kızım yap kahveleri,” dediğinde Gözde, kapının ağzında yanında birkaç genç koz ile dikilmekteydi ve annesine, “tamam anne,” dediği gibi yanındaki kızlarla gözden kayboldu. Ah o mavi elbisesi de ne çok yakışmış ona. Yalnız olsaydık sanırım kendime engel olamaz ve ona sımsıkı sarılırdım.
Biraz sonra büyük bir tepsi içinde kahvelerin bir kısmı, yanında minicik su bardaklarıyla içilmeye hazır halde Gözde’nin tek tek misafirlere tutmasıyla kahve faslınada girmiş olduk. Sanırım ikinci turda benim kahvemde geldi. Gözde elinde tuttuğu tepsiyle önümde hafif eğildiğinde, ona bakmamak için kendimle ne mücadele verdim. Teşekkür ederken bile yüzüne bakmadım. Çünkü öyle davramamı Gözde istemişti ve ben onu kıramazdım.
Tuzlu kahvemi güç bela içip bitirdim. Gözde’ye bir tek o n bakabildim.
Ah ben senin için çi et bile yerim beya!
Kahveler içildikten sonra nihayet asıl konuya gelindiğinde babam, “efendim sebebi ziyaretimize geliveriysek,” diye söze girdiğinde nefesimi tuttum. Deli bir heyecan benliğime sahip olurken, kaçamak bakışlar attığım Gözde’ninde en az benim kadar heyecanlı olduğunu gördüm.
Babam, gelini olacak kızı, Gözde’yi oğluna istiyor olmanın hem heyecanı hemde gururu ile herkesin bildiği o sözleri tamamladığında, Gözde’nin babası dönüp önce Sinan’a baktı ve sonra bakışları eşini buldu.
“Anım ne dersin, bunca yıldır eflatlarımıza sen bakarsın, sen büyüttün.. eh söz sahibide sensin beya,” diyince tatlı gülüşmeler salonda birbirini kovaladı.
“Estaafirulla Samet beyim.. kız babası olarak sana düşer. Aklarında ayırlısı olsun derim ben, başka ne denir ki?”
“İyi madem.. ben kızçemle konuştum, onunda bu işe gönlünün razı olduğunu bilirim. Abisinin de olurunu aldık Gençler birbirini sevmişler, karar vermişler. Bizede onlara detek olmak düşer beya!..Ne diyelim, Allaa mesut etsin, birlikte yaşlansınlar inşallaa!”
Ah Allahım, hemen bizi salonun ortadına aldılar. İkimizde heyecandan ölmek üzereyiz. Bir ara içeri giden kızkardeşlerim Gözde’nin kuzenleri ile yüzük tepsisini hazırlamışlardı. Her yaptıkları şey ile ilgili bilgiyi elimde tuttuğum telefonuma mesaj olarak bildirimde blunuyorlardı.
Kırmızı kurdeleye takılı olan yüzüklerimizi birbirimizin parmağına taktığımızda, ikimize birbirimize bakmaya utanıyorduk. Kırmızı kurdelemizi Gözde’nin çok sevdiği eniştesi kesti ve dualarla bizi nişanlı ilan etti.
Sırtım terden sırılsıklamdı. Bir sigara içebilmek için ölüyordum. El öpme işi son bulduğunda, Sinan yanıma geldi ve bahçeye çıkmayı teklif etti.
Asla geri çeviremeyeceğim bir teklifti bu. Biz bahçeye giderken, Gözde ve kuzenleride ikramlıkları dağıtmaya başlamıştı.
Bahçeye çıktğımızda Sinan ile birbirimize sımsıkı sarıldık.
“Bana bak komiser.. bundan sonra kendine iki kere dikkat edeceksin. Kardeşim benim her şeyim ve ben her şeyimi önce Allah’a, sonra sana emanet ediyorum. Deli doludur, bszen çok olgun, bazense tam bir çocuktur. Üzmeyin birbirinizi,” dediğinde gerçekten Gözde ile nişanlandığımın bilincine vardım.
“Emanetine gözüm gibi bakacağımdan hiç şüphen olmasın kayınçom, kader arkadaşım,” dedim.
“Eh şimdi ver bir sigara beyaa!” dediğimde, bana ters ters baktı ve, “sende mi beyaa?” demesiyle bastık kahkahayı..
~ ~ ~
Annemler içbir şey istemediği alde, arabadan getirilen süslü mü süslü valizi gördüğümüzde şok olduk. Gerçi bizde epey bir azırlık yapmıştık.. annem, “olmaz öyle içbir şey yapmadan kız evermek. Adi sen e boka karışma.. biz teyzenle epsini alladeriz,”dedi durdu. Gerçektende alletmişler beya!
Geleneklerimize son derece bağlıyızdır. Arda’dan ailesi hakkında laf arasında çaktırmadan bilgi almış idim ve hepiciğini annemlere aber etmiştim. Erkese tek tek boçalar azırlamışlar.. abariii.. emde ne süslü boçlar.. saten urçlara konulmuş er şey, kırmızı kurdelelere mavi nazar boncukları iliştirilmiş. Koca bir valizde bizimkiler yapmış beya ve tüm bunlarıda bana iç göstemeden becermişler.
Ay annem ya.. er şeyide en ince ayrıntısına kadar düşünmüş! Yapmış, yakıştırmış. Ne çok masraf beya.. üzülürdüm ki annem yanıma yaklaşıp, “kız annesi, oğlan annesi ep temkinlidir be eflatçım. Şimdi gençler pek bilmezler böyle şeyler ama bizler, pazar paralarından ep kenara atan annelerin çocukları olarak büyütüldük beya.. ne gördüysek, ne öğrendiysek işte şimdi imdadımıza yetişir. Abinde iç cebimi boş bırakmaz be kızçem. Ben kızımı mahsun bırakmam. Gücümüz yettiğince e iyisini yaparız işte be benim gül kızım. Adi sil şimdi gözyaşlarını.. daa seninle o densizi konuşmaya fırsat bulamayız ama airetliğimşe konuşurum ben. Senin için çok mutlu olur o da, tebrik ederim der kızçemi.”
Gelen misafirlere yataklar açılmaya başlandığında abim, “Gözde ben nişanlını alıp amcamlara gidiyorum, bir durum olursa ararsın,” dediğinde, “tamam abim.. iyi geceler,” dedim.
Aslında misafirler gitmek istemişlerdi ama annem ve babam buna şiddetle karşı çıktılar. Annem beni kenara çekip, “e be kızçem, insanlar karayoluyla onca yol gelmişler.. emde bugün gelmişler.. bırakmak olmaz.. söyle nişanlına annem annenleri bırakmaz der, misafirimizi yorgun argın göndermeyiz der, evimizde müsaittir der de emi kızçem!” diyince elçiye zeval olmaz misali Arda’ya annemin ilettiklerini söyledim. Anam o da dünden razıymış, “tamam anneme söylerim şimdi,” dedi uçtu gitti yanımdan.
Bende teyzemlere yatmaya geçtim ve şimdi kuzenimle aynı yatakta yatarken, parmağımdaki alyansıma bakarım.
“Kes artık sırıtmayı Gözde.. evlenmeden yüzün kırışır beya!”
Bunu söyleyen Gülşen’den başkası değildir ve o da nişanlıdır.
“Ay dinime küfreden müslüman olsa barim barim!”
İkimizin gülmesine gestapo teyzemin bağırtısı iç gecikmedi.
“Zıbarın artık beya!.. nişanlanmışlar ama iç büyümezler edepsizler!”
~ ~ ~ ~ ~