Adının Fuat olduğunu öğrendiğim adam beni moda evi olamayacak kadar lüks bir şey yere getirince şaşkınlıkla etrafa baktım. Uzun merdivenler bile ışıklarla süslenmiş her yerde avizeler vardı.
"Burası uzay üssü mi?" dedim kaşlarım havada. Yanımda ki Fuat'ın gülümsediğini gördüm. "Zenginler biraz abartı seviyor galiba," dedi o da bana hak vererek. "Biraz mı? Kendimi sarayda hissediyorum şuanda."
"Ada Galipoğlu..." kulağıma gelen neşeli bir ses ile bakışlarım merdivenlere yöneldi. Doğal olduğu belli olan kızıl saçları ve mavi gözleriyle aynı renk elbisesi ile bir kadın iniyordu tüm ihtişamı ile. Kadın gerçek anlamda iyiydi. Ağzım açık kadına bakmamak için kendimi zor tutuyordum. Yanımda ki Fuat'a bu gerçek mi diye sormak için dönmüştüm ki benden daha da beter bir halde kadına bakıyordu. Resmen sapık gibi kadını izliyorduk.
"Evet," dedim boğazımı temizleyerek kabalık etmemek için. Ada kısmına katılıyordum ama Galipoğlu konusunda lafını bile etmiyordum. Kadın ile el sıkışırken beni gülümseyerek süzdü. "Tuana bende hayatım. Tuana Keskin. Görüyorum ki harika şeyler yaratacağım yine," dedi Tuana. "Hem gelinlik için hem de bu gece ki elbise için aklımda yıkılan düşünceler var," Diyen Tuana elimden tutup beni krem rengi koltuğa yönlendirdi ve oturmam sağladı. "Beğendiklerini söyle hayatım," dedi kadın.
Cidden bu kadar çabuk bir tanışma ve adapte olma görmemiştim.
"Melis getir aşkım elbiseleri," dedi Tuana ve o sırada ağzı açık Kadına bakan Fuat'a gülmemek için kendimi sıktım.
Oldukça genç bir kız muhtemelen özel seçilen elbiseleri askısı ile getirdi ve Tuana hemen içlerinden siyah olanı çekip aldı. "Hemen bunu dene tatlım süremiz kısıtlı." elime tutuşturduğu elbise ile bir anda kendimi kabinde buldum. Ben sıkıntıyla iç çektim ve derin bir göğüs dekoltesi olan uzun elbiseyi üzerime geçirdim. Aynı zamanda sırt dekoltesi de vardı epeyce.
Aynada kendime bakarken istemsizce burun kıvırdım.
"Ada çıkta göreyim canım," dedi Tuana. Bu kadın niye sürekli aşkım canım diyordu? Ben derin bir nefes aldım ve kalbinden çıktım. Herkes beni süzünce kendimi kapatma gereği duymadım değil hani.
"Çok şık durdu ama bu senin elbisen değil," dedi Tuana. "Daha canlı bir renkler olmalı bence," dedi Fuat mırıldanarak. O sırada Tuana ona baktı ve kaşları havalandı. "Kesinlikle ve aynı zamanda göğüs değil bacak dekoltesi lazım." Tuana elbiselere ilerledi ve bu sefer eline kırmızı bir elbise aldı. Elbisenin rengi göz alırken benim bile hoşuma gitmişti. Aldığım elbise ile kabine girdim ve tekrar üzerime baktım. Kırmızı elbisenin derin bir yırtmacı vardı ve üst kısmında ise derin olmayacak kadar küçük bir dekolte vardı. Elbise straplezdi ve cidden güzel duruyordu. Ben kalbinden çıkınca bu sefer herkes beğeni ile baktı. "Muazzam, “dedi Tuana ve ardından elimden tutup etrafımda döndürdü beni. “Maşa olmalı saçların..." Tuana düşüncesini söylerken Fuat konuştu. "Hafif bir dalgalandırma yapılıp salaş bir şekilde omuzda bırakılmalı bence."
Fuat'ın ciddi ciddiye düşüncesini söylemesi benim bile garibime giderken Tuana'nın ilgisini çekmiş gibiydi. "Adınız neydi?" Dedi Tuana Fuat'a.
Fuat yaslandığı duvardan doğrulunca boğazını temizledi. "Fuat," dedi kısaca. "Seninle bir ara görüşelim Fuat," Diyen kadın göz kırpınca istemsizce gözlerim büyüdü ve dudaklarımdan bir 'oha' çıktı. Fuat'a benim kadar bozguna uğramış şaşkınlıkla kadına bakıyordu. "Hadi bakalım güzelim doğru yukarıya saç makyaj yapılacak," dedi Tuana anında mesleğine dönerek. "Şimdi mi?" dedim sıkıntıyla. Saatler öncesi nasıl bir hazırlık yapacaktık ki? Daha akşama vardı epey.
"Şimdi tabi ki hayatım," Diyen Tuana beni merdivenlerden yukarıya yönlendirdi ve saç makyaj için masayı oturttu. İçeriye ellerinde çantalar ile adamlar girince cidden bu zenginlerin rahatına düşkün olduklarının anlamıştım.
***
• Balın •
Babamlara çaylarını verdiğimde son bir çay kalmıştı. Alkın'ın çayı ve o ise odasındaydı. Annemler konuşmaya dalmışken babamlar maç izliyorlardı. Çay götürmem garip olmaz diye düşünüp bir bardak çayı elime aldım ve yukarıya adımladım.
Odanın önüne gelince kapıya tıkladım ve ardından kapıyı açıp içeriye girdim. Sınav kâğıtlarından başını kaldırmayan Alkın hala beni fark etmemişti. "Hocam gelebilir miyim?" dedim çocuksu bir ses ile. Alkın benim sesimi duyduğu an kaldır kafasını bana baktı ve daha sonra gülümsedi. "Hocam deme lazım olur," dedi arsızca.
Buna güldüm ve ona doğru ilerleyip çay bardağını önüne bıraktım. "Çay getirdim," dedim söyleme ihtiyacı duyarak. Henüz bu duruma alışamamıştım. Çok garip geliyordu onunla bu hallerimiz ama bir o kadar da sanki olması gereken buymuş gibiydi.
"Görüyorum," dedi ve ardından beni belimden tutup masa ile arasına aldı. Gözlerim irice açılırken o bana gülerek bakıyordu yandan bir gülüş ile. "Ne yapıyorsun?" dedim fısıldayarak. "Sevgilimi seviyorum," dedi o da ve ardından benim ayakta halim onun oturan haline denk geldiği için göz göze geldik. "Uzaktan sev lütfen babamın gazabından kork," dedim ellerimi omuzlarına koyarken. "Seni seviyorum," dedi Alkın beni çokta umursamadan. "Ve bal gözlerin bana utançla baktıkça bende seni seviyorum diye fısıldıyor," dedi Alkın kulağıma yaklaşıp sessizce fısıldarken. Ben yutkunurken istemsizce gözlerim kapanmıştı. "Seni seviyorum ondandır," dedim ben bir cesaretle. Alkın'ın sesli gülüşünü duydum ve ardından dudaklarını boynumda hissettim. Nabız hızım katlanırken yutkunmalarım daha da arttı. "Bal-" Diyen Alkın'ın sesi abimin konuşması ile yarıda kesildi. "Tamam oğlum ya, Alkın'ın da alır gelirim şimdi," Diyen abim koridordaydı muhtemelen.
Hızla Alkın'ı ittim ve çıktım önünden. Ondan olabildiğince uzağa giderken o şaşkın şaşkın bana bakıyordu ve o sırada kapı açıldı aynı saniye abi girdi içeriye. Abim beni görse de çok umursamayıp Alkın'ın yanına oturdu. "Balın bana da bir çay getir," dedi ayı! Kalk kendin al! "Tamam abi," dedim ve odadan çıktım. Cidden bu abim beni bazen hizmetçi sanıyordu. Enayi de değilim ki neden bana söylenen her şeyi salak gibi yapıyordum ben?
***
Gece için sonunda hazırlandığım da Oktay'ın moda evinin bekleme salonunda olduğunu duydum. Her ihtimale karşı Ali Esat'ın verdiği çipi göğsümün arasına sıkıştırırken aktif hale getirmiştim.
Başka yapacak bir şey kalmadığına kanaat getirdiğimde odadan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Oktay ve Fuat dikilirken Fuat ona bir şeyler anlatıyordu ve muhtemelen rapor geçiyordu.
Oktay ve diğer herkesin gözleri bana dönünce hepsinin gözünde bir hayranlık gördüm. Merdivenlerin son basamağına geldiğimde Oktay bana elini uzattı tutmam için. Ali Esat'ın renk verme demesi aklıma gelince boğazımı temizledim ve elini tuttum. "Karıcım, göz kamaştırıyorsun," dedi Oktay ve elimi dudaklarına götürüp nazikçe öpücük kondurdu.
Son öpücüğün olsun inşallah.
"Gidebilir miyiz artık?" dedim eskisi gibi konuşarak.
***
Oktay'ın kolunda içeriye girerken bütün gazeteciler bizi çekmeye başlamıştı. İstemsizce bu beni rahatsız ederken umursamamaya çalıştım. Galipoğlu ailesi göz önünde olmayı seven bir aileydi ve bu oyun sürdüğü sürece buna alışmak zorundaydım.
Oktay ve bir kaç kişi ile bir masada dururken herkesin kahkahaları havalara uçuşuyordu. Bu samimiyetsiz gülüşleri daha önce de görmüştüm ben. Herkesin yüzünde bir maske birbirlerini pohpohluyorlar. Hepsi birbirinden gerçek yüzlerini saklıyordu ve onlarda bunun farkındaydı.
"Oktay Bey eşiniz sıkıldı galiba?" Dedi gözlüklü adam. Ben boğazımı temizlerken Oktay gözlerini bende gezdirdi. "Sıkıldın mı hayatım?" Dedi kafasını yana yatırarak. Bu yüz ifadeni düzelt demekti. Ben gülümsemeye çalışarak kafamı iki yana salladım. "Estağfurullah, konuştuğunuz konuları anlamadığım için size öyle gelmiştir," dedim gözlerimi Oktay'dan ayırmadan. Herkes buna ikna olup önüne döndüğüne Oktay ile kısa bir bakışma yaşadım ve gözlerini ilk kaçıran ben oldum. Gözlerimi başka yöne diktiğim sırada gördüğüm yüzler ile dudaklarım aralandı. Ali Esat'ı bir kez daha görmenin şaşkınlığını yaşarken bu kez koluna girmiş bir Esin beklemiyordum.
Gözlerim istemsizce kısılırken Ali Esat ve Esin gözlerini benden ayırmıyordu. Daha sabah birlikteydik ve dediği onca şeyden sonra kolunda Esin ile karşımda mıydı benim? Dalga mı geçiyordu benimle!
Ben yerimde kıpırdanırken Ali Esat gözlerini üzerimde gezdirdi. Giydiğim elbisenin yakasına refleks ile elim gitti ve ben biraz yukarıya çektim. Bunu gören Ali Esat'ın dudakları kıvrıldı ve hemen yan masamıza yerlerini aldı. Bir yere odaklandığım Oktay'ın dikkatini çekmiş olacak ki gözleri orayı buldu ve anında gerilediğini gördüm yanımda. Adamlar yanımızdan ayrılırken Oktay adamlara bile görüşürüz demeyip Ali Esat'a bakmayı sürdürmüştü. Ali Esat ise Oktay'ın aksine gergin değil rahat bir ifade ve gülümseme ile bakıyordu. Oyun muydu bu? Bana niye söylemedi?
Oktay'ın gözleri bana döndü ve sanki inadına yapmak ister gibi belimden tutup kendine çekti. Ellerim refleks ile omuzlarını bulunca onun dudaklarını kulağımda hissettim. Baştan aşağı ürperdiğim sırada gözlerim kaskatı kesilmiş Ali Esat'ı buldu. Bizim olduğumuz yöne bakıyor ve yumruklarını sıkıyordu. Her an buraya gelip olay çıkartacakmış gibi duran Ali Esat'ı Esin tutuyor gibiydi sözleri ile.
"Farkında mısın eski sevgilin kaşınıyor karıcım," dedi kulağıma fısıldayarak. Ben yutkunurken onu herkes içinde itmem bir haber başlığının konusu olacağının bilincindeydim ve sadece onun göğsüne elimi koyup fısıldadım. "Yapma... Olay kaldıramam Oktay," dedim yalvarırcasına. "Sen böyle yaptıkça sana tutulduğumu söylemiş miydim? Ne kadar zor o kadar ilgi çekici. Aliş'in oradan baksın bizde seninle aşk tazeleyelim." Ben ne demek istediğini anlamak isterken o çoktan elimden tutup pistin ortasına sürüklemişti beni. Ellerim stresten ter içinde kalırken Ali Esat'ın olduğu yöne bakmaktan korkuyordum.
Oktay'ın elleri belimi bulup beni kendine çekerken ellerim omuzlarını bulmuştu garip gözükmemek için. Ona yalvaran gözlerimle bakarken yutkundum. "Oktay, olay çıkmasın ne olur," dedim sessizce. Oktay'ın gözleri Ali Esat'ın üzerinde iken ben onun olduğu yöne bakmaktan kaçınıyordum.