"paketleri hazırla kızım, birazdan müşteri geldiğinde hemen röfleye başlayacağım,"
"tamam Burçak abla... ya bir şey soracağım abla ama biraz çekiniyorum,"
Tek yardımcım olan Deniz'in gözlerine tüm merakımla baktım. Hayatta izin almadan soru sormazdı. Bu huyunu çok seviyorum. "sor ablam," dedim. "gece sen hiç uyumadın mı abla? gözlerin kan çanağına dönmüş!" dediğinde, dönüp hemen aynaya baktım. Evet gerçekten gözlerimin beyazlarındaki nerdeyse bütün kılcal damarlar yüzeye çıkmıştı. Aslında gayette iyi uyumuştum, hemde tüm korkuma rağmen ama neden gözlerimi böyle kan basmış hiçbir anlam veremedim. Üstelik sabah uyandığımda gözlerimin durumu gayet iyiydi.
"uyudum be Denizim.. dün çok boya falan yaptıkya belki alerji yapmıştır, eve gidince bir şeyler yaparım, geçer gider." demekte buldum çareyi. Evet, eve gidince mutlaka bir şeyler yapmalısın diyen iç sesime, "kes sesini!" derken, yine içimden cevap verdim.
"efendim abla?"
Deniz'e baktım ve, "ne oldu ki?" diye sordum. Şaşırmıştım. "kes sesini! dedin de demin," dediğini duyduğumda daha çok şaşırdım. Oysa ben içimden konuşuyorum sanmıştım.
Ne diyeceğimi bilemezken, gülümsedim. "galiba gerçekten uykusuz kalmışım Deniz," dedim ve ikimizde gülmeye başladık.
Gülüyordum ama aklım karışmıştı bir kere ve neden böyle bir şey yaşadığımı düşünüyordum. Bir an sanki birinin, bir sesin kulağıma, "çok düşünme, o güzel beynine zarar," dediğini duyar gibi oldum ve tüm bunlar fısıltı halinde söylenmişti ve elim refleksle kulağıma gitti. Kulak çeperimin resmen yandığını hissettim. Canım acırken anında elimi çektim ve aynı anda Deniz'in deli gibi attığı çığlığı duydum.
"abla ne yapıyorsuun?"
Neye uğradığımı şaşırırken, Deniz'in elime doğru hızla hamle yaptığını gördüm. Resmen nutkum tutulmuştu. Bu kızın neyi vardı böyle?
Şaşkınlıkla ona bakarken, bir anlığına gözüm karşımdaki geniş aynaya takıldı ve gördüğüm şey karşısında dehşete kapıldım.
Saç düzleştiricisini elime almış ve kulağımı arasına sıkıştırmıştım. Yakıyordum. Kendimi yakıyormuşum ve Deniz'in üst üste attığı çığlıklarla bir anda son sıcaklık deresine ayarlı olan saç düzleştiricisini elimden masaya fırlatıp attım.
Kulağımdan gelen iğrenç yanık et kokusuyla midemin kalktığını duyumsuyordum ve ah Allahım, kulak çeperimdeki acı dayanılır gibi değildi.
"Deniz koş, buzdolabından yanık kremini getir!"
Bas bas bağıran benim sesimdi ama sanki milyonlarca ışık yılı uzaktan geliyormuş gibi duyuyordum. Aklım karmakarışıktı ve canım öyle yanıyordu ki korkmaya bile fırsat bulamadım.
Deniz kapıldığı korku ve heyecanıyla titreyen elinde tuttuğu yanık kremini bana uzatınca, hiç beklemeden kremin kapağını açtım ve elime boca ettim. Cayır cayır yanan kıpkırmızı olmuş, üst derisi tamamen kalkmış kulağıma kremi, canım daha çok yana yana sürmeye başladım. "ablam koş şimdi de buzluktan soğuk jeli getir," dediğimde kız saniye beklemedi. Resmen yanımdan uçtu. Onu izlerken, hissettiğim acı beni bayılmanın eşiğine getirmişti. Dişlerimi öyle çok sıkıyordum ki, acıyla titreyen dudaklarım bir süre sonra birbirine kenetlendi. Deniz'in yine koşarak yanıma getirdiği buz gibi soğuk jeli, kreme bulanmış kulağımın üstüne tuttum. Sürekli düşünüyordum. Böyle bir manyaklığı neden yapmıştım ki?
Bu yaptığımın akla, mantığa uyar hiçbir yanı yoktu ama ben bu saçmalığı yapmıştım.. saniyeler öncesini beynimde evirip çeviriyordum ve bir anda hatırladım. Birinin kulağıma fısıldadığını duyar gibi olmuştum ve sonrasında bu korkunç eylemi gerçekleştirmiştim.
Bana ne oluyordu böyle? Yoksa hasta mıydım ve bunun farkında değil miydim?
Aklımdan şüphe etmeye başladığımda o meşhur klişe söz beynimin kıvrımlarına çarpıp, gözlerimin önüne bir makaledeki, ilk paragrafın son cümlesi olarak döküldü.
Ve bu nedenledir ki, kişi yaptığının farkında değildir, dolayısıyla hasta olup olmadığını, aklıyla yada herhangi başka bir şeyle ilgili bir problemi olduğunu sorgulayacak durumda değildir, onlara göre her şey yolundadır, ayrıca bu tip hastalar asla ve asla hasta olduklarını kabul etmezler."
Düşünüyordum, ben kendimi saniyeler içinde sorgulamıştım, aklımdan şüphe etmiştim, hatta kendimce kendime teşhis bile koymuştum. Şizofren miydim? Bunu sorgular olmuştum. Hasta olup olmadığımı bilmiyorum ama kesinlikle bir şeyler son birkaç gündür ters gitmeye başlamıştı.
"kulağın nasıl abla, canın çok yanıyor mu, bir doktora mı gitsek?"
Ard arda sorular sıralayan Deniz'in, gözlerimi amansızca göz hapsine alan o koyu yeşil gözlerinde derin bir korku vardı. Elbette böylesine korkmak için çok haklıydı. Aklı başında kim kulağını bir saç düzleştiricisi ile mangal keyfi yapar gibi kızartırdı ki?
"iyiyim balım, acım biraz azaldı... biliyorum seninde aklın karıştı. Ben bunu yaptığımın hiç farkında değildim canım. Sanırım benim başka bir doktora görünmem lazım. Biliyorsun, çok sitresli günlerden geçtim. Şu boşanma işi beni çok yıprattı. Dikkat dağınıklığım hat safhada. Sen randevuya gelecek olan müşterimizi ara, benim rahatsızlandığımı, dükkanı kapayacağımızı söyle. Bugün çalışmayalım. Sende, bende evlerimizde bir güzel dinlenelim," dedim.
On altı yaşındaki deniz gözlü bu kızcağız, benden biraz ürkmüş olsada söylediklerimi bir parçada olsa mantıklı bulduğunu belli eder gibi bakıyordu bana. "tamam ablam," dedi ve hemen müşterinin telefonunu benim eski usul telefon rehberinden bulup, onu aramaya koyuldu.
Ben ise hala kulağıma buzlu jeli tutmakla meşguldüm. Kendimi anlamaya çalışıyordum hâlâ ama yaptığım şey öyle mantıksızdı ki, hiçbir açıklama bulamıyordum. Ne zaman saç düzleştiricisini elime aldım, hangi ara onu prize takıp ısıttım ve kulağımda ızgara yaptım hiç hatırlamıyordum. Kayıp bir zaman dilimi vardı ve aslında çok güçlü olan hafızamda. İçten içe son günlerde yaşadığım bu garip hallerimden korkmaya başladığımın artık iyice farkındaydım.
☁️
İşte bu canım işte bu... daha yeni başlıyoruz... bu yaptığın, yapacaklarının yanında daha ne ki?
Seninle güzel eğleneceğiz Burçak!
☁️