EVLİLİK ŞARTI

1865 Words
Asaf kendisi ve çocukları için ne istediyse tam tersi olmuştu bu hızla geçen yıllarda. Annesinin vefatından sonra Selim iyice içine kapanır olmuştu ve her fırsatta Melisa'ya zarar vermeye çalışıyordu, içine ekilen nefret tohumları her geçen gün büyüyordu, Melisa'ya sürekli bir saldırı içindeydi. Buna rağmen Asaf güçlü durmaya çalışarak hep bunlara engel olmaya çalışmıştı. Kendi kanından olmayan çocuklara babalık yapıyordu ve her ikisini de kendi canından gibi seviyordu. Bu sevgi zamanla yetmemişti ve Selim 18'ine bastığında gitme kararını sunmuştu babasına, ona göre bu evde annesinin sebebi olan kadının çocuğu ile kalmak bir eziyetti. Her şeyden habersiz olan Asaf onu ne kadar çok zorlasa da Selim gitmekte kararlı olduğu için engel olamadı ona, bir gün ani verilmiş bir kararla tüm eşyalarını topladı ve annesinin kendisine yazdığı mektubu da alarak valizine koydu. Ona göre bir evden gitmenin artık vaktiydi, Melisa'ya diş geçiremiyordu babası yüzünden ve artık o kızla aynı evde nefes dahi almak istemiyordu. Asaf sonunda oğluna karşı bu yenilgiyi kabul edip onu desteklemişti her şeye rağmen. 45 yaşında olan adam sağlığını kaybetmişti ve gün geçtikçe daha kötü duruma gelmişti, sevdiği kadına seçtiği karardan dolayı kızarken aynı kararı o da vermişti. Kanser olduğunu öğrenmişti ama buna rağmen tedavi olmamıştı, hiç kimseye bu konudan bahsetmeyip sessizce ölümü bekliyordu sadece. Beklediği şey bir gün gelip çattı, Asaf ölüm döşeğindeydi ve yalnızca yanında Melisa ve ablası vardı. Selim üzülmesin diye hiçbir şey söylenmemişti, elinde olsa Melisa'nın da bundan haberi olmamasını isterdi. Melisa da şehir dışında üniversite okuyordu, sürpriz yapmak için eve geldiğinde babası yerine koyduğu adamın ölüm döşeğinde olduğunu öğrenmişti. "Durumum iyice kötüleşti ve yakında büyük ihtimalle aranızdan ayrılacağım," dedi Asaf, lafını tamamlamasına müsaade etmeden Melisa girdi araya. "Asaf amca, lütfen böyle şeyler söyleyerek bizi de kötü yapmayın," diye ağlayarak, aynı şekilde ablası da ağlıyordu. Asaf canı yanmasına rağmen gülümsemeye zorladı Melisa için kendini. "Bunları bir an önce konuşarak haber vermem gerekiyor size yavrum. Ne kadar istemesem de aranızdan yakında ayrılacağım." İstemesem de derken bile bunun bir an önce başına gelmesini istiyordu. Artık bu hayat ona ağır geliyordu, kendini zorlayarak sözlerine devam etti. "Selim'in nasıl bir ruh hali içinde olduğunu biliyorsunuz ikiniz de, bana karşı her zaman mesafeli davrandı, özellikle annesi vefat ettikten sonra. Kendini tamamen saldı ve hiç yakışmayacak şeyler yapmaya başladım." Oğlu ile ilgili bir sürü haber almasına rağmen hep sessiz kalmıştı Asaf onu tamamen kaybetmemek için. "Asaf, daha fazla bunları konuşarak ve düşünerek kendini yorma lütfen," dedi ablası onun bu haline dayanamayarak. Asaf bugün her şeyi konuşup bir çözünürlüğe kavuşturmak istiyordu, bu yüzden susmadı ve devam etti. "Ben öldükten sonra büyük ihtimalle Selim Melisa'yı evden atmak için elinden gelen her şeyi yapacak, buna dair bir vasiyet hazırlamıştım önceden, ama şimdi bunu Melisa'ya da sunmam gerekiyor abla. O yüzden ikiniz de beni dikkatlice dinleyin." Şu an konuşmakta bile zorlanırken oğlunu düşünerek hareket ediyordu. "Tamam Asaf amca istediğin her şeyi söyle, ama daha sonra dinleneceğine dair bana söz vermen gerekiyor." Asaf'ın bu güçsüz halini görmek Melisa'yı çok derinden etkiliyordu, onu her zaman yıkılmaz bir duvar olarak gördüğü için buna alışamazdı. "Vasiyetime göre her şeyi Melisa'ya devrediyorum," dediğinde ablası ve Melisa ona şaşkın bir ifadeyle baktı, böyle bir şeyi ikisi de beklemiyordu. "Asaf amca, sen ne dediğinin farkında mısın, böyle bir şey asla olamaz!" Her şeye rağmen Melisa annesi gibi dürüst davranmaya çalışıyordu, Asaf her baktığında Aysun'u gördüğü kıza tekrar baktı ve gülümsedi. "Senin üzerinde bunca yıllık hakkım var Melisa, şimdi söyleyeceklerimi ikiniz de iyi dinleyin. Ne kadar çabalarsam çabalayayım Selim'i değiştiremedim bir türlü, artık bu görev ikinize düşüyor. Selim eğer mirastan pay almak istiyorsa yarı yarıya, o zaman seninle evlenecek," dediğinde Melisa duyduklarına inanamayarak baktı ona. "Benden böyle bir şeyi nasıl beklersin sen Asaf amca, hayatta olmaz!" Asaf'ı Kendi babası gibi görmesine rağmen bunu dinlemesi gerçekten de çok zordu onun için. "Bu benim sana vasiyetimdir Melisa, ya miras sana kalacak ya da ikinize birden. Sen de Selim'i adam edecek güç var, bu evlilik zaten formalite olacak. Ablam da ikinizi de izleyecek uzaktan rol olmadığına dair, sen benim oğlumu düzeltecek kadar zeki bir kızsın. Selim'in artık düzelmesi şart, eğer ben bu mirası sadece ona bıraksaydım emin ol seni mahvetmek için elinden gelen her şeyi yapardı. Buna müsaade etmeyip güçlü durman için sana bunu söylüyorum." "Beni düşündüğünü çok iyi biliyorum ama böyle de olmaz ki, Selim şimdiye kadar benden nefret etti, buna rağmen bunları görmezden gelip ben nasıl onunla evleneyim?" "Dediğim gibi, bu sadece formalite bir evlilik olacak güzel kızım. Şşu an bunu anlamasan da yakında anlayacaksın neden böyle bir karar verdiğimi," dedi konuşmakta zorlanarak. Bunu konuşmak Melisa üzerinde şok etkisi yarattığı için ne tepki vereceğini bilmiyordu. "Gerçekten ne diyebilirim bilmiyorum," dedi gözlerinden bir damla yaş akarken. "Senden şimdiye kadar hiçbir şey istemedim, sadece bunu istiyorum Melisa. Bu uzun süreli bir şey olmayacak, sadece Selim'in burnunu sürteceksin o kadar." Öksürük krizine girince Melisa korku ile elini tuttu, babası olarak gördüğü adamı üzmekten korktuğu için başını tamam anlamında salladı. "Sen ne dersen kabulüm, kendimi mahvedeceğimi bilsem bile seni dinleyeceğim. Yeter ki mutlu ol ve kendine iyi hisset." Aysun nasıl Melisa'yı Asaf'a emanet ettiyse aynı şekilde de Asaf'ı Melisa'ya emanet etmişti aslında. "Sana güveniyorum, gözüm arkada kalmayacak eminim," dedi kendini gülümsemeye zorlayarak Melisa'yı korkutmamak için. Melisa da onun gibi gülümsedi. "Şimdi bana biraz müsaade et, ablamla önemli bir konu konuşacağım güzel kızım." Melisa bunu duyduğunda gözlerini kuruladı ve başını sallayarak odadan çıktı. "Az önce söylediklerinden hiçbir anlam çıkaramadım," dedi ağlamaktan kızarmış gözleriyle ablası. "Tüm herşeye karar verecek olan kişi sensin abla. Sana olayı kısaca özet geçeceğim. Eğer bu evlilik olmazsa her şey Melisa'nın üzerine geçireceksin göz korkutmak için, Selim'e hiçbir şekilde yardımcı olmayacaksın. Öyle çaresiz bir hale gelecek ki sonunda bu evliliği kabul etmek zorunda kalacak! Oğlumu çok iyi tanıyorum, büyük ihtimalle Melisa'ya formalite bir evlilik teklif edecek, eğer öyle bir teklifte bulunursa büyük ihtimalle Melisa'da kabul edecek. "Şimdiye kadar fark ettiğim şey Melisa ve Selim ne kadar uyumsuz gibi görünse de aslında birbirlerinin yarasını sarabilecek güçteler. Bunu bildiğim için bu evliliğin gerçek olmasını istiyorum ve sen de bu konuda devreye gireceksin, onlara zorlu şartlar sunarak evliliklerinin gerçek evlilik olmasını sağlayacaksın. Bu konuda sana güvenim tam abla, sen ne yapar ne eder bunu başarırsın." Bugün konuşmaktan çok yorgun düşmüştü, bu yüzden dinlenmesi gerekiyordu. Ablası ağlayarak başını tamam anlamında salladı. "Sen madem bu konuda kararlısın ben de elimden gelen her şeyi yapacağım onları mutlu etmek için!" Asaf'ın beklediği gün gelmişti, hayata gözlerini yummuştu. Selim hiçbir şeyden habersiz olduğu için cenazesinde yoktu. Şu an Melisa ve Asaf'ın ablası yasta olduğu için adamlarından biri Selim'i aramıştı, Selim partideydi, ilk başta telefonu açmak istemese de ısrarla çaldığı için açtı sonunda. "Çabuk söyle," dedi partide dans edip elindeki viskiden bir yudum alırken. "Babanız vefat etti, acilen Türkiye'ye geri dönüş yapmanız gerekiyor!" Babası soğuk topraktayken oğlunun partiden partiye koşturması adamının zoruna gitmişti. Müzikten dolayı Selim ne söylediğini anlamamıştı adamın. "Ne dediğini anlamıyorum, tekrar söyle," dedi içmeye ve dansa devam ederek. Adam tekrarladı. "Selim bey babanızı ne yazık ki kaybettik ve bu yüzden Türkiye'ye dönmeniz gerekiyor," dediğinde Selim'in bu gece takılmak için seçtiği kız yanına gelerek dudaklarına yapıştı, Selim telefonda ne söylendiğini yine duymadığı için adamın yüzüne kapattı ve kendisini öpen kadına karşılık verdi. Bu gece onun için çok güzel gidiyordu ve böyle devam edecekti. "Keşke o gün telefonu kapatmasaydım ve çok zaman geçmeden seni ziyaret edebilseydim baba." Bunu şu an babasının mezarının başında söylüyordu Selim. Uzun süre aramaları açmayınca yurtdışına gidip haber vermişlerdi Selim'e. O gün üstüne düşmediği için şu an çok pişmandı. "Babanın bu hale gelmesinin sebebi sizin bu hale gelmeniz, Asaf seni de Melisa'yı da çok seviyordu, ama siz bunu hiçbir zaman fark etmediniz, sen hep Melisa ile yarışma derdine girdin. Eğer onunla aranda bu kadar sıkıntı yaratmasaydın baban ölümünü kendisi yazmayacaktı." Halasının bu nefret dolu sözlerini duymazdan geldi Selim, sonuçta onlara göre bu evin göz bebeği sadece Melisaydı, yani annesinin ölümüne yol açan fahişenin kızı. "Değerli kızı Melisa ne yapıyordu babam öldüğünde peki, tek suç bende miydi yani?" Hâlâ suçu Melisa'ya yüklemeye çalışıyordu. "Melisa şehir dışına bile çıkmak istemiyordu üniversite için, ama baban onu zorladı Selim. O adamdan kaçmak için elinden gelen her şeyi yaptın, ikisi arasında çok fark var." Kızgındı bu yeğeni olarak saydığı adama karşı. "Bunları söylemek için mi geldin hala?" Bu saçma konunun uzamasını istemiyordu artık, bir an önce evine gidip olanları atlatmak için kendine zaman verecekti. "Bunun için değil babanın vasiyetini anlatmak için geldim," dediğinde Selim bıkkın bir ifadeyle ona baktı. Mirasın ona kaldığına emin olduğu için bu fikri pek de takmamıştı. "Bu konuda ne konuşacaksın ki?" "Baban tüm mirasını Melisa'ya bırakmayı vasiyet etmiş," dediğinde Selim gözlerini kısarak baktı halasına, bunun doğru olmasının imkanı yoktu. "Bu da ne demek şimdi, öz evladı benken nasıl olur da gidip Melisa'ya bırakır tüm mirasını?" "Asaf ikinizi de öz evladı olarak sayıyordu, mirasını Melisa'ya bıraktı, sadece bir şartla sana da pay verilmesini şart koştu." "Neymiş babamın bana sunduğu şart kendi malım için!" Şoku atlatamıyordu, babasının bu kadar saçma bir şey yapacağını hiç düşünmüyordu. Aralarından her ne geçerse geçsin onu böyle bir şeyle imtihan edemezdi sanmıştı her zaman. "Melisa ile evleneceksiniz, eğer evlenirsen miras yarı yarıya bölüşülecek." Bunu duyduğunda Selim mezarın başından kalktı ve öfke dolu bir şekilde halasının üzerine doğru yürüdü. "Annemin ölüm sebebi olan fahişenin kızıyla evlenmemi mi şart sundu babam yani," dedi gözleri nefretle büyürken. Yasemin onun iyiliği için gerçekleri söyleyemezdi, annesini nasıl biri olduğunu anlatamazdı ona. "O laflarına dikkat etsen iyi olur Selim, çünkü sen ne kadar kabul etmesen de o Asaf için öz ve öz kızıydı. Lafı uzatma ve kararını söyle, evlenip mirasa ortak mı olacaksın, yoksa tüm mirası Melisa'ya mı bırakacaksın?" Tam istediğin yerden vurmuştu üvey yeğenini. "Ona kalmasına müsaade etmeyeceğim, ama sırf bu yüzden o adi yaratığın kızıyla evlenmeyeceğim." Adil olmak zorundaydı Yasemin bu konuda, ama aynı zamanda da tavrına net bir şekilde ortaya koyması gerekiyordu. "Yani anlıyorum ki mirasın Melisa'ya kalmasını istiyorsun, peki, o halde konu kapanmıştır. Madem babanın koyduğu şartı yerine getirmiyorsun o zaman mirastan edilirsin sende!" Selim karşısında duran kadından fark etmeden nefret ediyordu. "Sen de mi o kızın tarafındasın hala?" Herkese kendisine karşı bir düşman gibi görüyordu şu anda, Yasemin net bir tavırla konuştu. "Ne senden ne de Melisa'dan tarafım ben, ki zaten aranızda hiçbir şekilde savaş yok, konuyu uzatan sensin sadece. İkinizin de aynı konulardan kayıpları oldu, buna rağmen Melisa sana hiçbir şekilde tepki göstermezken sen sürekli ona saldırı peşinde oluyorsun. Bunu bildiği için baban mirası sana değil ona devretti işte. Şimdi kararını söyle, Melisa ile evlenecek misin, yoksa çulsuz bir şekilde hayatına devam mı edeceksin? Sanma ki ben duygulanıp sana yardımcı olurum, ya da Melisa'yı kandırabileceğini asla düşünme. Unutma ki şu an yaşadığın şatafatlı hayattan eser kalmayacak reddedersen bu teklifi." Ne kadar canı sıkılsa da onun için tüm çıkış kapılarını kapatıyordu Yasemin bilerek bu teklifi kabul etsin diye. "O kızın bundan haberi var mı peki?" "Evet var, baban onu ikna etti, geriye senin kararın kaldı sadece." Bu mirası tamamen o kızdan almalıydı Selim, sadece %50'lik kısım değil hepsi onun hakkıydı ve bu hakkı için uğraşmak zorundaydı. "Kabul ediyorum!" Kendini ne kadar uyanık sanarsa sansın halası da öyleydi. "Şartlar bunlarla sınırlı değil, bu malın mülkün vasisi şimdilik benim, size önce güvenmek için bu evliliğin gerçek olduğunu bilmek zorundayım. Bu yüzden evlenip çocuk yaptıktan sonra güveneceğim sana!" Bunu duyduğunda Selim'in yüzünden bir kas seğirdi. "Pekala," dedi çaresiz bir şekilde. Bunu daha sonra düşünüp bir çare bulacaktı, şimdi sadece acısını yaşamak istiyordu. Zaman geçince o kızdan intikamını alacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD