3.sahne:Yine mi öküz?

1286 Words
Şirketin kapısından içeri adımımı attığımda, hala kazanın etkisi üzerimdeydi. İçimdeki öfke ve kararlılık, adım atmamı sağlıyordu, ama bedensel sızıları hissetmemek mümkün değildi. Bir yandan başım dönüyordu, diğer yandan ise bu işi almak için buradaydım. Selen’i lobide görür görmez biraz rahatladım.Selen benim üniversiteden arkadaşımdı. Onun burada çalıştığını bilmek bana güç verdi, ama aynı zamanda ne kadar kötü göründüğümün de farkındaydım. Bacaklarım sargılıydı, Selen’in endişeli bakışları altında kendimi toparlamaya çalıştım. Her şeyi açıklamak zorundaydım. Kazadan bahsedip durumu hafifsemeye çalışsam da, aklımın bir köşesinde hala bu iş görüşmesine odaklanmam gerektiği vardı. Selen’in bana verdiği bilgilerle biraz olsun rahatladım. Güçlü iletişim, düzenli çalışma, takım ruhu… Bunlar bana yabancı şeyler değildi. Selen’in söyledikleri kulağıma mantıklı geliyordu ve bu işin benim olabileceğine inanmaya başlamıştım. Kendimi hazırlamıştım. Ne olursa olsun, bu işi alacaktım.Çünkü almazsam abim yine beni zorbalamak için bir neden bulacaktı. Odaya adım attığım anda kalbim neredeyse yerinden çıkacaktı. Kapıyı açtım ve gördüğüm manzara karşısında şok oldum. Karşımda oturan adam, bana çarpan kişiydi. İçimden “Olamaz… Gerçekten bu işin patronu o mu?” diye düşündüm. Kendi kendime "Tam da yaz dizisi klişesi gibi! önce bana çarpar sonra tesadüfen patronum çıkar ve daha sonrada aşık olur.İyyy midem bulandı." diye geçirdim. Üstelik ona bakınca yüzündeki o alaycı gülümsemeyi fark ettim. Miraç, bana dönüp küçümseyen bir bakışla, "Ne işin var burada?" diye sordu.Ben ona ayar vermesini bilirdim ama iş için buradaydım, sakince cevap verdim görme engellisine. Derin bir nefes alıp “İş görüşmesine geldim,” diye cevap verdim, ne kadar sinirli olduğumu saklamaya çalışarak. Miraç’ın bu şirkette patron olduğunu düşündükçe içimdeki gerginlik daha da büyüyordu. İsminin Miraç olduğunu kartta görmüştüm. Kendi kendime, “Eğer bu iş onun kontrolündeyse, beni işe almaz ya. Acaba şansım var mı?” diye sorguluyordum. Tam o sırada, diğer adam ayağa kalktı ve kibarca elini uzattı. "Merhaba, ben Emir. Şirketin patronuyum," dedi. Gözlerim bir an için büyüdü, şaşkınlığımı gizlemeye çalışarak elini sıktım. “Yani patron görme engellisi değil mi?” dedim içimden biraz rahatlayarak. Bu, beklediğim kadar kötü değildi. Emir, sakin bir şekilde dosyama baktı ve “Başvurunuz dikkatimi çekti. İyi bir eğitim almışsınız. Bu pozisyon için gereken özelliklere sahipsiniz gibi görünüyor,” dedi. O an içimden koca bir oh çektim. Patronun Miraç olmadığını anlamak beni biraz rahatlatmıştı. Emir, son derece profesyoneldi ve bana güven veriyordu. Miraç'ın hala o alaycı bakışlarına rağmen, şimdi odaklanmam gereken şey iş görüşmesiydi. Artık önüme bakmanın zamanıydı. Elimi sıktığı anda Emir'in ne kadar yakışıklı olduğunu fark ettim. O an, her şey bir anlığına durdu sanki. Emir, tam anlamıyla etkileyici bir adamdı; duruşu, gülümsemesi, kendinden emin tavrı... İçimdeki tüm gerginlik bir anda hafifledi. Hem karizmatik hem de profesyonel görünüyordu. İyi ki patron Miraç değilmiş. Emir tam bir manken gibiydi. Allah özene bezene yaratmış.Neyse ben yine saçmaladım kayışlar koptu biraz bende. Emir, dosyama bakıp dikkatlice birkaç şey sordu ama ben hala onun o etkileyici aurasından çıkmaya çalışıyordum. Kafamın içinden "Zeynep, odaklan! Bu bir iş görüşmesi!" diyordum, ama o kadar yakışıklıydı ki dikkatimi toparlamakta zorlanıyordum. "Benim asistanım olarak işe alındınız Zeynep hanım," dedi Emir, gözlerimin içine bakarak. O an içimde hem bir rahatlama hem de garip bir heyecan hissettim. İşte o an, bu görüşmenin profesyonel bir değerlendirme olduğunu anlamıştım. Kendi kendime, "Evet be! aferin sana kızım çok iyi iş çıkardım." dedim. Miraç denilen engelli öküz de bana bakıyordu ve Emir'e dikkat et bu kız senin elini ısırabilir çünkü kendisi şuan göründüğü gibi masum olmayabilir yani insanlar göründüğü gibi olmayabilir, mesela vahşi olabilir.." dedi alayla. Peki ben sizce bu lafınaltında kalır mıyım? tabiki de hayır. " Vahşi olmak, insanları vahşice vurmaktan daha iyi" Yeni patronum Emir bey işkillendi ve merak etti normal olarak ve bize" Birbirinizi tanıyor musunuz?"diye sordu. Bende hemen atlayarak" Ne alaka! ben bu bey efendiyi tanımıyorum. " dedim. Engelli öküz de Emir'e bakıp "Oğlum ben bunu eskiden görseydim çirkinliğinden unutmazdım." diyip pişkin pişkin sırıtmaya başladı. mal. Bu malca konuşmayı alttan almak zorundaydım çünkü iş için buraya geldim ve bu mal için işimi kaybedemem . Hem suçlu hem güçlü tam bir salak beyni. Tabi ben içten içe sinirlenirken Emir bey Miraç'a dönüp " Böyle deme. Bir daha duymayayım" dediğinde Emir'e karşı içim ısındı ve sonra beni işe aldığı için teşekkürümü edip odadan çıktım. O sırada Selen nefes nefese yanıma geldi. " Zeynep nasıl geçti? iyi mi? yoksa kötü mü?söylesene kız çatlayacam meraktan" Surat ifademi üzgün yaptım. "Aslında..." "Ne aslında? of kötü geçti dimi?" "Aslında çok iyi geçti ve yarın bura.." Selen lafımı kesip" Nasıl ya?Ben geçeceğine inanmıştım." geçemediğimi zannetti. Sonra birden jeton geldi ve bana sarılıp " Ne! geçtin mi? yaşasın be canım arkadaşım." "Selen sana bir şey sorabilir miyim?" "Tabi sorabilirsin." "Miraç denilen o zevzek suratlı kim" demedim tabi daha nazik bir şekilde "Emir beyin yakındaki adam kim?" diye sordum çünkü ben nazik bir insanım. "Miraç bey mı?" "Yok dedem."dedim dalga geçtiğimi ve ciddi bir şekilde cevabını beklediğimi anladı. " Miraç bey buranın ikinci patronu." deseydi tam bir yaz klişesi olurdu ama böyle bir şey demedi. "Miraç bey'i tanımıyor musun?" "Evet tanıyorum hatta tanıdığım için sana soruyorum ." tövbe tövbe beyne bak ya. " Tamam kızma., Miraç bey mankenlik yapıyor ve baya ünlü yani ondan sana 'onu tanımıyor musun?' diye sordum. " Vah benim canım arkadaşım ya. benide kırmak istemezmiş. Kız biraz geri z.. Yani saf olsanda seni sevmiyorum. Sonra engelli öküz hakkında soru yağdırmaya devam ettim. "Peki bu şirkette mi çalışıyor?" "Hayır, hatta burada da yaşamıyor. italyada hem işini yapıyor hem de orada yaşıyor." "Peki neden bizim şirkete geldi?" Kendi kendime " bizim şirket derken hayırdır oğlum şirket nereden senin olmuş ? "demeyide ihmal etmedim.Neyse konumuza geçelim Selen soruma cevap veriyordu. " Çünkü bu şirket abisinin." "Abisi mi?" " Evet, Emir bey Miraç bey'in abisi." diyince şaşırmadım diyemem çünkü Emir bey gibi saygılı olan birinin Miraç gibi bir kardeşi olamaz. Ama fiziki olarak ikiside benziyordu fazla olmasa. Yani ikisi de yakışıklıydı.Sonra şöyle bir düşündüm " Oğlum yaz dizisi klişesi başıma mı geliyor yoksa." "Peki,burada ne işi var?" " Onu bende bilmiyorum da sen Miraç bey'e niye taktın . hayırdır ilk görüşte aşk mı yoksa?"diyip pişkin pişkin gülmeye başladı.Yüzüne vurasım geldi ama vurmadım çünkü şiddetle hiç bir şey çözülmez. "Bak kızım ne alaka bir kere o benim tipim değil " demedim tabi çünkü adam tipsiz değil yani yakışıklıydı. "Konumuzla alakası yok." " Peki neden soruyorsun Miraç bey'i?" "hani sana kaza olayından bahsettim ya.," "Eee.." "İşte bana çarpan öküz eşittir Miraç ." "Anlamadım kızım, düzgün anlatsana."mal mısınbe selen birseyde anla yani sonra düzgünce anlattım. " Bana çarpan kişi Miraç bey." "Ne!aşk kazası gibi."sanki beni görmüyor bakımsız, tipsiz ,çelimsiz bir kızdım yani Miraç bey bana baksa erkek sanıp selam verir. Tabi Selen'e de cevap verdim. " Bir kere o benim tipim değil!çok çelimsiz tipsiz bir şey Ben ona bakmam ."dedim. Benim bütün özelliğimi ona yüklemiştim. Selen şaşırarak " kızım sen belki Miraç bey'i değilde başkasını görmüşsün çünkü Miraçbey yakışıklı biri. Adı üstünde adam manken yani. "diye mıymıyladı. Zaten biliyorum yakışıklı olduğunu ama benim aşka yelken açmama vaktim yok olsa bile benim için dış değil içindeki kalp önemli. At yalanını seviyim inananı. Yok tabi iç kadar dışta önemli ama öncelik içindeki kalp. Selen hala benim cevabımı bekliyordu. " Üff! banane yakışıklıysa ALLAH sahibine bağışlasın. " Selen gülerek "Sahibi ben olucam. " dedi. Bende gülmeye başladım. " Ne oldu!onun yanına yakıştıramadın mı beni?"diyince sustum ve anı toparlamam gerekiyordu çünkü mal arkadaşım bir öküze aşıktı. " Yok.. Yok ben şey." düşündüm şimdi tamam" Seni onun yanına yakıştıramadığımdan değil, onu senin yanına yakıştıramadım. Çünkü prenses arkadaşım bir öküze aşık." " Hiçte bile o öküz değil. "Ah zavallı!kirpi yavrusuna sarılır ne kadar yumuşaksın der. "Tabi.. Tabi öküz değil. Ben eve gidiyorum yarın görüşürüz. " diyerek şirketten çıktım.Çıkarken öküzün arabasını otoparkta gördüm ve birşey yapmazsam çatlayacaktım. Elimde anahtar vardı. Arabayı çizme fikri çık aklımdan ama çıkmıyordu. Bende gittim bütün köşeyi çizdim. Peki ne çizdim ? tabikide öküz. resim yeteneğim iyidir. Sonra hemen arabama binip kaçtım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD