3 Küçük Seyahatimiz!

882 Words
İş yerimde her nasıl yaptıysam yakmayı becerdiğim kulağıma ilk müdahaleden bir saat kadar sonra, yine yanık ve birde yanında Deniz'e eczaneye gönderip aldırdığım yanıklar için ağrı kesici kremi birbirine karıştırıp, kulağıma sürdüm ve gazlı bez ile bandajladıktan sonra da, canımı daha çok yakacağını tahmin ettiğim beremi, açık bıraktığım saçlarımın üstüne taktım. Deniz'i on dakika önce evine göndermiştim. Salonda son kontrollerimi yaptıktan sonra, benimde evime gitmemem için bir nedenim kalmamıştı ve kapısını kilitlediğim iş yerimi iki günlüğüne kapatarak, yola koyuldum. Evime gidene kadar, markete ve kasaba uğradım. Evde ağıza atacak yemek yoktu, madem yarında çalışmayacaktık, hiç olmasa bir iki çeşit yemek yaparım diye düşündüm. Eve yaklaştığımı hiç anlamadan yol boyunca yaşadığım bu olayı düşündüm durdum. Oturmayan bir şeyler vardı. Ne kadar hafızamı zorlasamda, o saç düzleştiricisini ne zaman prize taktığımı hatırlamıyordum. Deniz'in takmadığındanda emindim. "gerçekten bir doktora gitmeli ve konuşmalısın." Kendi kendime telkinde bulunurken, kısık sesli konuştuğumun farkındaydım. Hani nasıl derler andaydım, ne yaptığımın, ne düşündüğümün, ayağımın altındaki asvaltın sertliğinin, yüzüme vuran soğuk havanın hepsinin bilincindeydim ve aslında aynı zamanda çok da tedirgindim. Garip bir ürpertinin yine benliğime ve akabinde bedenime sahip olmaya başladığını fark ettim. Adımlarım hızlanırken, nefes alışverişimde eş zamanlı olarak hızlanmaya başladı. Gözlerim hızlıca etrafımı tararken, sokaktaki kendi halinde yürüyen yada ayak üstü dikilip laflayan insanların hepsinin gözleri beni takip ediyormuş gibi bir hisse kapıldım. Bir anda sokağın ortasında durdum. "ben ne yapıyorum kendime böyle?" dediğimde yine sesli konuştum. Etrafımı tatlı bir sıcaklığın kapladığını hissediyordum, hemde buz gibi havada. Kapıldığım korkuyla titremeye başlayan bedenimi sanki sürüklüyormuşum gibi hissederek, hızlandırdığım adımlarım, biraz sonra koşmaya dönüştü. Kaçıyordum ama kimden yada neyden kaçmam gerektiğini hiç bilmeden koşmaya devam ettim. Şifresini girdiğim dış kapı açıldığında, hemen içeri girdiğim gibi hiç arkama bakmadan koşmaya devam ettim. Dördüncü kattaki asansörü çağırdım ve bir anlık cesaret ile sokak kapısına baktım. O anda korkuyla hızlanan nefesimin sesi kulaklarıma çarpıyordu ve binamızın bakmaya devam ettiğim dış kapısında hiç kimse yoktu. ☁️ Ah tatlı şey! Bu kadar korkak olabileceğini gerçekten ben bile tahmin edememiştim. Seninle sandığımdan çok daha fazla eğleneceğiz. Hem daha bir şey yaşamadık ki! Bunlar; sevimli, minik, çakıl taşı tadında atıştırmalıklar be bebeğim... hadi binelim, bak geldi asansörümüz! Asansörün ilk kapısının kolunu tutupta kendine çektiğinde bir an durup etrafına baktı. Gözleri bir şey arıyordu ama tabii ki ne aradığını bilmiyordu. Tıpkı diğerleri gibi! Ahh... hep böyle başlarlar... hımmm! Hayır tatlım, aklından zorun yok senin ama benim seninle zorum var... şu tatlı tedirginliğin ve git gide korkuyla kardeş yaşayacak olmanın tadı inan bana başka hiçbir şeyde yok canım. Karşısına çıkan ikinci otomotik çelik kapılar iki yana açıldığında, derin bir nefes alıp asansöre daldı. Ah ne kadar da tanıdık bir duygu... güvende hissetmek.. ama o kadar emin olma istersen! aaa! Bak sen şu işe! Asansörün düğmeleri çıldırdı mı ne? Sen daha o ince narin parmaklarını uzatmadan ve düğmeye basmadan hepsi tek tek yanmaya başladı. Ne kadar da şirinler! Hadi biraz eğlenelim. Her kata geldiğinde duran asansörün iç kapıları açılmaya başladı ama diğer dış kapı hiç açılmadı. Korkuyla irileşen gözleri çıldırmış gibi durmadan yanıp sönen mavi led ışıklı düğmeleri takip ediyordu. Bir aşağı bir yukarı katlar arası seyahatimiz gerçekten çok eğlenceli, yani en azından benim için tatlım.. ve tekrar tekrar durduğu her katta maalesef gelen yoktu ve sen tatlım, biraz fazla mı korktun acaba? ☁️ Sırtımdan buz gibi akan terin, bel oyuğuma doğru yuvarlandığını hissettim. Korkum öyle bir karanlık hale gelmişti ki, durmadan hiç istemesemde o karanlığın içine çekiliyordum. Daha çok korkarken, tüm bedenime elektirik verilmişçesine titremeye başladım. Ne olup bittiğini anlayamazken, kulaklarımı dolduran tatlı bir kahkaha duydum ve hemen ellerimle kulaklarımı kapadım. Canımın yandığını hissettiğim an, kuaför salonumda kendime yaptığım o şeyi hatırladım. Kendimi yaktığı mı nasıl unutmuştum? Asansör nihayet ikinci kata geldiğinde katlar arasında inip çıkmak, son buldu ve asansörün iç kapıları açıldığı an, saniye beklemeden dış kapıyı hemen elimle itip, kabinden kendimi dışarı attım. Dairemin önüne geldiğimde gördüğüm şey karşısında şok oldum. Kapımın kilidinin içinde anahtarım duruyordu ve anahtarlık sallanıyordu. Beynimin içinde hızlıca birbiriyle iletişime geçen nöronların sesini duyuyordum sanki ve bu cızırtılı sesler resmen işkence gibi azap vericiydi. Düşünce çarkına dönen zihnim, sayısız düşünce üretirken, gözümün önünden o düşüncelerin görselleri resmi geçit yapıyordu ve son görüntüde kapımı kilitleyip, anahtarımı çantama koyuyordum ve hatta hemen kapımı yokluyor, kapandığından, kilitlendiğinden iyice emin olup derin bir nefes alarak, asansöre yürüyordum. Yani anahtarımı kapıda unutmamıştım. Deli gibi titreyen parmaklarımla anahtarı tuttum ve çevirdim ama kapı hala kilitli olduğu için açılmadı, ikinci dönüşünü yaptığımda, alışık olduğum o metalik açılma sesini duydum ve kapım açıldı. Yavaşça kapımı geriye ittiğimde, sabah evden çıkarken tam kapımın yanında bıraktığım terliklerimi gördüm ve gördüğüm şey karşısında nefes almayı unuttum. Normalde terliklerimin burnunun yönü kapıya bakması gerekiyordu ama öyle durmuyordu. Özellikle çevrilmiş, sanki içeri girince hemen onları giyinebilmem için yönü bana doğru çevrilmişti ve o anda garip bir şey oldu. Korku duvarını aştım. O terliklere tüm öfkemle tekme attım. "seni sersem! aklınca beni mi korkutacaksın?" diye neye bağırdığımı bilmeden bas bas bağırdım. Son anda fark ettim ki çoktan içeri girmiş ve kapımı kapamıştım. ☁️ Senin burda korkman gerekmiyor muydu? Terliklere tekme atmakta ne demek Burçak ya?Tadımı kaçırdın şimdi benim! Güzel güzel eğleniyorduk şurda... daha fazla zorlama beni istersen ha güzelim? "kes sesini!" Ne, bana mı dedin sen? beni duyuyor musun, hemde ben sana o şansı tanımamışken, sana şu anda henüz izin vermemişken? Cevap ver şimdi bana kahrolası! gerçekten kızdırdın beni ve inan bana kızgın halimi görmek istemezsin! ☁️
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD