Kızgındım Çünkü Miraç bey arabama saçma bir resim çizmişti ve o Araba aslında benim değildi. Babamdan abime kalmıştı yani abimindi.Şimdi bu resmi görürse o resmin aynısını yüzüme çizer.
Yolda ilerliyordum ve o öküz için yeni planlar kurmaya başladım bile. görecek halini Miraç bey. Eve vardığımda kapıyı açtım, annem ile abim oradaydı. Abim bana, "İst kız, kovuldun mu?" diyip kahkaha atmaya başladı.
Tövbe tövbe. Neyse, sustum. Zaten sinirim tepemdeydi, sadece sorusuna cevap verip, "Hayır," dedim.
O da, "O zaman neden bana sataşmıyorsun?" dedi.
İçimden, "Abicim, sen ne tür bir varlıksın? İnsan desen değil, hayvan desen değil," diye geçirdim.
Anneme dönüp, "Anne, ben odama gidiyorum," deyince abim, "Hayırdır, git iki ekmek al, gel hadi," dedi.
Tövbe tövbe, ben sınanıyor muyum? "Sen git, zaten sabahtan beri odun gibi burada duruyorsun," diyip cevap verdim.
Annem durur mu? "Oğluma böyle deme, o senin abin, o bir kere mimar olacak, okul okuyor, çalışamaz," dedi. Haha, 15 senedir okul okuduğunu söylüyor, doktora bile okusa bu kadar okumaz. Annem de saf, hemen inanıyor.
Anneme dönüp, "Anne, ben gitmek istemiyorum ,"
Annem ekledi, "Kızım, sen gitmek istemiyorsan, ben gidip ekmek getiririm, sorun olmaz. Zaten yaşlıyım, bir ayağım çukurda. Neyse, ben gideyim. Ekmek getirmek için kavga çıkarmak saçma olur," diye sitem etmeye başladı.
Ama abim getirsin diyemedim. "Tamam anne, ben getiririm," diyip ekmek almaya gittim.
İki tane aldım. O sırada çocukluğumda söylediğim bir şarkı aklıma geldi: "İki ekmek aldım, eve gidiyorum, biri küçük biri büyük, keşke almasaydım." Gerçekten biri büyük, biri küçüktü. Ekmeklerin boyutları o kadar farklıydı ki, acaba adam beni kazıkladı mı diye düşündüm. Ama sonra fark ettim, küçük olan ekmeğin gerçek boyu büyük, büyük olan ise diğerlerinden çok daha büyüktü. Yani, ben aslında adamı kazıkladım. Kendimide böyle avutayım.
Eve gidince annem o güzel çorbasını yapmış, yanında etli yaprak sarması da vardı ve sofrayı hazırlamıştı. O güzel kokusu kapıyı açmadan önce burnuma gelmişti. İçeri girdim ve ekmekleri masanın üstüne koydum. Abim bana baktı, "Zeynep," diyip sustu.
Ben de, "Efendim?" dedim.
"Yüzünü kapatsana, yemek yiyeceğiz de senin yüzünü görünce midem bulanıyor, yediklerimi sindiremiyorum," dedi.
Ben de anneme dönüp, "Anne," diye seslendim sanki " Anne abime bir şey söyle " dercesine. Ama annemin abime laf söylemeyeceğini biliyordum.
"Oğlum, miden bulanıyorsa, başını başka yöne çevir, görmezsin," diyince şaşırmadım tabii. Çünkü annem abime destek veriyordu. Derler ki, anneler erkek çocuklarını, babalar ise kız çocuklarını sever. Acaba babam yaşasaydı, beni sevip destekler miydi?
Annem sonra ekledi, "Kızım, şaka yapıyorum, alınmadın değil mi?"
"Yok anne, alınmadım". Bizim şaka yapma ve yaramazlık huyumuz annemedir, çünkü annem gençken çılgın, yaramaz ve şakacıydı.
Annem bana dönüp " kızım şimdi sen yorgunsun. Git uyu yarın işin var. Erken uyu ki erken kalkasın. " diyince abim hemen atlamaz mı?
" Anne zaten birkaç gün sonra kovulacak yani.."
lafını kestim " Hiçte bile ben senin gibi hergün odada ayı gibi oturmuyorum." ALLAH! ben bunu dışımdan mı söyledim. Benim için bir dakikalık saygı duruşu ve fatiha. Abim kızdı tam kalkacakken ben kaçmak için koşmaya çalıştım. kosuyordumda ama aynı yerde, arkamı dönünce abim sxeetimin kapüşonunu tutmuştu ve bana dönüp.
"Az önce ne demek istediniz acaba Zeynep hanım ."Dişlerini sıkarak .
"Şey.. ben... 'senin gibi kral olamam hatta senin gibi bir kralın hizmetkarı bile olamam' dedim çünkü sen çok iyisin ve çok iyi bir abisin dimi?" diyip elini kapüşonumdan çektim ve odama kaçtım.
O da onu övdüğüm için gülmeye başladı. Abim hemen kızar ama hemen de kandırılır.
Odama gidip yatağıma uzandım ve yarın Miraç bey'e gününü gösterecem.Hazır ol ben sana arabama çizdiğin keçiyi gösterecem .
Inşallah abim görmez çünkü bu araba onun için çok değerli.Bana sadece bir haftalığına vermişti. Gözlerim yeni birgüne açılmak için kapanmaya başladı.