bc

AŞKIN HATASI

book_age18+
3.3K
FOLLOW
12.4K
READ
others
others
others
drama
comedy
sweet
serious
mystery
others
asexual
like
intro-logo
Blurb

“ Uyurken seni seyretmeyi severdim. Uyurken mırıldanmana saatlerce gülümserdim. Bir şeye sevindiğinde çığlık atmana ise bayılırdım.”

Dedi ve gözlerini gözlerimle buluşturdu.

Birkaç saniye baktıktan sonra “ Nedenini bilmediğim her ne varsa tam 4 yılımı aldı. Duygularımı, kalbimi, aşkımı ve daha ne kadar güzel şey varsa hayatımdan söküp aldı.

Mutsuzsun, acı dolusun, gözlerinde anlamsız bir öfke var.

Yalnızca tek bir soru bunca yılın ardından… Neden? ’’

chap-preview
Free preview
SENİ GÖRMEK İSTEMİYORUM
Hikâyeler ne kadar güzel başlar ne kadar güzel devam eder, bir yerde bir acı olur ama sonra yine herkes mutlu olurdu. Böyle hayatlar var mı? Bu karakterler gerçek olabilir mi? Diye defalarca sorgulardın. Birçok hikâye karakterine âşık olmuşluğum vardı. Ya da birçok karaktere hayran kaldığım. Tıpkı şu anda olduğu gibi… Elimdeki aşk romanının da son sayfasını Yüzümdeki kocaman sırıtma ile kapatmıştım. Mükemmel bir aşk, mükemmel karakterler, mükemmel hisler. Oturduğum kafenin cadde manzarasına diktim gözlerimi ve tam dört yıldır yaşadığım bu şehre ne kadar alıştığımı düşündüm. Sabah koşturmasına, gün boyu hissedilen strese ve gece gelen yalnızlığa nasılda alışmıştım. Bir de ne kadar çok şeyin değiştiğini düşündüğümde derin bir nefes aldım. Bu son dört yılda ne kadar değiştim, neleri değiştirdim, neleri unuttum, kimleri hayatımdan çıkardım. Pes etmedim her gecen gün daha da artarak ilerleyen bir aşkı unutmak için savaşmaktan. Başarılı oldum mu bilmiyorum ama artık alıştığıma eminim. İçimdeki bu aşkı unutmak için savaşmanın birçok yolunu bulmuştum aslında, bunlardan biride işimdi. Buraya geldiğimde hala öğrenciydim. Staj yaptığım moda evinin sahibesi Madam Julia vefat etmiş ve kızı moda işinden anlamadığını söyleyerek bu güzel moda evini bana devretmişti. Finans konusunda babam bana destek olunca burayı devralmak zor olmamıştı. Zaten oturmuş bir müşteri listesi vardı. Yenilikleri sevmeyen daha çok orta yaşa hitap eden bir sitili vardı. Madam Julia bunu değiştirmemekte ısrarcı olduğundan o zamanlar bir şey yapamamıştım. Özellikle gelinlik dikmezdi. Bunun nedeni de evlendiği güne lanet okuduğu kızı Hanna’nın babasıydı. Onun için kimseye o beyaz elbiseyi dikmek istemiyordu. Kendi tabiriyle “Hiç kadının hayatını mahvettiği güne katkıda bulunmak istemiyordu.  Onun için sadece gece elbiseleri dikiyorduk. Tam iki yıl olmuştu buraya devralalı. Tüm sitili değiştirmiş ve işe gelinlik dikimine ağırlık vererek başlamıştım. Hala tam bir reklam yapacak kişiyi bulamamış olsam da yine de yetiştirmek için fazlaca zamanımı alan birçok siparişim oluyordu. Bu düşünceler içerisinde kahvemi yudumlarken cebimde buraya oturduğumdan beri titreyen ve ısrarla çalan telefonumu elime aldım. Derin bir nefes eşliğinde küçük bir tebessüm ile gülümsedim. Arayan İpek’ti. Günlerdir mail atıyordu ve artık mutluluğa adım atmaya karar verdiğini, düğün için Türkiye’ye dönmem gerektiğini yazıyordu. Mesajlarına, maillerine cevap alamayınca kesintisiz aramaya başlamıştı. Bu durumun kaçışı yoktu. Gelemeyeceğimin nedenini anlatamasam da bir şekilde orada olmayacağımı bilmeliydi. Onun için cesaretimi toparladım ve telefonu “Merhaba” diyerek açtım. İpek bir süre sesiz kaldı ve ardından şaşkın çıkan sesi eşliğinde “Merhaba mı Rüya?” diye sordu. Sorusunda haklıydı. Onunla çok uzun süredir görüşmüyordum ve daha sıcak bir karşılama bekliyor olduğundan da emindim. Fakat İpek, Melek ve ailenin diğer kadın üyeleri ile konuştuğum her saniye her fırsatını buldukları anda konu Neden? Niçin? Sebep? Sorularına geliyordu ve ben artık bu sorulardan kesinlikle yorulmuştum. Her o soruyu sorduklarında zihnimde canlanan o gece ile daha da kötü oluyordum. Hala arada bir kâbus gibi rüyalarıma çöken o gece, hiçbir doğum günümü kutlamama izin vermeyen o gece…     4 yıl önce     İnsanlar ne kadar farklıdır? Büyüdükçe ne kadar değişir anlatmakla olmaz yaşamak gerekirdi. Her bir anını yaşamış ve tecrübe etmiştim. 21 yaşında hayali mükemmel bir modelist olmak olan, hayallerinin peşinden karşısına çıkan bir fırsatı değerlendirerek Fransa’ya gelen bir kızım. Birçok yaşıtıma göre hayata birçok şansla gelmiştim. Bir kızın hayatında en önemli şans ailesidir. Annesi ne kadar sevgi dolu mükemmel ise kızı da hayata o kadar mutlu ve başarılı başlıyordu. Bir kızın babası ne kadar güçlü ve ilgiliyse, onun her yaptığında her hayalinde karşı gelmeden karşısında değil yanında yer alıyorsa o kızı hayatta hiçbir olumsuzluk yenemiyordu. Tamam, babam moda ile ilgili bir eğitim almama her ne kadar olumlu bakmasa da katı bir şekilde reddetmemişti. Tabi ki kalbinde olan adamın kim olduğu da önemliydi. Bir kız kalbindekinden gördüğü değerle büyür, mutlu olur, hayatını renklerle süslerdi. Ona sarılır, ona güvenirdi. Tabi her bir kadın hayata renkleri ile gelir, o renkler ya bir renk ile karşılaşır canlanır, yada bir bir çalınırdı… Evet, ben Rüya Albayrak. Çocukluğumdan beri hayalim olan moda okulunda kazandığım şansımı değerlendirmiş ve Fransa’ya gelmiştim. Tabi bu yolculukta beni bırakmayan kalbimin tek sahibi Savaş Yılmaz’da vardı. Tüm ailesini, arkadaşlarını en önemlisi de okulunu ardında bırakıp burada bir okulda işletme bölümünü okumaya başlamıştı. Benim içinde çok ama çok önemliydi. Burada iki yıl boyunca birçok çevre edinmiştik. Savaş her konuda aktif bir öğrenci olmuş ve kısa sürede tüm okulun dikkatini çekmişti. Bu iki yıl boyunca birçok kıskançlık olayımız olmuştu ama her biri büyümeden kapanmıştı. Ta ki Aslı Çelik Türkiye’den öğrenci değişimi adı altında buraya gelene kadardı. Aslı İstanbul’dan bir aile dostumuzun kızıydı. Azra Teyzem ilgilenmemiz için bizden yardım istemişti. Kıza sadece okul kayıtları buradaki yerleşimi ve arkadaş çevresi için yardımcı olacaktık ama kız resmen hayatımızın her anında vardı. Savaş ile birlikte özel bir yemekte çat kapı geliyor, durumdan anlamıyor ve gerçekten yalnız bırakmıyordu. Savaş’a karşı olan bakışlarını, konuşma tarzını sevmiyordum. Bunu Savaş’a her söylediğimde ise yine takıntılık yaptığımı, kıskançlıklarıma ara vermemi ve sadece benim olduğunu söyleyip duruyordu. Yine de o kıza güvenmiyordum. Zaten bu konudaki tartışmamızın en büyüğünü de dün okulda yapmıştık. Okulun bahçesinde kendimizi kaybedip bir birimiz ile yaptığımız kavgada Savaş beni bir başıma bırakıp gitmişti. Bende o halde derse girmek istememiş eve gelmiştim. Üstelik o gün en önemli derslerimden biri varken.   …… Evde sinirlerim bozulmuş ve kontrolsüzce bir o yana bir bu yana dolanıyordum. Dünden beri beni hiç aramamıştı. Nasıl oluyor da bu kızın ona bakışındaki tersliği fark etmiyordu? Nasıl oluyor da kızın bu ilgisini fark etmiyordu?  Derin bir nefes aldım ve elimdeki telefona baktım. Hala beni aramamış ve buraya gelmemişti. Bu durum beni her geçen saniye daha da deliye çeviriyordu. Sinirden neredeyse evde fırlatıp parçalamadığım eşya kalmamıştı. Hiçbir şey ise sakinleşmeme yardımcı olmuyordu. Pencereden dışarıya bakmak için elimdeki telefonu sehpaya bıraktım ve cama doğru yürüdüğüm anda telefonuma gelen mesaj ile duraksamıştım. O kadar hızlı geriye dönmüştüm ki ayağımı sehpaya çarpmış ve acıdan sekmeye başlamıştım. Telefonu elime aldığımda ise gelen mesajın Aslı’dan olduğunu gördüm. Bu kızın her saniye hayatımda olması beni gerçekten deliye çeviriyordu. Ondan nefret ediyordum. Her daim bu şekilde karşıma çımasına deliriyordum ve nefretim her geçen saniye artıyordu. Öyle sinirlendim ki telefonu duvara fırlatıp paramparça etmek istesem de ne zırvaladığını öğrenmek adına mesajı açmıştım. Aslı mesajda “Gereksiz triplerine bir son ver istersen, Savaş ile aramda bir şey yok. Oda bu durumdan dolayı çok üzgün ve Taner’in evinde senin için bir sürpriz hazırlamakla meşgul. Çocukluğu bırak ve hemen güzelce hazırlanıp saat 9 gibi orada ol. Bu duruma bir son ver ve aşkından şüphe etmeyi de bırak “diye yazmıştı. Birkaç saniye elimde telefonum ile tepkisiz kaldım.  Okuduklarım ile gözlerim kocaman olmuştu. Derin bir nefes alıp gelen mesajın doğruluğu için düşünmeye başladım. Gerçekten gereksiz bir kıskançlık mı yapıyordum? Gerçekten bu kızın benim aşkımda gözü yoktu ve ben işleri zorlaştırmaktan başka bir şey yapmıyor muydum? Okuduklarımı anlamaya çalıştığım esnada aklıma Savaş geldi. Ben onu bebekliğimden beri tanıyordum. Daha minicik kalbimiz ile birbirimizi sevmiştik. O Savaş Yılmaz’dı. Asla bunu yapmazdı. Üzgündü ve ben bunun için bir kere daha kendime lanet okudum. Bir sürprizi vardı. Bu düşünceler ile savaşırken elimdeki telefon çalmaya başladı. Arayan annemdi. Gözlerim doldu ve ona aslında şu anda ne kadar ihtiyacım olduğunu anladım. Hızla telefonumu açtım ve titreyen sesimle “Güzel kalpli annem” diye cevapladım. Annem bir an duraksadı ve her zamanki gibi sesimden yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu anladı. Anında panik bir sesle “Bir sorun mu var?” diye sordu ve o an gözlerimden boşalan gözyaşlarıma engel olmadım. Sesim ağlamaklıydı ve düzeltmek için bile uğraşmadan,   “Anne benim sana çok ihtiyacım var” diye söyledim. Gerçekten ona şu anda çok ama çok ihtiyacım vardı. Onunla konuşmaya, olan bitende bana yol göstermesine ve en önemlisi bana o sıcacık kolları ile sarılmasına çok ama çok ihtiyacım vardı. Her zaman üstesinden gelirdi. Yanımda olduğu sürece her sorunumun bir çıkış yolu olduğunu bana gösterir ve o yoldan gitmem için bana bir kapı açardı. Annem bir saniye kadar sustu ve ardından “Yarın sabah ilk uçağa bilet alıyorum. Şimdi sorun ne anlat bakalım prensesim” dediğinde birkaç aydır yaşananların yoğunluğunu tüm kalbim ile hissettim. Üstelik şu anki durumda bu konuda yardımcı olmuyordu. Duyguların her geçen gün daha da büyük yaralar alıyordu. Üstelik bunu engelleyemiyordum. Her şey her geçen gün daha kötü oluyormuş gibi hissediyordum. Aklıma gelen kavga ve okul kapısında onca kişinin önünde bir başına kalışım ile hıçkırıklara boğuldum ve hıçkırıklarım arasından “Her şeyi berbat etmekten başka bir şey yapamıyorum. Her şey çok kötü ve daha da kötüye gidiyor” dedim. Birkaç saniyelik sessizliğin ardından annem net bir sesle “Okul mu? Savaş mı?” diye sordu. Bu soru karşısında yutkundum. Derin bir nefes aldım ve tek nefeste, “Savaş” dedim. Annem birkaç saniye daha sessiz kaldıktan sonra daha sakin çıkan ses tonu ile “Sana kötü mü davranıyor? “diye sorduğunda daha çok hıçkırmıştım. İşte sorun buradaydı bana hiçbir zaman kötü davranmamıştı. Her zaman hak ettiğim sevgiyi, ilgiyi ve aşkı bana sunmuştu. Benim için herkesi her şeyi bırakıp benimle gelmişti. Bana hiç kimsenin veremeyeceği değeri veriyordu. Sadece ben onu kıskançlıklarım ile bunaltmıştım. Sanırım oda artık pes etmişti ve aşkımızı sorgulama kararı almıştı. Düşüncelerim kalbimde sancılar ortaya çıkardığı sırada derin bir nefes aldım ve  “Bir kız var Aslı ve ben ondan çok rahatsız oluyorum. Fakat Savaş’ın arkadaşı aralarında bir şey yok. Savaş’ta arkadaşlıktan öte bir izlenim yaratmıyor. Fakat ben buna rağmen kıza katlanamıyorum” dediğimde annem kendinden beklenen bir şekilde biraz cırtlak çıkan sesi eşliğinde “Saçını başını yolup eline ver sürtüğün” dediğinde gülümsedim. Annem her zaman eğer konunun özetinde bir sürtük varsa ellerini kullanma yolunu izlerdi. Onun için her zaman işe yarardı. Gülümsediğimi anlayan annem daha eğlenceli çıkan ses tonu eşliğinde “Sen yapamıyorsan ki benim kızımsın kesinlikle yaparsın, yine de ben gelince yapabilirim” dediğinde daha da çok kahkaha atmıştım. Gerçekten annem her zaman kadına şiddete hayır ama sürtüklere her zaman mantığından hiçbir zaman çıkmamıştı. Gerçi bu onun her zaman yaşam prensibi olmuştu. Kim ne hak ediyorsa her zaman onu yapardı. Konuşması gerektiğinde susmazdı. Annemi bu güne kadar susturabilen tek kişi vardı. Oda kalbinin tek sahibi olan babamdı. Bir süre telefonda keyifli sohbet ettikten sonra olan biten her ne varsa tüm ayrıntısına kadar anneme anlatmıştım. Onca olayın üzerine Aslı’nın çektiği mesajdan da bahsedince annem derin bir nefes alıp birkaç saniye sessiz kaldı ve “Gerçekten yanlış anlıyor olabilir misin? Bazı insanların arkadaşlarına yaklaşımları yanlış anlaşılır. Sonradan büyük bir pişmanlık yaşamamak adına hazırlan ve sürprizin ne olduğunu görmek için oraya git. Gecenin sonunda bu durumu Savaş’a anlat. Kendine engel olamadığını ve o kızın duygularının arkadaşlıktan ibaret olsa bile bundan rahatsız olduğunu, kendini senin yerine koymasını iste. Aynı durumda rahatsız olduğu bir çocuk ile inatla arkadaşlık yapsa ne hissedeceğini sor” dediğinde içimde bir rahatlama olmuştu. Biz bu güne kadar her şeyi konuşmuş ve her olumsuzluğun üstesinden konuşarak gelmiştik. Bu durumu da atlatacak ve mutlu olacaktık. Annem uzun bir konuşmanın ardından tüm şefkatli ses tonu eşliğinde   “Doğum günün kutlu olsun prensesim nice mutlu yılların olsun. İyi ki seni doğurmuşum” dedi ve gözlerim kocaman oldu. Bugünün doğum günüm olduğunu bile unutmuş olduğuma lanet okudum. Tabi ya Savaş doğum günüm için bir parti ve ya özel bir gece hazırlamıştı. Bunun için kendi evi dururken Taner’in evini seçmiş olması garipti ama bunu sorgulayacak zamanımın olmadığını elimdeki saate bakınca anladım. Anneme teşekkür edip onu çok özlediğimi ve çok çok sevdiğimi söyleyerek telefonu kapadım. Neredeyse 2 saat kadar zamanım vardı. Hızla hazırlanıp, bunca huysuzluğu bir kenara bırakıp, benim için hazırladığı sürpriz için Taner’in evine gidecektim. Hızlı bir duş aldım. Bu iki günün yorgunluğunu atmak için bana kesinlikle yardımcı olacaktı. Bedenimden akan suyun verdiği canlılık hissi gülümsememi bile sağlamıştı. Duşun ardından kurulandım ve bir kahve aldım. İyice kendime geldikten sonra bu geceye tamda uyacak olan kırmızı kadife kumaşlı kısa elbisemi giydim. Bu elbiseyi aldığım gün savaş’ın gözleri kocaman olmuş ve onu üzerimde parçalamamak adına mutlaka çok çok özel bir gecede giymemi söylemişti. Bu elbiseye bu gece ihtiyacım olduğu kadar başka hiçbir gece olmamıştı. onun için sırıttım ve üzerime geçirdiğimde aynada kendime baktım. Elbise ince askılı ve tüm bedenimi zarif bir şekilde sarıyordu. Kan kırmızı rengi ise fazlasıyla hoş duruyordu. Elbisem ile uyumlu olsun diye koyu bir makyaj yaptım. Uzun saçlarımı dalgalı, omuzlarıma dökülecek bir şekilde açık bıraktım. Topuklu ayakkabılarımı ve Savaş’ın bana aldığı ince zarif kolyemi de taktıktım. Bu kolyeyi onunla geçirdiğim ilk gecenin ardından boynuma takmıştı. Beni ne kadar sevdiğini ve sonsuza kadar onun olduğumu söylemişti. Sonsuzluk işareti olan bir kolyeydi. Sonsuzluk işaretinin çizgileri içerisinde ismi yazıyordu. Özel tasarım bir şey olduğu belliydi ve çok zarifti. Aynı zamanda fazlasıyla anlamlıydı. Sadece duş almak için çıkardığım ve uysun uymasın her kıyafetim ile taktığım bir yediyeydi. Savaş takı ve benzeri şeylerden pek hoşlanmazdı. Koluna saat harici bir şey takmazdı. Onun için ona bu tarz hediyeler veremezdim. Bu düşünceler ile aynada kendime baktım. Geceye hazırdım artık gidebilir ve bu geceden sonra gereksiz kıskançlıklarımı geride bırakabilirdim.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

Leyl Tutkusu

read
398.3K
bc

Kalbimin Derininde

read
10.6K
bc

KALP HIRSIZI (Hırsız Serisi-2)

read
8.2K
bc

HÜKÜM

read
158.6K
bc

SINIR (TÜRKÇE)

read
17.7K
bc

Ufaklık | Texting

read
2.5K
bc

Yasak İlişki (+18)

read
10.5K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook