Alkan hala kameradan izlerken kapısı çaldı. Ekranı küçültme gereği duymadan “Gel” dediğinde içeri korumalarının sorumlusu girdi. Elinde bir dosya vardı.
“Alkan Bey, dediğiniz gibi butikte çalışan tüm insanların öz geçmişi şu an ki durumları ve muhatap oldukları kişileri araştırdık.”
Geri yaslanmış olan adam “Bir şey var mı peki?” dediğinde başını sağa sola sallayan adam “Ne yazık ki efendim. Geriye dönüp kamera izlenmesi yaptığımızda bundan yaklaşıp altı ay kadar önce yani butiğin Aysima Hanıma ilk geçtiğin dönemlerde çizimcilerden birinin mekana yakın bir yerde çantası çalınmış. Elbette bulunamamış. Tahminimiz butik anahtarının o yolla çalındığı. Sonrasında bir kadın müşteri mütemadiyen geliyor küçük de olsa bir parça alıyor sürekli olarak içeride dolanıyor ve gidiyor.” dedi.
Sırtını dikleştiren adam “Kim bu kadın?” derken duyacaklarını merak ediyordu.
“Babanızın şirketinin küçük ortaklarından Hulûsi Taşıyan’ın metresi Gizem Aydın.”
Alkan kaşlarını çattı. O an aklına sabah gördüğü internet haberi geldi. Gizem Aydın’ın verdiği röportaj da “Yakında çok hoş bir kreasyonla karşınıza çıkacağım. Son bahar da yazı yaşayacaksınız. Artık bende varım.” demesi, defile haberlerinin havada uçuşması ve daha fazlası zihninde dönerken gözlerini kapadı. Hırsızlık işinin baş mimarı belli olmuştu. Grileri bilgisayar ekranına kaydığında Aysima’nın yüz ifadesini izledi. Şaşırmış gibi dudak bükmesi, elindeki kalemin tepesini dudakları arasına alıp kıstırması, karşısındaki kıza gülümseyişi ve onu dikkatle izleyişi burnundan soluk alıp vermesine neden oldu.
Adamına “Gizem denen o kadını ve Hulûsi’yi takibe alın. Attıkları adımdan aldıkları nefesten haberim olacak.” dediğinde “Tamam efendim” diyen adam çıktı.
Aysima ise Bige anlattıkça ona ısındığını hissetti. Onda kendini gördü. Son çizimi de anlatan kız nefes nefese kaldığında suyun kalanını da içti. Merakla ve istekle Aysima’nın kahvelerine bakarken dudaklarını yalayan genç kız “Bige, bu hayatta asla ama asla sonuna kadar gitmeden bir şeyden vazgeçme. Ben bu çizimleri ve senin azmini görmemiş olsaydım belki de seni gönderecektim. Yazık değil mi onca emeğine hevesine.” dediğinde Bige duraksadı. Anlamak ister gibi bakarken ayağa kalkan Aysima kıza elini uzatıp “Aramıza hoş geldiniz Bige Hanım. Çizimleriniz beni mest etti. Sizinle çalışmak benim için de mutluluk olacaktır.” dediğinde gözleri kocaman olan Bige öyle bir sevindi ki o heyecanla Aysima’nın boynuna sarılıp olduğu yerde zıpladı.
Bu patron konumunda olan kızın kahkaha atmasına ve ona karşılık vererek sarılmasına neden olurken sanki kayıp iki kardeş gibilerdi.
Dakikalar sonra çalışma odasına geçen Aysima hemen Tuana’yı yanına çağırdı. Ona Bige’den bahsetti ve hemen butik adına bilgisayar çizim için gerekli tüm malzeme ve araçların olduğu büyük bir çanta hazır etmelerini söyledi. Araçlardan birinin gideceği yere kadar bırakmasını ve sigorta konusunda girişinin yapılmasını emretti.
Bige bindiği araba ile kaldığı pansiyona geçerken mutluluktan delirecek gibiydi. Kazandığı ilk maaşıyla kendi ne küçük de olsa bir ev tutabilirdi. Hayatı düzene girebilirdi. Geceleri yine günlük işçisi olarak tekstile gider kazandığını yemeğe ve pansiyon ücretine harcardı. Maaşı da bölünmeden ona kalırdı. Yemek işini de çalıştığı yerlerin öğlen yemeklerine göre ayarladı mı tamamdı.
Pansiyona geldiğinde inen kız eline verilen büyük çanta ile gülümsedi. Şoför biraz tuhaf bir şekilde kızın girdiği yere baksa da onun görevi getirip götürmekti. Geri yola çıktığında Tuana aradı.
“Bige Hanım kaldığı yere bırakıldı mı?”
Şoför tenha sokaklardan geçip ana caddeye çıktığında “Evet Tuana Hanım lakin bir sorun var gibi.” dedi.
“Ne gibi bir sorun?”
“Bige Hanım pek de normal olmayan bir yerde kalıyor. Yani nasıl desem, tehlikeli ve tekin olmayanından.”
“Anladım ben Aysima Hanıma iletirim.”
Genç kız elinde gerekli dosyalarla yeniden toplantı salonuna geçmek için ayaklandığında kapı yeniden tıklandı. Tuana içeri girdiğinde “Efendim şimdi şoför aradı. Bige Hanımı kaldığı yere bırakmış lakin dediğine göre tekin değilmiş ve tehlikeli olduğundan bahsediyor.” dediğinde durup kızı dinleyen Aysima dudağının içini düşünürken kemirdi.
“Duruma göre bakarız” dedi en sonunda çünkü hemen ha demeye bir şey yapamazdı. Kumaş ve malzemecilerle toplantıya girdiğinde birçok konu konuşuldu. İstekler belirtildi sonuçlar ortaya kondu. Numuneler incelenirken genç kız oldukça ciddiydi. İşi bittiğinde asistanına “Çıkıyorum bir sorun olursa bana ulaşırsın” deyip şirketten ayrılırken asansöre bindi. Kapı daha kapanmadan Alkan da yanında belirdiğinde kendini çelik duvara biraz daha yaklaştırdı.
Sessizdi. Elinde telefon sosyal medya da dolanıyordu.
“Nereye gidiyorsun?”
“Seni ilgilendirmeyen bir yere.”
“Sana bir soru soruyorsam düzgünce cevap vereceksin.”
“Bunu kim söylüyor.”
“Ben.”
“O zaman uymak zorunda değilim.”
“Buradaysan benim sorumluluğumdasın demektir. Yani cevap vermek zorundasın.”
“Ben cevaplarımı kocama veriyorum üvey oğluma değil. O nedenle daha fazla konuşmaya lüzum yok.”
Alkan bir hışım kıza döndüğünde bir şey fark etti. Normalde böylesine saçma nedenler için sinirlenmezken etrafında bu kız olduğunda resmen sinir topuna dönüyordu.
Aysima bu ani hareketle başını telefondan kaldırdığında fark ettiği yakınlıkla yutkundu. İçten içe lanet olsun derken dişlerini sıktığı çene kaslarından belli olan adamın gözlerine sabitlenmek istedi. Çünkü yüzüne vurmaya başlayan ılık nefes, hoş ve bir erkeğe göre birkaç ton daha kırmızı dudaklar ve buram buram yayılan parfüm konusu aklını bulandırmaya yetiyordu.
“Kocan sen buradayken benim göz kulak olmamı istedi. Bir rahatsızlığın varsa ona söyle.”
Aysima tamam değip başını çevirebilecekken gelen o inat etme hissiyle başa çıkamadı ve başını dikleştirip “Ben çanta ya da telefon değilim. Birilerine emanet edilmeye de ihtiyacım yok. Kendi işine bak.” derken kahveler grilere saplanmıştı.
Alkan bu laflardan sonra başını biraz eğdi. Şimdi aralarındaki boşluk dört parmak kadardı.
“Senin boyun kısa ama dilin iki katın. Fazla can sıkma istersen.”
“Sıkı can iyidir çabuk çıkmaz.”
Tabi bunu dediği an yüzü buruştu.
“Ya bana şöyle laflar niye söyletiyorsun.”
Alkan erkeksi bir kıkırtıyı dudaklarından kaçırırken Aysima sese odaklandı ve adamın dudaklarının kıvrımına. Yutkunurken bu kadar ses çıkacağını bilememişti ama artık çok geçti. O sırada telefonu çalınca ortamdaki ağır hava dağılmaya başladı ve yana kayıp adamın kafesinden kurtulurken cevapladı.
“David, selam. Salonda mısın?”
“Selam güzellik. Evet salona geçiyorum. Geliyor musun?”
“Evet. Görüşürüz.”
Telefonu kapadığında kaşları çatılan adam “O dallama sana neden güzellik diyor sevgili üvey anneciğim.” dediğinde sesindeki alay ve kızgınlık bariz belliydi.
Omuz silken genç kız açılan kapıdan çıkarken “Kim bilir belki de güzel olduğum içindir üvey oğlum” derken şımarıkça omuz silkti ve otoparka geçip arabasına atladığı gibi yola koyuldu. Spor salona geldiğinde soyunma odasında üzerini değiştirdi ve su matarası ile aletlerin olduğu kısma geçti. David çoktan gelmiş ve hareketlere başlamıştı. Aysima da birkaç esneme hareketi sonrası o da benzer aletlerle çalışmaya başladı.
Yan yana koşu bandına çıkıp hafif ayarla başladıklarında “Eee anlat bakalım nasıl gidiyor yeni yerinde çalışmak ve kreasyon?” diyen adam kıza bakıyordu.
“Sorma. Tımarhane ve orası mı deseler tımarhaneyi seçecek kıvama geldim. Diğerleri de olduğu kadar gidiyor işte. Yeni çizimciler aldım. Hele bir tanesi görmen lazım efsane bir şeydi. Hem güzel akıllı ve işe gerçekten de ihtiyacı olan biriydi.”
Ardından kendi kendine kıkırdayıp David’e bakarken övmeye başladı. Aslında kızı ilk gördüğünde David’in istediği kadın tipine çok uyduğunu düşünmüştü.
“Şöyle gerçek kızıllardan. Beyaz teni üzerine burnunun üzerine doğru ufak çillerle küçük burnu güzel dudaklarıyla ve sevimliliğiyle gözüme girdi. Şahsen bir an kızı izlerken dedim acaba ben kadınlardan mı hoşlanıyorum. Garip biçimde çok hoşuma gitti.”
Adam neredeyse koşu bandından düşecekken kenarlardan tutup koşuyu yeniden düzgün hale getirdi. Tabi onun bu haliyle Aysima kahkaha attı.
“Sakin ol delikanlı.”
“Kızım deli deli konuşup benim ayarlarımla oynama. Ayrıca şu kızı biraz daha anlatsana.”
Adamın radarına giren Bige ise odasında oturmuş üzerini değiştirdikten sonra bilgisayarı inceliyordu. Sevinçliydi. Çok güzel bir yerde işe başlamıştı. Çiçekli pijama altı ve kalın askılı badisiyle yatağın üzerindeyken içi kıpır kıpırdı. Dayanamadı. Telefonuna kulaklığı takıp hareketli bir müzik açtı. Eskileri severdi. Müdavimi olduğu şarkıcı Özgün’ün şarkılarından Tatil’i açtı ve dans etmeye başladı.
Kalçasını kıvırıyor poposunu sallıyor yüzünde kocaman bir gülümseme sevinçten çığlık atmak istiyordu.
***
Aysima odasında çalışırken kapısı tıklandı. İçeri giren Tuana elindeki parlak ve şık zarfı “Aysima Hanım bu davetiye size geldi.” dedi. Zarfı alan genç kız içindeki davetiyeyi çıkardığında kaşları çattı. Bu bir davetiyeydi. Gizem Aydın adında bir kadın defile düzenlemişti ve kendi markasını kurduğunu duyuruyor vip olarak belli kişileri davet ediyordu.
İç çeken genç kız “Tamam Tuana.” dedi ama aklına gelenle “Bige geldi değil mi?” diye sordu.
Başını sallayan asistan “Geldi efendim. Arkadaşlar ilk günleri diye yardımcı oluyor.” cevabını verdi.
Daha sonrasında gün rutin geçerken Alkan’a bazı çizimleri göstermesi gerektiğini fark ettiğinde kendi kendine göz devirdi. Kıyafet ve mobilya olayı can sıkıcı olmuştu onun için. Bugün üzerinde kalın askılı bordo bir elbise vardı. Yakası kalp yakaydı. Dizlerinin bir karış üzerindeydi. Ayağındaki topuklu ayakkabı ile oldukça şıktı. Saçları gün be gün uzuyordu ki bu hoştu. Şu an ki boyu ensesini hafiften kapatır cinstendi.
Elinde çizim dosyasıyla genç adamın odasının önüne geldiğinde istemsiz gerildi. Bacakları pelte kıvama gelirken dudaklarını aralayıp derin soluklar aldı. Genç adamın sekreteri “Alkan Bey sizi bekliyor Aysima Hanım” dediğinde burnundan bir soluk alıp kendine geldi ve kapıya bir kez tıklatıp içeri girdi. Genç adam ceketini çıkarmış beyaz gömleğini dirseklerine kadar katlamıştı. Çalışma masasının hemen yanında çizim masası bulunuyordu. Camdan vuran saf güneş ışığı masaya çok iyi aydınlık verirken adamın kaşları çatık biçimde kağıt üzerinde akıp giden kalemi genç kızın dudaklarını hafiften yalamasına sebep oldu. Rüyası aklına geldiğinde başını belli belirsiz sağa sola salladı ama görüntüler aklından gitmiyordu. Fazla rüya görmez görse de pek hatırlamazdı ama bunu unutamıyordu. Buna benzer bir odada çizim masasında çalışan adamın karşısına dantel siyah bir gecelikle çıkıyordu ve konuşmuyorlardı. Sandalyesini ona çeviren adamla dudağında beliren tebessümü bile elle tutulur gibi gerçekti.
Adım adım ona yaklaşıyor ve bacaklarını iki yana açarak kucağın oturuyordu. Alkan’ın üzeri çıplaktı. Altında sadece gri tonlarda bir eşofman vardı. Kasıklarına baskı yapan sertlik aklını alırken kadınları kıskandıracak kadar kırmızı dudaklara eğildiğinde elleri saçlarına gitmiş avuçlarında topladığı gibi sıkarken öpmeye başlamıştı. Bu öyle bir öpüştü ki sanki soluksuz kalmıştı da adamla soluk almaya başlamıştı. Üstelik kendini altındaki sertliğe sürtüyor bundan öyle zevk alıyordu ki. Oysa bir erkekle münasebeti olmamıştı. Yine de aldığı zevkin hala beynini uyuşturduğunu hatırlıyordu.
“Aysima.”
Alkan karşısında ona gözlerini dikmiş bakan kıza seslendi birkaç kez ama duymadığını fark ettiğinde kalkıp karşısında dikildi. Kahveleri boşluğa dalmış yanakları kızarmıştı. Nefeslerindeki sıklaşma da gözünden kaçmazken yeniden seslendi. Yine duymayınca koluna dokundu.
O an transtan çıkar gibi irkilen genç kız “Hı,ne, bana mı dedin?” derken sanki koşmuş da nefes nefese kalmış gibiydi.
“O kadar seslendim duymadın. Neden gelmiştin?”
“Kim?”
“Sen?”
“Ben mi?”
“Evet sen. Neden geldin?”
“Bilmem.”
Alkan göz devirirken kızın dibine kadar girip yüzünü yüzüne eğdiğinde “Dalga mı geçiyorsun sen benimle” dedi. Adamın sıcak nefesi yüzüne özellikle de dudaklarına vurunca sertçe yutkunan genç kız ne cevap vereceğini unuttu. Lanet olsun ki rüyası bedeninin kimyasını bozmuştu. Islak çamaşırı ben buradayım derken istekle kasılan kadınlığı hiç yardımcı değildi. Sahi şimdi ne cevap verecekti ki?