2. Bölüm

1612 Kelimeler
Gözlerimi araladım. Ben kimim? Bakışlarımı gökyüzünde gezdirirken dikkatim bir saniyeliğine vücuduma kaydı ve yerde, sırtüstü yattığımı farkettim. Doğruldum. Neredeyim? Etrafa baktım. Ağaç, kuş, kedi, at, kuş, köpek, ağaç. Ben bunları nereden biliyorum? "Uyudun mu? İnanmıyorum, onca işimiz varken sen burada uyuyor musun İela?" Bu sarışın kız kim? "Kızı rahat bırak Oriana, daha yeni geldi. Kurallara alışması zaman alacak, biraz anlayışlı ol." Kafamı sesin geldiği yöne çevirdiğimde bu kez siyah saçlı, esmer bir kızla karşılaştım. Bu ikisi ne kadar çok benziyordu. Hayır, benzemiyorlardı. "İela, iyi misin?" Gözlerimi kırpıştırdım ve bakışlarımı kollarımda gezdirdim. "Ayna var mı?" dedim kollarıma bakmaya devam ederken. Oriana'nın ve siyah saçlı kızın şaşkınca birbirine baktığını hissediyordum. "Zia, aynan var mı?" Esmer, siyah saçlı kızın, sanırım adı Zia, uzattığı aynayı alıp tam karşımda tuttum. Kırmızı saçlarım, mavi gözlerim, beyaz tenim... Kimim ben? "Hekimi mi çağırsak Oriana?" Zia'nın korkulu sesiyle birlikte bakışlarımı onlara çevirdim. "Neredeyim?" Oriana ve Zia kısa bir bakışmanın ardından bana döndü. Delirdiğimi düşünüyorlardı, ben de aynen öyle düşünüyordum. "Tufa Krallığındayız," kaşlarımı çattım. "Tufa kanunları gereğince..." "Hangi yıldayız?" "1250." Kafamı hafifçe eğip gözlerimi kıstım. "Hekimi çağırmamızı ister misin İela?" Etrafa göz gezdirirken bir yandan mırıldanıyordum. "Neden yine buradayım?" "İki hafta önce geldin, hizmetli olarak. Krallık hizmetlileriyiz ve en kısa zamanda kütüphaneye bu kitapları taşımazsak bizi satacaklar." Oriana'yı kafamla onaylayıp ayağa kalktım ve arabadaki kitapların büyük bir kısmını kucağıma alıp yürümeye başladım. Araba? "Dur, kütüphane diğer tarafta!" Birkaç saniye duraksadıktan sonra Zia'nın gösterdiği yöne döndüm ve yürümeye devam ettim. Kütüphaneye girdiğimde karşılaştığım genç erkeklere istemsizce selam verdim ve kitapları yere bırakıp raflara dizmeye başladım. Yanımdaki raflara kitap yerleştiren Oriana ve Zia beni şaşkınlıkla izliyordu. "Ona neyin nasıl yapılacağını ne zaman anlattın Zia?" dedi Oriana beni izlerken. "Ben de aynısını sana soracaktım, Ori." Bakışlarımı kızlarda gezdirdikten sonra elimdeki kitaba çevirdim. Tufa Krallığı Efsaneler Kitabı Kitabın rastgele bir sayfasını açtım, rastgele olmadığına emindim ama konumuz bu değildi, ve yazanları okumaya başladım. 'Kral Luis'in üzerindeki lanetin sebebinin bahsi geçen kılıç ustası ve büyücü Mirela olduğu söylense de, Mirela'nın varlığı hiçbir zaman kanıtlanamamıştır. Dilden dile dolaşan en popüler hikayede, Mirela'nın farklı bir yüzyıla ve farklı bir bölgeye sürüldüğü ve bir gün geri dönüp intikamını alacağı söylenir. Bir diğerinde ise Mirela'nın-' "Okuyabiliyor musun? İnanmıyorum, o zaman neden seni hizmetçi olarak aldılar ki? Genç beyefendilerle konuşmalı ve öğrenci olmalısın!" Oriana'ya dönerken kitabı kapattım. "Ori, işine bak! Şu kitaplığı hemen dizmezsek genç beyefendiler bizi öğrenci değil, cariye yapacak!" Oriana somurtarak kitapları dizmeye devam ettiğinde elimdeki kitabı kitaplığa bıraktım ve başka bir kitap aldım. "Mirela kim?" dedim merakla. Mirela bendim. Oriana elime vurup "Sus, biri duyacak!" dediğinde şaşkınlıkla ona baktım. "Onun adını anmak yasak." "Neden?" dedim kaşlarım kalkarken. "Bilmiyor musun? Kral Luis'i ve soyunu lanetlemiş, onun yüzünden asırlardır veliaht prensler yeteneklerini kullanamıyor." Kaşlarımı çatılı bir şekilde Oriana'ya döndüm. Tam nasıl bir lanet olduğunu soracakken o anlatmaya başladı bile. "Mirela'nın anne ve babasını Kral Luis öldürmüş, Mirela da Kral Luis'in ve soyunun enerji kanallarını, akışlarını kapatmış. Onlar kral, bu bir kral için ne kadar kötü biliyor musun? Kral Luis'den sonra başa geçen tüm prensler, kralların neredeyse onuncu oğullarıydı çünkü kralların neredeyse hiçbir oğlu tahta oturmak için gerekli enerjiye sahip değildi, aslına bakarsan tahta geçenler de pek güçlü değildi. Mirela gerçekten çok güçlü bir büyücüydü, keşke onunla tanışabilseydik Zia!" Kılıç. Benim kılıcıma ne olmuştu? "O kadar güçlüyse neden kralı öldürmedi de lanetledi? Tufa Krallığı'nın en saçma efsanesi, Mirela'nın Laneti. Hiçbir mantıklı yanı yok, Mirela'nın varlığı da kanıtlanamamış zaten." Bakışlarımı Zia'ya çevirip yüzünde gezdirdim ve gülümsedim. "Haklısın, o kadar güçlüyse öldürseydi. Neden öldürmeyip lanetlesin ki?" "İyi misiniz siz? Öldürüp tahta geçse intikamını almış olmazdı, bu Kral Luis'in işine bile gelirdi ama böyle? Her kral asırlardır doğacak prensin enerjisinin taht için yeterli olup olmadığından endişe ediyor ve enerji kanalını biraz olsun açabilecekleri prens için diğer çocuklarını öldürüyor. Ayrıca Mirela'yı sürmüşler, bu onların en büyük hatasıydı! Mirela bambaşka biri olarak geri dönecek ve onlar bunun farkında bile olmayacaklar." Zia, Oriana'nın dediklerini umursamadı ve gözlerini devirerek önüne dönüp kitapları yerleştirmeye devam etti. Neden her şeyi hatırlamıyordum? Biraz sakin kalıp etrafa alışmalı ve çevremdekileri tanımalıydım. Hafızam yavaş yavaş yerine geliyordu, bu iyiye işaretti. Kitapları yerleştirmeyi bitirdiğimizde kütüphanedeki genç beyefendileri selamlayıp yemek yemeye gittik. Oriana'nın heyecanı beni de heyecanlandırmıştı, güzel yemekler geleceğini düşünerek sevinmiştim ama yemekler gelince hüsrana uğradım ve bir gerçeği hatırladım. En son yediğim yemeğin üzerinden beş yüz yıl geçmişti ve haliyle yemekler de değişmişti. İçlerinde ne olduğunu bile anlamadığım bu yemekleri yemek istemiyordum ama yorgun ve halsizdim, yani yemem gerekiyordu. Önümdeki sıvı dolu kaseyi elime alıp dudaklarıma yaklaştıracağım sırada Oriana ve Zia'nın elinde tuttuğu garip nesneyi gördüm, daha sonra benim kasemin yanında da aynısının olduğunu farkettim. Kaşlarım çatılı bir şekilde demir olduğunu tahmin ettiğim garip cismi elime aldım ve Zia ile Oriana'yı taklit ederek önce kasenin içine batırdım, sonra ağzıma götürdüm. Bunlar bu şekilde nasıl yemek yiyorlardı böyle? "Kaşık mı kirli, niye öyle bakıyorsun?" dedi karşımda oturan Zia. Elimde tuttuğum nesneyi göstererek, "Kaşık?" dedim. Zia gözlerini kıstı ve kafasını salladı. Bakışlarımı tekrar 'kaşık'a çevirdim. "Kaşık." Zia'nın enerjisindeki dalgalanmayı hissedince tekrar ona döndüm ve, "Temiz," dedim. "Geldiğim yerde-" "Ah, nereden geldiğini sormadık! Nereden geldin İela? Hangi bölge, nerede doğdun? Buradan çok mu uzakta yoksa?" Oriana'ya dönüp gülümsedim ve kafamı sallayıp yemeğime döndüm. Oriana'nın enerjisini hissettim. Şaşkın, utangaç, kafası karışmış. Demek ki güçlerimin hepsini kaybetmemiştim. Aynı bedendeysem tüm güçlerimi kullanabilirdim ama onları nasıl geri alacaktım? Bunları düşünmeye bırakıp önümdeki sıvıya odaklandım ve kaşığı kullanarak dikkatlice içtim. Tamam, şimdilik çözmem gereken şeyler basitti. Öncelikle geçmişte tam olarak ne yaşandığını hatırlamam gerekiyordu. Olanları hatırlamadan hareket edemezdim, bu fazla riskliydi. İkinci olarak, acilen buraya alışmam ve yeni kral ve prensler hakkında bilgi almam gerekiyordu. Beş yüz yıl geçmişti, hayatın değiştiği aşikardı ama krallıklar? Rikkat Krallığı ve Tufa Krallığı hâlâ düşman mıydı? Doğrusu, Rikkat Krallığı hâlâ var mıydı önce bunu sorgulamam gerekiyordu. Şems ve Kamer Krallıkları hâlâ birlikte miydi? O krallıklardaki birçok üstadın ruh derslerine katılmıştım, dikkatli olmam gerekiyordu aksi halde ruhumu tanıyabilirlerdi. Beş yüz yıl öncesiyle aynı görünsem de beni tanımayacaklarına emindim. Sürülmeden önce beni tanıyanların hafızasından görünüşüme dair tüm detayları silmiştim. Evet, hafızam düşündükçe yerine geliyordu. Yavaş yavaş tüm detayları hatırlayacaktım, bu iyiydi. "İela? İela! Beni duyuyor musun?" Kafamı yavaşça Oriana'ya çevirdim. "Efendim, Oriana." "Ay, lütfen bana Oriana deme! Ben dinlerken yoruluyorum, sen söylerken yorulmuyor musun!?" Gülümseyip Oriana'yı onayladım. "Yemeğin bitti, birazdan genç hanımefendilerin dersi başlayacağı için eğitimhaneyi temizlememiz gerek." "Genç hanımefendiler?" dedim merakla. Onlar kim oluyordu? "Yusei, Arden ve Mila. Krallıkların kadın varisleri yani, anladın mı? Kamer, Şems ve Rikkat krallıklarının uzun zamandır bir erkek ve bir kız çocukları oluyor, bu sebeple her varisin eğitimine çok önem verilir." "Tufa'nın şanssız yüzyılındayız, Kral Kian'ın sadece bir oğlu var ve o da yirmi yaşını geçmiş olmasına hâlâ ne kılıç kullanabiliyor ne de büyü yapabiliyor. Enerji kanalının açılması imkansız, bence diğer krallıklar Tufa'nın yönetimini üstlenecek." Zia, Oriana'nın dediklerine ekleme yaparken ben şaşkınlıkla onları izliyordum. "Siz bu kadar şeyi nereden biliyorsunuz?" dedim şaşkınlığım sesime yansırken. Bu ikisinin yanında olmam çok iyi olmuştu, ruhum her zamanki gibi nokta atışı yapmıştı. Oriana nefes almadan konuşmaya devam etti. "Biz Tufa'da doğduk, burada büyüdük. Tufa Krallığı, hizmetçilerinin bile yeterli tarih ve büyü bilgisine sahip olmasına önem verir. Biz de eğitimlere katıldık, katılmaya da devam ediyoruz." Kaşlarımı çattım, okuma yazma biliyorum diye neden bu kadar şaşırmışlardı o zaman? "Gidelim artık," derken ayağa kalkan Zia ile birlikte ayaklandım. "Derslerinin başlamasına az kalmıştır, azar işitmeyelim." Demek ki dört krallığın da arası iyiydi, öyle ki varisler eğitimlerini kendi krallıklarında değil, Tufa da alıyorlardı. Tufa beş yüz yıl önceki gibi eğitim açısından çok ileride olmalıydı, başka bir sebep olamazdı. Eğitimhaneyi sessizce temizledik, biraz sohbet ettik ve genç hanımefendilerin gelmesine yakın eğitimhaneden çıksak da Oriana'nın zorlamasıyla bir köşeye geçip antrenman yapan üç hanımefendiyi izlemeye karar verdik. Anladığım kadarıyla Zia ve Oriana bunu sık sık yapıyordu, onlar için sıradışı bir durum değildi ancak hanımefendilerin enerjilerini hissetmemesi beni şaşırmıştı. Genç hanımefendiler kılıçlarını çıkarıp üstadlarının karşısına geçerken Oriana onları bana tanıtıyordu, fazlasıyla detaylıca. "Mavi gözlü olan Yusei, Şems'in varislerinden biri. Henüz 18 yaşında olmasına rağmen su elementi yöneticisi, ateş elementinde de ustalaşmak üzere. Birçok dövüş sanatında da çok iyi, kazanmadığı düello yok. Bana sorarsan Yusei, abisi Sorin'i kısa sürede geçecek. Sorin şu an ondan çok ileride olsa da Yusei çok çabuk ilerliyor." Çabuk mu ilerliyor? 18 yaşına gelmesine rağmen henüz iki elementte bile ustalaşamamış bu kız mı çabuk ilerliyordu? Kılıcını bile tutamıyordu, antrenmana yeni başlamalarına rağmen neredeyse beş kez düşürmüştü. "Genç hanımefendiler o kadar da güçlü değil. Onların yaşında olmasına rağmen onlardan daha ileride olan birçok kız öğrenci var. Hiçbiri iki element yönetemiyor, ustalaştıkları söylenen elementleri kullandıklarını da hiç görmedim. Gerçek anlamda vasatlar." Zia'yı başımla onaylayıp bakışlarımı tekrar antrenman yapan üç kıza çevirdim. "Kızıl olan Arden, diğer siyah saçlı ise Mila." dedi Oriana, Zia'yı umursamadan. "Arden, Kamer varisi; Mila ise Rikkat'ın. Bence bu üçlü arasından tartışmasız en güçlüsü Mila, krallığın başına geçebilecek tek kız o. Arden ve Yusei'nin abilerinin karşısında pek şansı yok." "Neden?" Bu kızların dedikodu yapmayı sevmesi benim baya işime gelmişti. "Mila'nın abisi Nevan, çok zeki olmasına rağmen tembel. Su ve ateş yönetici, toprak ustası olmasına rağmen tek bir kılıç düellosunu bile kazanamadı. Dövüşte berbat, neredeyse hiçbir dövüş sanatında galibiyeti yok. Keyfine düşkün, sürekli eğlence peşinde. Mila ise öyle değil, çalışkan ve başarılı." İşin aslı, diğer krallıkların varisleri ile ilgilenmiyordum çünkü hiçbir zaman yeterince güçlü olamamışlardı. Şimdiki düzen ile ilgili çok bilgim olsa da fazla değişiklik olmadığına emindim. Birlik olmadıkları takdirde Kamer, Şems ve Rikkat bir hiçti. "Tufa'nın varisi peki?" dedin mırıldanarak. "O kim?" "Bu kadar gevezelik yeter!" Zia oturduğumuz yerden ayaklanıp hızlıca uzaklanırken sinirle kalkıp onu takip ettim. Tam zamanında gevezelik yaptığımız aklına gelmişti! "Zia! Biraz daha dursaydık ya, ne bu acele!?" Zia, hiddetle Oriana'ya döndü ve ellerini beline koydu. "Krallık varisleri, krallar, kraliçeler herkes burada. Bu da akşam yemek olacağı anlamına geliyor. Hazırlıklar çoktan başlamıştır, ortalıklarda görünmemek şüphe uyandırır. Başımıza iş açalım istemiyorum, gidelim hadi." İşte şans diye buna derim.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE