Yeni bir güne uyandım. Sabahın beşi falandı, çünkü alarmı kurmuştum. Ama horoz gibi ötüyordu resmen, kapatıyorum, yine çalıyor. Meğer alarmı beşe değil, dörde kurmuşum. Dörtte kalkmadığım için sürekli çalıyordu. En sonunda pes ettim ve uyandım.
Hazırlandım, saçımı toka ile bağladım, biraz taradım. Bol bir kazak giydim, altıma da normal bir pantolon, yırtmaçlı değil, moda falan değil yani. Kazak da aslında benim değil, abimden çaldım; çok güzel duruyor.
Ayakkabılarımı giydim, spor ayakkabılar, ve odamdan çıktım. Annem kahvaltı hazırlamıştı. Kadın mübarek, saat beş. Neden kalkmış ki? Aslında işi de yok. Neden bu kadar erken uyandığını anlamadım. Ama hazır kahvaltı olunca ben de oturdum yedim.
Aslında saat altıya kadar kahvaltı yaparım diye planlamıştım, sonra 6.30 gibi işe gidecektim. Ama annem erkenden hazırladığı için daha erken çıkacaktım. Annem, "Aferin kızım, iş yerine düzgünce git gel. Birisi sana yan bakarsa, gel bize söyle," dedi.
Ben de "He tamam, anne," dedim ama içimden : "Birisi bana yan bakarsa, ben onun ayağına sıkarım!" diye geçirdim. Ama tabii, bunu anneme diyemedim.
Kahvaltımı yapar yapmaz evden çıkıp işe koyuldum. Arabaya bindim ve tabii, arabamda o keçi figürünü görmedim diyemem gördüm . Sonra direksiyona geçip şirkete vardım, otoparka arabamı park ettim. Miraç hala gelmemişti, ama Emir Bey tam ben gelirken arabasını park ediyordu. Emir Bey sabahın erken saatlerinden beri çalışıyordu, çok disiplinli biri.
Arabadan inip Emir Bey’e “Selam, günaydın,” dedim. O da bana “Günaydın Zeynep, erken gelmişsin,” diye cevap verdi. Ben de “Tabii, patronumuz kim?” diye espri yaptım. O da gülmeye başladı, ben de güldüm ve beraber içeri girdik.
Asansöre bindik, yukarı çıkıyorduk ki, birden asansör bozuldu. Resmen romantik dizilerdeki klişe sahneler gibi! Tövbe tövbe, yaz dizisinde miyim acaba? Ama ben yaz dizisindeki kızlar gibi asansörden korkmuyordum.Derken Emir Bey birden nefes almamaya başladı ve asansörden korktuğunu söyledi. Şaşırdım, "Çüş yani, adam dediğin asansörden korkmaz," dedim içimden, ama sonra bu düşüncemin cinsiyetçi olduğunu fark ettim. Kendi kendime "Ben mağara kadınıyım galiba," diye dalga geçtim. Sonuçta, herkesin korkusu olabilir.
Emir Bey’i sakinleştirmek için hikaye anlatmaya başladım. Önce yardım istemek için bağırdım, sonra kendi hayat hikayemi anlatmaya başladım. O da dinliyordu, gözleri kapanmasın diye anlatıyordum. Asansörü yumrukladım, “İmdat!” diye bağırdım. Neyse ki, Miraç geldi.
"Ne oldu? keçi asansörde mi kaldın?" diyip kahkaha atmaya başladı .Sesi duyuluyordu. Ben ona ne yapmasını bilirdim ama yanımda Emir bey vardı ve dikkati başka bir yere kayarsa bayılacaktı ve en kötüsü belki kalp krizi bile geçirebilir.
"Miraç bey, lütfen yardım edin içeride mahsur kaldık."
" Banane, mahsur kalmasaydın.Sen kendini kurtar." diyince benim sinirlerim hopladı ama yine bir şey demedim.
"Miraç bey, Emir bey burada bayıldı bayılacak lütfen birini çağırın yardım edin hemen." Emir bey diyince hemen endişelendi sanki benimki can değil.
"Emir mi?Tamam durun asansör için tamirci çağırıyorum."diyip gitti ve ben Emir bey'e hala hikayemi anlatıyordum ama hikâyemi anlatırken ısmimi söylemedim yani başka biriymis gibi anlattım. 4 dakika sonra sesler geldi. Tamirci ile Miraç gelmişti.
Bize beş dakika içinde tamir edileceğini söylediler.
Emir Bey tam bayılacak gibiydi, ben de ona hayatımın en uzun hikayesini anlattım. En son okuduğum kitap “Kırmızı Başlıklı Kız”dı ve çocukken okumuştum. O hikayeyi bile anlattım." Kırmızı başlıklı kız o senin Babaannen nasıl tanımazsın da kurt sanarsın?" diyince Emir Bey ve ben gülmeye başladık.
Neyse, sonunda asansörü açtılar, dışarı çıktık. Emir Bey kendine geldi, odasına geçti. Miraç da onun peşinden gitti. Ben de kendi odama geçtim.Sonra Selen yanıma geldi. "Kızım, ne oldu? Emir Bey bayılmış, sen asansördeymişsin. Ne yaşandı,anlatsana?" diye sordu.
Ben de şaka yapıp, "Emir Bey benim cazibeme dayanamadı, ondan bayıldı," dedim. O da saf saf inanıp, “Ay gerçekten mi? Çok romantik!” dedi. Hemen, “Kızım saf mısın? Şaka yapıyorum! Emir Bey’in anksiyetesi varmış, kapalı alanlarda kalamıyormuş,” diye düzelttim. O da, “Ha tamam, anksiyetesi varmış,” dedi.
Tam o sırada, şirketin telefonu çaldı.
Emir Bey bana odasına gelmemi söyledi. Ben de "Tamam Emir Bey" dedim. Yanında Miraç da vardı, büyük ihtimalle çünkü sesi geliyordu. Emir Bey'in odasına gittim.
Sonra odasına gittim. Tabii Miraç da oradaydı hala şirkette neden olduğunu anlayamadım. Miraç'ın burada boşuna takıldığını düşündüm. Hani manken oldum diyordun, hani İspanya'da yaşıyordun, neden buradasın diyecektim ama demedim. Tam o anda Emir Bey bana döndü ve, "Zeynep, gerçekten çok teşekkür ederim. Sen olmasaydın belki şu an ölmüş bile olabilirdim. Benim korkum çok kötü, kalbim de var," dedi.
Ben de "Emir Bey, biliyorum insan olduğunuza göre kalbiniz var, ee bizim de kalbimiz var," dedim ve şaka yaptım.
Miraç köşeden "Ho ho ho, ne kadar komik," dedi.
Ben de, " Ne oldu Miraç bey? komik gelmedi mi? zaten ben size demedim ki, Emir Bey'e dedim,"
Emir Bey de güldü. Miraç'a dönüp, "Niye karışıyorsun?" demedim tabii, bunu içimden söyledim.
Sonra Emir Bey'e döndüm, "Rica ederim Emir Bey, kim olsa aynısını yapardı," diyecektim ki Emir Bey, "Hayır, kimse aynısını yapmaz," dedi.
Miraç da atılıp, "Vallahi yaparlardı abiciğim, herkes yapardı, sadece bu kız yapacak değil ya,"
Emir bey Miraç'a dönüp " E sen yapsaydın o zaman. "
"Zaten ben çağırdım tamirciyi..."Miraç konuşurken Emir bey lafını kesip,
" Ben olmasaydım Zeynep'i yalnız bırakacaktın, Demekki neymiş? Her isnan yardım etmiyormuş dimi Miraç?" diyince Miraç sustu.Helal olsun lan Emir bey sevdim seni.
Emir bey'e yönelip" Emir bey izninizle odama gidiyorum. Bir ihtiyacınız varsa bana söyleyebilirsiniz. "
"Yok, Zeynep gidebilirsin. Tekrardan teşekkür ederim. "
" Rica ederim emir bey ne demek."diyip odama çekildim.