7. Bölüm

1506 Kelimeler
Akşam yemeğinden sonra Fatıma telefonunu bulamazken işin garip yanı benim telefonumda ortalıkta yoktu. Bir türlü aradığım telefonumu hiçbir yerde bulamıyordum. Annemin sesi mutfaktan gelirken, o tarafa yöneldim. "Ablanın yanlışına bir de çanak tutuyorsun! " Annem Fatıma'ya kızıyordu. Annem çattığı kaşlarıyla bana sert bir şekilde bakıp önümden geçip gitti. "Telefonlarımızı yengem saklamış, belli ki babaannem konuştuklarımızı duymuş. " Ailem bana hiç çare bırakmıyordu. Artık benimde yapacak bir şeyim yoktu, böyle olmasını onlar istemişti. Yarın olacaklardan ben sorumlu değilim. ... Buz tutmuş ellerimi birbirine kenetledim nefesim kesilirken. Fatıma fincanlara doldurduğu kahveyle bana döndü. " Bak bu tuzlu olan karıştırma! " gözlerimi devirip Fatıma'ya bakarken nefesim kesiliyordu. "Fatıma, kahveleri sen götürsene... " deyiverdim. "Aa... seni istemeye gelmişlerken abla kahveleri ben niye götürüyorum! " Fatıma'nın çıkışıyla ellerini tuttum. "Allah aşkına Fatıma kahveleri sen götür ben yapamam. " "Abla ellerin buz gibi olmuş. " o sırada mutfağın kapısında belirdi annem. "Meryem, nerde kaldı kızım kahveler? Adam söze girdi kahveler yok daha! Al şu tepsiyi hadi! " dedi alelacele. Fatıma tepsiyi ellerime tutuştururken annem önüne katıp salona götürdü beni. Salondaki herkesin yüzü bariz bir mutlulukla parıldıyordu. Dedem, babaannem, babam, amcam, yengem, kuzenlerim ve en kıymetlim annem; her ne kadar şu sıralar bana sırt çevirmiş olsa da, herkes benim aksime mutlu ve heyecanlıydı. Diğer tarafta evlenirim diye kabul ettiğim adam ve ailesi, Allah'ım yardım et bana... Dedem, "Getir kızım kahveleri. " dedi yüzünde hafif bir tebessümle. Ben nasıl anlatacaktım şimdi derdimi... Dedemden başlayarak kahveleri dağıttım. Her an bayılacakmış gibi hissediyordum. Mithat Amca kahvesini yudumlayıp söze başlayınca çaresizce baktım. "Sebebi ziyaretimiz malumunuz. Yüce Allah'ın emri, Resulullah Efendimiz'in kavli ile kızınız Meryem'i, oğlumuz Kemal'e istiyoruz. " Dedem arkasına yaslanıp konuştu. "Gençler oluruna karar vermişken bize de hayırlı olsun demek düşer. " Yutkunarak gözlerimi kapattım. Şimdi yapamazsam bir daha yapamazdım. Tüm cesaretimi toplayıp, "Olmaz!!! " dedim yüksek sesle. Herkesin bakışları bana dönerken, "Ben evlenemem... " diye ekledim. Herkesin meraklı bakışları baskıcı bir şekilde üzerime sabitkenmişken amcam oturduğu yerden öfkeyle ayaklandı. "O ne demek? " Sıktığım ellerim ve dişlerimden güç almaya çalıştım. "Ben zaten evliyim, bir başkasıyla evlenemem. " Babam hiddetle ayaklandı. "Ne diyorsun kızım sen? Şaka mı ediyorsun? " "Şaka etmiyorum baba, ben evlenemem. " herkesin şaşkın ve öfke dolan bakışları beni eziyordu. Onlar bu işi bu raddeye getirmişlerdi. Soğuk terler bedenimi sararken ellerimi karnımın üzerinde birleştirdim. Ne kadar zor olursa olsun, bana emanet edilen bebeğim için bu savaşı öyle ya da böyle vereceğim. "Ben evliyim ne demek?!!! " amcamın öfkeli sözleriyle ne diyeceğimi bilemedim. O kadar çok korkuyorum ki elim ayağım titriyordu. Yutkundum bir kere daha. "Cevap ver! " amcamın o gür sesi salonu titretirken gözyaşlarım ard-arda dökülmeye başladı. Onlara verecek onlarca cevabım varken susmak zorundaydım. Mehmet için susmak zorundaydım. Kolumu sert bir şekilde tutup beni kendine çeviren annem, "Meryem, şaka yaptım de, şaka yapıyorum de kızım! " dedi yalvarırcasına. Bakışlarımı indirerek başımı iki yana salladım gözyaşlarım durmadan akarken. Suratımda patlayan tokatla yere düştüm. Annem öfkeyle üzerime eğilerek diğer yanağımada bir tokat patlattı. "Züleyha! " dedemin sesiyle annemin bir kere daha yüzüme patlamak üzere olan eli havada kaldı. Annem öfkeden titriyordu. Elimden ağlamaktan başka bir şey gelmezken Kemal hayal kırıklığıyla bana öylece bakıyordu. Onun yüzüne bakmaya yüzüm yoktu. Ona bakamayan gözlerim yere döndü. "Bu ne rezalet Harun? " Mithat Amca da konuya dahil olurken babam ne yapacağını bilmez bir şekilde bana bakıyordu. Ben bunların hepsini göze almamış mıydım zaten? "Rezaletse bizim rezalerimiz; Azam, misafirlerimize kapıya kadar eşlik et. " dedem konuya hızlı bir şekilde el koyup Mithat Amca'ları evden gönderirken amcam onları geçirdi. "Kalk yerden! " tepemde dikilen dedeme değen kısa bir bakışın ardından olduğum yerden kalktım. Başımı kaldırıp yüzüne bakamadım. "Sen kiminle evlendin? " dedemin sakin sorusu karşısında sessizce bekledim. "Cevap ver! " sesi tavrı gibi kabalaşırken başımı iki yana salladım. "Sabrım taşıyor Meryem cevap ver! " şu an için onlara verecek cevabım yoktu. Başımı önüme eğip susmaktan başka çarem yoktu. Babaannem o eşsiz merhametiyle yanıma varıp, elimi tuttu. "Neden yaptın kuzum, çok mu sevdin? " merhametine sığınıp yüzüne baktım babaannemin. Başımı iki yana salladım. "Zorladılar mı seni, tehdit mi ettiler, kötü bir şey mi yaptılar? " tek cevabım başımı iki yana sallamak oldu. Kolumdan tutup sert bir şekilde kendine çeviren amcama korkuyla baktım. O hep çok kaba ve sert bir adamdı. "Ne halt ettin anlat! Anlat! " amcamın sesi evi titretirken başımı iki yana salladım. Elini bana kaldırmıştı ki elimi kaldırıp kendime siper etmeye çalışırken, "Allah hakkı için vurma, hamileyim... " dedim can havliyle. Amcam dondu kaldı eli havada. Babam koltuğuna çökercesine oturdu. Dedem sırtını dönüp giderken herkes kör bir sessizlikle birbirine bakıyordu. Amcam öfkeyle soluduğu nefesle kolumdan tuttu. "Ne dedin sen? " yine sustum. Benim kaderim buydu, ben bunu seçmiştim. "Susma!!! " amcamın sesi beynimin her hücresini titretti. "Delirtme beni Meryem elimde kalacaksın! Konuş, anlat, susma elimde kalacaksın! Sen bunu yapacak biri değilsin ne oldu? Konuş zıvanadan çıkacağım, konuş!!! " sessizce ağladım tir tir titrerken. Babaannem araya girip beni aldı amcamın öfkesinden. Bana siper oldu. "Elbet anlatacak. Eli abdestli, alnı secdeli, dili Kur'an'lıdır kızımın vardır sebebi. Hepiniz onun temizliğine, saflığına şahitsiniz yanlış yapmaz benim kızım. " "Bundan alâ yanlış mı var?! " amcam öfkeyle bağırırken babaannem elimden tutup beni odama götürdü. .... Göze aldıklarımın hepsiyle yüzleşmeye hazırdım ama biraz zaman lazımdı bana sadece. Çökercesine yatağımın üzerine oturduğumda babaannem de yanıma oturdu endişeyle. Elimi tutup hafif sıktı. "Meryem, evlenmek istemediğin için mi böyle dedin? " Babaannemin hâlâ umudu vardı, sorusuna başımı iki yana salladım. "Kimle evlendin o zaman kızım sen? " "Bana biraz zaman verin babaanne, ihtiyacım olan yalnız bu. " "Amcanı tanımıyor musun sen, o durur mu hiç? " "Durmasın babaanne, öldürecek hali yok ya. " "Sen yanlış bir şey yapmazsın tanıyorum seni, bir sebebin illa vardır, de ki bana arkanda durayım. " "Keşke istemiyorum dediğimde arkamda dursaydın da bugün bunları yaşamasaydık babaanne. Belki o zaman güvenip kimle evlendiğimi, niye evlendiğimi söyleyebilirdim. " babaannem sıkıntılı bir nefes alıp elini elimden çekti. Elini yakınır bir şekilde dizine vurdu. "Bebek işi de gerçek o vakit. " babaannem başını iki yana sallaya sallaya söylenmeye devam etti. "Ya Rabbi sen büyüksün! Bu duyulduğunda ne edeceğiz biz? Amcanın yapacaklarından bile korkmayıp neye susuyorsun o zaman?! " "Taşıdığım canın, canına zeval gelmesinden korkuyorum! " Sesim yüksek çıkmıştı biraz. Derince bir nefes alıp bakışlarımı indirdim. "Zorlama beni babaanne benim derdim bana yeter! " "Ne demek o öyle? Neye bulaştın sen?! " "Yalvarırım babaanne gelme daha üstüme, diyebilecek olsam niye susayım! " Mehmet'e sözüm vardı, o başındaki belaları halledene kadar onun adını kimse duymayacaktı. Olurda üvey annesi ile üvey kardeşi varlığımdan ve bebeğimden haberdar olacak olurlarsa tüm ailesini nasıl yok ettilerse bizi de aynı şekilde yok etmek isteyeceklerdi. Neticede istedikleri mal varlığı ve servete kavuşmaları arasındaki tek engel Mehmet'i. Şimdi bir diğer engel varlığını öğreneli henüz yirmi dört saat olan bebeğimdi. Ceren'in anlattığına göre emelleri için yapamayacakları şey olmayan insanlarmış ki Mehmet de söylemişti; 'Melek yüzleri altındaki canavarlığı insan aklı alamaz' demişti. Üvey annesini hiç görmedim ama üvey kardeşine bir keresinde denk gelmiştim. Birkaç yıl önce Mehmet Türkiye Şampiyonu olduğunda babam onu tebrik etmişti çarşıda karşılaştığımızda, o zaman yanındaydı görmüştüm. Ama Mehmet'e kardeş gibi davranıyordu gel gör ki aynı kişi Mehmet'in kız kardeşini organ mafyasına satıp böbreklerinin çalınmasına sebep olmuştu. Mehmet kardeşini yaşatmak için kendi böbreğini verip onu hayata bağlamış. O zamandan bu zamana etraflarında olan hayini arayıp durmuş, yıllar sonra kardeşi olarak kabul ettiği kişinin aradığı düşman olduğunu öğrenmesiyle hayatının en büyük yıkımını yaşamış. Ne yazık ki onların suçlarını delillendiremeden onların tuzağında bulmuş kendini. Dökülen gözyaşımı yavaşça silip babaanneme döndüm. "Babaanne, ben yanlış bir şey yapmadım. " Babaannem yüzüme ne yapacağını bilemez bir şekilde bakmaya başladı. "Bilirim bilmesine de ben nasıl anlatayım şimdi bunu her bir kişiye? " Herkes kendince haklıydı ama iyi bildiğim bir şey vardı ki ben haksız değildim. Kapı hafif aralanırken Fatıma göründü aralıktan. "Babaanne dedemler seni çağırıyor. " Babaannem ayaklanıp odadan çıkarken Fatıma yerine oturdu. "Abla, kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın ben pek bir şey değiştirmeyecek olsam da yanındayım. Bilirim ki sen yanlış yapmazsın, öyle olması gerekiyorsa yapmışsındır. " Birinin koşulsuz size güvenip inanması ne büyük bir lütuftu, işte Fatıma da hiçbir zaman sahip olmadığım o eşsiz kardeş ve en büyük lütuftu. "Sen iyi ki varsın Fatıma, vallahi de, billahi de sen şu ailede koşulsuz güvenebileceğim ilk kişisin ama ne olur gönül koyma anlatabilecek olsan ilk sana anlatırdım. " "Ben sana sormam ablam, merak etme asla gönülde koymam. Bugüne kadar birbirimizden ne gizlimiz oldu ki bizim, ben senin diline dökemediğin her bir şeyi gözlerinin ardında görüyorum, tıpkı senin içimdeki eksiklikleri gördüğün gibi. " Sımsıkı sarıldım kardeşime. O bu hayattaki en büyük armağandı benim için. "Ben sana haber veririm ne yapacaklarını. " Başımı hafif salladığımda Fatıma yavaşça odadan çıktı. Kendimi kapana kısılmış gibi hissediyorum. Annem telefonumu sakladığı için Ceren'e de ulaşamıyorum. Bundan sonra asla vermez o telefonu bana. "Ya Rabbi sen yardım et... " Derince soluduğum nefesi başımı yukarı kaldırıp usulca verdim. Birkaç dakika sonra odamın kapısında duyduğum kilit sesiyle ayaklandım. Yetiştiğim kapının koluna asılırken açılmadı. "Anne! Fatıma! " Kimseden ses çıkmayınca bir kere daha seslendim kapıyı yumruklayarak. "Anne! Fatıma! Babaanne! " Çarelerim tek tek yaprak dökerken iki elimi kapıya dayayıp dökülen gözyaşlarımla alnımı kapıya yasladım. Bir kafeslenmem eksikti o da şimdi tamamdı.
Yeni kullanıcılar için ücretsiz okuma
Uygulamayı indirmek için tara
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Yazar
  • chap_listİçindekiler
  • likeEKLE