Doğru Olan

1579 Words
Gökhan kahveleri ben getireceğim deyince Alara odasına geçti. Aldığı kararı sorguluyordu. Mantık tarafı olması gereken bu diyordu. Gökhan ile aynıydılar. İş anlayışları, bakış açıları ve aileleri birbirine benziyordu. İki şirket içinde ne iyisi bu dese de kalbi susmuyordu. Bağırarak 'Erdem ne olacak?' diyordu. Cama yaklaştığında doğru karar verdin diyen aklını dinlemeye çalışsa da ikiye bölünmüştü. Genelde net şeyleri severdi. Aklını bulandıran ne varsa uzak dururdu ve çözüm odaklıydı. Ama bu sefer her şey karışmıştı. Neden aklını dinleyemiyordu? Neden kalbi yanlış diye bağırıyordu. Aldığı nefes az gelince koltuğuna geçip oturdu. Masanın üstünde duran ismine baktığında "Sen Alara Dilmen'sin hata yapamazsın." dedi. Evet yapamazdı. Atacağı adım tek onu etkilemiyordu. İşini, geleceğini ve şirketi düşünmesi lazımdı. Kapının çalmasıyla toparlandı ve gel dedi. Gökhan teklifinin kabul edilmesine sevinmişti. En yakın zamanda da açık açık konuşmaları lazımdı. Zaten birkaç güne isimleri yan yana anılmaya başlayacaktı. Alara da tamam derse birlikteliklerini açıklarlardı. Uzatmaya gerek yoktu. Kahveler ile içeri girdiğinde Alara da kalkıp koltuklara geçti. Karşılıklı oturduklarında Gökhan önce aklındaki sorulardan başlamak istedi. -Mert ile sorununuz çözüldü mü? Alara kahvesini alıp geri yaslandı. Artık bu konuşmaların öylesine olmadığını biliyordu. Ediz ve babası ile konuşmasına rağmen sorduğuna göre aklına takılmıştı. Karşısında ki adamı incelerken neler düşündüğünü de anlamaya çalıştı. Bu kadar istekli geldiğine göre babalarına evet demişti. Eş olarak ideal bir tipti. Aşk aramadığı için olumsuz bir tarafını bulamıyordu. Sessizliği bitirip "Cemre'yi almaya gelmiş. Çok durmadı." dedi. -Tekrar evlenecekler mi? Gülümserken "Mert'i baya merak ediyorsun. Sizi tanıştırabilirim." dedi. Sorguya çekilecek biri değildi. Kim olursa olsun hesap vermeyi sevmiyordu. Gökhan mesajı anlayınca "sadece merak ettim." dedi. Bakışlar inanamadığını çok belli ediyordu. Böyle olmayacağını anlayınca kahvesini bırakıp yaklaştı. -Alara sana karşı açık olacağım. -Bence de iyi olur. Sonunda konuya gelmesine sevindi. Devam etseydi onun için hiç iyi olmazdı. Arkasından iş çevrilmesi hoşuna gitmiyordu. Hem çocukta değillerdi. Gökhan değişen tavırdan bir şeyler bildiğini fark etti. Dikkatle bakarken "Olanları öğrendin sanırım." dedi. Dudağının köşesinde oluşan gülümseme evet demekti. Geri yaslanırken rahatlama konusunda emin olamıyordu. Alara'nın bakışı ürkütücü olduğu için "Peki ne diyorsun?" dedi. Diğer kadınlar gibi duygularını belli eden biri değildi. Düşüncelerini iyi gizliyordu ve bu da daha çok merak etmene sebep oluyordu. Ciddi konuşma vakti gelmişti. Beyninin içinde dönen düşünceleri durdurdu. Bugüne kadar evliliği de iş anlaşması olarak görmüştü. Oyun oynayacak vakit yoktu. -İşe yaracaksa sıkıntı değil. Gökhan evlilik hakkında böyle konuşmasına hiç şaşırmadı. Zaten kendi de aynı mantıktaydı. Yine de biraz etkilenme vardı. Alara gibi güçlü bir kadınla herkes evlenmek isterdi. Ne istediğini bilen biriydi. Kararları her zaman doğru olmuştu. Yine de kafasından tam olarak geçenleri öğrenmeliydi. "Bana karşı bir hissin var mı?" Kaçak kelimeler ile zaman harcamaya gerek yoktu. Onunda açık olacağını bildiği içinde sormaydı. -Bizler belli ailelerde dünyaya geldik. Evlilik konusu da iş çerçevesinde olmalı. Yanlış mı söylüyorum? Cevap hiç hoşuna gitmese de karısı olduğunda zıhrını kıracağına emindi. "Mert dışarıdan biriyle evlendi." Konuyu yine o adama getirse de biraz olsun duygularını harekete geçirmek için doğru örnekti. Bu kadar düz mantıkla da gidemezlerdi. Alara bilindik gülümsemesi ile bakarken "Senden etkilenmemi mi bekliyorsun?" dedi. Yalan ya da kelime kalabalığı ile uğraşamazdı. Gökhan yakışıklı, eğitimli ve belli seviyesi olan biri olsa da aradığı etki onda yoktu. Zamanla olur muydu? Olmalı mıydı? Bunun analizini yapmak ise zordu. Karşısında ki kadını etkilemek hiç kolay değildi. Oysa kendi şu anda onu izlerken bile üstünde ki oluşturduğu hakimiyete hafiften hayran kalıyordu. Siyahın koyu tonu bakışlar ve kendinden emin duruşu. Asaletin her an vücut bulmuş hali insanı cezbediyordu. -Evleneceğimiz için sormam gerekiyordu. -İkimiz adına da en doğru karar bu. Gerisini çokta düşünmeye gerek yok. Alara kahvesini alıp içtiğinde Gökhan onu izliyordu. Dedikleri doğru olsa da onu elde etme hırsı oluşmaya başlıyordu. Hata yaparsa tamamen kaybedeceğini de bildiği için emin adımlar atmalıydı. Aynı şekilde kahvesini alıp arkasına yaslandı. Konuyu değiştirmek içinde "Ailelerin yemek fikrini duymuşsundur." dedi. Alara sabah heyecandan fark etmediğini hatırladı. Erdem ile yaptığı kışa konuşma ve aldığı randevu aklına gelse de kenara koyup "Evet duydum." dedi. -Bizimkiler bu konuda konuşabilir haberin olsun. Gökhan bilgilendirme yaparak ilk andan iyi bir itibar bırakmaya çalışıyordu. Kendine bulan gözlere "Gökçe bu yemeğe yetişemiyor. Bir sonrakinde mutlaka olacak." dedi. Unuttuğu bir şey var mı diye düşünürken Alara'nın gülümsemesini gördü. Kardeşinin adıyla değişen ortamı çözmeye çalışırken bulması uzun sürmedi. Gökçe Gümüşoy, Alara ile aynı okulda, aynı bölümü okudu. Onun kadar zeki ve güzel bir kızdı. Tek sıkıntı Alara'nın gölgesi altında kalmasıydı. Okul yıllarında rakip gibiydiler. İkinciliği kabul edecek biri olmadığı içinde son ana kadar aralarında ki yarış bitmedi. Aslında yarış tek taraflıydı. Alara buna kafa yormasa da her seferinde Gökçe ile karşı karşıya kalmıştı. O zamanlar babaları yeni ortak olmuştu. Ailecek görüşmedikleri içinde karşı karşıya gelmemişlerdi. Mezun olduktan sonra da otellerin ve restoranın başına geçti. Çalışma azmi ile hızla ilerledi ve yurt dışına açıldı. Bizzat kendi başında durduğu içinde Türkiye'ye çok gelmez oldu. Alara bunları hatırlayınca "Kardeşin beni gördüğüne pek sevinmeye bilir." dedi. Okul yıllarında ne kadar hırs yaptığını unutmamıştı. Üstünden zaman geçse de o karakterde biri bunu öylece sindiremezdi. Kendi adına sorun değildi, ama aile içinde problem çıkabilirdi. Gökhan da hatırladı. Kardeşi Alara'ya sinir oluyordu. Burnu düşse almaz, havalı, her şeyi de biliyor sanıyor... Milletin etrafında olması beni deli ediyor dediğini çok duymuştu. O zamanlar Alara'yı bizzat görmediği için kardeşinin dediklerini sadece dinlemek ile yetinmişti. Tanıdıktan sonra da neden bu kadar taktığını anlamıştı. Bunların geçmişte kaldığını ve artık daha olgun olduğunu düşünerek "Sanmam." dedi. -Beni biliyor mu? -Babam ortağımızla özel bir yemek yiyeceğimizi söyledi. Ülkeye çağırdı. Yüz yüze konuşmak istediği için bilmiyor. Gelmesi biraz zaman alabilir. Alara sessiz kalırken Gökçe'nin çoktan anladığını tahmin ediliyordu. Onu hiçbir zaman rakibi olarak görmese de zekasını küçümsemezdi. Neler döndüğünü bulacak biriydi. Karşı çıkması sıkıntı değildi, ama akıllı olursa bir saçmalık yapmazdı. Kahvesini bitip bardağını koydu. Bunlar ile vakit kaybetmeye gerek yoktu. -O zaman işimizin başına dönelim mi? Gökhan kibarca git dediğini anlayınca ayağa kalktı. Onunda kalkmasını bekledikten sonra bakışlarının birleşmesini bekledi. "Şirkete dönem lazım. Bir şey olursa ararsın. İş dışında da buluşuruz." İlişkilerinin ilk adımını attığını belli etmek istedi. Konuşma tam istediği gibi olmasa da değiştirmek onun elindeydi. Alara ne yaptığını anlasa da "Tamam." dedi. Gitmesini beklerken aradaki mesafeyi kapatıp elini beline koymuştu. Daha yakında olan adamın gözlerine baktığında yapacaklarını bekledi. 'Görüşürüz' dedikten sonra yanağına yaklaşıp dudaklarını değdirdiğinde hiçbir şey hissetmedi. Geri çekilince gülümseyen yüzü inceledi. Her şey müthiş görünse de eksik olan bir şey vardı. Oluşan boşluk içinde huzursuzluğa neden oluyordu. Gökhan değişmeyen bakışları görünce elini çekti. Konuşacak bir şey kalmayınca sessizce odadan çıktı. Alara kapının kapanması ile masasına geçti. Her şey normalmiş gibi işine devam etti. Aklını yapacaklarını sıralayarak doldursa da çalan kapı her şeyi bozdu. Dikkatini toplayamadığı içinde sinirlendi. -Gel!! Ediz içeri adım attığı anda kızgın bakışları gördü. Mert'i durduramamıştı. Üstüne babasına onun hakkında rapor vermişti. Bir de Gökhan'ın sorduğu sorular vardı ki cevaplamak istemese de Vural Bey her şeyi anlat deyince konuşmak zorunda kalmıştı. Anlaşılan ikisi arasında gelişen durumlar vardı. Bundan daha önemli olan doktor mevzusu olduğu için bunlara kafa yormayacaktı. Kızacağını bilse de karşısına geçip durdu. Hesaba çekilmeyi bekledi. Alara tuttuğu kalemi sıkarken Ediz'i izledi. Hiç bir şey konuşmak istemediği içinde "Ne vardı?" dedi. Patronun bu tavrını beklemiyordu. Bakışlarını kaldırdığında şaşkındı. Hiçbir konuyu öylece kapatmazdı. Ne olduğunu anlatmasını istemeyecek miydi? Karşısında ki adam sessiz kaldıkça siniri artıyordu. Zaten susmayan beyni canını fazlaca sıkıyordu. İşle meşgul etmek istediği anda da bölünmüştü. Öfkesine hakim olmaya çalışıp "Ediz konuşacak mısın?" dedi. Hızla toparlanıp "Randevunüz var. Çıkalım mı?" dedi. Madem patronu konuyu açmıyordu daha fazla kurcalamaya gerek yoktu. İhtimal vermese de gerçekten bir rahatsızlığı olabilirdi. Bu yüzden de bu kadar gergindi. Değişiyordu ve tepkileri daha da ürkütüyordu. Alara kaçmaya çalıştığı duygu yığının ortasına düştü. Güçlü kalmaya çalışsa da içinde bir şeyler kırılıyordu. Aldığı karardan sonra Erdem'i göremezdi. Adamın üstünde bilmediği bir etkisi vardı. Bunu görecek kadar akıllıydı. En küçük yanlışlık daha çok hata yapmasına neden olabilirdi. Bunu yapmayacaktı. -İptal et. İşine döndüğünde Ediz şok olmuş bakıyordu. Anlık tepki ile "Alara Hanım bir daha almak zor olur. Helin toplantınız olmadığını söyledi. Gitmeniz daha iyi olmaz mı?" dedi. Eğer bir sıkıntı varsa bir an önce müdahale edilmeliydi. Kafasını kaldırdığında sen benim düşmanım mısın bakışı attı. Adamdan uzak durma çabasına karşılık yanına giderse neler yapabilirdi hiç bilmiyordu. Erdem'i gördüğünde önüne geçemediği bir duygu yaşıyordu. Adam öylece baksa bile elde etme arzusu yaşıyordu. Kendine bunu yapamazdı. Zayıflık gösterecek konumda değildi. -İşim var. İptal et. Tekrar önüne döndüğünde gitme isteğini görmezden geldi. Ediz daha fazla ısrar edemezdi. Yapacak bir şey olmayınca odayı terk etti. Kapının önünde ayrılmadan neler olduğunu anlamaya çalıştı. En iyisi hiç karışmamaktı. Arkasını döndüğünde Helin dibindeydi. Gözlerini dikmiş merakla bakıyordu. -Ne oldu? Anlamazlıktan gelip "Sıkıntı yok." dedi. Yanından geçeceği anda kolunu tutunca durmak zorunda kaldı. -Ediz bir şey döndüğü belli. Gökhan Bey son günler buradan çıkmıyor. Alara Hanım desen çok farklı. Sen onun özel sekreteri değil misin? Dedikodu yapmayı düşünmüyordu. Kolunda ki parmaklardan kurtulup "Bence işinin başına dön." dedi. Kendi bile ne olduğunu anlamıyordu. Yapacak bir şeyi olmadığı içinde Helin'den uzak bir köşeye oturdu. Alara ise yalnız kalınca birkaç saniye sonra kendini arkaya attı. Daha sabah küçük bir telefon konuşması ile heyecan yaşadığı dakikalar aklına geldi. Erdem'e direk beni ara demişti. Hatta yanına gittiğinde telefon numarasını vermeye karar vermişti. Şimdi ne yapıyordu? Telefonun sesiyle toparlandı. Eline aldığında bilmediği bir numaradan mesaj geldiğini gördü. Açıp okuduğunda sonra gülümsedi. Gökçe daha gelmeden varlığını belli etmeye başlamıştı. Anlaşılan bu kız hiç değişmeyecekti. Yakında ülkeye dönüyorum. Ailecek yiyeceğimiz akşam yemeğini sabırsızlıkla bekliyorum. Bu sefer her şey farklı olacak. Gökçe... Yapmak istediği imayı anlayacak kadar iyi tanıyordu. Geçmişin defterleri yeniden açılacağı belli olmuştu. Çocukça yaptığı tavırla uğraşamayacağı için telefonunu masaya bıraktı. Biricik abisinin eşi olduğunda kabul etmek zorunda kalacaktı. Kendi mantıklı olanı yapıyorsa o da öğrenecekti. Yoksa bizzat öğretirdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD