Alara hazırlanıp odasından çıktığında telefonuna mesaj geldi. Ediz geldiğini yazmıştı. Sonunda beklediği bilgi gelmişti. Keyifle aşağı indiğinde hizmetçilerde birine Ediz'i içeri çağırmasını söyledi. Salona geçtiğinde sabırsızlıkla bekledi. İçinde durduramadığı tatlı bir heyecan vardı. Dün geceyi de hatırladıkça Erdem'i daha çok merak ediyordu. Görüşeceğiz dediğinde yüzünde oluşan şaşkınlık gülümsetiyordu.
Ediz evin içinde girdiğinde dün akşamdan beri sıkıştırılması sebebini merak ediyordu. Bu doktorda ne vardı da Alara ilgileniyordu. Elinde ki dosya ile odaya girdiğinde günaydın diyemeden elini uzattığını gördü. Sabırsız bakışlar gözünden kaçmasa da tek kelime etmeden verdi.
-Anlat.
Tam konuşacağı anda odaya Vural ve Handan girdi. Kenara çekilip "Günaydın efendim." dedi.
Handan kızının kardeşini göndermesine rağmen neyin peşinde olduğunu anlamıyordu. Ediz'i yanından ayırmıyordu ve adamı şoförü yapmıştı.
Alara elinde ki dosyayı Ediz'e geri verdi. Hiçbir şey okuyamamıştı. Ailesinin dikkatini çekmemek için "Sen arabaya götür. Ben işe giderken bakarım." dedi. Gözleri ile çıkabilirsin işareti yapınca Ediz ayrıldı.
-Sabah erkenden çalışmaya mı başladın kızım?
Vural otururken kızına baktı. Dün gecenin nasıl geçtiğini merak ediyordu. "Öylesine baktım baba." Heyecanlı olduğunu görünce "Her şey yolunda mı?" dedi. Gökhan ile her şey yolundaysa bir an önce adını koymak iyi olurdu.
Alara'nın aklı giden dosyadaydı. Erdem hakkında öğrendiklerinden sonra bir karar verecekti. Aklını fazla meşgul etse de hayatında biri olma ihtimalini gözden kaçıramazdı. Önüne çıkacak biri yoksa da harekete geçecekti.
Handan da kızının bu sabah bir farklı olduğunu hissetmişti. Kocasıyla göz göze geldiğinde kaynağının Gökhan olduğunu düşünüyorlardı. Demek sonunda kafasına göre birini bulunca ilgilenmeye başlamıştı.
-Yolunda baba. Kahvaltı yapalım mı? Hemen şirkete geçmem lazım.
-Gökhan'ı bekletmeyeyim diyorsun.
Vural sabah da geleceğini duyunca sevinmişti. Kızının acele etmesini ona bağlıyordu. Her şey istediği gibi gittiğini görünce keyfi yerine geldi.
Alara ise bir an önce çıkmak istediği için "Evet öyle baba. Dün akşam çok konuşamadık. İşlerin üstünden geçelim." dedi.
Handan kızı masaya geçince kocasına yaklaştı. "Bu iş oldu gibi."
-Öyle görünüyor. Baksana baya heyecanlı.
Birlikte kalkıp masaya geçtiler. Kahvaltı boyunca gözleri Alara'nın üstündeydi. Devamlı telefonuna bakıp duruyordu. Vural kızının dikkatini çekmek için "Haldun ailecek yemek yiyelim diyor. Sen bu fikre ne diyorsun kızım?" dedi.
Normal zamanda bunu sorgulardı, ama şu anda aklı çok başka yerdeydi. İş sebebi ile olduğunu düşünerek "Olur baba. Ben uyarım." dedi. Sonuçta ortaklardı ve konuşacak bir sürü mesele vardı.
-Ben Beril'i arar bir ayarlama yaparım.
Anneler devreye giriyordu, ama Alara bunu kavrayacak durumda değildi. Olur dedikten sonra önden çıkmak için izin istedi. Şu anda başka bir şeyle ilgilenecek durumda değildi.
Kızlarının kabul etmesiyle Vural önce ortağını aradı. İki ailenin birleşmesi için adımlar atılabilirdi. Çocuklarda yetişkin olduğuna göre vakit kaybetmeye gerek yoktu.
"""""
Erdem her zamanki gibi güne yoğun başladı. Bir ara hastası yokken de Mert geldi. Doktor ile konuştuktan sonra yanına gelmişti. Sandalyeye kendini attığında "Delirmek üzereyim." dedi. Kapıdan girdiği andan yüzünden sorun olduğunu anlaşılıyordu. Sinirli gözleri izlerken "Konu Cemre galiba." dedi.
-Başka kim olabilir? Benden kesin kaçıyor.
-Ne oldu?
-Sen önden git dedi.
Birkaç saniye yüzüne baktıktan sonra kahkahayı patlattı. Mert'in şaşkın bakışlarına "Bende bir şey var sandım. Bunu mu sorun ettin?" dedi. Kızın her yaptığına bir anlam yüklemesi komik geliyordu.
-Sana neden anlatıyorum acaba?
Telefonunu çıkarıp birini aradığını gördü. Durumdan hiç şikayetçi olmadı için işine döndü. İlişki, aşk bunlar güzel şeylerdi, ama çok ilgi alanı değildi.
-Sana da doktor. Senin dediğini yaptım ama Cemre hala kaçıyor.
Konuşmadan Ferman'ı aradığını anladı. "Ne konuşacağım?" Sorusundan sonra dikkatle dinlediğini gördü. Arkadaşı yine akıl verdiği belliydi. Adam ilişki uzmanıydı.
-Abi biz dün barıştık. Her şeyi öğrendi. Sorun kalmadı gibiydi.
Ferman ne söylediyse Mert'in anlamıyor gibi bakıyordu. Sıkıntıyla "Ya artık benimle olmak istemiyorsa.." dediğinde asıl derdini anladı. Yüzünden korkusu çok net görünüyordu. Birkaç saniye sonra tekrar "Ya istemiyorum derse." dedi. Mert'i ilk tanıdığı yılları hatırladı. Kalp rahatsızlığı nedeniyle gelmişti, ama hiçbir şey bulamamıştı. Soğuk bakışlı adam şu anda çok değişmişti.
Çaresizce "Sağ ol." dedikten sonra telefonu kapattığında toparlandı. Çok anlamasa da yardım etmek istiyordu.
-Neden yanına gitmiyorsun.
-Ya yine git derse...
Yerinden kalkıp Mert'i de kaldırdı. "Telefonu çıkar ve nerede olduğunu öğren. Yanına git ve her şeyi anlat." Böyle durumlarda en iyisi konuşmaktı. Düşünerek bir yere varamazlardı.
Mert bir cesaret arayacağı anda aklına aldığı hediye geldi. Bir türlü verememişti. Sürpriz yapmak için Ateş'i aradı.
-Buyur abi.
-Hala evin önünde misin?
Ateş kararsızca olduğu yere baktı. Yengesinin evine vardığında Pelin ile çıkıyorlardı. Hastaneye gideceklerini düşündüğü için eşlik etti. Yolda yön değişince farklı bir yere gittiklerini anladı. Vardıkları yer sıkıntı olmasa da abisinin tepkisini bilemiyordu. Neden haberim yok diyebilirdi.
-Şey abi Alara Hanımım yanına geldiler sanırım.
Mert şaşırırken "Şirkete mi gittiniz?" dedi. Cemre neden bir şey dememişti? Dünkü sebep dese telefonda halledebilirdi.
-Evet abi. Pelin ile geldi.
-Tamam.
Telefon kapanırken Erdem "Ne oldu?" diye sordu. Mert başka birini aradığı için cevap alamamıştı. Saniyesinde yine ruh hali değişmişti. Telaşlı olduğu yüzünden okunuyordu. Ne olduğunu anlamak için bekledi.
Mert sonunda telefonu açılınca direk "Cemre neredesin?" dedi.
Yanında oturan Pelin ile göz göze geldi. Her şeyi anlattıktan sonra bunca şeye sebep olan kişiyle konuşmak istemişti. Serkan'ı arasa da ulaşamamıştı. Yaptıklarını öylece sineye çekemiyordu. Alara'nın yardımlarını hatırlayınca hem teşekkür etmek hem de bilgi almak istedi. Mert'in ses tonundan nerede olduğunu zaten bildiğini anlıyordu.
-Yine peşime birini mi taktın?
İlgisi güzel olsa da bazen fazla takıntılı gibi davranıyordu. Hem azarlar gibi sormasını da anlamıyordu.
-Konumuz bu değil. Neredesin dedim?
-Zaten bilmiyor musun?
Mert gözlerini kapatıp nefes aldı. Soruyu değiştirip "Neden gittin?" dedi.
-Alara'yı görmeye geldim.
Pelin konuşmayı duyuyordu ve Cemre'nin hesaba çekilmesi hoşuna gitmiyordu. Telefonu alıp "Bu kız onca şeyi öğrendikten sonra Serkan ile konuşmayı hak ediyor. Şimdi izninle." dedi ve kapattı. Telefonu uzattığında Cemre şaşkınlıkla izliyordu. Evet bunun için gelmişti, ama Mert hiç hoşlanmayacaktı.
Duyduklarının üstüne bir de telefon yüzüne kapanmıştı. Ne demek Serkan ile konuşmak? Buna izin veremezdi. Çıkmak için adım attığında Erdem kolundan tuttu. Çok öfkeliydi ve böyle giderse hiç iyi olmazdı.
-Dur! Ne oldu?
-Serkan ile konuşmak için Alara'nın yanına gitmiş. Adam hayatımızdan çıksın diye o kadar uğraştıktan sonra bunu neden yapıyor?
-Tamam sakin ol. Her şeyi öğrendi dedin. Neden yaptığını soracaktır?
-Sormasın. Hem bu ne işe yarayacak?
Durdurmaya çalışsa da elinden kurtulduğu gibi odadan çıktı. Bir şey yapmalıydı, ama ne? Hızla düşünmeye çalıştı. Cemre'nin numarasını bulmak için hemen bilgisayarın başına oturdu. Hasta bilgilerine ulaşıp arasa da telefon açılmamıştı. Başka kimi arayabilirdi? Mert'in, Alara dediğini hatırladı. Zor olacağını bilse de şirketin numarasını buldu. Numaraları tuşladığında sekretere bağlanmak hiç de kolay olmadı.
-İyi günler. Alara Dilmen ile görüşecektim.
-Sekreterine bağlıyorum.
Helin telefonu açtığında Ediz de yanında oturuyordu. Alara toplantıdaydı ve bekleyen misafirleri vardı. Kim olduklarını bildiği için dikkatle izliyordu.
-İyi günler. Nasıl yardımcı olabilirim?
-Alara Dilmen ile görüşecektim.
-Siz kimsiniz?
Erdem bir an ne diyeceğini düşündü. Adını söylese bile işe yaramazdı. "Hanımefendi acil bir durum var. Kendisi orada ise Erdem arıyor der misiniz?"
-Erdem?
Ediz duyduğu isimle hızla dönüp baktı. Helin'in "Soy isminiz?" dediğini duydu. Telefonu elinden aldığında şaşırdığını görse de kulağına yaklaştırıp "Ben yardımcı olayım." dedi. Bu sıralar adını hep duyduğu adam şimdi de patronunu arıyordu. Bir şey olduğu belliydi.
-Ben Erdem, Alara ile acil görüşmem lazım. Benim aradığımı söyler misiniz?
Ediz araştırdığı adamın aramasına şaşkındı. Sabah dosyayı patronuna verdikten sonra randevu almasını istemişti. Alara'nın yüzünden aralarından bir konu geçtiğini anlamıştı. Adam kalp doktoru olduğuna göre Alara rahatsız mıydı? Sanmasa da aklına başka bir bağlantı gelmiyordu.
-Tabi biraz bekleyin.
Bu ihtimali hiç düşünmemişti. Vural bey biliyor muydu? Kötü bir durumda olabilirdi. Telefonu beklemeye alıp merakla bakan Helin'e bende dedi. Hızla toplantı odasına doğru yürüdü. Gökhan ile görüşüyor olsa da bu konu daha acildi. Adamın sesinden de telaşlı olduğu belliydi. Kapıyı açıp beklemeden girdi.
Alara toplantının ortasında Ediz'in geldiğini görünce şaşırdı. "Bir durum mu var?"
Gökhan özel sekreteri olduğunu öğrendiği adamı izliyordu. Adam aynı anda şoförlüğünü de yapıyordu. Acayip gelse de bir sebebi olduğunu düşünüyordu.
-Efendim böldüm, ama Erdem Bey arıyor.
Misafiri olduğu için doktorunuz diyememişti. İsmini söylediği anda Alara'nın bakışları değişti. Bu da tahminin daha da güçlendiriyordu. Kesin bir rahatsızlığı vardı, ama kimse bilmiyordu.
Gökhan da Alara'nın telaşla kalktığını görünce arayan kişiyi daha çok merak etti. Sekreterinin elinden telefonu aldıktan sonra göz göze geldiler. Toplantıyı bölecek kadar önemli biri miydi?
-Kusura bakma bununla ilgilenmem lazım.
Alara hızla odadan çıkıp telefonu beklemeden aldı. Yine oluşan tatlı heyecanını dizginleyip "Buyurun Erdem Bey." dedi. Araması çok şaşırtıcıydı ve nedenini merak ediyordu.
-Alara Hanım kusura bakmayın. Ben kimi arayacağımı bilemedim. Mert oraya geliyor. Baya da sinirli.
Hiçbir şeyden haberi olmadığı için "Neden sinirli?" dedi. Dün akşam gayet iyiydi.
-Cemre sizin yanınıza gelmiş. Konu Serkan anlaşılan. Mert bunu duyunca....
-Deli oldu. Tamam ben hallederim.
-Sağ ol. Vaktinizi aldım.
Erdem kapatacağı anda "Bir daha ki sefere direk beni arayın. Sizi telefonda bekletmek istemem." demesiyle durdu. Yine aynı şeyi yapıyordu. Öylece kalırken buna ne demeliydi bilemedi. Tedirginlikle "Teşekkür ederim. İyi günler." diyebildi ve kapattı.
Alara'nın yüzünde gülümseme büyürken 'bundan sonra daha sık beni göreceksin' dedi. Bu bir işaret olmalıydı ve arkasından girmek zevkli olacak gibiydi. Mert aklına gelince hemen hareket geçti. Sekreterinin yanına vardığında konuşamadan Cemre "Alara" diye seslendi. Döndüğünde gülümseyerek "Canım hoş geldin." dedi. Yaklaşıp yanağını öptükten sonra birlikte olduğu kişiye baktı.
-Sizde hoş geldiniz.
-Hoş bulduk.
Cemre çok vaktini almak istemiyordu. "Sana dün için teşekkür edemedim...." Devam edemeden Alara araya girdi. "Hiç önemli değil. Sizi odama alayım mı? Orada daha rahat konuşuruz." Yolu gösterdiğinde önden gitmelerini sağladı. Sekreterine döndüğü gibi "Mert Soydan geldi mi hemen öğren. Bir de Ediz onu durdursun." dedi.
Helin tamam dediği gibi bir yandan aşağı aradı. Bir yandan da Ediz'i bulmaya çalıştı. En son toplantı odasına gittiğini hatırlayınca oraya yöneldi.
Gökhan saniyeler geçtikçe Alara dönmediği için daha çok merak etmişti. Özel sekreteri de gittiğinden beri tek kelime etmemişti. Dayamayıp soracağı anda diğer sekreter odaya daldı.
-Ediz aşağı inip Mert Beyi karşılaman lazım.
Helin odada kimse yok diye konuşsa da Gökhan duymuştu. Hızla çıkan adamdan sonra ayağa kalktı. Mert akşam yemeğinden sonra şimdi de şirkete geliyordu. Alara o yüzden mi çıkmıştı? Peki Erdem kimdi? İşi gereği etrafında bir sürü erkek olduğunu bilse de bu iki adamın durumu farklı geliyordu. Aklındakileri ertelemeyi bırakıp öğrenmek için harekete geçti.
""""
Alara misafirleri ile odaya geçti. Cemre'yi yeni tebrik etmişti ki Mert odaya daldı. Ayağa kalktığında bakışlarını görünce sadece izledi. İkisi arasına girmek pek iyi olmayacak gibiydi. Zaten Mert de Cemre'nin elini tuttuğu gibi götürdü. Her şey saniyeler içinde olmuştu. Birlikte geldikleri Pelin'e döndüğünde onunda kendi kadar şaşkınlıkla kaldığını görüyordu. Göz göze geldiklerinde "Benden gideyim." dedi.
Yapacak bir şey kalmayınca "Tanıştığıma memnun oldum." dedi. Pelin'e asansöre kadar eşlik etti. Yalnız kalınca da Helin'e dönüp "Ediz nerede?" dedi.
Patronun sinirli halini görünce "Yukarı çıkmıştı." diye hemen cevapladı.
-Neden orada?
-Vural Bey çağırdı.
Merdivenlere yönelip yukarı çıktı. Gökhan'ı toplantı odasında bıraktığı aklına gelince dağılan aklının nerede olduğunu sorguladı. Son zamanlarda hiçbir şey düzgün gitmiyordu. Bir an önce toparlanmalıydı. Babasının odasına geçmeden önce sekreterine "Helin'i ara Gökhan Bey ile ilgilensin." dedi.
-Gökhan Bey burada efendim.
Anlaşılan beklemekten sıkılıp babasının odasına gelmişti. Tamam diyerek devam etti. Herkes burada toplandığına göre bir şey olmalıydı. Kapıyı çalmadan açacağı anda babasının "Şoförünü duydun. Mert karısı için gelmiş." dediğini duydu. Babası neyin açıklamasını yapıyordu? Kime yapıyordu?
-Vural amca benim amacım Alara'yı takip etmek değil. Büyüklerimizin isteğini de anlıyorum, ama onu zorlayamam.
Gökhan'ın söylediklerini duyunca bilmediği bir mezunun döndüğünü anladı. Daha fazla dinlememek için kapıyı çalıp içeri girdi. Bakışları kendini bulunca da "Seni arıyordum." dedi. Şimdilik durumu anlamak için bilmiyor gibi davranacaktı. Nasılsa çözmesi çok uzun sürmezdi.
Gökhan ayağa kalkıp "İşini hallettin mi? Acil çıkınca merak ettim." dedi. Ediz durumu açıklasa da Alara'dan da dinlemek istiyordu. Özellikle Erdem konusu hala havada kalmıştı.
-Misafirlerim gelmişti, ama gittiler. Devam edelim mi?
Babasına baktığında "İznini isteyelim." dedi. Vural tabi değince en son Ediz'e bakıp birlikte çıktılar. Alara duyduklarını düşünürken bir yere varması uzun sürmedi. Gökhan büyüklerin istediğinden bahsetmişti. Bir de Alara'yı zorlayamam demişti. Akşam ki yemek, ailesinin sorup durması ve ailecek birleşmeden bahsedilmişti. Bunların hiçbiri boşuna değildi. Babası ve Haldun Bey ikisini evlendirmek istiyordu. Başkası olsa hiç düşünmeden konuyu çözerdi, ama en büyük ortaklarıydı ve işleri riske atamazdı.
Gökhan sessizliği bitirmek için "İstersen önce bir kahve içelim." dedi. Gözleri buluştuğunda Alara'nın aklında bir şey olduğunu anlamıştı. Teklifini kabul ederse canını sıkan şeyi öğrenmeye çalışacaktı. Hem devam edeceklerse açık konuşmak en iyisiydi. İkisi de yetişkin aklı başında insanlardı.
Normalde bu isteğe hayır demezdi, ama ilk defa karşısında ki adama daha dikkatli baktı. Beklenti dolu bakışlar kalbinden ve aklından geçenleri karıştırıyordu. Alacağı karar sadece kendini değil ailesini de etkileyecekti. Babasına arkasını dönemezdi. Kalbini dinlediği anda işler etkilenebilirdi. Anlaşılan Erdem'in hayatına girmeden elveda demeliydi. Bu canını sıksa da "Olur." diyerek gülümsemeye çalıştı. Her zamanki gibi iş ve mantık önce geçti.