KÜÇÜK GELİN

KÜÇÜK GELİN

book_age18+
16.4K
TAKİP ET
159.5K
OKU
HE
age gap
arranged marriage
drama
bxg
small town
musclebear
like
intro-logo
Tanıtım Yazısı

"YETİŞKİN UNSUR VE KÜFÜR İÇERİR!"

Leyla YÜKSEL

Karan KARAMAN

Küçük olduğu için kocası tarafından terk edilen Leyla'nın hikayesi...

***Genç kız titreyen ve terleyen ellerini üstünde ki gelinliğin eteğine sürdü. Lakin sürdükçe daha beter oluyordu sanki. Kalbi göğüs kafesinden çıkıp fırlayacakmış gibi atıyor ve ağzı dili kuruyordu. Yirmi altısında olan adama nasıl kadınlık yapacaktı bu on yedilik hali ile?! Tüm yalvarmaları, yakarmaları hiçbir işe yaramamıştı yazık ki. Evlenmesi için yaşı büyütülmüş ve şimdi de evli idi genç kız. Hem de kasabanın köklü ve zengin ailesi olan Karaman'lıların en büyük oğlu Karan Karaman'la evlenmişti. Kapı açılınca bu sefer kalbi ağzında atıyordu sanki. Bu gece her şey değişecek ve Leyla artık eskisi gibi olmayacaktı. Derhal ayağa kalktı ve yanında duran adamın ayakkabılarına dikti gözlerini. Katiyen başka yere bakamazdı, korkuyordu çünkü. "Kaldır başını hele hatun." diyen güçlü sesi işitince titremesi arttı genç kızın. Lakin Leyla kaldırmadı başını ve ağlamaya başladı. Karan şaşırdı bu eyleme. Bu hatun niçin ağlıyordu ki? "Ne oldu niçin ağlıyorsun?" Hıçkırıklara boğulan Leyla cevap veremedi kocası olacak adama. Karan ise giderek sinirlenmeye başlıyordu. Nesi vardı bu kızın böyle?! "Cevap versene hatun, neyin var ne oldu?" Leyla karşısında duran adamın yavaştan sinirlendiğini tahmin ediyor ve korkusu giderek artıyordu. "Ben... Be..." dedi hıçkırıklarının arasından. "Ben... İstemiyorum..." dedi ve bir cesaret kafasını kaldırıp adama baktı. Adamın yüzü o kadar sert ve bir o kadar kusursuzdu ki, Leyla istemsiz yutkundu. Böylesini ilk defa görüyordu yalan değildi. "İstemiyor musun? Neyi istemiyorsun?" diye sordu Karan. Ürkek hatunu korkutmuşlardı belli ki. İstemiyorsa dokunmazdı elbette bu gece. Lakin hep dokunmayacağı anlamına gelmiyordu tabii ki. "Ben zorla evlendirildim. Ya... Yaşımı büyütüp nikahı öyle kıydılar. Ben... Ben on yedi yaşındayım. Yalvarırım dokunma bana." İşittikleri beynine balyoz darbesi misali etki eden Karan, kızı orada öylece bırakıp çekip gitti. Sorması gereken büyük bir hesap vardı...

ic_default
chap-preview
Ücretsiz ön okuma
KÜÇÜK GELİN 1. BÖLÜM
Selam! İşte başlıyoruz, hazır mısınız?! Başladığınız tarihi buraya not ediniz lütfen.😌 Keyifli okumalar... NOT: KİTAPTA GEÇEN KİŞİ VE OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜDÜR. Genç adam elinde olan kalemi bıraktı ve ayağa kalktı. Epey yorulmuştu bugün, tüm gün çalışanlara yardım ettiği yetmezmiş gibi bir de fabrikaya gelip küçük kardeşinin beceremediği işleri hallediyordu. Küçük kardeşi Baran her daim olduğu gibi kafasına buyruk hareket etmiş ve tüm işleri bozmuştu. Karan geceler boyu ortanca kardeşi Mehmet ile çalışmış didinmiş idi. Tam sonuna geldikleri vakit ise işleri devralmak isteyen Baran bozmuştu her şeyi. O yüzdendi ki, Karan ve Mehmet bir haftadır yine gece gündüz çalışmış tekrar eskisi gibi halletmişlerdi işleri. Babaları Kazım Bey, küçük oğulları da yol yordam öğrensin diye izin verdirmişti. Lakin olmamıştı yine... Baran'ın hamurunda çalışmak yoktu. Bunu yine kötü bir tecrübe ile öğrenmiş oldular. Artık değil Baran'ı fabrikaya getirmek, kapısından dahi geçirtmeyecekti. Bıraktığı okuluna geri gönderecekti. "Oh be! Çok şükür bitti. Amma bende bittim be ağabey." Yakınan Mehmet ayaklanmış ve yorulan bedenini rahatlamaya çalışıyordu. Karan, "Öyle öyle... Baran efendinin bozduğu işleri hep olduğu gibi biz hallediyoruz. Ancak artık asla babamı dinlemem. Baran katiyen gelmeyecek buraya bir daha." dedikten sonra o da ayaklanmıştı. Birlikte odadan çıkmış ve fabrikadan ayrılmışlardı. Artık akşamın yerini geceye bıraktığı vakit, iki katlı kocaman konağın önüne gelip arabayı park etti Mehmet. Genelde Karan kullanırdı ancak, çok yorgun olmuş olacak ki Mehmet kullanıyordu. Kapalı gözlerini aralayıp indi arabadan Karan. Ardından iki kardeş evlerine girmişti. Geç olduğu için herkes uykuda idi. İki kişi hariç, biri anneleri Sakine Hanımdı. Oğulları gelmeden mümkünatı yok gözüne uyku girmezdi kadının. Bir diğeri ise kocasını bekleyen bir kadındı. O da her ne kadar umursamıyor gibi gözükse de, kocası gelmeden uyku haramdı ona. Sakine Hanım gece vakti en nihayetinde işten dönen oğullarını karşıladı. "Hoş geldiniz gözümün nurları!" Sevgi ve samimiyet ile konuştu. "Hoş gördük Sakine Hanım." diyen Karan annesinin başına bir öpücük kondurdu ve küçük bedenini kolları arasına aldı. Allah şahitti ki, anasını çok seviyordu genç adam. Bu dünyada en kıymetlileri annesi Sakine Hanım ve kız kardeşleri idi. En büyük ablası Hasret evlenip barklanmış olsa dahi, her daim görmeye gider ve bunu hiç aksatmazdı Karan. Pek tabii en küçük kardeşleri Ayşenur'u da unutmamak lazım idi. On sekizine basmış genç kızın güzelliği dilden dile dolaşıyor ve bu Karaman erkeklerini çılgına çeviriyordu. Eh ellerinden de bir şey gelmiyordu ne yazık ki. "Hoş gördüm anam." Mehmet'te annesine sarılmış ve öpmüştü onu. "Aç mısınız bakalım?" Sakine Hanımın sualine iki kardeşte kafalarını olumsuz yönde salladı. Çünkü sadece sıcak bir banyo yapıp, uyumak istiyordu ikisi de. "Evvela sadece yıkanıp uyumak istiyorum güzel anam." diyen Mehmet onların yanından ayrılmış ve iyi geceler diyerek ışığı halen yanan odasına doğru yürümeye başlamıştı. İşte genç adamın imtihanı başlıyordu yine... Sakine Hanım giden ortanca oğlundan sonra büyük oğluna döndü. Karan annesinin ne diyeceğini artık çok iyi biliyordu. Evlenmesi ve bir aile kurması gerektiğini diyecekti, lakin Karan katiyen istemiyordu böyle bir şeyi. Çünkü etrafında hiç mi hiç mutlu bir evlilik görmemişti anne ve babasının ki dışında. Ne diye evlenecekti ki?! "Ne diyeceğini çok iyi biliyorum anne. Ama lütfen şimdi değil. İnan ki çok yorgunum. Söz veriyorum yarın ne dersen dinleyeceğim." diye konuşmaya başlasa da Karan, Sakine Hanım diyeceğini demeye kararlı idi. "Dur hele oğlum... Bu sefer diyeceğim kesin bir şeydir. Öyle, 'yok mok' dinlemem bilesin. Allah şahidim bu sefer çok güzel bir kız buldum. İnci tanesi gibi mübarek!" derken Sakine Hanım oldukça heyecanlı idi. "Kızın adı Leyla... Bir içim su. Helal süt emmiş, mektebini bitirmiş." deyip Karan'a baktı yan gözle. Çünkü bilirdi ki, Karan kendi gibi okumuş bir kız isterdi. Okumuş olması Karan'ı biraz cezbetse de, onun fikri değişmeyecekti. Mehmet evlenmişti de ne olmuştu?! Genç adam evlendiği günden beridir eskisi gibi neşeli değil idi. Çünkü biliyordu Karan, kardeşi mutlu değildi evliliğinde. Annesi kendisini evlendiremeyince, Mehmet'e sarmış ve onu ikna edip evlendirmişti. Başta hevesli olsa da Mehmet evlendikten sonra fazlası ile değişmiş ve eski neşesi kalmamıştı genç adamın. Açıkçası evlilik yaramamıştı genç adama. O da öyle olmaktan korkuyordu doğrusu. Haksız da değildi genç adam. Lakin hep böyle de kaçamazdı evlilikten, yarın bir gün illa ki olacaktı bu evlilik. Ancak erteleyebildiği kadar erteleyecekti Karan. İşte bunda kararlı idi. "Tamam anam, söz verdim ya! Yarın dinleyeceğim seni. Haydi Allah rahatlık versin!" demiş ve anasının bir kelam etmesine dahi müsaade etmeden merdivenleri acele ile tırmanmaya başlamış ve gözden kaybolmuştu. "Ey gidi Kazım efendinin oğlu! Eğer bende seni bu kızla evlendirmez isem bana da kül yutmaz Sakine demesinler." diyen Sakine Hanım da alt katta olan odasına doğru ilerlemeye başladı. *** "Hayırlı sabahlar!" deyip masaya oturdu genç adam. Dün gece annesinin yanından ayrılıp dediği gibi sıcak bir banyo yapmış ve direk kendini yatağa atıp uyumuştu Karan. Günlerin yorgunluğunu atamasa da, biraz olsun dinlenmişti genç adam. Şimdi güzel bir kahvaltı yapıp, ardından da işine gidecekti. Pek tabii, o öyle düşünüyordu... Sakine Hanım ve evin diğer bireyleri genç adama karşılık vermiş, ardından herkes kahvaltısını yapmaya başlamıştı. Yanyana oturan karı koca aslında birbirine yabancı iki kişi idi. Mehmet ve Gülay... Bir sene evvel dünya evine girmiş, lakin hiçbir şey düşledikleri gibi olmamıştı. Gülay korkuyordu, Mehmet ile araları en başta çok iyi olmasına rağmen zamanla iletişimleri bozulmuştu hali ile. Mehmet ilk gecelerinde karısına yaklaşmış ve biraz ileri gitmişlerdi. Lakin Gülay daha fazlasına asla izin vermemiş ve her defasında da, korkusunu öne sürerek kocasından uzaklaşıyordu. Mehmet doktora gitmeyi teklif etse de, Gülay katiyen kabul etmiyordu. Bu da ikilinin mutsuz bir evliliğe mahkum olmasına ve birbirlerinden uzaklaşmasına vesile olmuştu işte. Yalan değildi, Gülay korkuyordu. Hem de çok korkuyordu. Zamanla bunu aşacaklarını düşünse de, zaman bazen bazı şeylerin ilacı olamıyordu işte. Tıpkı yaşadıkları bu şey gibi. İki lokma bir şey yemiş ve sofrayı toplamaya başlamıştı iki genç kız. Gülay ve Ayşenur. Mutfakta yardımcıları vardı lakin, kadın sadece yemek yapıyordu. Evin diğer tüm işlerini Gülay ile Ayşenur yapıyordu pekala. "Karan?!" Evden çıkmak üzere olan genç adamı annesinin sesi engelledi. Halbuki kadın yoktu o odadan çıkar iken, ama nasıl olduysa görmüştü gidişini. Yavaşça arkasına dönüp, "Buyur Sakine Sultan?" diye konuştu. "Buyuracağım elbet!" diyen Sakine Hanımın sesi hüküm kokuyordu adeta. "Dün gece seni dinleyeceğim deyip kaçtın. Şimdi de sözünü mü yok sayarsın Karan'ım?" "Saymam merak etme anam. Seni göremeyince kalktım bende." "Eh sen şuna ben senin olmayışını belledim desene." Gülümseyip, başını iki yana salladı genç adam. "Sen çok yaşa emi güzel anam." "Senin bir yuva kurduğunu göreyim de, çok yaşamayım." "Allah korusun Sakine Hanım! Ne biçim kelamlar bunlar?! Bir daha duymayayım." diyen Karan kızmıştı annesinin öyle demesine. "Tamam, tamam. Demem o vakit artık." demiş ve balkonda olan koltuğa oturmuştu. Kış vakti çok soğuk olsa da, onlar kışın balkonu kapatıp sıcak olmasını sağlıyorlardı. Çünkü kızlar ve Sakine Hanımın çiçek sevdası vardı. O sebeple böyle yapıyor ve çiçeklerin zarar görmesini engelliyorlardı. "Şimdi... Dün kadınlar arası mevlüde gittim. Orada sordum soruşturdum. Bir kızı çok övdüler. Eh bende görmeden inanmadım tabii." derken gururla bakınıyordu kadın. "Sonra kız yardıma gelmişti. Bana gösterdiler. MaşaAllah bir içim su. Sanki hiç buralı değil gibi. Sessiz sakin işini gördü, ardından da anasının yanına oturdu. Diğer kızlar kah kah güler iken o konuşan kadınları dinliyordu. Yani beni." Karan sonuna kadar annesini dinlemiş ve artık gitme vakti gelmişti. Ayaklandı ancak gidemedi. "Ölümü gör Karan o kızı görmeye gitmez isen eğer." Öylece kalakaldı genç adam. Ne diyecekti ki artık bu kelamdan sonra. Annesi son sözünü demişti nitekim. Yıkılmışlıkla baktı annesine Karan. Sakine Hanım kazanmıştı bu savaşı. Çünkü artık Karan pes etmişti. Annesini dinleyecek ve gidip o kızı görecekti. Belki de evlenirdi, kim bilir?! "Tamam Sakine Hanım, öyle olsun. Dediğini yapacağım." Sert bir biçimde konuşmuş ve annesinin tek kelam etmesine müsaade etmeden derhal evden çıkıp gitmişti. Sakine Hanım üzülse de en doğrusu bunun olacağının bilinci ile üzüntüsünü bir kenara bırakmıştı. Böyle olması şarttı, yoksa Karan efendinin başka türlü anlayacağı yoktu. Öylece kendisine bakan kızı ve gelinine dönüp, "Haydi bakalım hazırlığımızı yapalım kızlar. Gelin görmeye gideceğiz." demiş ve kalkmıştı yerinden. Salona doğru yola koyulmuş ve salonda oturan kocasına olan biteni söylemişti. Kazım Bey oğlunu zorladığı için biraz kızsa da, o da bunun doğru olduğunu düşünüyordu. Umuyorlardı ki, Karan en nihayetinde yuvasını kursun ve mutlu olsun... *** Akşam vakit geldiğinde Karaman ailesi yemek masasında yerini almış idi. Tek bir eksiklik ile. Karan o akşam yemekte yoktu. Dahası evde bile değildi. Annesinin dayatması hiç hoşuna gitmemişti ve fabrikada kalıp çalışmak en iyisi diye düşünmüştü. Ondan evvel ise babası yanına gelerek kendisi ile konuşmuş, kızın babasını aramak için onay almıştı. Onayı alan Kazım Bey, adamı aramış ve adamdan da müsaade almıştı. İki gün sonraya anlaşmış ve öyle kızı görmeye gideceklerdi. Herkeste güzel bir heyecan vardı doğrusu. Eve yeni bir nefes, yeni bir insan gelecekti. Pek tabii Karan kızı beğendiği vakit bu olacaktı. Herkes merakla bu sualin yanıtını almak için iki gün sonrayı iple çekiyordu... *** Leyla elinde ki tabakları yıkayıp kız kardeşine veriyordu. Suzan da durulayıp bırakıyordu yerine. "Abla dünkü mevlüd çok güzeldi değil mi?" diye sordu genç kız, kendisinden iki yaş büyük ablasına. Leyla tebessüm etmiş ve bakmıştı kardeşine. "Evet öyleydi." "Orada bir kadın vardı, hep sana bakıp bir şeyler soruyordu neneme. Ne sorduğunu biliyor musun?" Biliyordu Leyla, lakin kadının dediği şey olacak bir şey değil idi. Dün bir kadın nenesine kim olduğunu sormuş, nenesi de torunu olduğunu ve evlilik çağında olduğunu söylemişti. Annesi ise nenesine kızının küçük olduğunu beyan etmiş ve kapatmıştı konuyu. Amma velakin kapattığını sanıyordu kadın. Nenesi, kadının bey karısı olduğunu bildiğinden ve Leyla'yı soruşundan oğluna bahsetmişti. Yani konu öyle kapanmış değil idi. Ahmet Bey işittikleri ile memnun memnun gülmüş ve keyfi yerine gelmişti. Zaten bir işe yaramayan iki kızı vardı, eh beyin oğluna verse paraya para demezdi nitekim. Niyeti yerini, duaları kabul olmuştu adamın. Daha bir kaç gün geçmeden Kazım Bey aramıştı kendisini. Kızı Leyla'ya görücü gelmek istediklerini söylemişti. Ahmet Bey ağzı kulaklarında kabul etmişti pek tabii. Akşam eve geldiğinde ise söylemişti hanımına. Lakin hiçte iyi bir karşılık görmemişti. Fahriye Hanım kızın küçük olduğunu söylüyordu. Amma bu kimin umurunda idi ki. Zaten üç ay sonra reşit olacaktı. O vakte kadar kız on yedi demezlerdi kimseye. "Asla izin vermem! Asla kızımı bu körpe yaşta evlendirmem bilesin!" diye bağırdı Fahriye Hanım. Ahmet Bey sinirle ayağa kalktı ve tuttu karısının kolunu. Dişlerinin arasından tıslayarak, "O sesini kes! Andım olsun keserim yoksa o dilini. Ben ne diyorsam o olacak. Sen kimsin de benim sözümün üstüne söz söylüyorsun! Allah'ıma Kuran'ıma seni de o iki kızını da öldürürüm!" dedi ve sıktı karısının kolunu. "O daha çok küçük Ahmet. Yapma etme kurbanın olayım." diye ağlayan Fahriye Hanımın dedikleri kar etmiyordu. Kasabanın en zenginlerinden olan adamın oğluna kızını vermeyecekti de ne yapacaktı?! "Kıza söyle hazır olsun, iki gün sonra görmeye gelecekler onu. Doğru düzgün giyinsin." diyen Ahmet Bey kalktığı yere geri oturmuş ve sigarasını yakmıştı. Biliyordu karısı karşı çıksa da, onun dediği olacaktı işte. Gözlerini silip salondan çıktı Fahriye Hanım. Bunu küçük meleğine nasıl diyecekti ki?! Kızların odasına girince, ikisinin de oturmuş kitap okuduklarını gördü. Onu gören kızlar gülümsemişti. "Gelsene anne." diyen Leyla bir şeylerin ters gittiğini anlamıştı. Çünkü hem sesler geliyordu, hem de annesi ağlamıştı. Anne ve babası bazen tartışırdı, Leyla da ondan sanmıştı. Amma biraz sonra epey yanılacaktı genç kız. "Güzel yavrum benim." diyen Fahriye Hanım ağlayarak kızına sarıldı. Ne olduğunu anlamayan Leyla öylece kalakaldı. "Anne ne oldu?" diye sordu sesi titrerken. Fahriye Hanım, kızının saçlarını öpüp, "Ah kadersiz yavrum. O imansız baban görücüleri kabul etmiş." deyip ağlamaya devam etti. Yüreğine bir kor düştü Leyla'nın, bu olmamalı idi. O evlenemezdi ki! Daha küçüktü. Elbette üç ay sonra reşit olacaktı, lakin yine de küçüktü. Okuyacaktı o. Babası söz vermişti. Nenesinin söylemesi ile babası onu okuldan almıştı. Amma babasına yalvar yakar tekrar okuma izni almıştı genç kız. Şimdi bu iş nereden çıkmıştı?! "Hayır anne olmaz! Ben okuyacağım, asla evlenmem." diyen genç kız gözyaşlarını siliyordu. Kız kardeşi Suzan da onlara katılmış ve hep birlikte ağlamaya başlamışlardı. *** Zaman su misali, iki gün gelip geçmişti. Bu süreçte Leyla her fırsatta babasına yalvarıyor, amma Ahmet Bey katiyen yolundan dönmüyordu. Ona göre kızı bulmuşta beğenmiyordu. Her kız onun yerinde olmak için can atarken, kendi aptal kızı ağlayıp sızlıyordu. Sabah kahvaltıdan sonra kızlar kahvaltıyı toplamış ve evi temizliyorlardı. Yapacak bir şey yoktu, adamlar gelecekti. Amma Leyla onu beğenmemeleri için her şeyi yapacaktı. Bunu koymuştu kafasına. Salondan çıkacak iken, babaannesi seslendi. "Kız ne bu halin böyle?! Ölüler gibi bembeyaz olmuşsun. Adamlar gelecek bu halinle mi çıkacaksın önlerine?!" Leyla sabır çekip cevap vermeden çıkmayı düşünüyordu ki, bu sefer babası seslendi. "Anam ne diyor duymuyor musun kız?" İkisine dönen Leyla gözünden akan yaşla son bir kez konuştu babası ile. "Yapma baba! Yalvarırım verme beni. Daha okuyacağım ben. Lütfen yapma." Artık iyice sinirleri bozuluyordu Ahmet Beyin. Bu kız aptaldı sanırım, bir türlü anlamıyordu nitekim. O ne diyorsa o olacaktı işte! Leyla tekrar konuşmaya başladı. Bu sefer kararlı bir şekilde, "O vakit ben küçük olduğumu söyler onları geri çeviririm." demişti ama demez olaydı. Duydukları ile yerinden kalkıp kızının yanına geldi. Genç kızın çenesini tutup sinirle bağırmaya başladı Ahmet Bey. "Akşam gelecekler, seni isteyecekler ve bende vereceğim. Eğer ki yanlış bir şey yaparsan Allah'ıma kitabıma ananla kardeşini gözünün önünde öldürürüm! Bunu yaparım bilesin!" İşittikleri Leyla için çok fazla idi. Babası ne diyordu böyle?! Tamam çok ilgili bir baba değildi. Babaannesi yüzünden anneleri ile kavga ederdi ancak bu çok fazla idi. Ki Leyla birazcık babasını tanıyorsa, dediğini yapacağını biliyordu. Gözlerinden amansız yaşlar dökülür iken, babası çenesini bırakmıştı. Sıkmamasına rağmen çok hassas bir tene sahip olduğu için genç kızın çenesi kızarmıştı. "Anladın mı beni?!" Bir kaç saniye sonra anca kendine gelebilen Leyla başını salladı. "Sesini çıkar, anladın mı?!" "Anladım." deyip zorlukla yutkundu genç kız. "Hah şöyle yola gel. Haydi şimdi anamla bize acı bir kahve yap. Sonra da git hazırlan." diyen Ahmet Bey arkasına döndü ve annesinin yanına oturdu. Arkasında bıraktığı enkazdan bihaber kahve istiyordu. Leyla tir tir titreyen bedeni ile zar zor salondan çıkmış ve mutfağa girmişti. Ondan evvel ise gözyaşlarını silmiş, bunu anne ve kardeşine yansıtmamaya karar vermişti. Yapacağı bir şey yoktu artık. Babası çok ciddi idi. Dediğini yapardı. "Kızım iyi misin, ne oldu?" diye sordu Fahriye Hanım tedirginlikle. Leyla, "İyiyim annem." deyip gülümsemeye çalıştı. "İyi değilsin. Ne oldu söyle güzel kuzum?" "Babamla son kez konuştum... Ve evlenmeyi kabul ettim." dedi genç kız ruhsuz bir sesle. Sanki ruhu çekilmiş gibi idi, öyle hissediyordu o anda. İşittikleri ile şaşkınca kızına bakakaldı Fahriye Hanım. "Ne?! Olmaz olmaz, sen istemiyordun." "İstiyorum artık anne. Evleneceğim." diyen Leyla annesini perişan bir halde bırakıp mutfaktan çıkıp gitti... BÖLÜM SONU... İlk bölümü nasıl buldunuz? İnstagram'dan beni takip edip bölümler ile ilgili paylaştığım gönderileri kaçırmayın. Instagram; mavilinin_incileri Sevgiler, Mavili...

editor-pick
Dreame-Editörün seçtikleri

bc

HÜKÜM

read
201.2K
bc

AŞKLA BERDEL

read
71.2K
bc

Dilsiz Yürek

read
13.5K
bc

Ne Olacak Halim (Türkçe)

read
13.2K
bc

MARDİN KIZILI [+18]

read
362.4K
bc

ÇINAR AĞACI

read
5.1K
bc

PERİ MASALI

read
9.2K

Uygulamayı indirmek için tara

download_iosApp Store
google icon
Google Play
Facebook