CEHENNEM - GÜNAH

1443 Words
Kurdu kuzuya teslim edersin de bazen hangisi kurt hangisi kuzu bilmezsin. Tolga aslında bunu yapmıştı. Sözde arkadaşı Karan başkaları için kurt olabilirdi ama esas kurdun ve tehlikenin kendi kardeşi olduğu aklının ucuna gelmezdi. Alin, işi bittiğinde şirketten çıkmak için çantasını alıp odasından çıktığında asansöre bindi. O sırada kulüpteki arkadaşı ile mesajlaşıyordu. Bir kat aşağı indiğinde kapı açıldı ve içeri iri bir beden girdi. Arkadaşının yazdığı bir şey için kıkırdayan Alin ise başını kaldırdığında onu izleyen kaşları çatık Karan ile göz göze geldi. Telefonun tuş kilidini kilitleyip çantasına atan kız bakışlarını çektiğinde “Kimle konuşuyordun?” diyen adam ciddi bir tonla konuşuyordu. “Arkadaşım.” “Arkadaşın?” “Evet. Ar. Ka. Da. Şım. Yeterince açıktır umarım.” “Değil. Bu arkadaşının cinsiyeti ne?” “Sanane.” “Alin, beni hiç sinirlendirmek istemezsin. Hele hele de kıç kadar asansör kabininde. O yüzden ufaklı bana arkadaşının kim olduğunu söyle.” Göz deviren Alin dişlerini sıkarken “Karşında çocuk yok Karan o yüzden emir vererek konuşma sinirime dokunuyorsun.” Dedi. Gerçekten de sinirlenmişti. Çenesindeki kaslar sıktığı için oynarken uzandı ve daha inmelerine iki kat varken kat arasında bir yerde düğmeye basıp kabini durdurdu. Alin “Ne yapıyorsun sen?” derken sesindeki küçük şaşkınlığı gizleyemedi. Normalde fazla üstelemez kurcalamazdı. “Abin gelene kadar attığın adımı ben bileceğim küçük hanım. O yüzden suratındaki o saçma gülüşe neden olan arkadaşın kim bana düzgünce cevap ver ki ben bulup öğrenmeyeyim.” Alin, kara gözlere dikkatle baktığında ciddi olduğunu gördüğünde göz devirip “Kız arkadaşım. Adı Deniz. Bu gece diğer kız arkadaşlarımla kızlar gecesi yapacağız evde. Onun için konuşurken komik bir şey söyledi ve gülümsedim. Yeterince açık oldu mu KARAN ABİ?” dediğinde sadece otuz saniye de uydurduğu yalanın komikliği ile içindeki seksi kadın kıkırdadı. Aslında kızlar gecesi olacaktı ama evde değil kulüpte yan yana seksi çamaşırlarla dans ederken eğleneceklerdi. Karan, kızın verdiği cevaba az da olsa rahatlarken sonunda bastıra bastıra söylediği KARAN ABİ hitabı ise sinir uçlarını sikmeye yetiyordu. Alin, onun yaydığı ağır enerji ve cinsel gerilimden kurtulmak için uzanıp düğmeye yeniden bastığında ve asansör hareket ettiğinde adama sırtını dönen kız “Bu gece hiçbir şekilde seni evin yakınlarında görmek istemiyorum KARAN ABİ. Kızlarla eğlencemi sikmek istemezsin diye umuyorum.” Derken açılan kapıdan çıkmış seri ama dik adımlarla çıkışa doğru yürüdü. Arkasından birkaç büyük adım atan adam kolundan tuttuğunda diğer çalışanların gözleri ikisine döndü. “Benimle geliyorsun. Eve ben bırakıyorum.” “Gerek yok. Taksi var sonuçta değil mi?” “Alin, siktirme bana taksisini de şoförünü de.” “Tercihlerinin değiştiğini bilmiyordum.” “Alin dedim.” “Ne var ya sen demedin mi? Adamın kıllı kıçına merak salmış olabilirsin yani bu da bir tercih sonuçta.” Kızın kolunu sıkıca tutup diğer asansöre doğru yürümeye başladığında Alin “Kolumu bırak, tamam geliyorum. İnsanlar bakıyor yanlış bir izlenim veriyorsun.” Deyip adım atmayı kesti. Karan önce kızın yeşillerine sonra da diğer insanlara baktı. “Sikimde değil. Yürü.” Göz deviren Alin yeniden kolunu tutmasına izin vermeden önden yürüdü. Arabaya geçtiklerinde telefonu çalan genç kız arayana baktığında abisi olduğunu görünce hemen açtı. “Ufakl-“ “Ya sen delirdin mi? Neden gideceğini bana söylemiyorsun? Neyim ben eşek başı mı? Bir de kendin gittin başıma arkadaşını bıraktın. Bu ne demek oluyor abi?” Tolga telefonun diğer tarafında yüzünü buruştururken Nisan bakışları ile ben demiştim der gibi hareket ediyordu. Karan da yüzünü buruşturmuş araçtaki küçük dolaptan çıkardığı içkiyi yudumlamaya başlamıştı. Genç adam sonunda nefes alan kızla konuşmaya başladı. “Ya kızım bir dur. Taramalı tüfek gibi saydın da saydın. Şimdi gideceğimi sana söylemedim çünkü aniden gelişen bir durumdu. Karan ise sadece ben gelene kadar göz kulak olacak sadece.” “Abi, ben çocuk değilim. Birinin göz kulak olmasına ihtiyacım yok. Hele de Karan abinin hiç yok. O yüzden arkadaşına söylüyorsun beni salıyor. Sen de geldiğinde bana bu işi teferruatı ile anlatıyorsun. Ayrıca geri döndüğünde ayrı ev işini de ciddi anlam da konuşuyoruz.” Tolga bir anda ciddileşti. “Alin, ses tonuna dikkat et kardeşim. Karşında abin olduğunu da unutma. Karan da sana müdahale edecek değil sadece yanlış bir şey yapmanı engelleyecek.” “Yirmi altı yaşındayım. Evlensem ikinci çocuğum kucağımdaydı. Neyin yanlışı abi sen beni bilmiyor musun? Güvenmiyor musun?” Karan, genç kız evlilikten ve çocuktan bahsedince içtiği içkiyi yutamamış ve öylece donup kalmıştı. Alin, abisinin “Sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum” klişesini dile getirmesi ile sesindeki ciddiyeti ve durgunluğu arttırdı. “Tamam abi ben anlamam gerekeni anladım. Sen keyfine bak. Güvenmediğin kardeşine hiçbir şey açıklamak zorunda değilsin. Dönünce herhangi bir mesele kalırsa konuşuruz. Nisan’a selam.” Sakin biçimde telefonu kapadı. Ardından çantasına koyup camdan dışarı bakmaya başladı. “Abine haksızlık ediyorsun.” “Bu seni ilgilendirmez. Siz istediğiniz haltı yerken bana güvenmemeniz ve birbirinize emanet etmeniz saçmalık.” Karan bir şey diyecek oldu ama şoför yavaşlayınca evin önüne geldiklerini fark etti. Alin inerken kolundan tutup “Sorun istemiyorum.” Dediği an gözlerini kısan kız “Siktir git” deyip kapıyı sertçe kapadı. Eve girdiğinde kapıyı da ardından sertçe kapadı. Ayağındaki ayakkabıları çıkarırken yüzüne yayılan gülümseme sinsi ve şeytaniydi. Her zaman onun canı sıkılacak değildi ya biraz da onlar kafayı takıp düşünsündü. Bilerek yapmıştı. Abisi de Karan da büyüdüğü kabul etmek zorundaydı. Üstelik abisi güvenmemekte haklıydı çünkü kardeşinin birkaç yıldır striptiz kulübünde baş dansçı olarak çalıştığını duysa büyük ihtimalle inme iner hık diye olduğu yerde kaldırdı. Üzerini değiştirip gerçekten de birkaç kız arkadaşını çağırdı. Kulüpte bu gece çalışmayacak kızlardan çağırmıştı çünkü normal arkadaşlarına bu durumu izah edemezdi. Kızlar geldi. Biraz sohbet ve sonrasında bir sürü fotoğraf çekildiler. Karan büyük ihtimalle resim isteyecekti. Görüntülü arama ve normal aramalara cevap vermezdi ama tripli bir şekilde resim atıp rahat bırak beni diyebilirdi. Gece yarısı evin arka mutfak kapısından çıktığında kızlar evde eğleniyordu. Motora binip kulübe geçtiğinde yeni bir rezervasyon için koşturma vardı. Kulüp kapatılmış, dansçılardan garsonlara, korumalardan oranın müdürüne kadar hepsi teyakkuzdaydı. Soyunma odasına girdiğinde ekibinde yer alan kıza neler olduğunu sordu. Genç kız anlatırken kaşları kaşlarına kadar kalkmış dudakları aralanmıştı. *** Genç adam eve girdiğinde sıkıntılıydı. Telefonu çaldığında koltuğa kendini bırakmış başını geri yaslamıştı. Açtığı telefonu kulağına götürüp cevaplarken ofladı. “Yanında mı?” “Hayır eve bıraktım. Kız arkadaşları gelecekmiş. Kız gecesi yapacaklarmış.” “Çok mu üzgündü.” “Tipik Alin işte takma kafana.” “Karan. Alin benim bu hayattaki tek ailem. Onunla kötü olmak istemiyorum.” Genç adam başını yasladığı yerden kaldırıp “O zaman sikik kurallarını esneteceksin. Kızı rahat bırakacaksın. Büyüdüğünü kabulleneceksin.” Diye sinirle söylendiğinde Tolga da ona bağırdı. “Lan sikik, ben büyüdüğünü kabul etmiyorum da sen ediyor musun? Hala bacak kadar kız muamelesi yapıyorsun. Bilmiyorum sanki.” Göz deviren adam biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapadı. Odaya geçip üzerini değiştirdiğinde saati kontrol etti. Tam da gece yarısı maçı vardı. bir şeyler atıştırdı. Ardından evden çıkmadan önce Alin’e mesaj attı. “Nasıl gidiyor?” “İyi.” “Geldi mi arkadaşların?” “Geldi.” “Ne yapıyorsunuz?” Sinirli yüz ifadesi sonrası grup seks yapan lezbiyenlerin gifinden yollayıp “Sevişiyoruz. Başka soru?” dedi. Kaşları çatılan adam dişlerini sıkarken “Alin!” diye yazıp yolladı. Ardından bir resim geldi. Kızlarla gecelik giyinmiş salonda yiyip içiyorlardı. Üzerlerinde seksi geceliklerin olması adamın şöyle bir durup tek kaşını kaldırmasına neden olurken o can alıcı soruyu sordu. “Aralarında lezbiyen var mı?” “Var.” “Ne?!” “Ne ne. Var. Benim. Sayenizde bir erkekle değil yakında kadınla sevişirsem hiç şaşırmayın. Ona da bir şey demezsiniz diye umuyorum.” Onunla yazışırken evden çıkan adam boynunu sağa sola oynatıp kütletirken parmakları ekran üzerinde oynadı. “Sikik sikik konuşma. Sorun istemiyorum demiştim. Bunu unutma. Yarın şirkette görüşürüz. Fazla içme.” “Emredersiniz hünkarım başka?” “Alin, kaybol.” Ardından araca geçip dövüş alanına geçti. Dışarıdan sıradan alelade bir depo ya da fabrika kalıntısı diye görünen yerin zemininin altında bir kat daha vardı. Orası tamamen dövüş alanı ve izleyici tribününe ayarlanmıştı. İçeri girdiğinde bir maç oynanıyordu ve tezahüratlar dört bir yana dağılıyordu. Odasına geçtiğinde üzerine sadece salaş atlet tarzı tişörtünü ve altına biraz bol şortunu giydi. Ellerine sargı bezlerini sararken müzikli ortamda bağırışlar, dövüşen adamların haykırışları ve daha o dövüş bitmeden “Akrep! Akrep!” diye çığlıklar kulağına doluyordu. Gözlerinin siyahı inci siyahına dönerken parlaklık ölüm çağırıyordu. Sıra büyük dövüşe geldiğinde kafese doğru yürümeye başladı. Seksi kadınların ellerinde tabelalarla isimlerini taşıması, erkeklerin onlara ettiği müstehcen küfürler attıkları laflar, kadınlar göz devirmeleri, ellerinde paralarla sıraya geçmiş kodamanlar. Yanlarda yukarı alev püskürten düzenekler ve omuzlarında akrep türü silahlarla dört bir yanı sarmış adamlar yerin adını ortaya elle tutulur biçimde seriyordu. Cehennem. Burası cehennemdi. O da günahkarlara ders veren baş zebaniydi. Yeni kurbanı karşısında dikilirken başını sağa sola oynatıp esnetirken omuzlarını gerdi. Sonunda başını sol omuzuna doğru yatırırken dudaklarında öyle bir gülüş vardı ki sanki omuzunun arkasındaki şeytan dizlerindeki kanı temizlerken gülüyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD