Sözlerim odanın sessizliğinde yankılandı. O an yüzümün nasıl kıpkırmızı olduğunu hissettim, başımı hemen eğdim. Kalbim öyle hızlı çarpıyordu ki sanki Hasan’ın göğsüne yaslanmış değil de üzerine vuruyormuş gibiydim. Ne yaptığımı, ne dediğimi düşünmeden konuşmuş, sonra da bu sözlerin ağırlığı altında ezilmiştim. Hasan’ın eli, saçlarımın arasından yavaşça kaydı, ama beni kendisinden uzaklaştırmadı. Göğsünden gelen bir titreme fark ettim; önce şaşırdım, sonra fark ettim ki gülüyordu. Sessiz, derin ama içten bir gülüş. Başımı yavaşça kaldırdım ve yüzüne baktım. Gözleri hafifçe kısılmış, dudaklarının kenarında zar zor saklamaya çalıştığı bir gülümseme vardı. "Ne demiştim ki ben böyle..." diye mırıldandım kendi kendime, ama Hasan'ın yüzünde bir an bile kızgınlık görmeyince biraz rahatladım. So