Keyifli okumalar
Gecenin bir yarısı telefonu çalmıştı. Gözlerini açtığında arayan kişiye sövdü. Yan tarafta duran lamba tuşuna basarak ışığı açmıştı. Telefonu eline aldığında çoktan kapanmıştı. İçinden bir küfür daha savurdu.
Peki kimdi bu arayan? Gecenin bu saatinde kendisini uykusundan eden numara kayıtlı değildi. Özelden aramıştı. Bu onun daha çok sinirlenmesine neden oluyordu. Uykusu kaçtığı için yataktan kalkıp banyoya giderek sıcak bir duş almıştı.
Yaşadıkları kolay değildi. Annesini kanlar içinde bulduğunda daha 9 yaşındaydı. Babası başından annesi ise kalbinden vurulmuştu. Ama tek eksik vardı. Küçük kardeşi yoktu. Peki o neredeydi? Başına ne gelmişti?
Elini musluğa atarak suyu kapatıp üstüne bornozu giyinip odasına girdi. Dolabına yöneldiği zaman eline bir takım elbise alıp hazırlanmaya başladı. Saat daha çok erkendi. Duvardaki saat'e baktığında 00.00 geçiyordu.
Odasından çıkarak merdivenleri inmeye başladığı zaman adımları aniden durdu. Ve o görüntüler gözünde canlandı. İçi yanıyordu. Kendini zor olsa da toplayıp son adımları atarak mutfağa gidip kendine acı bir kahve hazırladı.
Derin bir nefes aldı. Bugün tekrar o yetimhaneye giderek müdürü sıkıştıracaktı. Elindeki bardağı makineye atarak ceketini alıp evden çıktı. Otobüs durağına kadar yürüdü. Pes etmeyecekti. Kardeşini bulana kadar bıkmadan, usanmadan aramaya devam edecekti.
İstanbul birçok insanın hayatını değiştiren şehir gecesi ayrı gündüzü ayrı güzeldi. Fakat gecesi daha güzeldi. Alparslan cam kenarında şehri izlerken aklına küçük kardeşi gelmişti. Yaptığı araştırma da sonucunda kardeşinin bir tefeciye satıldığını öğrendiği günden beri rahat uyuyamıyordu.
Yemin etmişti. Kardeşini satan da alan da kişileri bulup bedel ödetmekti. Evin içindeki sessizliği telefon zili bozdu.
"Cihangir iyi haberler ver."
"Abi müdürü bulduk"
Bu aldığı en iyi haberdi. Müdür korku dolu gözlerle etrafına baktı. Ardından çocuklarını arkasına aldı.
"Biz senin gibi çocuklara zarar vermeyiz bizim işimiz seninle"
"Ne istiyorsun kimsin?"
"Gidince öğrenirsin hadi bizimle geliyorsun?"
Müdür Aydın Doğan onlarla birlikte gitmek zorunda kalmıştı. Korkuyordu hemde çok korkuyordu. Ama korkunun ecele faydası yoktu. Bunu da çok iyi biliyordu.
Araç deponun önünde durunca araçtan indiler. Burası çok karanlık ve ürkütücüydü. Burnuna pis kokular geliyordu. "Kimsiniz ne istiyorsunuz?" diyerek sordu. Ama ona tek bir kelime etmediler. Alparslan içeri girdiğinde, "Ecelin geldi müdür." dediğinde bu sesi tanıyordu.
"Alparslan sensin değil mi? Biliyorum kardeşini arıyorsun." dediğinde Alparslan kaşını kaldırdı. "Doğru bildin onu arıyorum nerde?" diyerek sordu. "Yurtdışında kalıyor ailenin yanından kaçmış evli iki çocuğu var." dediğinde derin bir nefes çekti. En azından başına bir şey gelmedi. " Beni öldürecek misin?" diyerek sordu. "Bilmem belki de" dedi.
"Sizi aileye vermek zorundaydık" dediğinde Alparslan bağırdı. "Ne zorunluluğu lan ayırdınız bizi" dedi. "Sakin ol düşün bakalım sizi sokağa bırakıp gitsek sen çocuk yaşta ne yapacaktın. Sen madde bağımlısı kardeşin kim bilir nerde olacaktı?" diyerek sordu. Sahi o bunu hiç düşünmedi. "Üstelik kardeşin daha küçüktü." dedi.
"Haklı olabilirsin ama bizi neden ayırdın." dediğinde derin bir nefes almıştı. "İyi bir hayatı ve geleceği iyi olsun." dedi. "Şimdi bana kızıyorsun ama Kardeşin Buse hayatını kurdu." dediğinde bakışları ona dönerken, "Adını değişmemiş mi?" diyerek sorduğunda, "Ailesi değişmedi iyi bir aileye verdim takipteyim." dedi.
"Sana o kadar dil döktüm. Bana adresini ver dedim neden?" Müdür başını salladı. "Seni tanır mı? O da bana seni soruyordu. Abimi bana bul." dediğinde, "Ben daha çocuktum ailemi katledilirken kim olduğunu bilmiyorum ama katili bulmam gerekiyor." dediğinde kalbinde bir acı belirdi. "Alparslan şimdi kardeşine gidersen onu kaybedersin o katil mutlaka seni de öldürmek için gelecektir." dedi.
Müdür onun haline üzülüyordu. Annesi ve babasını kaybetmişti. İlk geldiğinde ona sarılıp ağlamıştı. "Sana yardımcı olmak isterim tabii istersen." dedi. Ellerini çözerken, "Sen bana babalık ettin aileye verdin. Ama onlar bana çok ağır şeyler yaşattı." dedi.
"Herşeyi biliyorum hepsi benim hatam." dediğinde gözyaşları akarken eli titriyordu. Müdür ona bakarken içi paramparça oldu. "Elin titriyor ne zamandır böyle oldu." dediğinde, "O aile kötüymüş cinsel istismar ettiler. İşkence etti dövdü aç bırakıp gittiler." dedi. Alparslan yaşadığı şeyleri hatırladı.
"Hadi çıkalım artık" diyerek çıkarken dudaklarına derin bir gülümseme çıkmıştı." Bu kadar kötü olmayı ben seçmedim ki sadece bana yaşatanlar çok ağır geliyor." dediğinde Müdür gözleri doldu. Bu çocuğun böyle bir şey yaşaması gerçekten çok kötüydü. Kendini suçlu hissetmeye başladı.
Depodan ayrılırken, "İrtibatı kesme" diyerek giderken yine de ona karşı güveni yoktu. Adamına işaret verdi. Aracına atladığı gibi evine gitmeden önce şirkete uğradı. İşler birikmişti. Odasına girdiğinde kızıl saçlı bir kadın ona bakıyordu. "Yeni asistan siz misiniz?" diyerek sordu. Genç kadın başını salladı.
Alparslan karşısında oturan kadına dikkatli bakınca ne kadar alımlı olduğunu fark etmişti. "Öküzün trene baktığı gibi neden bana bakıyorsun?" diyerek sordu. Alparslan şaşırdı. Çünkü ilk defa biri bu kadar cesur davranmıştı. "Aşırı güzelsin." dediğinde Büşra adama tiksinç bakış atıyordu. Alparslan kahkahayı atmıştı. "Kusura bakma" diyerek kendini topladı.
"Buraya gelmeden araştırma yaptım yeni anlaşma yapacağınız şirket biraz sıkıntılı." dediğinde Alparslan şaşkınca bakıyordu. "Ne gibi sıkıntısı var." dediğinde, "O şirket dolandırıcı ödeme yapacak kadar paraları yok ayrıca buradaki kadınlara karşı sapık gibi bakıyorlar. İçlerinde biri bu yüzden tutuklanmış" dediğinde Alparslan şaşkına döndü.
"Yarın sabah hemen başlıyorsun." dediğinde genç kadın buna sevindi. "Toplantınız var sanırsam izniniz olursa gelebilir miyim?" diyerek sordu. Alparslan başını salladı. Toplantı odasında herkes genç kadına bakıyordu. Büşra kendisine bakan adama öfkeyle bakıp, "Durumunuz pek iyi değil sanırım maddi olarak" dediğinde bakışların ona dönmesiyle, "Ne gibi gayet iyi" dedi.
"Geçen yıl iflas ettiniz şirketi dolandırıp tekrar zengin oldunuz bir kadına cinsel ilişki teklif ettiniz kadın kabul etmeyince" diyerek sustu. "Sen kim oluyorsun karşımda böyle konuşuyorsun?" diyerek bağırdığında genç kadın öfkeyle ayağa kalktı. "Karşımda ki insan olmayınca konuşmam böyle her kim olursa olsun haddini bilecek" diyerek elini masaya sertçe vurdu. Alparslan bu dişli kadına hayran kalmıştı.
"Toplantınız bitmiştir." diyerek odadan çıktığında adam sinsi sinsi güldü. "Alparslan altındaki fahişesin." dediğinde Büşra bardağı kafasına vurdu. Alparslan öfkeyle bağırdı. "Lan piç utanmadan konuşuyor musun?" diyerek sordu. "Senin o ağzını alırım köpeklere yem ederim hadsiz." diyerek bağırdı.
"Kimsin sen benim hakkımda fahişe diyorsun sen kendine bak pezevenk" diyerek bağırdı. Alparslan ne kadar engel olmaya çalışsa bile gücü yetmiyordu. "Büşra Hanım." dediğinde sakinleşmek için durdu. "Bir daha benimle öyle konuşmaya cüret edersen senin ağzını yüzünü kırarım." diyerek bağırdı. Odadan çıktığı gibi öfkeyle aracına atladığı gibi gitmişti.
Alparslan öfkeyle bakarken, "Senin ecelin olurum bir kadına bunu söylemeye dilin olmayacak" dediğinde korkuyla bakıyordu. "Ama" dediğinde eliyle işaret verdiği zaman susmak zorunda kalmıştı. "Haddini bileceksin bir kadına öyle cümleler kurmayacaksın ne yaparsa yapsın." dediğinde yakasından tutup masaya vurdu. "Akıllı ol bir daha ki sefere cenazen çıkar." diyerek odadan çıktı...
Bölüm sonu