O an, her şey bulanıktı. Vücudumda hissettiğim ağrı, zihnimi zorlamaya başlamıştı. Hala yerden kalkmaya çalışırken, araba sürücüsü hızla yanıma geldi. Biraz önceki telaşlı ifadesi yerini soğukkanlı bir duruşa bırakmıştı. Ama o soğukkanlılık, içimdeki siniri daha da kabartıyordu.
"Hanımefendi, iyi misiniz?" diye sordu, ama sesindeki rahatlık bana hiç güven vermedi.
"Nasıl görünüyorum?" dedim, gözlerimi ona dikerken.
Sürücü bir an duraksadı, sanki ne diyeceğini bilemedi. "Beni yanlış anlama, ben gerçekten... üzgünüm. sizin için bir şeyler yapabilirim." diyerek kartını uzattı kartının üstünde"Miraç" yazıyordu. giyimine, kuşamına ve arabasına bakılırsa zengindi yakışıklıydı da, yani cillop gibiydi.
Üff ! ne düşünüyorum? saçmalama Zeynep.Yakışıklı veya değil hiç umrumda değil. Ama yakışıklı olması benim şartellerimin atmasını engellemedi.
"Bir şeyler yapmak mı?" diye tekrar bağırdım. "Beni ezip geçiyorsunuz, bir şeyler yapmak için bir saat beklediniz mi?"
Adam, bir yudum nefes aldı, gözlerindeki gerginliği fark ettim. "Bak, seni fark etmedim. Gerçekten çok üzgünüm, ama..."
"Ne ama? Kör müsün? Gözün yok mu, lan önünde bir insan olduğunu nasıl göremezsin?" Sözlerim gittikçe daha sertleşiyordu. Gerçekten sinirlerim bozulmuştu.
Adam, gergin bir şekilde arkasını yasladı ve hafifçe gülümsedi. "İnsanlık edende kabahat ," dedi, sanki iyi bir şey diyordu.
O cümle bardağı taşıran damla oldu. Hızla yerden doğruldum ve ona yaklaşarak bağırdım, "Ne demek ‘insanlık edende kabahat ’?! Beni ezip geçiyorsun ve suçlu ben miyim? Senin gibi bir adam bana böyle bir laf edemez!"
Adam, şaşkın bir şekilde birkaç adım geri attı. "Sadece sakin ol, herkes hata yapar. Benim suçum değildi." Ama cümlesi bile sinirimi daha da harlandırıyordu.
"Suçum değildi diyorsun, peki bana çarptın ne olacak? Sadece kaza mı lan? Yere düşen ben değilim dimi? 'Her şey benim yüzümden pardon arabanızı vurdum.' dememi mi istiyorsun? oğlum." Her kelimemle daha da yükseldim, adeta sesim sokakta yankılandı.
Adam ellerini havaya kaldırarak, "Allah'ım bugün beni sınıyor musun, bu nasıl bir tutum böyle? Millet deliye biz akıllıya hasret" dedi, neredeyse yorulmuş bir şekilde.
"Sınanmak mı? asıl ben sınanıyorum ve deli de sensin" dedim, alaylı bir şekilde. "Yaralandım yaralarımı iyileştirecek misin? Sadece o kadar değil! Bir özürle geçmez! Hadi, git, işine bak. Ben seni affedecek bir insan değilim, anlıyor musun? Bir daha önüme çıkma!"
Adamın suratı daha da asıldı. "Seninle konuşmak bile bir hata oldu, sen tam bir delisin." Sonunda bağırarak arkasını döndü ve arabasına doğru yürüdü.
Ama ben onun gitmesine izin vermedim. İçimdeki öfkeyle ona son bir kez seslendim: "Lan asıl sensin deli! Görüşeceğiz!"
Adam arabasına bindi, motoru çalıştırdı ve hızla uzaklaştı. Bense yere oturdum, hala öfkeyle titreyen ellerimi kucaklayarak içimdeki tüm kızgınlığı boşaltmaya çalıştım. “Bugün işim olduğuna dua et yoksa seni polise şikayet ederdim.Görme engelli öküz.”