6.Bölüm

2778 Words
Bu kadının söylediklerinin hiç bir mantığı yoktu gözümde. Babamın eski sevgilisi olması bende şok etkisi yaratırken annem ile karşılaştıklarında konuşmaları aklıma geldi. Bu yönden bakınca ikisinin de konuşmalarında bir ima vardı ve o konuşmalar olurken ise babam onun yüzüne bile bakmamıştı. Birde annen bizi ayırdı diyordu ve içimde ki öfkeyi harlıyordu. Annem böyle küçük oyunlar oynayarak iki kişiyi birbirinden ayıracak bir kadın değildi. Elif Hanımın anneme laf dokundurması benim için son nokta olmuştu. "Annemin adını ağzınıza almayın," dedim sinirden gülerek. "Annem anlattığınız gibi küçük oyunlar yapacak bir kadın değil. Babam ile aranızda ne geçti bilmiyorum," dedim istemsizce yüzüm buruştu. "Ama eminim ki babamın sizden ayrılma nedeni annemin aranıza girmesi değil." Benim söylediklerimden sonra Elif Hanım güldü. "Babam ile İngiltere'ye yeni bir hayat kurmak için gittiğimizde annenin tek bir kaza geçirdiği haberi ile Türkiye'ye yalnız dönmüştü. Annenin o kazayı bilerek yaptığına eminim biliyor musun Ada. Çünkü baban benimle sevgiliyken bile annen babana ilgisini göstermekten çekinmiyordu... " Dudaklarım şaşkınlıkla aralanırken hızla oturduğum yerden kalktım. İşaret parmağımı ona doğrulttum. "Söylediklerinize dikkat edin! Sizin olmayan bir adamı zorla tutmaya çalışmanız sizin hatanız. Söylediklerinizden bile babamın hiç bir zaman size ait olmadığını tek bir sebep ile anneme gittiğini anladım," dedim nefret ile. "Siz onların arasında sadece bir sınav olmuşsunuz..." İleriye mi gittim bilmiyordum ama kimse annem hakkında böyle konuşamazdı. "Terbiyesizsin," dedi Elif Hanım çatık kaşları ile. "Sana cevap bile vermeyeceğim. Git annene sor olur mu bunları, eminim ki sana kendini haklayacak bir açıklama yapar o. Zaten sizin etrafınızda ki insanlar annen ne derse aptal gibi alkışlıyor buna da alkış tutarlar." "Yeter artık! Sizi son kez uyarıyorum, ne annemin ne ailemin adını ağzınıza almayın. Siz kendinizden başka kimseyi düşünmeyen, tek derdi kendinde olduğunu sanan ve etrafında olup biteni görmeyen birisiniz. Babamın neden sizi değil de annemi seçtiğini oturup bir düşünün olur mu Elif Hanım." Sözlerim değişen yüz ifadesinden ona ağır geldiğini ortaya koymuştu. Kimse benim aileme hakaret edemezdi! Daha fazla yanında durmayıp odaya çıkarken merdivenlerin başında duran Oktay ile karşılaştım. Bir nefret dolu bakışımı da ona attım." Günaydın yok mu karıcım?" Arsız arsız konuşan Oktay ile gözlerimi ona diktim. "Sen bu evden çıktığın an benim için gün ayacak, henüz aymadı." İğnelerimin ona batmadı lazımken Oktay güldü. "Diline ayar çekelim bir ara karıcım," dedi Oktay. Dilin kopsun! "O ayarı karakterine çek şerefsiz seviyesinde kalmış," dedim nereden geldiğini bilmediğim bir cesaret ile. Oktay'ın yüz ifadesi değişirken yutkundum. "Afiyet olsun, bizden önce kahvaltı yapmışsın üstelik yürek yemişsin," dedi sert ifadesi ile ama ben çok üzerinde durmadan kollarımı göğsümde bağladım. "Annemlere gideceğim bugün," dedim bir daha aynı şey yaşanmasın diye. "Gidemezsin," Diyen Oktay yanımdan geçip giderken bende arkasından gitmeye başladım. "Lütfen," dedim kibar olmayı deneyerek. Düğüne gelmeleri için onları ikna etmeye çalışıyorum. Baban özellikle belirtti masada duydun ailemin gelmesini istediğini," dedim bahane ederek. Oktay hizmetlinin getirdiği kabanını üzerine giyerken gözleri üzerimde dolandı. "Ailen ile her yan yana geldiğinde soluğu eski sevgilinin kollarında alıyorsun karıcım, sana nasıl inanayım?" "Sadece annemlere gideceğim ve o evden çıkmayacağım. Orada işim bittiğinde ise hemen buraya geleceğim," dedim ikna etmeye çalışarak. Ben babama böyle hesap vermemiştim ve el çocuğuna vermek koyuyordu. "Evden çıkmana gerek yok ki zaten karıcım, o askerden bozma şerefsiz her an o evde." Sensin şerefsiz! Mafyadan bozma karaktersiz! "Ali Esat bugün olmaz," dedim emin bir tonda. "Bugün dedesinin ölüm yıl dönümü. Ailesi ile birlikte mezarlığa giderler," dedim derin bir nefes alarak. Evet, bugün Aksoy ailesinin acı günüydü. Her sene yıllardır Aksoy ailesi yas tutardı. Ali Esat ve İnci Eva dedelerini tanımasalar da onlarda yas tutardı her sene. Ali Esat'ın asker olmasının en büyük sebebi şehit olan dedesiydi ya zaten. "Bayağı bilgiliyiz de," dedi Oktay dış kapıyı açarken. "Arkanda ki adamları sakın atlatmaya çalışıp o adama gitme Ada, bu sefer ufak bir öpücükle kurtulmazsın." "Tecavüz mü edersin bu sefer?" dedi çatık kaşlarım ile. Onun gözleri bana döndü ve yüzümde gezindi. "Daha beterini yaparım," dedi korkutucu bir fısıltı ile. İstemsizce yutkundum. Ve kollarımı bir ihtimal kendimi koruyabilmek için refleksle göğsümde bağlandı. O daha fazla bana bakmadan kapıdan çıkıp gitti ve ben arkasında yapabileceklerini düşünerek kaldım. Ne kadar ileriye gidebilirdi ki? *** Araba bizim evin önünde durunca bana aynadan bakan şoför ile göz göze geldim. Oktay'a rapor edecek bir şeyler arıyordu bende. Derin bir nefes aldım ve arabadan inip evime doğru yürüdüm. Gerçek evime... Beyaz kapının önünde durduğumda zili çaldım ve açılmasını bekledim. Kapıyı Açan Aslı teyzem ile gülümsedim. Sabahın bu saatinde Aslı teyzemin bizde ne işi vardı? "Ada," dedi mırıldanarak. Eskiden Ada kızım diyerek yüzünde güller açtıran kadın şimdi düz bir ifade ile Ada diyordu. Yeğenine âşık olduğumu bilen Aslı teyzem de anlaşılan beni onaylamıyordu. "Girebilir miyim teyze?" dedim iç çekerek. "Gir tabi," Diyen kadın geri çekilince içeriye adım attım ve ayakkabılarımı çıkardım. Biz onunla birlikte salona ilerledik ve içeriye girdiğimiz de bizimkilerle göz göze geldim. Annem Balın'ın kolunun altına almış birlikte dergi okurlarken babam ve Onur amcam yemek masasında tavla oynuyordu. Abim ve Barın abi ise oyun kolları ile oyun oynuyordu. Böyle olmaları ve benim olmamam can yakıcıydı. "Ada," dedi annem oturduğu yerden kalkarak. Bana doğru geldi ve kollarını bana doladı. Annemin portakal kokusunu içime çektim ve annemden ayrılmadan önce saç tutarlarını elime alıp dudaklarıma götürüp öptüm. Annem ile ayrıldığımızda gülümsemeye çalıştım. "Nasılsın İpek sultan?" dedim gülümseyerek. "Seni gördüm ya çok iyiyim. Gel," Diyen annem benimle birlikte koltuğa oturdu. Babamların gözlerini üzerimde hissedebiliyordum ve buraya ne için geldiğimi nasıl açacağımı bilmiyordum. Elif Hanımın söyledikleri çok fazla aklımı kurcalamıştı. "Ben size bir şey sormaya geldim," dedim derin bir nefes alarak. "Elif Hanım bana bir şeyler söyledi." Kelimelerini düzgün seçmeye çalışırken yanımda ki annem kaşlarını çattı ve babam ise arkamda ki yemek masasından kalkıp hemen önümde ki koltuğa oturdu. "Ne söyledi?" Dedi annem soğuk bir ses ile ve bakışları babamı buldu. "Babam ile eskiden sevgili olduklarını söyledi," dedim silik bir ses ile. Yanımda ki annem gerilirken herkesin şaşkınlıktan ağzı açılmıştı bir tek Aslı teyzem tepki vermemişti. Sanırım annem ona anlatmıştı o Elif'i bu Elif olduğunu. Annemin bakışları babamın üzerinde dolanırken babam gözlerini benden ayırmıyordu. "Ve senin onları ayırdığını söyledi." sesim git gide içine kaçıyordu. Anneme bunları söylemem bile beni utandırıyordu. "Bu kadın çok oldu ama!" Annem yanımdan hızla kalkarken babamın benim cümlemden sonra kaşları çatılmıştı. Ortamın gerilmesi ile amcamda masadan kalkıp yanımıza geldi. Abimin yüzünde şaşkın bir ifade vardı. "Benim kızıma nasıl bunları söyler? Geçip gitmiş bir meseleyi nasıl böyle dillendirir? Hiç mi evliliğine saygısı yok bunun!" dedi annem öfke ile. "Ben mi ayırdım sizi Akın?" Dedi annem ağladı ağlayacak bir halde. "Ben mi girdim aranıza?" Annemin cümlesi ile babam yerinden kalktı ve anneme doğru ilerledi. "Kendini boşuna yeme İpek," dedi babam ve annemin yüzünü ellerinin arasına aldı. "Hepimiz biliyoruz ki sen hiç bir şey yapmadın. Kime bulaşacağını şaşırmış o kadın. Onunla ayrılığım," dedi babam gözlerini bana çevirerek. "Kalbimin sesini dinlediğim de oldu. Benim kaderim de sen vardın ve dönüp dolaşıp sana geldim ben." babamın sözleri annemi ağlatırken annemi göğsüne çekti ve sarıldı ona. Onların bu sarılışı beni gülümsetti. Annem ile babamın birbirlerine olan aşkı ve saygısı beni kendilerine hayran bıraktırıyordu. *** Annemlerle geçirdiğim bir kaç saatte babamın bana olan tavrı değişmezken bende son kez onları düğüne çağırıp evden ayrılmıştım. Yalıya doğru ilerlerken gözlerim yılda aklım Ali Esat'ta kendi kendimi yiyordum. Görevinden istifa etmesine üzülmeye vaktin bile olmadan art arda olaylar üst üste gelmişti. Ali Esat vatanını koruyamadan bir gününü geçirirse asla mutlu olmazdı biliyordum. Düşüncelerim birbirine kovalarken gözlerimin dolduğunun farkında bile değildim. "İyi misiniz?" Dedi arabayı kullanan adam. Ona baktığımda aynadan göz göze geldik. "İyiyim," dedim kısaca ve o sırada telefonuma gelen bildirim ile elimi çantama attım. Çantamdan telefonu çıkardım ve Oktay'dan gelen mesajı açtım. Gönderen: Oktay Galipoğlu *Bu akşam hazır ol bir davete katılacağız. Emredersin paşam! Sinirden kendimi tutamayıp gülerken elimi dudaklarıma kapadım. Muhtemelen arabayı kullanan adam delirdiğimi bile düşünüyordur. "Buyurun," dedi adam arkaya elini uzatıp peçeteyi bana doğru tutarak. Anlamayarak ona baktım. "Ağlıyorsunuz..." Benim parmaklarım gözlerime gitti ve hissettiğim ıslaklık ile gerçekten ağladığımı fark ettim. "Teşekkür ederim," dedim fısıldayarak. Adamdan peçeteyi aldım ve gözyaşlarımı sildim. "Oktay Bey sizi Tuana Hanım'a götürmemi istedi," dedi adam gözlerini yoldan ayırmayarak. Tuana, Galipoğlu ailesinin modacısıydı anladığım kadarı ile. Doğru ya, şoför Oktay'ın adamı idi ama onun adamı olmayacak kadar kibardı. "Ama önce sizi bir yere daha götürmem lazım," Diyen adam birden direksiyonu kırdı ve başka bir yola saptı. Gözlerim şaşkınlıkla açılırken kapıyı tuttum. "Nereye?" dedim anlamaya çalışarak. "Beyefendi nereye?" "Yirmi dakika zamanınız var," dedi adam sadece ve arabayı bir kayalığın önünde durdurdu. Elim istemsizce kalbime doğru gitti. Niye buraya geldiğimizi anlamaya çalışırken etrafı taradım gözlerimle ve gördüğüm kişi ile vücudumun hareket yetisini kaybettim. Ali Esat karşımda arabasına yaslanmış duruyordu... "Sen," dedim adama şaşkınlıkla. Kalbim korkuyla atmaya başlamıştı. Oktay'ın adamı beni Ali Esat'a mı getirmişti? Kafam allak bullak adama bakarken yutkundum. "Nasıl yani?" dedim anlamaya çalışarak ve o sırada kapım açıldı birden ve irkildim. Gözlerim kapıya dönünce Ali Esat'ı gördüm bana bakan. "Gel," dedi Ali Esat elini uzatırken. Tekrar bize aynadan bakan adama baktım ve titreyen ellerimle elini tuttum onun. Ben arabadan inerken Ali Esat eğilip adama baktı. "Sen git yirmi dakika sonra görüşürüz," dedi ve adam arabayı çalıştırırken Ali Esat kapıyı kapattı ve arabanın uzaklaşmasını bekledik. O gidince ben elimde Ali Esat'ın elini hissettim. Gözlerimde ki şaşkınlık hükmünü sürerken Ali Esat beni arabasına doğru sürükledi. Şuanda şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyordum. "O adam," dedim tekrar yutkundum. "Oktay'ın adamı," dedim. "Anlatacağım gel," diyen Ali Esat arabanın kapısını açtı binmem için. Ben derin bir nefes aldım ve arabaya bindim. Ali Esat hemen yanıma oturunca gözlerimi ona diktim. O ise bana bakmadan önce eline telefonunu alıp birine mesaj attı ve ardından bana döndü. Gözleri yüzümün her köşesinde dolaşırken utançla gözlerimi kaçırdım. "Bakma şöyle." Ali Esat'ın dudağının kenarı kıvrıldı. "Ne yaparsan yap sana kızamıyorum Ada, çok lanet bir şey bu." sesinde ki kırgınlığı yakalamıştım. "Sana kızıp, bağırıp çağırmak ve hatta senden nefret etmek istiyorum ama yine de kendimi sende buluyorum. Yine kendimi senin ismini fısıldarken buluyorum. Bana ne yaptın Ada kız?" Yüreğim ince ince sızlarken gülümsemek ile ağlamanın arasındaydım. Gülsem o yanacak ağlasam ben. "Vazgeçmedin benden," dedim fısıldarcasına. "Vazgeçtin sandım..." iki kelimede tüm gözyaşlarım yanaklarımdan süzülürken Ali Esat'ın elini yanağımı buldu. Gözlerinde gördüğüm yaş mıydı? Benim için mi ağlıyordu. "Bende vazgeçerim sandım ama yapamadım. Ölüyorum Ada, sen her gün, her gece o adamın evindeyken ölüyorum. O evin önünde nöbet tutmaktan tükendim. Her defasında kapıya kadar geliyorum seni kolundan tutup çıkarmak için ama engel yiyorum. Ne yaptın bana, ne ara beni kendine meftun yaptın sen?" sesi sanki biri duymasın diye fısıldarcasına çıkarken ben aksi gibi hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. “Bana geç gelmeseydin, benim sevdamı görseydin şuan evliydik ve bunları yaşamıyor olacaktık," dedim ağlamamı bastırmaya çalışarak. "Bu kadar kör olmasaydım şuan çocuğumuzu kucağımıza alıyor olabilirdik," dedi tüm can kırıklığı ile. "Ada'm, bu hayatta bir seni birde Mavi'yi yaşayamadığım için binlerce kez intihar etmeyi düşündüm ben..." İntihar kelimesini duyduğum anda dünya benim için dönmeyi bırakırken Mavi kim onu bile sorgulayamadan kollarımı Ali Esat'ın boynuna doladım. "Sakın," dedim korku dolu sesimle. "Sakın Ali Esat. Seni asla affetmem bana bunu yaparsan," dedim zorlukla konuşarak. Ağlamamı durduramıyordum. "Sen iyi ol, sen hep iyi ol..." Ali Esat'tan ayrıldım ve ellerimi yanaklarına koyup alnımı alnına yasladım. Gözlerim kapanırken iç çektim derince ve kokusunu içime çektim. "Tek bir gülüşüne koca bir dünya kurarım ben," dedim zorlukla gülerek. Ali Esat'ın bir eli ensemi buldu ve ardından dudaklarımın üzerinde bir baskı hissettim. Kalbim yerinden fırlarcasına atarken o beni özlemle öpüyordu. İçimde ördüğüm o duvarlar yıkılırken tek tek dudaklarımız ayrıldı ve gözlerimi aralayıp ona baktım. "Senden ayrılmak istemiyorum," dedim boğuk sesimle. Oturup şurada saatlerce ağlayasım vardı. "Ama bitmek zorunda. Oktay sana öyle ya da böyle zarar verecek ama en azından onun yanında olursam sana verdiği zararı kontrol altına alabilirim," dedim ve yutkundum. "O bana verebileceği en büyük zararı verdi zaten," dedi Ali Esat kırgın bir tonda. "Seni aldı..." "Senin oğlunu öldürdüğünü söylüyor," dedim kafamı iki yana sallayarak. "İnanmadım." Ali Esat'ın kaşları çatılırken benden uzaklaştı. "Ne düşünüyor dedin?" bana sorduğu soru benim söylediğimi teyit etmek istiyor gibiydi. "Ali Esat oğlumu öldürdü dedi," dedim Ali Esat'ın çatık kaşlarının altında ki gözlerine bakarak. "Geberteceğim seni Rüya!" Ali Esat'ın sesi yükselip aynı anda elini direksiyona vurunca irkildim. "Ne oluyor?" dedim titreyen sesimle. Ali Esat'ın gözleri bana döndü. "Çok fazla zamanımız yok," dedi Ali Esat saatine bakarak. "Halamların iflas ettiğini biliyor musun?" Dedi Ali Esat ne alakası olduğunu bilmediğim bir şekilde. Dudaklarım şaşkınlıkla aralandı ve kafamı iki yana salladım. Tabi ki bilmiyordum. Az önce oradaydım ama kimse bana bir şey söylememişti. "Kafe batmış, ev satılmış ve hatta eşyalara bile haciz gelmiş. Şuanda sizde kalıyorlar," dedi Ali Esat alnını kaşıyarak. "Sen ciddi misin?" dedim elimi ağzıma götürerek. "Halamın avukatlık yaptığı bir olayda karşı taraf tehdit etmiş halamı davayı bırakması için ama halam burnun dikine gidince adam her şeylerini almış," dedi Ali Esat iç çekerek. "Garibime gitti bende bir araştırma yaptım. Adamın eli kolu Galipoğlu ailesine uzanıyor. Belli ki Oktay'ın da parmağı var ve sana şantaj yapacak." dedi Ali Esat elime uzanıp tutarken. "Oktay Galipoğlu durmayacak Ada. Benimle uğraşsa gıkım çıkmaz ama konu sizsiniz." Ali Esat'ın o düşünceli hali bir yana Oktay'ın halamlara kadar buluşabilme ihtimali beni korkutmaya yetmişti. Bunları yapan adam durmaz dursa da elbet daha da güçlenirdi. "Ne yapacağız?" dedim korkuyla. Ali Esat o düşünceli yüz ifadesini rafa kaldırınca tekrar kaşlarının çatıldığını gördüm. "Seni olabildiğince çabuk bir şekilde kurtaracağız ama bugün gitmek zorundasın," Diyen Ali Esat torpidoyu açtı ve içinden bir kutu çıkardı. "Bunun içinde bir çip var. Olduğun konumu gösteriyor ve seni dinleyebilme yardımcı olacak. Senin güvenliğin için bu gerekli. Bu çip sayesinde o şerefsizin açığını yakalayacağız ve seni ondan kurtaracağız." Ali Esat konuşurken dikkatle onu dinliyordum. "Şimdiye kadar benim yanında durmam gerektiğinden ve bana bir zara veremeyeceğinden bahsederken ne oldu da beni ondan kurtaracak planları yapmaya başladın? “dedim şüphe ile. Onun derin bir nefes aldığını gördüm ve sonra saatine baktı. “Dün senin ile konuştuktan hemen sonra Oktay ile karşı karşıya geldim, “dedi Ali Esat yüzünü buruşturarak. “Ada, elinde senin görüntülerin ve parmak izlerinin olduğu bir bıçak var. Cesedin başında elinde bıçak ile duruyorsun," dedi Ali Esat direksiyonu sıkarak. Kaşlarım havalanırken yutkundum. "Ben yapmadım," dedim titreyen sesimle. "Yemin ederim ben yapmadım. Ben kimseyi öldürmem, öldüremem." Korku ile atan kalbim vücuduma panik pompalarken Ali Esat'ın elleri tekrar elleri yanaklarımı buldu. "Biliyorum... Sen yapmadın ama şuan bütün deliller seni gösteriyor. Onun açığını bulmadan, elinde ki belgeleri çürütmeden ondan kurtulamayız. Bir süre daha böyle idare etmek zorundayız. Ada, o şerefsiz verecek olursa belgeleri polise sen yapamazsın," dedi Ali Esat. Bu beni daha da panik ederken derin derin nefesler almaya başladım. “Ne yapacağım? Ben yapamam orada. Ben yapmadım ki," dedim panik içinde. "Sen yapmadın ve sana bir şey olmasına izin vermeyeceğim." Ali Esat beni omuzlarımdan kendine çekti ve göğsüne yasladı. Ben onun göğsünde sakinleşmeye çalışırken onun elleri saçlarımda geziyordu. "Hiç bir şeyi ona belli etme. Üzerinden de bu çipi ayırma ki senin her adımını takip edebileyim. Ters bir durum olduğu takdirde yalının yakınlarında nöbet tutacak bir kaç kişi var, olduğun konuma gelecekler hemen sakın korkma. Sana bir kaç çip daha vereceğim onları evin belirli noktalarına yerleştirebilir misin?" Dedi Ali Esat dudaklarını saçlarıma bastırarak. Ya yakalanırsam? Ama şuan başka da çarem yoktu, yapmak zorundaydım. “Yerleştiririm," dedim ama sesimde ki emin olamama durumu Ali Esat'a geçmişti. "Ada korkulacak bir şey yok. Ters bir şey olduğu takdirde önce etrafında olan adamlar sonra da ben devreye gireceğim." "Bizimkilere bir daha dokunmaz değil mi?" dedim endişe ile. Ailemden birilerinin daha yıkılmasını istemiyordum. "Artık değil. Kafeyi de geri alacağız evi de. Sen soğukkanlılığını koru yeter. Seni yanıma getiren Fuat'tı. Artık seni korumak için çalışıyor ve bana ulaşmak istediğin anda onunla iletişime geç. Telefonlarını dinletiyor o şerefsiz beni arama," dedi Ali Esat küfürleri sıralarken. Oktay'ın git gide ortaya çıkan iş yüzü beni de git gide şoka sokuyordu. Daha ne kadar korkunç olabilir dediğim anda daha da korkunç bir yüzü ile karşılaşıyordum. "Fuat geldi gitmen lazım," dedi Ali Esat ve derin bir nefes aldı. "Fuat sana nasıl çipleri aktifleştireceğini anlatacak ve dediğim gibi soğukkanlılığını koru ki açığını yakalayalım." Ben Ali Esat'a kafa sallarken ondan ayrıldım ve göz göze geldik. Gözleri tekrar yüzümde dolaştı ve sanki bir şey arıyor gibiydi. "Ada, o şerefsiz sana yaklaştı mı? İstemediğin bir şey oldu mu?" Kelimeleri özenle seçmeye çalışan Ali Esat'ın yüzünde endişe vardı. Zorla öpmeye çalışacak kadar yaklaştı Ali Esat ama sana bunu söyleyemem. Zaten işler çığırından çıktı ve senin bunu duyduğun an ona gidip hesap soracağını bilecek kadar iyi tanıyorum seni. "Hayır," dedim kendimden beklenmeyecek kadar net bir ses ile. "Ben yatakta yatıyorum o koltukta," dedim boğazımı temizleyerek. Umarım yutarsın Ali Esat çünkü ben şuan yalan kotamı doldurdum. "Şerefini sikeyim cibilliyetsiz herif!" Ali Esat küfürlerine başlarken ben derin bir nefes aldım ve bu küfür seansının bitmesini bekledim. Bir kaç küfür sonrası sonunda bittiğinde Ali Esat normale geri döndü. "Durma daha fazla git hadi," dedi Ali Esat ve bana yönelip alnıma hatırı sayılı bir öpücük kondurdu. Dudaklarını alnımdan çekmeden hemen önce ise beni biraz olsun rahatlatacak o kelimeleri fısıldadı. "Bir gün her şey çok güzel olacak..."
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD