GEÇMİŞE DÖNÜK
2010
Kollarındaki güzel kadına sarılmış vaziyette onun kokusunu içine çekiyordu Asaf, ilk defa iliklerine kadar bir kadını bu kadar çok seviyor ve onu iliklerine kadar istiyordu. Sevdiği kadının kollarındaki gerginliği hissedince anladı bir sorun olduğunu.
"Belli ki bana söyleyemediğin bir sorunun var, dinliyorum hayatım, derdin neyse anlat bana." Bunu söylerken ona cesaret vermek ister gibi çıplak omzunu okşuyordu. Aysun derin bir nefes alıp geri bırakarak sevdiği adamın yüzüne baktı.
"Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum sana, konuşmamız gereken önemli bir konu var." Bu konuyu konuşma konusunda çok endişeliydi, sevdiği adama çok az ömrü kaldığını nasıl söyleyebilirdi ki?
"Beni merakta bırakıyorsun sevgilim, haydi anlat ne derdin varsa," dedi Asaf alnından öperken. Bu konuyu geciktirmenin artık bir manası yoktu, bir an önce anlatıp rahatlamak istiyordu.
"Son bir yıldır seninle çok güzel şeyler geçirdik, eski kocamla 7 yıl geçirdik birlikte, ama seninle mutlu olduğum kadar mutlu olamadım onun yanında, öncelikle bana bu duyguyu tattırdığın için sana çok teşekkür ederim." Aysun'un ölen kocası ile ilgili konuşması Asaf'ı biraz germişti, bu güzel kadını ölen kocasından dahi kıskanıyordu.
"Sende beni çok mutlu ediyorsun güzelim, senin dediğin gibi ben de Melda ile bu kadar mutlu olmadım." İkisi de yanlış yolda olduğunu bildikleri halde uzaklaşamıyorlardı birbirlerinden.
"Lafı uzatmadan direkt konuya geçeceğim, bunu söylemek benim için çok zor." Kendini toparladı biraz, bu konuyu geciktirmek hem Asaf'a hem de kızı Melisa'ya zarar verecekti yoksa. "Kanserim, son evresi," beni Asaf ondan uzaklaşıp yüzüne baktı. Sevdiği kadını kollarından uzaklaştırdı ve çenesini tutup yüzüne çevirdi.
"Sen ne dediğinin farkında mısın, bu doğru olamaz! Son evreye gelene kadar neden kontrol yaptırmadın!" Bunu söylerken bağırmıştı bir anlık sinirle, Aysun onun aksine çok sakin duruyordu.
"Kontrol yaptırdım, daha ilk evresinde öğrenmiştim, ama öyle rezalet bir hayat yaşıyordum ki tedaviyi kabul etmedim." Bunu duyduğunda koltuktan kalktı Asaf, sinirle odada gezmeye başladı.
"Sen kafayı yemiş olmalısın, rezalet bir hayat yaşıyorum derken benden mi bahsediyorsun yoksa, bu yaşadıklarımızdan mı?" Aysun onun karşısına dikildi, Asaf'ın yüzündeki acıyı fark edince yüreğine bir ağrı oturmuştu sanki.
"Yaşadığımız hiçbir şeyden pişman değilim, ama artık toplum içinde kötü bir kadın olarak görünmekten yoruldum. Karının sürekli benimle uğraşmasından çok bunaldım, bana artık ikinci kadın muamelesi yapılmasından bıktım Asaf. Seninle güzel bir birliktelik geçirdik, ailene zarar veriyor." Bu kararı vermek onun için de zordu, sevdiği adam için savaşmak yerine kaçmayı seçtiğinin farkındaydı, ama onun için buna mecburdu, hayatından vazgeçerek onu mutlu edecekti belki de.
"Karımı sevmediğimi ve onunla sadece Selim için evli kaldığımı biliiyordun, o büyüyünce boşanacaktık ve ben sadece sana ait olacaktım!" Bugünün hiçbir zaman gelmeyeceğini biliyordu Aysun, bu sadece bir umuttan ibaretti.
"Bunları konuşmak için artık çok geç kaldık, her şey bitti Asaf, ben de bittim sende. Ama şunu unutma ki son nefesimi verirken bile seni seveceğim." Asaf'ınn ağladığını fark edince yüzünü ellerinin arasına aldı. "Yapma böyle, bu konuyu böyle bir tepki verdiği anlatmadım sana."
"Sevdiğim kadının yakında benden kopacağını öğreniyorum, buna nasıl bir tepki verilir!" Bunu dedikten sonra başını çekti ve Aysun'dan uzaklaştı.
"Bizim yaşadığımız yasak aşktı, insanlar iyice öğrenmeye başlıyordu ve rezil oluyorduk," dediğinde Asaf ona döndü geri.
"Bu yaşadığımız aşk rezil olmaya değmez miydi Aysun?" Kırgın bir ifadeye söylemişti bunu, Aysun'un şu an her söylediği cümle canını yakmaya yetiyordu.
"Oğlun bir gün bunları duyacaktı, ya da belki okulda dalga geçeceklerdi onunla bizim yüzümüzden. Aynısı Melisa için de geçerli, ben senin böyle şeyler yaşamanı istemedim, bu hata mı?"
"Şimdi ne olacak?" Hâlâ bir çözüm yolu olacağını düşünüyordu Asaf.
"Benim güvenebileceğim kimse yok bu hayatta senin dışında. Halimi görüyorsun, gittikçe zayıfladım, rengim soldu iyice. Şu an bile Melisa'ya bakabilecek gücüm yok, senin yanında sürekli güçlü durmaya çalıştım ama bu gün geçtikçe zorlaşıyordu benim için. Ölmeden önce sana Melisa'yı emanet etmek istiyorum, ona bir baba gibi yaklaşıp bakacağına eminim." Bunu duyduğunda Asaf yatağın kenarına oturdu.
"Melisa zaten benim de kızım gibi, ama seni kaybedemem Aysun. Ben sen gidersen bir daha toparlanamayacağım, nasıl bana bir şey söylemeden böyle bir karar alırsın, sen kendinle birlikte benim ruhumu da öldürüyorsun böyle!"
"Bu günler benim son günüm ve sen böyle konular konuşuyorsun, bugünlerimizi güzel geçirmeye bakalım sevgilim," dedi gözyaşlarına rağmen gülümsemeye çalışarak. Bu hem kızı için hem de sevdiği adam için alınmış bir karardı Asaf şu an bunu kabul etmese bile.
"Sana söz veriyorum, her ne olursa olsun Melisa'yı kendi kızımmış gibi yetiştireceğim, onun için her şeyi yapacağım!" Aysun bundan şüphe bile etmiyordu, bu yüzden sadece gülümsemekle yetindi.
Arabadan indikten sonra arka koltuğun kapısını açtı ve Melisa'yı elinden tutup arabadan indirdi Asaf, Aysun böyle olmasını istemişti, Asaf ona karşı çıkmayıp sözünü dinledi.
"Gel bakalım güzel kızım," dedi eve doğru ilerlerken.
"Neden annemi orada bırakıp buraya geldik Asaf amca, ben onu özlerim," dedi Melisa. Ona hâlâ gerçekleri söyleyememişlerdi, bunu henüz Asaf bile kabullenmemişken ona söylemeyi doğru bulmuyordu.
Büyük bir villada yaşıyorlardı, herkese karanlık olan adam Aysun için dünyanın en masum insanı gibi oluyordu. Mafyaydı, her türlü pisliği yapmıştı şimdiye kadar. Karısı Melda da mafya kızıydı, zaten aileleri de bu yüzden evlenmelerini istemişti. Daha sonra bu sevgi olmayan evlilikte ihanet başlamıştı, ilk Melda aldattı Asaf'ı. Asaf o sırada Aysun'u tanımıyordu, aldatıldığını öğrendiği zaman Melda'dan boşanmayı düşünmüştü, ama Melda oğulları Selim'i bahane ederek bu boşanma işini uzun bir süre ertelemişti. Selim her şeyi anlayacak yaşa geldiğinde bu konuyu konuşacaklardı ve boşanacaklardı.
Asaf eve yaklaştığında Selim'in orada topla oynadığını gördü, Selim onu fark etti, tam yanına gideceğiz sırada yanındaki kendi yaşlarına yakın kıza baktı. Melda herşeyi Asaf'tan gizli anlatmıştı oğluna, Selim yanındaki kızı görünce yüzü düştü. Asaf ona yaklaştı gülümseyerek.
"Aslan oğlum benim, babaya sarılmak yok mu?" Selim hâlâ nefret eder bir ifadeyle Melisa'ya bakıyordu. Asaf bunu fark edince konuşmak zorunda kaldı. "Melisa artık senin kardeşin, siz şimdi birlikte oyun oynayın, ben annenle konuşacağım." Onları başbaşa bırakıp eve girdi başka birşey demeden.
Melda'nın pencere kenarında onları izlediğini biliyordu, içeriye girdiğinde kendisine her zaman ki duygusuz ifadeyle bakan karısını görmüştü.
"Beni aldattığın kadının çocuğu burada ne geziyor?" Bu sorusuna sadece gülümsedi Asaf, bugün nefes almakta bile zorluk çekerken birde karısıyla uğraşmak zorundaydı.
"Bana masum kadın rollerini oynama, sen de beni aldattın, hem de defalarca! Sana açıklama yapmak zorunda değilim ama yine de söyleyeceğim, Melisa artık bu evin kızı, onun başına gelecek her şeyi sizden bilirim, o yüzden davranışlarına dikkat etsen iyi olur." Melda ablanın duyduğunda kızgın bir ifadeyle Asaf'ın üzerine doğru yürüdü.
"Sen ne saçmaladığının farkında mısın, ne demek bu evin kızı olacak? O kızı hemen aldığın yere geri götür, benim evimde bir fahişenin kızı olamaz!" Asaf bunu duyduğunda deliye dönmüş gibi bir anda Melda'yı yere itti. Melda neye uğradığını şaşırdı, böyle bir tepki beklemiyordu Asaf'tan.
"Bir fahişe arıyorsan kendine bakacaksın, o kadar erkeğin altında inleyen sendin, bunu ortalığa saçmamanın sebebi rahmetli babama verdiğim sözdü. Şimdi konuşmayı kes ve adam akıllı davranmaya bak, yoksa yemin ederim ki o verdiğim sözü takmam seni öldürür atarım bir kenara! Eğer Melisa'ya ufacık bir şey olsun o zaman olacakları düşünmek bile istemezsin." Bunu dedikten sonra başka bir şey demeden dışarıya çıktı, gördüğü manzara ile şok olmuştu, Selim Melisa'yı sertçe yere itmişti gözleri önünde. "Selim!" Diyerek onların yanına koştu ve Melisa'yı tutup kaldırmaya yardımcı oldu.
"Ben bu kızı kardeş olarak istemiyorum, onu geri götür ve bir daha gelmesin bu eve. Onun annesi kötü biri, istemiyorum evimizde!" Sevdiği kadına laf sayan kişi bu kez oğluydu, ama ona zarar vermekten korkuyordu.
"Sana bunları kim söyledi, kim sana kötü bir kadının çocuğu olduğunu söyledi Melisa'nın?" Cevabını içten içe tahmin etse de bunu doğru olmamasına umuyordu.
"Annem herşeyi anlattı bana, bu kızın annesi senin aklını çelmiş, benim annem her gün bu yüzden ağlıyormuş. Eğer şimdi bu kızı görürse annem daha fazla ağlar, o yüzden o fark etmeden geri götür evine!" Selim'e baktığında ağladığını gördü, o an karısından bir kez daha nefret etti. Küçücük çocuğunu oyunlarını alet etmişti ve içine şimdiden nefret tohumları ekmeye başlamıştı.
"Annen seni kandırmış oğlum, Melisa ile iyi geçinmeye bak, o da artık bir evin çocuğu! Melisa, her ne olursa olsun Selim'in seni asla ezmesine müsaade etme!" Manisa az önce duydukların etkisinde yine hâlâ, annesinden böyle bahsedilmesi onu çok kötü etmişti.
"Benim annem çok iyi biri, onun bahsettiği gibi kötü biri değil!" Şimdi iki çocuk da gözyaşları içinde birbirlerine bakıyordu, Asaf bu konuda çok zorlanacağının farkındaydı, ama asla pes etmeyecekti.
"Selim, eğer bu kıza bir daha zarar vermeyi düşünürsen işte o zaman seninle gerçekten bozuşuruz! Buna annen de dahil, ikiniz de bu kıza iyi davranacaksınız!"
Çok değil, sadece iki ay geçmişti Aysun'la o konuşmalarının üzerinden. Şimdi Melisa ile birlikte mezarının başında dua ediyorlardı, yüreği ne kadar yanarsa yansın bunu belli etmemeye çalışıyordu Asaf Melisa için.
"Annem şimdi bizi mi izliyor yukarıda Asaf amca?" Her zaman ki klasik çocuklara söylenen bahaneyi söylemişti Asaf, başını evet anlamında salladı.
"Evet güzel kızım, annen her şeyi görüyor, bu yüzden asla üzülme ki o da seni üzgün görmesin. Sen annen için bu dünyadaki en değerli insandın, bunu unutma ve hep mutlu ol ki Aysun da üzülmesin."
"Peki onu bir daha göremeyecek miyim?" Göz kenarında bir damla yaş vardı, ağlayamıyordu artık.
"Bu çok zor, ama söz veriyorum ben hep yanında olacağım baban olarak. Annen seni bana emanet etti, ben de bu emaneti koruyacağım hep. Benim kızımsın sen!" Bunu yürekten söylüyordu Asaf, hep koruyacaktı sevdiğinin emanetini.
Aylar geçmesine rağmen Melisa konusu hâlâ kapanmamıştı, Melda her fırsatta bu konudan yakınıyordu, aynı zamanda da Selim'i de sürekli bu konuda dolduruyordu. Asaf ne kadar sabretmeye çalışsa da artık canına tak etmişti bu durum.
"Ver artık bu kızı bir kız yurduna, beni aldattığın kadının çocuğuna bakmak zoruma gidiyor anlasana be adam!" Asaf bunu duyduğunda hırsla duvara yumruk attı.
"Sanki bana hiç ihanet etmemişsin gibi utanmadan konuşuyorsun be, bu kız benim emanetim, ihanet etmem ben ona. Ama artık sana dayanacak gücüm de kalmadı, sen yapmaman gereken şeyi yapıp benim sevdiğime dil uzattın. Bu böyle sürmez, bugün ailenle konuşacağım gidip, yaptığın tüm ihanetleri anlatıp boşayacağım seni, bakalım baba evinde de çenen bu kadar açılacak mı?" Tak etmişti artık canına yaşanan bu kadar şey, bu kadından kurtulmak istiyordu artık.
"Eğer söylersen beni öldürürler, saçmalama!" O an gördü gözlerindeki korkuyu Asaf, ama artık umrunda değildi, yeterince sabretmişti bu duruma.
"Eğer onlar öldürmezse seni bir gün ben öldüreceğim Melda, bu yüzden baba evinde ne halt olduğu beni ilgilendirmez. Melisa ablama emanet, sakın yine Selim'i doldurma bu konuda!" Bunu söyledikten sonra tam çıkacağı sırada Melda koluna yapıştı.
"Yapma diyorum sana, yapma be adam!" Asaf yüzüne bile bakmadı, kolunu çekti ve onun yalvarmalarını dinlemeden evden çıktı. Bahçede Melisa ve Selim'le ilgilenen ablasının yanına gitti.
"Çocuklar sana emanet abla, ben mezarlığa uğrayıp oradan şirkete geçeceğim," dedi yüzündeki yorgun ifadeyle. Ablası bir an ona birşey söyleyecek gibi oldu, ama daha sonra durdu.
"Eve geldiğin zaman haber edersin, seninle konuşmam gereken bir konu var." Başını tamam anlamında salladı Asaf, daha sonra arabasına bindi ve sevdiği kadının mezarına gitmek üzere yola çıktı.
"Sadece bu kadar kısa sürede nasıl gönlüme taht kurdun Aysun, ben senin yokluğunla baş edemiyorum artık. Ama söz verdiğim gibi Melisa'ya gözüm gibi bakıyorum, sana o kadar çok benziyor ki onda bir parçanı bulduğum için biraz da olsa avutuyorum kendimi. Keşke iyileşmek için uğraşsaydın Aysun, bugün Melda ile boşanmaya kesin bir karar verdim, belki o zaman ikimiz için bir şans olurdu."
Mezarlığa uğrayıp oradan şirkete geçecekti sözde, ama üç saattir sevdiği kadının mezarından ayrılamıyordu. Yeni getirdiği çiçekleri ekip toprağını temizleyip sulamıştı. Adamları uzaktan onu izliyordu, Asaf'ın ilk defa birşey için kendini bu kadar paraladığını görmüşlerdi. Asaf telefonu çaldığında ilk başta bakmadı, ama ard arda aradıkları için telefonu cebinden çıkardı ve baktı. Ekranda ablasının adını görünce açtı.
"Efendim abla?" Kimseyle konuşacak hali yoktu, bu yüzden kısa kesmek istiyordu.
"Melda," dedi, sesi titriyordu. Asaf bunu fark edince korkuyla yerinden kalktı, Melisa'ya birşey yapmış olması ihtimali geldi aklına ilk, eğer öyle birşey varsa onu öldürürdü.
"Melda ne abla, yoksa Melisa'ya birşey mi yaptı?"
"Melda canına kıymış, intihar etmiş Asaf, öldürmüş kendini!"
Bu kadar kısa sürede iki kayıp vermek çok zordu. Melda'yı sevmiyordu, ama o kadar yıl zaman geçirmişlerdi birlikte, birde vicdan azabı eklenince acısının tarifi yoktu.
"Bunca yıl bana sevilmediğimi çok iyi hissettirdin, hep başkalarından sevgi aradım senden göremeyince, hatalı olsam da sende masum değildin. Kendimi ne sana, ne de aileme bırakırım!" Bu notu bırakmıştı ardından Melda, daha sonra tek bir kurşunla canına kıymıştı. Bundan önce ayrı olarak oğlu Selim'e de bir not bırakmıştı.
"Seni yalnız bıraktığım için özür dilerim oğlum, ama baban beni bu karara mecbur etti. Beni affet, ve asla o kızın babanı ve seni kandırmasına müsaade etme. O kız benim sebebim oldu, bunları unutma ve yoluna öyle devam et." Selim bu notu annesi öldükten birkaç gün sonra kitabının arasında bulmuştu, bunu okuduktan sonra nefreti daha da büyümüştü Melisa'ya. Artık kimseye belli etmese bile onunla arasında bir savaş ilan etmişti.
"Ben bu yükle nasıl yaşayacağım abla, beni aldatma sebebini bile bana yükleyip göçtü dünyadan. Tuhaf olan da benim buna gerçekten inanmam, herşey benim yüzümden mi oldu gerçekten?"
"Senin yüzünden değil, eğer öyle olsaydı bu konuyu seninle konuşup çözüm arardı, aldatma yoluna girmezdi. O an anladınız yürümeyeceğini, evli olduğunuz halde ayrı yollara girmeyi birllikte karar verdiniz, kendini suçlama sadece."
"Ben Aysun'a o konuda yaklaşmadım, sadece sevdik birbirimizi. Buna rağmen onunla aramızda öyle bir ilişki geçmedi, ne Aysun ne de ben başka bir beklentiye girdik bu ilişkiden." Bunu dediğinde ablasının dalmış olduğunu fark etti. "Ne düşünüyorsun?" Bunu dediğinde ablası dalgınca ona baktı.
"Önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum, ama bunu duyduktan sonra senden isteyeceğim şeyi yapmanı istiyorum. Eğer bunu kabul edersen konuşacağım, etmezsen anlatmayacağım."
"Söyle bakalım, seni günlerdir kıvrandıran şey ne?" Ablası artık laf dolandırma işinden sıkılmıştı, günlerdir bunu nasıl söyleyeceğini düşünüyordu, konuyu daha fazla bekletemezdi.
"Melda kendini öldürmeden birkaç gün önce biriyle konuşuyordu telefonda, 'Selim ikimizin de çocuğu,' gibi bir cümle kurdu. Daha sonra beni fark edince yanımdan uzaklaştı. Bunu kime dediğini bilmiyordum, ama şüphe ettim işte. Bu yüzden DNA testi yaptırdım Selim'e," dediğinde Asaf nefesinin kesildiğini hissediyordu. Bu konuşmanın nereye varacağını tahmin ediyordu.
"Sonuç ne?" İçten içe anlamıştı sonunun nereye bağlanacağı.
"Uyuşmuyor DNA'larınız. O gün, yani Melda intihar ettiği gün bunu söyleyecektim sana işte." Asaf yıkılmıştı, son zamanlarda o kadar çok darbe yiyordu ki şu an bunu kaldıramayacağını düşünüyordu. Melda'nın böyle birşey yapacağını hiç düşünmemişti, başkasının oğlunu bunca zaman kendi oğlu olarak biliyordu demek ki.
"Keşke onu hiç tanımasaydım, keşke!" Bunu derken başını yumrukluyordu delirmiş gibi, Melda en büyük pişmanlığı olmuştu artık. Ablası kolunu tuttu.
"Annesinin günahını sakın Selim'e yükleme. Selim artık senin çocuğun, her ne olursa olsun bunu sakın unutma, nasıl Melisa'yı öyle saydıysan bunu Selim'e de borçlusun!" Gözünden yaş aktı Asaf'ın, o güçlü adam birkaç aydır öyle bir yıkılmıştı ki o güçten eser kalmamıştı.
"Bunun aksini kimse iddia edemez zaten, o benim oğlum, bundan asla ona bahsetmeyeceğiz abla. Şu an hepimizden çok Melisa ve Selim acı çekiyor, ikisini de çocuğum olarak sayıp öyle davranacağım. Sende bunu öyle say!"