bc

ZÜRRİYETSİZ AĞA +18 [Töre]

book_age18+
5.0K
FOLLOW
58.1K
READ
HE
confident
heir/heiress
drama
bxg
no-couple
lonely
musclebear
affair
like
intro-logo
Blurb

Ben Havin, reşit olalı iki gün oldu. Amcam hemen bunu fırsat bilip ilk işi beni başlık parası karşılığında Mardin Midyat İlçesinin, Bozbey konağının Ağası Azat Bozbey'e hanımı olarak sattı. Babam ya da annem yanı başımda olsaydı, bunlar yine de başıma gelir miydi? Bu düşünce kendime her gün sorduğum en acı sorumdu. Annem, beni ve üvey kardeşlerimi terk etti. Amcamın evinde besleme gibi büyüyüp, itilip kakıldım. Belki dedim ,belki bir şeyler benim için değişir. İstemesem de evlenecektim. Hayır deme lüksüm hiç olmadı ki şimdi olsundu. Boynumu büktüm kaderime mahkum oldum. Ağa Hanımı olursam belki , kader bana da güler, belki...

chap-preview
Free preview
1 Ana Yapma!
Mardin Midyat İlçesinde, Bozbey konağında, sonbahar mevsiminin vuku bulduğu, ekim ayının ortalarında, diğer günlerden farkı olmayan salı gününde, elimden geldikçe odamdan çıkmadığım bir gündü. Beş ay önce gelin geldiğim büyük, ihtişam içinde, sıralı odalar dizili, sayısız trabzanlar olan bu konağa öyle yabancı, öyle tehdit vari bir biçimde gelin getirildim ki, ağa hanımı olmam ya da konağın büyük gelini olmanın verdiği saygınlık, benim için hiç bir önem sarf etmiyordu. Düğünüm yedi gün sürüp davullar ,zurnalar, zılgıt ve halayların gecesi, gündüzlü devam ettiği Mardin'de böyle bir daha düğün görülmediği beş ay geçmesine rağmen dilden dile konuşulup duruyordu. Konağın en büyük odası bize tahsis edilmişti. Meryem ana, kendi odasını oğluna yaraşacağını düşünüp bize vermişti. Müstakil bir ev boyutunda odaları olan bölmeli tam bir Ağaya yaraşacak şekilde her şey düşünülmüş, alınmıştı. Altın kafesin içinde bülbül olmuştum. Ne cıvıl cıvıl ötebiliyor , ne de özgürce uçabiliyordum. Her gün sabah yedide uyanıyor Azat Ağama hizmet ediyordum. Giyineceği iç çamaşırı, takımını ayarlıyor, ağamı duş alması için uyandırıyordum. Eş olma vazifelerimi yaptığımı düşünüyordum. Ben yeni reşit olmuş, aklımın daha ermeye ulaşmadığı şeyler içinde kendimi bir anda buldum. Buldum ama ne bulma? Odamda koltuğa oturmuş vakit geçsin diye pencereden avluyu seyrettiğim esnada, odamın kapısı sert bir şekilde açıldı. Kapı o şiddetin verdiği hızla duvara çarparak yüksek bir ses çıkarmasıyla odada yankı yaptı. Ben korku ve şaşkınlık içinde yerimden hızla ayağa kalktım. Meryem ana üzerime doğru gelerek, "Gelin, gelin! " dedi. İki elini beline dayamış yüzüme öfkeli bir ifadeyle, burnundan soluyarak konuşmaya devam ediyordu. Ben gelin geldiğimden beri , her ay bu olayı yaşadığım için sessizce öfkesini kusmasını bekledim. "Bu ay da bebe yokmuş! Ben sana demedim mi haaa? Hamile kalmazsan canına okurum demedim mi?" Ben mahcubiyet içinde, ellerim önümde bağlı, boynum bükük Meryem anayı dinlemeye devam ederken bana biraz daha yaklaştı ve yüzüme sert bir tokat attığında yerimde sarsıldım. Hiç beklemediğim bir şey olduğu için ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Yanağımın alevler içinde yandığını hissettim. Meryem ana vurduğundan pişman olmadığını, tekrar tokat atarak belli etti. Bu kez arkama doğru savruldum. Kanepenin başına zor tutunabildim. Öfkesinin geçmesini içten içe temenni etmeye başladım. Ama hiç geçecek gibi durmuyordu. Tekrar bana yaklaştı. Bu kez saçımı eline dolayıp kendine doğru bir çekişi vardı. Yerde sürükleyerek çekiştiriyordu. Saç diplerimin kökünden yolunduğunu hissetmemle lâl olan dilimden, "Ahhh ana yapma!" dedim, canımın acısıyla elini tuttum. "Ne yapmayım haa! Bizi aleme rezil edersin! Beş koca ay geçti. Nerde bebe? Yok! Milletin ağzına bizi sakız ettin! Ben şimdi seni ne edeyim haaa?" dedi. Elini tuttuğum ellerime, boşta kalan diğer eliyle vurmaya devam etti. Canımın acısı artarken yorulmak bilmeyen Meryem ana, nereme rast gelirse vurmaya devam ediyordu. Ömrüm boyunca gülmeyen yüzüm yine gülmedi, gülmüyordu. "Kısır gelin, dölsüz gelin!" diyerek şiddeti daha da artırıyordu. "Bir torun veremedin bana! Azat'ım, yağız delikanlım senin yüzünden baba olamadı. Böyle giderse üzerine kuma gelir haberin olsun! Oğlumu dölsüz bırakacak değilim! Önümüz ay da bir hamile kalma! Bak o zaman nasıl getiriyorum gelini!" dedi. Artık dövmekten yorulmaya başlamıştı. Soluk soluğa konuşuyor, öfkesi arşa çıkıyordu. Artık bu sözlerine ,bu zulmüne dayanamadım. Öyle acıyordu ki her yanım, kesin kırık ya da çıkık oluşmuştu. Canımın acısının havliyle , "Senin oğlun bir şey yapamıyorsa benim ne suçum var? Ben hala gelin geldiğim gibi kız oğlan kızım! " der demez önce vurmayı bıraktı. Dumura uğramıştı. Sonra bu kez daha fazla şiddetini artırdı. Canımı yakarak vurmaya, tekmelemeye başladı. Yüksek sesle, öfkesi bedenini kuşatmış terk etmeye niyeti yoktu. "Bir de utanmadan oğluma iftira atarsın haa! Pis rezil, kepaze! Oğlumun erkekliğine laf etmek sana mı kalmış? Öldürürüm seni! Utanmıyor da! " "Yok ana valla billa iftira değil! İstersen kime götürürsen götür beni, baktır!" ağlıyordum. Hemde öyle böyle değil! Ağzım, yüzüm kan içinde kalmıştı. Benim kendimden emin konuştuğumu anlayınca kendini geri çekti. Düşünceliydi. " Sen burada bekle hele, görecez nasılsa! Eh o zaman ölümlerden ölüm beğen! Seni öldürür leşlere yem ederim! Kimse bulamaz izini, zaten kimsende yok!" dedi öyle bir bakış attı ki kimsesiz olmam, annesizliğim, babasızlığım bu denli canımı hiç yakmamıştı. Sokak kedisi gibi değersiz, sevgisiz, sahipsiz bırakıldım. Kimden hesap soracağım bu denli canımı yakan yara izlerinden... Olduğum yerde kendime, halime ağladım. Durdum, dinlendim tekrar ağladım. Yerde sürünerek kanepenin kenarından tutunup canımın acısıyla, inilti seslerim eşliğinde tamamen ayağa kalkabildim. Odanın gri duvarlarından güç alarak banyoya kadar gidebildim. Bedenimin ağrısı, sızısı bir yana, yüzüm gözüm şişmiş kanlar süzülüyordu. Aynadaki benden kendim korktum. Çeşmeyi bile açarken zorlanacak kadar şiddete maruz kalmıştım. Akan suya elimi uzatıp ısladım. Sonra yüzüme elimi bulaştırdım. Kanlar elimden aşağıya süzülüyordu. Bir kaç kez bu işlemi tekrar ettim. Kanı yüzümden temizledim. Çeşmeyi kapatıp kenarda sepetin için de duran havlunun birini elime alıp yüzümü kuruladım. Dudağımdan süzülmeye devam eden kanın üzerine havluyu kapattım. Bem beyaz havlu da benim gibi kanlara bulaştı. Duvardan güç alarak yatağıma kadar zorla yürümeye devam ettim. Beyaz, nakış işlemeli ,dantelli yatak örtümün üzerine kendimi yavaş yavaş bıraktım. Canımın acısına iniltilerim eşlik ediyordu. Meryem ana odadan çıkalı ya yarım saat, ya kırk dakika anca geçmişti. Kapı tekrar açıldığında yanında Meryem anamın ahiretliği Elif ana vardı. Odaya beraber girdiler. Kapıyı arkalarından, içeriden kilitlediklerinde ne yapmak istediklerini anladım. İkisi birden bana doğru gelirken Meryem ana , "Elif bak bakalım doğru mu? "dedi. Yüzüme öfke ve merak içinde bakıyordu. Elif ana üzerime doğru geldi. "Kızım hadi bana yardım ette bakalım. Doğru mu öğrenmeliyiz?" Biliyordum, dilimden çıktıktan sonra hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı. Meryem ana kılını bile kıpırdatmazken ,Elif ana ile belimden aşağısını çırıl çıplak bıraktık. Meryem anada ,Elif ana da kadınlığıma bakıp bir birlerine baktılar. Elif ana içime doğru parmağını hafifçe yaklaştırırken utancımdan yerin dibine girişim, bundan sonra ne olacağı, beni nelerin beklediği? Tam bir çıkmazdaydım.

editor-pick
Dreame-Editor's pick

bc

ZEYŞAN | TÖRE |

read
26.0K
bc

DİYET

read
12.3K
bc

Grift

read
1.0K
bc

KİRLİ KAÇAMAK

read
2.6K
bc

Kumsal Evi

read
6.8K
bc

HÜKÜM

read
134.6K
bc

Gökten Düşen Aşk

read
2.4K

Scan code to download app

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook