2 Ana Gitme!

1100 Words
Beş ay, on gün öncesi... Mayıs ayının başları... Amcamın evinde iki üvey kardeşimle yaşamak zorunda bırakıldığımızdan beri hayat benim için hiç kolay olmadı. Kuzenlerim ve kardeşlerim erkek olduğu için bütün evin ve tarlanın yükü benim üzerime bırakılmıştı. Yengem hayattayken benim üzerime titrer anamın yapmadığı analığı yapardı. Ama vefatından sonra her şey bana kalmıştı. Kerpiçten yapılmış evimizin üç göz odası vardı. Benim bu evdeki yerim, mutfağa yere serilen yün yatak ve yün yorganımdan başka bir şey değildi. Kendimi bu eve ait hiç bir zaman hissedemedim. Ha bir de abim olarak gördüğüm ama çevremize benim nişanlım olduğu söylenen aynı evde yaşadığım abim Fehim. Kimse bana görücü gelemesin diye düşünülen, evde kalayım ve oğullarıyla evlenmek zorunda bırakılmayı istenmem. Beni büyüttüklerinin kefareti olarak düşündükleri çözüm tam da buydu. Çünkü fakir bir aileydik. Kimseye başlık parası verebilecek durumları yoktu. Bir de benim gibi mahçupluk, eziklik hissini kimseye yaşatamazlardı. **** Anam ve babam evlenmiş ben doğduktan kısa süre sonra babam kalp krizi geçirip vefat etmişti. Adetler gereği anamı bekar olan amcam Halim ile evlenmek durumunda bırakılmıştı. Töre gereği kimsenin sesi çıkmamış kabullenmişlerdi. Kardeşim Arif ve Ahmet doğmuştu. Beş sene evli kalmışlardı. Bu illet hastalık bu kez de amcamı kalp krizinden ecelin kucağına, soğuk musalla taşına taşıdı. Anam iki kocayı devirmiş olmasından üzgün ,kahır içinde acısını yaşayacakken onu bile yaşatmamışlardı. Bu kez de bekar olan diğer amcama düşündüklerini söylediklerinde anam bu törenin kendisine ,adetlerine bela okumaya başladı. Oturduğu yerde dizlerine dövüne dövüne kaderine ağlayıp durdu. Başında çevreli olan siyah kuşağına ,yasında bile rahat bırakılmadığına dövünüp durdu. Ben daha yedi yaşımdaydım. Her şey bugün gibi aklımdaydı. Babannem ve büyük amcam ya evleneceğini ya da çocukları bırakıp gitmesi gerektiğini söylediklerinde anam yere çöküp babaannemin ayaklarına kapandı. "Ana yapma ! Etme ana! Beni yavrularımdan ayırma! " ağlayarak söylediği sözler kulağımda hâlâ yankılanır. "Ya Recep'le evlenirsin! Ya da kapı aha orada! Defol git tek başına!" Eliyle dış kapıyı gösterdiğinde anam yerinden kalktı. Anamın bakışları soğuk, buzdan daha soğuktu . Gözünü perde inmişti sanki. O an hissetim anamın bizi bırakıp gideceğini. Küçücük bedenimi anamın bizi tercih etmemesi , bizi terk edeceği hissiyle alev alıp içten içe kor düştüğünü ve o kor'un ömrüm boyunca benimle kalacağını anlamıştım. Anamın beni son kez kollarının arasına alıp, kömür karası saçlarımı son kez öpüşüydü. Arif ve Ahmet ile vedalaştığında, "Havin, kardeşlerin sana emanet, ablalık, benim yapamadığım analığı yap onlara!" Dedi ve ardına bakmadan hızla koşarak gitti. "Ana gitme!" desemde faydası olmadı. Bana, benim küçücük halime, omuzlarıma ağır bir sorumluluk yükledi ve gitti. Biz o günden sonra anası tarafından sevilmeyen, terkedilen çocuklar olarak hep onun ezikliği ile büyüdük. Kardeşlerim erkek ve soylarını devam ettirecekler diye el üstünde tutulurken ben evin beslemesi, kül kedisi oldum. Sessizce, ömrüm boyunca göz yaşlarımı içime akıttım. ***** "Havin, de gel hele!" Oturduğumuz odada şiltenin üzerinde amcam otururken ben pencerenin önünün tozunu almış, pencerenin kenarında duran mor menekşeyi sularken amcamın sözleriyle ona doğru döndüm. "He amca ne oldu?" "Gel otur kızım seninle konuşalım diyeceklerim var hele." Elimdeki bez ile ibriği hemen yanıma bırakıp şiltenin üzerine bende oturdum. Amcama meraklı gözlerle bakıyordum. Amcamın yüzünde biraz kızarıklık oluşmuştu. Birde yutkunduğunu görünce iyi bir şey olmadığını, benimle utanılacak şeyler konuşacağını sezdim. "Kızım biliyorsun onsekiz olmana az kaldı. Bu güne kadar sessiz kaldık. Bak hele anası atası yok, küçücük kızı gelin ettiler derler diye bekledim. Ama vakti, zamanı geldi. On gün sonra, sen onsekiz olunca Fehim ile sözünü yapıp haftasına da düğün yapacaz haberin olsun. " dediğinde dünyalar başıma yıkıldı. Benim bu evden hiç bir zaman kurtuluşum olmayacaktı. Abim dediğim adam, kocam olacaktı. Amcamın sözlerinden sonra gözümden düşen yaşlarla birlikte amcamın elini tuttum. Gözlerinin içine bakarak belkide tek çarem olacağını düşündüğüm bu anı tüketemezdim. Denemekten başka çarem yoktu. "Amca yapma o benim abim! Onunla bu evde beraber büyüdük. Ben kocam olarak göremem. Ne olursun yapma! Yakma bizi!" Amcamın bakışları hemen sertleşti. Sözünün üstüne söz söylenmezdi bilirim. Benimde ilk kez dik duruşum, isyanımdı. Onun şaşkınlığı da vardı amcamın üzerinde. Konuşmasına daha sert bir tavır ile devam etti. "Havin, Fehim seni seviyor. Sende onu seversin zamanla, bu düğün olacak! Kendini hazırla o güne kadar." dedi oturduğu yerden kalktı. Odadan öfkesi bedeninde ama belli etmek istemez bir hâl ile çıkıp gitti. Olduğum yerde kara kara düşünmeye, yaşayacaklarım için korkmaya başladım. Gözüm odanın içinde gezindi. Her kenarı şilte ve kilimden ibaret ,penceremize en ucuzundan amcamın seçtiği bir tül takılıydı. Benim çarşı, pazar görmediğim ve bu evde yaşamaya devam edersem de görmeyeceğimin kanıtıydı. Bu doğduğum kerpiç evde mutsuz, gün yüzü görmeden ölecektim. Ağlamaya devam ederken anamın bize biçtiği kadere, anama, babama sahipsizliğime hiç durmadan hıçkırarak ağladım. Anama öfkem vardı. Bizi onların eline bırakıp gittiği günü hiç bir zaman unutmayacaktım. Hele bir de bizi bırakıp babamın kuzeniyle bir ay içinde evlenmesi ve o adamdan da çocuk yaptığını duyduğumda ölümden beter bir acıydı yaşadığımız ve kardeşlerimle hissettiğim. O çocuklara nasıl analık yapıyor? Biz hiç aklına geliyor muyuz ? Bizim başımıza sürekli kakılan ,yaftalandığımız bir durumdu. "Sizi ananız bile sevmemiş, terk etti." "Anasının bakmadığına biz bakıyoruz, bir de laf mı edecekler utanmadan hele hele, yiyorsa etsinler, " "Kızı olmuş ananızın sizi unutmuş , utanmadan çocuk yapmış çokta seviyormuş. " Kulağımda yankılanan hep acı hissettiğim bu ve bunun gibi söylemlerle büyütülmüştük. Ben olduğum yerde geçmiş ve acısını yaşayarak ağlarken odaya Fehim abim girdi. O an elim ayağıma dolandı. Artık evleneceğimiz kesin sayılırdı. Bugüne dek hep bir şey olur ve vazgeçilir diye düşünüp kendimi rahatlatıyordum. Ama... Fehim abim yanıma doğru yürüdü. Az önce amcamın kalktığı şilteye oturdu. Bana gözlerini ayırmadan bakıyordu. Abim, yirmi yaşında ,esmer ,ortalama boylarda kara kaş, kara göz, kirli sakalı, bıyığı olan abimdi işte. Ben sessizliğimi korurken abim, "Havin ben sana aşığım. Çocuk yaşımdan beri benim karım olacağın belliydi. Ben senin hayalinle büyüdüm. Çok yakında benim olacaksın. Çok mutluyum." dedi. Abimin ağzından ilk kez böyle cümleler duyuyordum. Utancımdan kızarıp bozarıyordum. Abime içimden geçenleri söylemeliydim. Belki duyarsa anlar beni, belki abim istemezse evlendirmezlerdi bizi. Abime hiç bakamadan fistanımın desenlerine dokunarak dairesel hareketler yaparken, "Abi, ben seni hep abim gördüm. Aynı evde büyüdük biz. Ben hiç öyle şeyler düşünmedim. Belki sen istemezsen evlendirmezler bizi, abi yapma bize bunu! Biz kardeşiz." Son cümlemi abimin gözlerinin içine yalvarırcasına bakarak gözümden süzülen acı göz yaşlarım içinde söylemiştim. Abimin gözleri yuvasından çıkacak kadar büyüdü. Sözlerim onu öfkelendirmişti. Burnundan soluyordu. Elini dizinin üzerinde yumruk yapmış öfkesini dizginlemeye çalışıyordu. "Havin sen benim karım olacaksın! İster güzellikle, ister zorla! " Başımı iki yana hareket ettirip, "Abi yapma!" Bakışları bir anda değişti. Üzerime doğru geliyordu. Oturduğum yerde kendimi geri kaydırırken beni köşeye sıkıştırdı. Üzerime doğru eğildikçe kendimi şiltenin üstüne uzanmış buldum. Bedenime dokumadan abim üzerime çökmüştü. Sert bakışları ve nefesi yüzümde ve boynumda gezinirken ne yapmalıyım bilemiyordum? "Ne abisi lan! Evde ikimiz varız sadece. Şimdi seni benim yapsam, kim tutabilir beni? O zaman mecbur evlenirsin!"
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD