Akşam dc oynamak için Buraklara gidecektim. Asya da gelecekti ama teyzesinde olduğu için biraz geç gelebilirdi. Bende hazırlanmak için odama gittim ve siyah kot pantolon, siyah ince askılı crop giydim.
Yüzümede hatrı sayılır bir makyaj yaptım. Saçlarımı biraz dalgalandırıp evden çıktım. Yolda yürürken kulaklığımla şarkı dinlemeyi severdim oyüzden en sevdiğim şarkıyı model-pembe bir mezarlık açtım ve keyifle dinlemeye başladım.
Etrafıma bakınırken yol kenarında arabasını temizlemeye çalışan bir adam gördüm. Yanında da iki tane genç delikanlı vardı. Gülüşüp şaklaşıyorlardı. Hatta arabayı yıkayan adam hirtumu alıp iki arkadaşını da ıslatmaya başladı bu duruma dayanamadım ve kıkırdamaya başladım.
"Merve beni niye duymuyorsun iki saattir sesleniyorum. Hem sen neye gülüyorsun?" dedi Asya. "Pardon ya müzik dinliyordum da dalmışım öyle. Şurdaki araba yıkmaya çalışan adama gülüyorum" dedim.
"Niye" diye sordu Asya merakla. "Arkadaşlarını hortumla ıslatıyordu da halleri komiğime gitti" dedim. "Hee, ya onu bunu bırakta Zeynep ve Emir ne zaman gelicekler haberde alamıyoruz" dediğinde bende merak etmiştim.
"Bilmiyorum ki Buraklara gidince sorarız" dedim. "Tamam ozaman biraz hızlı gidelim" dedi. "Tamam" dedim ve hızlı bir şekilde yürümeye devam ettik. Apartmanın önüne geldiğimizde zili çaldım ve beklemeye başladık.
Ama kapıyı açan olmamıştı bir kez daha zili çaldım ve yeniden beklemeye başladım. "Nerde bunlar ya acaba bir yeremi gittiler ki" diye sordu Asya. "Gitselerdi haber verirlerdi sonuçta geliceğimizi biliyorlar" dedim ve bu kez aramaya karar verdim.
Kulaklığı telefondan çıkardım ve Burak'ı aradım. Çaldı... Ama açan olmadı. Tekrar aradım ve bu kez telefon açıldı. "Niye açılmıyor bu kapı nerdesiniz siz?" diye cırladım.
"Kızım bir sakin ol ya sağır oldum nerde olcaz evdeyiz da" dedi Burak uyku bir sesle. "Niye açmıyorsunuz ozaman kapıyı?" diye sordum. "Uyuyorduk birtanem sakin ol ya dur açarım şimdi kapıyı bekle" dedi.
"İyi hadi bekliyorum" dedim. Kısa bir süre sonra kapı açıldı. Merdivenleri hızlı hızlı çıktık. Kapının önüne geldiğimizde "Hoşgeldin sevgilim" dedi Burak. "Hoşbuldum" dedim ve sarıldım.
"Sende hoşgeldin Asya hadi ne duruyorsunuz odaya geçelim" dedi Burak. Asya da "Hoşbuldum" dedi ve odaya geçtik. "Durun ben Emir'i de uyandırayım" dedi Burak ve gitti.
"Ne oldu Asya rengin falan soldu?" dedim endişeyle. "Yok bir şey ya iyiyim" dedi. "Niye rengin soldu ozaman?" diye sordum. "İçimde kötü bir his var sanki aramızdan birine bir şey olucak" dedi.
"Hey kötü düşünme başımıza ne gelebilir ki evdeyiz bak" dedim onu sakinleştirmek için. "Biz evdeyiz ama Zeynep ve Emre ne halde acaba, ya onlara bir şey olursa?" dediğinde "Sakin ol kimseye bir şey olmayacak içini ferah tut hem onlar iyidir eminim ben" dedim.
"Neler oluyor burda ne konuşuyorsunuz?" dedi Emir. "Asya; Zeynep ve Emre'ye bir şey olmasından korkuyo" dedim. "Aslında evet iki gündür haber alamıyoruz gidip baksak mı acaba?" dedi Burak.
"Nerde olduklarını bilmiyoruz ki" dedim. "Biz biliyoruz" dedi Emir. Hayretle onlara baktım ve "Nasıl yani bu zamana kadar nerde olduklarını biliyor muydunuz?" dedim.
"Evet biliyorduk, sen niye şaşrdın ki bukadar" dedi Emir. "Niye söylemediniz ki bize" dedim. "Çünkü sormadınız canım" dedi Burak. "Nerdeler peki?" dedi Asya.
"Şehrin çıkışına yakın ortak bir dağ evimiz var orda kalıyorlar" dedi Burak. "E hadi ozaman gidelim bakalım ne haldeler" dedim ve ayağa kalktım. Herkes evden çıktı ve arabaya bindik.
Yolda giderken kimse konuşmadı bende dahil yolu izlemekle meşguldüm. Sonunda dağlık bir alana girdik ve "Daha yolumuz varmı?" diye sordum. Arabayı kullanan Emir, "Az kaldı birazdan orda oluruz" dedi.
"Ne oldu heyecanlandın mı canım?" diyen Burak'a "Biraz" diye cevap verdim. Emir'in "Geldik" sesini duyunca arabadan indik. "Burdan sonrasını yürüyerek gidicez" diyen Burak'a "Tamam" dedim ve yürümeye başladık.
İnce uzun bir patikadan gidiyorduk. Asya "Daha ne kadar yürüyeceğiz ben biraz yoruldum" diyince Emir "Geldik, şu ağaçların arkasında" dedi ve oraya doğru yürüdük.
Ağaçları geçince küçük, iki katlı, şirin bir ev karşımızda duruyordu. "Zeyneeep biz geldik" diye bağırdığında ortalıkta hiçbir hareketlenme olmadı. "Eee nerdeler bunlar?" diye sorduğumda "Belki ormanda yürüyüşe çıkmışlardır" diye cevap verdi Burak.
"Ya da biraz işleri vardır" diyerek göz kırptı Emir. Bende gözlerimi devirdim ve "Ee burda beklemeye devam mı edeceğiz" dedim. "Ne yani onları rahatsız mı edelim" diyen Emir'e "Saçmala be kardeşim kesin ormanda yürüyüş yapıyorlardır" diye cevap verdi Burak.
"Kapının yanındaki saksının altında yedek anahtar olması lazım" dedi Emir. Asya saksının yanına gitti ve anahtar ordamı diye baktı "Buldum hadi içeri girelim" dedi. Kapıyı açtı ve hep birlikte içeri girdik.
"Şimdi ne yapıcaz?" diye sordu Emir. "Onları beklicez sonrada hep beraber şehre geri döneriz" diye cevap verdi Burak. "Onlar gelene kadar film mi izlesek?" diye sordu Emir. Hep beraber 'olur' dedik.
"Ama korku filmi olmasın ya gece korkmak istemiyorum" dedi Asya. "Ne kadar korkaksın ya sen şimdi korktuğun için gece uyuyamazsın da kesin" dedi Emir. Bizde Burak'la bu tatlı atışmaları dinliyorduk.
"Uyuyamam tabi gece rüyalarıma girerler" dedi Asya. "İnan bana senin rüyalarıma girmenden daha korkunç olamaz" dedi Emir. Bunu şakasına dediğini biliyorduk ama Asya fena bozulmuştu.
Emir'e uyarırcasına baktım ve durumu anladı. "Aman sende hemen alındın şaka yaptım ben. Hem senin benim rüyalarımda ne işin var ben genelde rus kadınları görürüm" dedi Emir gülerek.
Durumu daha da batırdığına mı üzüleyim yoksa söylediği şeye mi güleyim karar veremedim ama Asya'nın morali baya bozulmuştu. "Bu duruma sevindim çünkü senin rüyalarını süslemem de bana kabus olurdu" dedi Asya.
Odada ki herkes bu duruma şaşırmıştı çünkü Asya'dan bu cevabı beklemiyorduk. "Ben öyle söylemek istemedim sen yanlış anl-" "Her neyse seninle daha fazla konuşmak istemiyorum istediğiniz filmi de açın umrumda değil" dedi Asya sinirle.
Emir ne yapıcağını bilemediği için bize baktı. Burak 'Hiç bize bakma hak ettin' der gibi baktı ve film kasetlerine bakmaya başladı. Asya korku filmi izlemek istemediği için komedi filmi açtık ve izlemeye başladık.
Aradan iki saat geçti ama kimse gelmemişti. Üstelik hava da kararmıştı. "Film de bitti ama gelen kimse olmadı" dedim. Burak düşünür gibi yaptı "Acaba ormanda başlarına bir şey gelmiş olmasın?" diye sordu Asya.
"Sanmam bu ormanlarda tehlikeli hayvanlar yok zaten orman küçük hemen geri gelirlerdi" diye cevap verdi Emir. Asya onun bu dediğine cevap vermedi. "Belki de biz gelirken onlarda geri dönüyorları sonuçta burda telefon çekmiyor bize de oyüzden haber veremediler" dedim.
Asya "evet olabilir" dedi. Hepimiz hazırlandık ve evden çıktık. Gece patikada önümüzü göremediğimizden telefonların fenerlerini yaktık. Asya biranda çığlık atınca hepimiz ona baktık ve "Ne oldu?" diye sordu Emir.
"Orda birşey var gözleri parlıyor" dedi. Emir işaret ettiği yere baktı ve oraya doğru gitti. "Dur gitme ya sana bir şey yaparsa" dedi endişeyle Asya. "Ne oldu bana birşey olmasından mı korktun?" diye sordu neşeyle Emir.
"Aman be banane senden başımıza iş açma diye dedim ben" dedi Asya sinirle. "Korktuğun şey yavru küçük bir kedi" dedi Emir. "Niye gözleri parlıyordu ozaman?" diye sordu Asya.
"Gözüne fener tuttuğun için olabilir mi canım" dedim ve hepimiz yürüme başladık. Arabanın olduğu yere geldik. Hepimiz arabaya binince Emir arabayı çalıştırdı ve gitmeye başladık.
Şehre doğru yaklaşınca feci bir yağmur yağmaya başladı. Asya "Çok yağmur yağıyor" diye mırıldandı. "Bu yağmur hayra alamet değil" dedi Emir. Hepimizin içinde kötü bir his vardı.
Eve yaklaşınca Burak'ın telefonu çalmaya başladı. "Kim arıyor?" diye sorduğumda "Yabancı numara" diye cevap verdi. "Efendim... Ne kazası ne diyorsunuz siz Sibel yenge.... Hangi hastane hemen geliyoruz" dedi Burak.
Sibel Hanım, Zeynep'in annesiydi bizide kolay kolay aramazdı. "Ne kazası ne oluyor?" diye sorduğumda " Zeynepler kaza yapmış" diye cevap verdi Burak. Hepimiz 'Ne' dedi şaşkınlık ve endişeyle.
"Sibel yengemi karakoldan aramışlar nasıl olduğunu oda bilmiyor. İlk uçakla buraya geliyorlar" dedi Burak. "Hangi hastane?" diye sordu Emir. "Büyük Şehir Hastanesi" dedi Burak.
Hastaneye gelmemiz 15 dakikamızı almamıştı. Hemen hastane içine girdik ve hastane sekreterine "Zeynep Yılmaz ve Emre Demir hangi odada kalıyorlar" diye sordu Burak. "243. Oda ikiside orda kalıyorlar" dedi genç kadın.
Odanın olduğu yere doğru gitmeye başladık. Asya "Odayı buldum" dediğinde hepimiz oraya doğru gitmeye başladık. Kapıyı çaldık ve içeriye girdik. Kapıya en yakın yatakta Zeynep; cam kenarında da Emre yatıyordu.
Hemen Zeynep'in yanına gittim ve elini tuttum. "İyi olucaksın canım beni duymayacağını biliyorum ama olsun" dedim. Burak ve Emir de Emre'nin yanına gitmişlerdi.
"Nasılsın, iyimisin, birşeye ihtiyacın varmı?" diye sordu Emir. "İyiyim sorun yok" dedi Emre. Burak "Nasıl oldu kaza?" diye sorunca, "Eşimle sizin yanınıza gelicektik ben Esra'ya bakarken önümüze tır çıktı ve çarpıştık" dedi Emre. Hepimiz şok olmuştuk. Hep bir ağızdan 'Ne' dedik. "Neler oluyor burda, bu sesler ne" dedi zar zor Zeynep.